İnsanın sınırları yoktur. Sınırsızlık aslında benliğimizde yaşadığımız ama zihinsel olarak ket vurduğumuz bir algıdır. Beynin hükmetmesi gerekirken, çoğu zamanda beden hükmeder. Bu bir dengedir aslında. Dengenin nasıl varolduğunu bilmemekle beraber, fiziksel ve zihinsel farkındalık durumu bilincin üzerinde daha farklı bir algı oluşturur. Oluşan algının hükmetmek ile doğrudan ilişkisi vardır.
Hayatımızda kontrol edebileceğimiz bize özel bir alan var. Kimseyle paylaşmak zorunda olmadığımız. Orada kaçıp saklanabileceğimiz bir dünya. Bunu zihnen yapabiliyorken, beden işe karıştığı zaman nasıl bakmamız gerektiğini nasıl bileceğiz? Bunun bir cevabı sanırım daha fazla pratikle olacaktır. Pratik yapmamız gereken ve ustalaşmamız gereken bir enstruman var elimizde. Bu en yalın haliyle bedenimiz.
Bir enstruman çalmak nasıl zaman istiyorsa, bedene hükmetmek ve zihinsel farkındalıkta aynı ölçekte kendine yer bulacaktır. Kademe kademe ilerleyerek zihnen bir yere doğru evrilip, işlerin kontrolünü beynimizin hükmüne verebiliriz. Bu çok cüretkar duruyor farkındayım. Daha nesnel yaklaşamadım olaya. Bu işin içinde bir sürü hormon, elektriksel sinyal, duygu ve bir parça da boşluk yer alıyor.
Kontrol mekanizması aslında yapma dese dahi bedenen bir devinimimiz vardır ve ister istemez ona ayak uydururuz. Bu ritm o kadar sarmalar ki bizi, bedensel olarak bir yere varmadan, şişmanlayarak, güşsüzleşerek hayatımızda bir bölümü kapatırız.
Olayın zihinsel tarafında işler aslında o kontrolü hissetmek ile alakalıdır. Sigara tiryakileri oruç tuttukları zaman çok fazla sigara istemezler. Aç kalmak ya da susuz kalmakta bunun yanında ilerler. Zihinsel ve bedensel olarak varolan kesişimler ile hayatımıza yön veririz.
Satranç ya da go oynamakta zihnimizde şekillenen gerçekliği ortaya çıkarmaktadır. Bu gerçekliğin fiziksel yansımalarını görebildiğimiz bir yer gelecektir. Başa dönersek tam bir kontol olmalı. Bu kontrol içinde egzersizler ve verimli uygalamalar kullanılarak bir yere ulaşılabilir.
İnsanoğlunun içinde her zaman kendini aşmak ve sınırları zorlamak yatıyor. Bunun nedenselliğini farkedenler için yolları yürümek daha kolay. Beden üzerinde tam kontrol sahibi olmak da aslında burada ortaya çıkıyor. Bakış açıları ve geldikleri yerler açısından bu adımlar önemli.
Eksiklerimiz ile varoluyoruz. Eksikler bize bir şeyler öğretiyor. Bu öğrenme sürecinde zihinsel olarak gelişim sağlayabilirsek, bambaşka bir yola doğru evrilmiş buluruz. Sıkıntıların farklı bakış açıları ile azaldığı göz önüne alındığında, yaptıklarımız önem kazanıyor.
Hepimiz çıkmaz sokakların krallarıyız. Bu krallık zihnimizde büyüyerek zamanla ilerler. Kendi çelişkilerimiz, güçten düşüşlerimiz ve algımız tam potansiyeline ulaşamaz. Sürekli eksik tarafları olacaktır. Sürekli tekrar eden döngülere gireceğiz. Burada tek bir gerçeklik var; zihin olarak bir yere ulaşmak. Bunu yapabilirsek çıkmaz sokaklardan, yollara doğru evrilebiliriz. Bunun olması için biraz zamana ve gerektiği kadar emeğe ihtiyaç var. Bocaladığımız yerlerde ya da ayağımızın kaydığı yerlerde sakin kalabilmeliyiz.
Bu sukunet bize her zaman bir şey öğretiyor. Aslında hayatın içinde varolan olayların hepsinin bir amacı ve rastlantısal olmayan bir tarafı var. Bunu görebilmek değil belki ama bazı zamanlarda bunu farkedebilmek ve bundan haz almak, şükür için gerekli koşulları sağlar. Bunu yapabilirsek o zaman yürüdüğümüz yolların amacını daha net görürüz. Bu görüşte ortaya çıkan binlerce detay vardır ve bu detaylar ile hareket ederiz.
Yaşadığımız çağ teknoloji anlamında büyük nimetleri içinde barındırıyor. Basılı kitaplardan, müziğe ve daha bir çok şeye ulaşımımız var. Bu ulaşım bizi daha nitelikli yapmalı. Bunu görmenin tam zamanıdır aslında. Basitleştirmek ya da sıradanlaştırmak, haz almanın da önüne geçecektir. Burada nihilist bir hazdan bahsetmiyorum. Küçük detayların verdiği haz ve şükür kavramı ön plana çıkıyor. Müzik dinlemek, aynı şarkıyı binlerce kez dinleyebilme imkanımız var. Eski zamanlardaki can sıkıntısı yerini bir başka şeye bırakıyor. Bu bıraktığı şey ise tamamen bizim seçimlerimiz ile alakalı.
