bir adam düşünün doğuştan iki kolu ve bacağı yok. hayatını sorgulamaya çok küçük yaşlardan itibaren başlamış. 8 yaşında annesinden küveti suyla doldurmasını ve serinlemek istediğini söylemiş. küvete kendini öldürmek için girmiş. bunu yapamamış. yapamamasının sebebi, anne ve babasının onu gerçekten çok sevmeleriymiş. bu genç adam büyümüş ve tanrıya karşı düşünceleri şekillenmiş ve hayata karşı. daha sonra eksikliğini aslında eksiklik olmadığını, tam olmak için içerde tam olmak gerektiğini anlamış. bu adam şu anda inancı için binlerce kişiye konferanslar veriyor ve deneyimlerini paylaşıyor. her zaman umudun şekillendiğini gösteriyor.
hayatımızda eksik gördüğümüz yanlarımızı tamamlamak için ihtiyacımız olan tek şey "bakış açısı". yeni bir bakış açısı ile olayları değerlendirdikten sonra, hayatımızın dinamikleri tamamen değişecektir. eksik gibi gözüken taraflarımız aslında hayatı yaşamak adına bize klavuz olabilirler. önemli olan temel şey eksik yanlarımızın ne olduğunu ama bu gerçekten eksik olan taraflarımızı keşfetmek ve hayata tutunmaktan geçiyor.
hayallerimizi yaşamak ve en başında eksik gördüğümüz tarafların üzerine düşünmek için elimizde yeterince zaman var. bu zamanı verimli değerlendirdikten sonra hayatımıza bir çok yenilik ve başarı çekebiliriz. öncelikle kendimizi ve etrafımızda gelişen şeyleri sevmeliyiz. bu hayatın tamamı kocaman bir macera ve bundan tat almak yerine, kendi eksikliklerimiz gibi gözüken şeyler üzerine kafa yorarak ve olumsuz düşünerek bir yere varamayız. eksiklikleri gidermenin en kolay yolu "çaba " ve "çalışmak". gerekli ve yeterli koşulları sağladıktan sonra eksik gibi gözüken şeyler, bizim temel motivasyonumuz haline gelecektir. bunları adım adım aşdıktan sonra, hayatın içindeki güzelliği anlamamak gerçekten zor olacaktır.
hayatın en güzel taraflarından biri de şu aslında ; bizim eksik gibi algıladığımız şeyler, birçokları için zenginliği oluşturuyor. hayat tamamen denge üzerinden yürüdüğü için boyu kısa olan bir insanın yazım yeteneği uzun olan bir insandan daha nitelikli olabiliyor. şişman bir insan aslında düşünsel bazda çok daha verimli fikirler ile gelebiliyor. güzel bir kız entellektüel açıdan eksik olabiliyor. kör bir adamın hisleri diğerlerine göre daha kuvvetli olabiliyor gibi bir çok parametre ve örnek var aslında. sürekli olumsuzluk yerine kendimizin olumlu taraflarına odaklanırsak aslında başarı dediğimiz şeyi, dengeyi ve adaleti kendi içimizde bulabiliriz.
bunları yapmak için bir an önce durumu hazmedip, ciddi bir çalışma temposuna girmek gerekiyor. eksik gibi gözükenler nasıl artı ile ve başarı ile buluşabiliyorsa, sürekli olumsuz düşünceler ile şekillenen eksiklik kavramı ise hayatı zindan etmek için yeterli. elimizdeki imkanları düşünelim ve işleri yürütebilmek adına şikayet etmeyi ilk adımda bırakalım. şikayet etmeyi bırakmak demek aslında ilk adım olarak o bakış açısının şekillenmesi demek. bakış açısı şekillendikten sonra eksikliklerimiz gibi gözüken şeyler belki de mutluluk kaynağına dönüşecektir.
bu hayatın büyük bir serüven olduğunu unutma. bu maceranın içinde inişler ve çıkışlar olacak. mutluluk kocaman bir kavram değil, "an"ların içine sıkışmış güzelliklerden oluşuyor. bunu hayatının içinde kurgulayıp gerekli adımları attığın sürece aslında mutluluk çok çok da uzakta değil. elimizdekileri kullanmak temel aşamalardan birisi aslında. gereksiz harcamalar ve işlevsellik diyorsak, öncelikle elimizde olanlar ile başlamalıyız. yakın olanların işlevselliği uzak olanlardan daha fazladır mantığı ile olaya yaklaşırsak, aslında çok çok uzaklara gitmeden de mutluluğu kendi içimizde hissedebiliriz.