Eski zamandan çok çok ilerideyiz ve elimizde imkanlar var. Bunları adam gibi şekillendirebilirsek, kafamızda kurduğumuz dünyanın da aynı titreşime sahip olduğunu görebiliriz. Bu detay açısından önemli. Sadece biraz istekle alakalı ve çabanın sonucunda ulaşım imkanı oluyor.
Belki hepimiz çıkmaz skağın krallarıyız ama bakış açımızı biraz değiştiremezmiyiz? Bu mümkün. Zihinsel ya da fiziksel olarak kontrol sağlayabiliriz. Bu yetecek kadar anlamında aslında. Ondan sonrası ise çalışma ile kendine bir yol bulacaktır. Beklentiler her zaman yüksek oldu ama bu beklentilere her zaman erişim imkanımız olmuyor. Ulaşabilirlik bizim çabalarımızla da alakalı. Bunu en yakınından görebilmeliyiz.
29 Ağustos 2012 Çarşamba
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Gün Işığı
Daha iyi bir gün ve yeni başlangıçlar. Hastalığı attım bugün ve biraz daha iyiyim. Toparlanmaya başladım. Hala Ulver mi? Evet kesinlikle! Bugünlerde bir anlamda tutku oldu. Başa sarıp sarıp Ulver dinliyorum. Toparlanmak böyle bir şey değil belki ama seviyorum. Mesele de burada başlıyor zaten. Black and white... Söyleyecek sözlerim var ama biraz bekleyip yeni günün, yeni şeyler ve güzellikler getireceğini umuyorum. Rabbe şükürler olsun iyi bir gün. Bazen beklemek ve beklentilerin karşımıza çıkması gibi detaylar üzerinden hayatımıza yön veriyoruz. Hayat böyle daha güzel sanki. Beklenen şeyler ve karşımıza çıkan güzel şeyler.
Umudu barındırmak ve umudun hayatı evrilirken dönüştürmesine şaşırmamak. İnsanların yaptıkları ve yapmakta olduklarını anlamaya çalışmak. Çoğu zaman anlam verememek. Beklentilerin karşılanması ve devam etmek. Hayat her alanında enteresan ve bizi bir yere sürüklüyor. Sürüklenen yerde olması gereken detayları keşfetmek ise cidden enteresan. Norveçten çıkan adamların yaptıkları müzik ile hayatı doldurmak. Beklemek ve beklentileri yukarı çekmek. Hepsi bu gizemin içinde aslında. Bir anlamda hareket ediyor ve o hareket ile yenilikler karşınıza çıkıyor.
Standartları seven birisi olarak, bu anlamda hayatıma şekil vermek cidden tuhaf. Nelerin olabileceği ve nelerin karşımıza çıkabileceği gerçekten enteresan. Kitaplarıma dönmek için gün sayıyorum. Okumak istediğim şeyler baya birikti. Onları bir an önce halletmem gerekiyor. Bugün önceliği Alan Carr'a tanıyacağım. Notlar çıkarmam gerekiyor ve ona göre bir hazırlık yapmam gerekiyor. Düşünsel bir süreç ama huzura baya yakın. O yüzden içimde bir sevinç var. Beklentilerin karşılanmasına dair. Yazmak bir anlamda rahatlatsa da, okumaya da fırsat tanımak lazım. Başka türlü seçeneksizlik içinde olmak cidden anlamsız. Bir anlam olmalı ve bu anlamın içinde görmek istediklerimizi görebilmeliyiz.
Hayatın kendisini anlattığı detayları kaçırmamak lazım. Bu detaylar ile kendimize yeni kapılar açıyoruz. Bu kapılar ile hayat daha anlamlı ya da anlamsız olana doğru evriliyor. Bunu görebilmek lazım. Bu gözüken şey ile hayatın gerçek anlamına daha da çok yaklaşılıyor. Bunun farkında olmak lazım. Detaylar ve beklenen şeyler hep içeride olacak ve olan şeylerin farklı anlamlar taşıması da burada kendini gösterecek. Ulver evet bugünlerde hep dinlediğim bir grup. Baştan sona sürekli döndürüyorum. Kendimi huzurlu buluyorum dinlerken. Beklenen şey de zaten bu değil mi?
Hayatın içinde olan şeylere yakından bakmak lazım. Umutlarım var. Önümüzdeki ay spor ve bisiklet işini halletmem lazım. Onu halledebilirsem işler biraz daha rayına girecek. Kafam biraz daha rahatlamış olacak. Beklentiler de böylece bir yere evrilmiş olacak. Yapmak istediğim şeylere daha fazla zaman ayırabileceğim. Bunun olması da güzel açıkcası. Beklentileri karşılamak böyle bir şey. Başına ve sonuna doğru adam gibi bakabilmek.
Bahaeddin Ögel'in Türk Mitolojisine daha başlayamadım. O kenarda bekliyor. Uzunca bir zaman geçti üzerinden. Bir an önce bitirip, yeni kitaplardan almam gerekiyor. Listemde okumak istediğim bir sürü kitap var ve o kitapları hemencecik bitirmek istiyorum. Zamana yaymadan çabucak okumak istiyorum. Okuyacağım baya bir şey var aslında. Hepsi de beklemede. Bir yerden başlamam lazım. Bugünü anlamlı kılan şeyler gibi kitap okumakta o zamanı taçlandırmak gibi oluyor.
Beklentileri karşılayacak fena olmayan bir kütüphanesi var okulun. Onları bir an önce halledip, yoluma devam etmem gerekiyor. Süreçler bu şekilde anlamlı olabiliyor. Zaman kaybetmeden hayatıma devam edebilmek istiyorum. Bu da anlamlı olanı zaten. O şekilde devam ederse bir yerde çıkış yolları var. Ulver dinlemek, kitap okumak, dergi takip etmek gibi. Bir sürü yapılacak şey var. O şeylerin de adam gibi yapılması gerekiyor. Bunun anlamlı olması gibi. Bir yerde başlayıp, başka bir yere doğru evriliyor.
Yapılması gereken şeyler baya birikti. Baudrillard okumalarına geri dönmem gerekiyor. Bunu yapabilirsem benim için en mantıklısını da görmüş olacağım. Enteresan süreçlerden geçiyorum ama sakinim. Elimde olan şeyleri görebiliyorum. Bunları değerlendirecek fırsatta elimde aslında. Sadece biraz zaman ayırmak ve ona göre hareket etmem gerekiyor. Süreçleri daha net görebilmek için en mantıklısına bakmam gerekiyor. Hayatın içinde bir sürü anlam gizli olduğu gibi. Zamanla bunları da insan görebiliyor.
Hepsi sırlı belki ama bir zaman sonra küçük detaylar halinde sana bir sürü seçenek sunuyor. Önemli olan da bu aslında. Bunu görebildikten sonra geriye de pek bir şey kalmıyor. Anlamlı olan orada ve zamanla daha da farklı bir yere doğru evriliyor. Süreçler önemli. Süreçlerden daha önemli olan ise zamanında onlardan faydalanabilmek.
Yazdığım şeylerin döngüsel olduğunu biliyorum. Mesele burada başlıyor zaten. Döngüsellikten kendime paylar çıkarabiliyorum. Daha içsel bir yolculuğu tanımlasa da, orada duruyor aslıyla. Bunlardan faydalanılabildiği ölçekte onların varlığı anlamlı ve anlamlı olmaya devam edecek. Buradan bakabilmek lazım. Önemli olan da bu oluyor.
Umudu barındırmak ve umudun hayatı evrilirken dönüştürmesine şaşırmamak. İnsanların yaptıkları ve yapmakta olduklarını anlamaya çalışmak. Çoğu zaman anlam verememek. Beklentilerin karşılanması ve devam etmek. Hayat her alanında enteresan ve bizi bir yere sürüklüyor. Sürüklenen yerde olması gereken detayları keşfetmek ise cidden enteresan. Norveçten çıkan adamların yaptıkları müzik ile hayatı doldurmak. Beklemek ve beklentileri yukarı çekmek. Hepsi bu gizemin içinde aslında. Bir anlamda hareket ediyor ve o hareket ile yenilikler karşınıza çıkıyor.
Standartları seven birisi olarak, bu anlamda hayatıma şekil vermek cidden tuhaf. Nelerin olabileceği ve nelerin karşımıza çıkabileceği gerçekten enteresan. Kitaplarıma dönmek için gün sayıyorum. Okumak istediğim şeyler baya birikti. Onları bir an önce halletmem gerekiyor. Bugün önceliği Alan Carr'a tanıyacağım. Notlar çıkarmam gerekiyor ve ona göre bir hazırlık yapmam gerekiyor. Düşünsel bir süreç ama huzura baya yakın. O yüzden içimde bir sevinç var. Beklentilerin karşılanmasına dair. Yazmak bir anlamda rahatlatsa da, okumaya da fırsat tanımak lazım. Başka türlü seçeneksizlik içinde olmak cidden anlamsız. Bir anlam olmalı ve bu anlamın içinde görmek istediklerimizi görebilmeliyiz.
Hayatın kendisini anlattığı detayları kaçırmamak lazım. Bu detaylar ile kendimize yeni kapılar açıyoruz. Bu kapılar ile hayat daha anlamlı ya da anlamsız olana doğru evriliyor. Bunu görebilmek lazım. Bu gözüken şey ile hayatın gerçek anlamına daha da çok yaklaşılıyor. Bunun farkında olmak lazım. Detaylar ve beklenen şeyler hep içeride olacak ve olan şeylerin farklı anlamlar taşıması da burada kendini gösterecek. Ulver evet bugünlerde hep dinlediğim bir grup. Baştan sona sürekli döndürüyorum. Kendimi huzurlu buluyorum dinlerken. Beklenen şey de zaten bu değil mi?
Hayatın içinde olan şeylere yakından bakmak lazım. Umutlarım var. Önümüzdeki ay spor ve bisiklet işini halletmem lazım. Onu halledebilirsem işler biraz daha rayına girecek. Kafam biraz daha rahatlamış olacak. Beklentiler de böylece bir yere evrilmiş olacak. Yapmak istediğim şeylere daha fazla zaman ayırabileceğim. Bunun olması da güzel açıkcası. Beklentileri karşılamak böyle bir şey. Başına ve sonuna doğru adam gibi bakabilmek.
Bahaeddin Ögel'in Türk Mitolojisine daha başlayamadım. O kenarda bekliyor. Uzunca bir zaman geçti üzerinden. Bir an önce bitirip, yeni kitaplardan almam gerekiyor. Listemde okumak istediğim bir sürü kitap var ve o kitapları hemencecik bitirmek istiyorum. Zamana yaymadan çabucak okumak istiyorum. Okuyacağım baya bir şey var aslında. Hepsi de beklemede. Bir yerden başlamam lazım. Bugünü anlamlı kılan şeyler gibi kitap okumakta o zamanı taçlandırmak gibi oluyor.