adımları tek tek attıktan sonra ve ciddi bir çalışma ile gerekli koşulların tamamı sağlanmış olacaktır. hayatın içinde yanılsamalar vardır. bunları göz önüne alarak planlarımızı kırılmayacak bir düzeyde şekillendirip ona göre adımlar atmalıyız. yanılsamalardan kastettiğimim şey şu aslında; diyelim ki bazı kitaplar ve bunlara ulaşamıyoruz. gerekli kaynak elimizde olmadığı için bu adımı atamıyoruz. burada para kavramına ve eksikliğine takılırsak, yapmamız gerekenleri adam gibi yerine getiremeyebiliriz. bunun yerine olumlu bir bakış açısı geliştirip seçenekler üzerinden durumu değerlendirmeliyiz. kitap alamıyorsak, okulun kütüphanesini denedik mi?, orada yoksa bazı arkadaşlara sorduk mu? orada yoksa internette aramayı denedik mi? seçenekler çok aslında ama olumsuz bakış açısı bize bunları görmek yerine sadece sızlanma olarak geri dönüyor. planların keskinliği aslında bu detaylarda gizli. eğer olumlu bakış açısını temele koyup, alternatifler üzerinden yapmak istediğimiz şeyleri kurguluyorsak burada sonuca ulaşmak daha kolay. diğer türlü sadece olumsuz bakış açısı ile tek bir yerinden olaya yaklaşıp hüsrana uğramak daha olası.
hayatın içinde bir kesinlik yok. olumlu bakış açısı bile bazen işlemeyebilir ama ufak bir detay var. olumlu bakış açısında değerlendirilen ve çalışılan durumlar için keşkeler yoktur. keşkeleri içinde barındırmaz. denedim olmadı, çabaladım olmadı gibi kavramlar gelişir ve iç huzuru yakalanır, eğer gerçekten emek verilip çalışıldıysa. diğer türlü sadece olumsuz bakış açısı içinde değerlendirilen durumlarda, hayata isyan, tanrıya isyan, imkansızlık, olumsuzluk, yetersizlik ve özellikle eksiklik hisleri gelişir. kıyas yapmaya başlarsınız. diğerleri neden öyle ama neden ben böyleyim gibi. aslında olayın temeline indiğimiz zaman başarılı insanların zengin ailelerden çıkmadığını görürüz. imkanların minimum olduğu, koşulların çok sert olduğu ortamlarda bu adamların hayatları şekillenir.
ressamı, ceosu, komutanı, siyasi lideri gibi başarılı insanlara baktığımızda, bu adamların en belirgin özelliklerinden birisi ciddi çalışma tempolarıdır. bu adamlardan başarısızlıklar karşısında üzülmezler. başarısızlığın yeni bir bakış açısı olduğunu bilirler ve problem çözmenin gerekliğini anlayıp, hayatlarına hep yeni şeyler katarlar. şimdi katılan şeylerin ne önemi var gibi bakabiliriz. katılan yeni şeyler, hazmedildikten sonra temele oturduktan sonra, ilerde şekillenecek yeni düşüncelere referans olurlar. zemininde aslında bilmeden eski birikimlerimizi getiririz. hayatın içinde bir çok parametre var. dikkatli bakan gözler için başarılı bir ahçının yemek tarifi ile satranç arasında bağlar vardır ya da bir lider ile bir ressam arasındaki bağları yakalayabiliriz. bunlar materyalist dünyada birbirinden kopuk alanlar gibi gözükse de, gerçek dünyada bunlar aynı şeyi ifade etmektedir. başarıyı sınıflandırmayız aslında. temel olarak değerlendiririz. bir ressam ile bir liderin başarı yüzdelerini veremeyiz çünkü farklı gibi gözükür. olaya yakından baktığımızda aslında bu adamların yöntemlerinin çok benzer olduğunu farkederiz.
eksikliklerinden kurtul. bunlar aslında gerçek eksiklikler değildir. gerçek eksiklik düşüncelerdedir. yeterli olduğunluğa erişmemiş düşünceler içinde boşluklar bulunur. bu boşluklar hayatın olumsuz bir yer olduğunu sürekli anlatır. aslında inişlerin ve çıkışların olduğu bir yeri ve macerayı nasıl olumsuz olarak değerlendirebilirsin ki? başlangıçlar ve sonlar aslında kendi içindedir. düşüncelerimizin derinlikleri bizim somut kavramları nasıl değerlendirdiğimizi anlatır. düşünsel eksiklikleri giderip, gerekli birikimi yaptıktan sonra olumsuzluklar bir anda olumlu durumlara ve mutluluğa dönüşür. yanılsamalara kanmadan, hayatın aslında karmaşa üzerinde değil de düzen üzerinde olduğunu farketmek lazım. detaylardaki düzenleri farkedersek ve parçaları birleştirirsek aslında kafamızda canlandırdığımız ve sürekli şikayet ettiğimiz durumların gerçekte olmadığını görürüz. sistemli bir çalışma ve adam gibi bir düzen ile eksiklik dediğimiz şeyler, bizim başarı dediğimiz şeylere dönüşür. soruyu o zaman sorduğumuzda, bu eksikliğinden hala hoşnutsuz musun? dediğimizde cevap sadece bir gülümseme olacaktır ve aslında hayatımızı bu olumsuzluk denilen şeyin, olumlu hale getirdiğini görebiliriz. çaba sarfettikten ve elinde olanları değerlendirdikten sonra sadece "gözlerine inan" ve "kendini gerçekten sev".