Beklentileri karşılayacak fena olmayan bir kütüphanesi var okulun. Onları bir an önce halledip, yoluma devam etmem gerekiyor. Süreçler bu şekilde anlamlı olabiliyor. Zaman kaybetmeden hayatıma devam edebilmek istiyorum. Bu da anlamlı olanı zaten. O şekilde devam ederse bir yerde çıkış yolları var. Ulver dinlemek, kitap okumak, dergi takip etmek gibi. Bir sürü yapılacak şey var. O şeylerin de adam gibi yapılması gerekiyor. Bunun anlamlı olması gibi. Bir yerde başlayıp, başka bir yere doğru evriliyor.
Yapılması gereken şeyler baya birikti. Baudrillard okumalarına geri dönmem gerekiyor. Bunu yapabilirsem benim için en mantıklısını da görmüş olacağım. Enteresan süreçlerden geçiyorum ama sakinim. Elimde olan şeyleri görebiliyorum. Bunları değerlendirecek fırsatta elimde aslında. Sadece biraz zaman ayırmak ve ona göre hareket etmem gerekiyor. Süreçleri daha net görebilmek için en mantıklısına bakmam gerekiyor. Hayatın içinde bir sürü anlam gizli olduğu gibi. Zamanla bunları da insan görebiliyor.
Hepsi sırlı belki ama bir zaman sonra küçük detaylar halinde sana bir sürü seçenek sunuyor. Önemli olan da bu aslında. Bunu görebildikten sonra geriye de pek bir şey kalmıyor. Anlamlı olan orada ve zamanla daha da farklı bir yere doğru evriliyor. Süreçler önemli. Süreçlerden daha önemli olan ise zamanında onlardan faydalanabilmek.
Yazdığım şeylerin döngüsel olduğunu biliyorum. Mesele burada başlıyor zaten. Döngüsellikten kendime paylar çıkarabiliyorum. Daha içsel bir yolculuğu tanımlasa da, orada duruyor aslıyla. Bunlardan faydalanılabildiği ölçekte onların varlığı anlamlı ve anlamlı olmaya devam edecek. Buradan bakabilmek lazım. Önemli olan da bu oluyor.
26 Ağustos 2012 Pazar
Paradox
Dünkü kadar umutsuz değilim. Dün bir de hasta olunca, işler daha karışık gelmişti. Hayatımdaki huzur bir anda uçmuştu ama elimden gelen bir şey yoktu. Hayatın biraz acımasız tarafı hasta olunca hemen göz önüne geliyor. Bir çaba ve anlam olmalı. Bazen çok uzaklarda gibi dursa da, yakınlaştığını hissediyorum. Herkesin içinde bir ümit var ve bunu yaşatmalı. Umuda dönüşmesi ve o yolda ilerlemesi için elimizden geleni yapmalıyız. Bazen özellikle dertli zamanlarda, sanki kimse sizi dinlemiyormuş gibi gelir. O kadar çok içe kapanırsınız ki, onlarla olan bağı da kopartmak istersiniz. Bu zamanların manasız olduğu ortada ama o zaman diliminde daha farklı düşünmek, neredeyse imkansız.
Bazen susmamak gerekiyor. Susmadan haykırmak. Doğruyu söylemek gerekiyor. Her zaman işe yarar olmasa da, bir çok zaman için işe yarar olabiliyor. Hayatın anlamı da burada zaten. Hala Ulver hala... Bazen böyle şeyler takıntı oluyor bende. Sürekli aynı şeyi dinlemek ve sürekli aynı atmosferde kalmak istiyor insan. Bundan kaçmak yerine o döngüde varolmak da ayrı bir keyif. Hayatı sınıflandırmadan bir şekilde yaşayabilmeliyiz.
Sıkıntılar var, sorunlar var ve her zaman olacak. Hayatın anlamlı kısmı burada kendini gösteriyor işte. Haz olmadan şükür olmaz. Bir şeyleri sevmeliyiz ki; onlar için şükredebilelim. Bu bi kaç ay önce farkettiğim bir detaydı. Böyle olmasa nasıl olurdu bilemiyorum ama bu bakış açısı huzur veriyor.
Hayatın içindeki detaylara bakarsak, huzur bulacağımız çok fazla şey olduğunu görürüz. Kalbimiz çoğu zaman ferahlamaz ama arada bir kaç dakika mola vermek de insanı keyiflendirebilir. Doğrusal olan mı iyidir? Bunun bir cevabı yok bende. Bir şekilde tutunmak ve yola öyle devam etmek çok daha anlamlı. Üzerine düşündüğümüz şeyler içinde bu geçerli ama nasıl baktığımız ile alakalı. Bir şekilde hayata hüzün dahil oluyor. Bunu öyle görmeden yaşamamız lazım ama orada askıda kalan şeyi daha net görmek için yanına sokuluyoruz. Zorlama cümleler ile yolumuza devam ediyoruz. Bir şekilde zorlama olanı hayatımıza sokuyor. Özgür kalmak gibi bir derdimiz yok. Aslında özgür olmak için yaratılsak da, oraya gelemeden de pilimiz bitebiliyor.
Cümleler var kurmadığım. Beni düşüncelerin arasında sıkıştıran ve nefes almamı zorlaştıran. Bir şekilde çaba üzerine yazılıyor ama arkasında büyüyen sessizlik? Bunun bazen bir anlamı olurken, bazen olmuyor. Düşünceler de bu yazı gibi kopuk kopuk. Nereden başlamak gerektiğini anlamasam da, hayat bir şekilde akıyor. Bunu görmek bile enteresan.
Müzikler bile değişirken, bazen sadece saçmalıkların içinde kalmak gibi. Yolumu arayıp bulamamak gibi. Aslında tökezledikten sonra daha net kararlar verebiliyorsunuz. Bunun anlaşılması lazım sadece. Anlayabilenler için o huzur var. Bekleyip daha da ötesine geçmek için mücadele etmek gerekiyor. Mücadele anlamlı ama hep bir eksik var. Eksilen bir yanımız var bütünlüğü düşündükçe Bu da paradox'un kendisi oluyor.
Bazen susmamak gerekiyor. Susmadan haykırmak. Doğruyu söylemek gerekiyor. Her zaman işe yarar olmasa da, bir çok zaman için işe yarar olabiliyor. Hayatın anlamı da burada zaten. Hala Ulver hala... Bazen böyle şeyler takıntı oluyor bende. Sürekli aynı şeyi dinlemek ve sürekli aynı atmosferde kalmak istiyor insan. Bundan kaçmak yerine o döngüde varolmak da ayrı bir keyif. Hayatı sınıflandırmadan bir şekilde yaşayabilmeliyiz.
Sıkıntılar var, sorunlar var ve her zaman olacak. Hayatın anlamlı kısmı burada kendini gösteriyor işte. Haz olmadan şükür olmaz. Bir şeyleri sevmeliyiz ki; onlar için şükredebilelim. Bu bi kaç ay önce farkettiğim bir detaydı. Böyle olmasa nasıl olurdu bilemiyorum ama bu bakış açısı huzur veriyor.
Hayatın içindeki detaylara bakarsak, huzur bulacağımız çok fazla şey olduğunu görürüz. Kalbimiz çoğu zaman ferahlamaz ama arada bir kaç dakika mola vermek de insanı keyiflendirebilir. Doğrusal olan mı iyidir? Bunun bir cevabı yok bende. Bir şekilde tutunmak ve yola öyle devam etmek çok daha anlamlı. Üzerine düşündüğümüz şeyler içinde bu geçerli ama nasıl baktığımız ile alakalı. Bir şekilde hayata hüzün dahil oluyor. Bunu öyle görmeden yaşamamız lazım ama orada askıda kalan şeyi daha net görmek için yanına sokuluyoruz. Zorlama cümleler ile yolumuza devam ediyoruz. Bir şekilde zorlama olanı hayatımıza sokuyor. Özgür kalmak gibi bir derdimiz yok. Aslında özgür olmak için yaratılsak da, oraya gelemeden de pilimiz bitebiliyor.
Cümleler var kurmadığım. Beni düşüncelerin arasında sıkıştıran ve nefes almamı zorlaştıran. Bir şekilde çaba üzerine yazılıyor ama arkasında büyüyen sessizlik? Bunun bazen bir anlamı olurken, bazen olmuyor. Düşünceler de bu yazı gibi kopuk kopuk. Nereden başlamak gerektiğini anlamasam da, hayat bir şekilde akıyor. Bunu görmek bile enteresan.
Müzikler bile değişirken, bazen sadece saçmalıkların içinde kalmak gibi. Yolumu arayıp bulamamak gibi. Aslında tökezledikten sonra daha net kararlar verebiliyorsunuz. Bunun anlaşılması lazım sadece. Anlayabilenler için o huzur var. Bekleyip daha da ötesine geçmek için mücadele etmek gerekiyor. Mücadele anlamlı ama hep bir eksik var. Eksilen bir yanımız var bütünlüğü düşündükçe Bu da paradox'un kendisi oluyor.
Sabah Sarhoşluğu
Daha fazla yazmak ve daha fazlası. Düşünmeden sadece aklımda olanları aktarmak. Bu anlamda bile enteresan bir deneyim. Sakin kalmaya çalışmak ve o anlamda mücadele etmek. Yapılacak o kadar fazla şey var ki...Yeni bir enstrumandan, kitaplara kadar yapmam gereken çok şey var. Ulver dinlemeye devam elbette. Sabah erken kalkmanın da verdiği bir huzur var. Dün bu kadar huzurlu değildim ve kalbim ferahlamıyordu. Şimdi ise bambaşka bir düzlemde. Değişim ya da gelişim bu süreçlerde oluyor. Neden? Nasıl? Gibi sorular aslında her zaman sorduğumuz ama her zaman cevap alamadığımız kavramlar içinde. Bu neden böyle olmalı ve bu şekilde devam etmeli mi? Kafamızı karıştıran şeyler bunlar aslında.
Yeni süreçlerin başlangıcında olmak ve devam edebilmek. Mantıklı olan da bu sanırım. Kitap listemde almam gereken 700 liralık kitap var. Sürekli bakarak bir yere vardırmaya çalışıyorum. Mantıklı çıkarımlar yapmak ve önceliği beklediğim gerçekliğe tanımak. Bu da anlamlı bir yerde.
Sigarayı azaltmak anlamında girişimlerim oluyor. Spora daha başlayamadım çünkü para yok. Bisiklet almam gerekiyor ama onun için de para yok. Bu ay biraz sıkıntılı geçiyor ama bu ay da bir şekilde geçecek ve kendi içinde bir anlama bürünecek. Bunun nasıl olduğunu biliyorum. Sürekli bir çaba ve yapılması gerekenler. Eski ile yeniyi bağlayan yollar gibi hepsi anlamlı aslında. Sabah sabah Matrix'i izlemeye yeniden başladım. Dün ilk filmi izlemiştim. Şimdi 2. ve 3. sü için zaman ayırıyorum.
Tekrarlar benim hayatımda önemli. Bazen bir kitap, bazen bir grup ve bazen de bir film oluyor bu tekrarar girenler arasında. Kalbim ferahlamamıştı ama bu sabah biraz daha hafiflemiş hissediyorum. Bu açıdan güzel açıkcası. Bir şeylerin tekrar etmesi beni o ruh halinde tutabiliyor. Bu açıdan mantıklı bir süre. Hayatın içindeki anlamları bu şekilde görebilmekte mantıklı aslında. Hepsinin içinde bir süreç var.
Ulver şu anda buna dahil oldu. Neredeyse 2 hafta olacak ve ben hala Ulver dinleyebiliyorum. Isis de dinlemek istiyorum ama o ruh haline girmediğim için hep askıda kalıyor. Bu açıdan gayet mantıklı. Süreçler de sonuca yaklaşan bir lezzet var. Bakış açısı yeniden şekilleniyor ve hayatın içinde kendine ait bir yeri kaplıyor. Bunlar sürecin ta kendisi aslında.
Belirsizlik zamanları oluyor. Bu belirsiz zamanlarda bocalamakta buna dahil oluyor. Orta okuldayken 4. katta olan kantin gibi. Üzümlü çikolata yer alıyordu içinde. Onlardan kalmadı sanırım. Hala üretiliyor mu? Bunu da bilmiyorum ama güzel detaylar arasındaydı. Aslında olan şeylerin arasında detay bulmak zor gibi. Özellikle uzunca bir zaman geçmiş ise bu detayları yakalamak daha da zor. Üzümlü çikolata? Hımm keyifliydi gerçekten.
Okunması gereken o kadar fazla şey birikti ki, buna bir şekilde zaman ayırmak lazım. Klasiklerden okumadıklarımı okulun kütüphanesinden temin edeyim diyorum. O açıdan fena kaynaklar yok üniversitede. Bunları kullanmak en mantıklı olanlar arasında olacak. Para sınırlı olunca çözüm yollarına yöneliyor insan. O çözüm yollarından en mantıklı olanı seçmekte bunun içinde oluyor.
Kitaplar gerçekten bambaşka bir dünya sunuyor. Hayal ettiğimiz dünyayı bize daha net anlatıyor. Hayal edilen ve gerçek olan arasında gidip geliyorsun. En azından ben gidip geliyorum. Bu süreçlerin mantıklı olup olmadığını ise zaman gösteriyor. Hayat aslında şu anda var. Sabah 9:00 suları ve ben gelecekte değilim. Şu an içinde devinimler gösteriyorum. Bunu görebilmek ise beni ciddi anlamda yoruyor. Yorulmak böyle bir şey işte. Mücadelenin ne olduğunu gösteriyor.
Küçükken çok canım sıkılırdı. Yapacak şeyler o kadar azdı ki...Zaman geçmek bilmezdi. Şimdi ise yapacağım çok şey var ve hayatın ya da kendi hayatımın tam ortasındayım. Mücadeleler burada anlam bulacak ve ona göre şekillenecek her şey. Mücadelenin gerçek anlamı burada kendini gösteriyor. Açıköğretim ile ilgili kafam biraz karışık. Ne yapmam gerektiğini hala bulabilmiş değilim.
Bir çaba var ama her zaman bu çaba anlamlı bir yere gelmiyor. Gelmesi de gerekmiyor aslında. Dün hastaydım ve bugün değilim. Rabbe şükür olsun. Daha iyi hissetmek, bakış açımın da daha olumlu bir yere gelmesini sağlıyor. Dün Ulver dinlemiyordum ama bugün rahat rahat dinleyebiliyorum. War Of The Roses gerçekten güzel bir albüm. Hele son şarkı bir harika. Bu adamlar Norveç'teler ve benim kafamda olanın bir kısmını yapabiliyorlar. Bu gerçekten inanılmaz.
Eskiden yeniye doğru bağlar kuruyoruz. Bu bağların devam etmesi cidden tuhaf. Deliler gibi de yazmak istiyorum. Bir anlam olması için değil. Anlamsızlığın kendisi de bu gerçeklik içinde tanınabilir. Bunun olması gerçekten olumlu. Bir yere varabilmesi için mücadeleye devam etmek gerekiyor.
Müzik düşünsel anlamda çok şey katıyor. Eskiden yatılı olarak kaldığım Afyon'daki zamanlara bakınca, müziğin benim hayatımda ne kadar önemli olduğunu daha net görüyorum. O zaman Overkill albümü beni bambaşka diyarlara sürüklemişti. Gerçek korkular ile yüzleştirmişti. Ürpermiştim ama dinlemeye de devam etmiştim. Uzunca bir süre eski albümler arasında gidip geldim. Katatonia'sından Opeth'ine kadar bir sürü albüm dinledim. Bunların olması güzeldi ve hayatıma bir anlam katıyordu.
Opeth ve Katatonia yağmurlu günlerin gruplarından oldular. O günlerde özellikle onları dinlemem ve onları seçmem, gayet mantıklı olmuştu benim için. Bugün bir yaz günü ve hava sıcak. Soğumaya hafiften başladı ama gene de sıcak havalar. Sabahtan beri Ulver dinliyor olmak cidden tuhaf. Spora da başlamadığım düşünülürse hala hayatımda rayına sokmak istediğim şeylerin gerisindeyim. Bu geride kalmışlık çok tuhaf değil aslında. Sadece baktığımda yapmam gereken şeyler olduğunu görüyorum.
Bazı detayları tamamlamadan bu hayattan haz almam biraz zor gibi. Zorluğu görebiliyorum ama bana gerçekten uzakta kalıyor. Bunu farkedebilmek cidden enteresan. Okumam gereken şeylerin de birikmiş olduğunu görünce moralim biraz bozuluyor. Yol almam lazım ve yol için mücadele etmem gerekiyor. Bana net bir düzen lazım ama onu daha kurabilmiş değilim. Hissiyatsızlık ve düşünsel boşluklar beni bazen yakalıyor. Onların olması cidden tuhaf ama bana başka seçenek bırakmıyor. Bu seçenekler içinde olması gerekeni daha net görebiliyorum.
Her şeyde olduğu gibi mücadelenin de olması gerekiyor. Bu kitaplardan başlar, müzikle devam eder. Bir şekilde evrilmesi gereken yere doğru evrilir. Olması gerekeni daha yakından görebilmek için de çaba harcamak gerekiyor. Bu gerçekten önemli. Olması gereken şeyler ve onun mücadelesi. Hayatın içinde küçükte olsa anlamlar var ve bunu görebilenler için huzur tarif edildiği gibi.
Yeni süreçlerin başlangıcında olmak ve devam edebilmek. Mantıklı olan da bu sanırım. Kitap listemde almam gereken 700 liralık kitap var. Sürekli bakarak bir yere vardırmaya çalışıyorum. Mantıklı çıkarımlar yapmak ve önceliği beklediğim gerçekliğe tanımak. Bu da anlamlı bir yerde.
Sigarayı azaltmak anlamında girişimlerim oluyor. Spora daha başlayamadım çünkü para yok. Bisiklet almam gerekiyor ama onun için de para yok. Bu ay biraz sıkıntılı geçiyor ama bu ay da bir şekilde geçecek ve kendi içinde bir anlama bürünecek. Bunun nasıl olduğunu biliyorum. Sürekli bir çaba ve yapılması gerekenler. Eski ile yeniyi bağlayan yollar gibi hepsi anlamlı aslında. Sabah sabah Matrix'i izlemeye yeniden başladım. Dün ilk filmi izlemiştim. Şimdi 2. ve 3. sü için zaman ayırıyorum.
Tekrarlar benim hayatımda önemli. Bazen bir kitap, bazen bir grup ve bazen de bir film oluyor bu tekrarar girenler arasında. Kalbim ferahlamamıştı ama bu sabah biraz daha hafiflemiş hissediyorum. Bu açıdan güzel açıkcası. Bir şeylerin tekrar etmesi beni o ruh halinde tutabiliyor. Bu açıdan mantıklı bir süre. Hayatın içindeki anlamları bu şekilde görebilmekte mantıklı aslında. Hepsinin içinde bir süreç var.
Ulver şu anda buna dahil oldu. Neredeyse 2 hafta olacak ve ben hala Ulver dinleyebiliyorum. Isis de dinlemek istiyorum ama o ruh haline girmediğim için hep askıda kalıyor. Bu açıdan gayet mantıklı. Süreçler de sonuca yaklaşan bir lezzet var. Bakış açısı yeniden şekilleniyor ve hayatın içinde kendine ait bir yeri kaplıyor. Bunlar sürecin ta kendisi aslında.
Belirsizlik zamanları oluyor. Bu belirsiz zamanlarda bocalamakta buna dahil oluyor. Orta okuldayken 4. katta olan kantin gibi. Üzümlü çikolata yer alıyordu içinde. Onlardan kalmadı sanırım. Hala üretiliyor mu? Bunu da bilmiyorum ama güzel detaylar arasındaydı. Aslında olan şeylerin arasında detay bulmak zor gibi. Özellikle uzunca bir zaman geçmiş ise bu detayları yakalamak daha da zor. Üzümlü çikolata? Hımm keyifliydi gerçekten.
Okunması gereken o kadar fazla şey birikti ki, buna bir şekilde zaman ayırmak lazım. Klasiklerden okumadıklarımı okulun kütüphanesinden temin edeyim diyorum. O açıdan fena kaynaklar yok üniversitede. Bunları kullanmak en mantıklı olanlar arasında olacak. Para sınırlı olunca çözüm yollarına yöneliyor insan. O çözüm yollarından en mantıklı olanı seçmekte bunun içinde oluyor.
Kitaplar gerçekten bambaşka bir dünya sunuyor. Hayal ettiğimiz dünyayı bize daha net anlatıyor. Hayal edilen ve gerçek olan arasında gidip geliyorsun. En azından ben gidip geliyorum. Bu süreçlerin mantıklı olup olmadığını ise zaman gösteriyor. Hayat aslında şu anda var. Sabah 9:00 suları ve ben gelecekte değilim. Şu an içinde devinimler gösteriyorum. Bunu görebilmek ise beni ciddi anlamda yoruyor. Yorulmak böyle bir şey işte. Mücadelenin ne olduğunu gösteriyor.
Küçükken çok canım sıkılırdı. Yapacak şeyler o kadar azdı ki...Zaman geçmek bilmezdi. Şimdi ise yapacağım çok şey var ve hayatın ya da kendi hayatımın tam ortasındayım. Mücadeleler burada anlam bulacak ve ona göre şekillenecek her şey. Mücadelenin gerçek anlamı burada kendini gösteriyor. Açıköğretim ile ilgili kafam biraz karışık. Ne yapmam gerektiğini hala bulabilmiş değilim.
Bir çaba var ama her zaman bu çaba anlamlı bir yere gelmiyor. Gelmesi de gerekmiyor aslında. Dün hastaydım ve bugün değilim. Rabbe şükür olsun. Daha iyi hissetmek, bakış açımın da daha olumlu bir yere gelmesini sağlıyor. Dün Ulver dinlemiyordum ama bugün rahat rahat dinleyebiliyorum. War Of The Roses gerçekten güzel bir albüm. Hele son şarkı bir harika. Bu adamlar Norveç'teler ve benim kafamda olanın bir kısmını yapabiliyorlar. Bu gerçekten inanılmaz.
Eskiden yeniye doğru bağlar kuruyoruz. Bu bağların devam etmesi cidden tuhaf. Deliler gibi de yazmak istiyorum. Bir anlam olması için değil. Anlamsızlığın kendisi de bu gerçeklik içinde tanınabilir. Bunun olması gerçekten olumlu. Bir yere varabilmesi için mücadeleye devam etmek gerekiyor.
Müzik düşünsel anlamda çok şey katıyor. Eskiden yatılı olarak kaldığım Afyon'daki zamanlara bakınca, müziğin benim hayatımda ne kadar önemli olduğunu daha net görüyorum. O zaman Overkill albümü beni bambaşka diyarlara sürüklemişti. Gerçek korkular ile yüzleştirmişti. Ürpermiştim ama dinlemeye de devam etmiştim. Uzunca bir süre eski albümler arasında gidip geldim. Katatonia'sından Opeth'ine kadar bir sürü albüm dinledim. Bunların olması güzeldi ve hayatıma bir anlam katıyordu.
Opeth ve Katatonia yağmurlu günlerin gruplarından oldular. O günlerde özellikle onları dinlemem ve onları seçmem, gayet mantıklı olmuştu benim için. Bugün bir yaz günü ve hava sıcak. Soğumaya hafiften başladı ama gene de sıcak havalar. Sabahtan beri Ulver dinliyor olmak cidden tuhaf. Spora da başlamadığım düşünülürse hala hayatımda rayına sokmak istediğim şeylerin gerisindeyim. Bu geride kalmışlık çok tuhaf değil aslında. Sadece baktığımda yapmam gereken şeyler olduğunu görüyorum.
Bazı detayları tamamlamadan bu hayattan haz almam biraz zor gibi. Zorluğu görebiliyorum ama bana gerçekten uzakta kalıyor. Bunu farkedebilmek cidden enteresan. Okumam gereken şeylerin de birikmiş olduğunu görünce moralim biraz bozuluyor. Yol almam lazım ve yol için mücadele etmem gerekiyor. Bana net bir düzen lazım ama onu daha kurabilmiş değilim. Hissiyatsızlık ve düşünsel boşluklar beni bazen yakalıyor. Onların olması cidden tuhaf ama bana başka seçenek bırakmıyor. Bu seçenekler içinde olması gerekeni daha net görebiliyorum.
Her şeyde olduğu gibi mücadelenin de olması gerekiyor. Bu kitaplardan başlar, müzikle devam eder. Bir şekilde evrilmesi gereken yere doğru evrilir. Olması gerekeni daha yakından görebilmek için de çaba harcamak gerekiyor. Bu gerçekten önemli. Olması gereken şeyler ve onun mücadelesi. Hayatın içinde küçükte olsa anlamlar var ve bunu görebilenler için huzur tarif edildiği gibi.
Sabah, Müzik ve Notlar
Dün hasta gibi oldum. Midem fena halde bulandı ve kustum. Gece erken yattım ki sabaha kadar düzelebileyim. Kötü bir durumdu. Beklentilerini azaltıyor insanın hayata karşı. Tek derdi iyileşmek oluyor. Bu süreç hala devam ediyor. İlaçlardan dolayı midem bulanıyor ama biraz daha iyiyim sanki. Ruh hallerimi kayıt altına alırken, hasta olduğum zamanı neden kayıt altına almayayım diye düşündüm. Bir şekilde rahatsız ediyor. Eski zamanları ve yatılı ortamları hatırladım. Fazlasıyla can sıkıcıydı ve şimdi buradayım. Kafamda bir idol vardı. Şimdi ona dönüştüm mü? Dönüşmek bu kadar sıkıntılı ve fedakarlık isteyen bir süreç mi? Bu soruları zaman gösterecek. Bir yere varabilmesi için daha çok çalışmak gerekecek ve daha fazla umut işin içinde olacak. Hep daha fazlası ve daha fazla süreç. Ancak bu şekilde beklenen gerçekleşebilir düşünsel anlamda.
Hayatın içinde fazlasıyla fedakarlık olması gerektiğini biliyorum. Fedakarlık bize umut sağlar mı? Bu sorunun cevabı yok elbette. Belki sağlar ya da sağlamaz ama kesin olan bir şey var. Daha fazla çalışmak. Daha fazla çalışmanın umudu da yanında getireceğini biliyorum. Bu süreçler hep daha fazlasını içinde barındırıyor ama bu daha fazla olan gerçek mi? Bu daha fazla gibi görünen aslı mı? Bunları kestirmek zor. Daha fazlası olmalı. Bunun sebebi arayışın kendisi aslında ama orada duranı anlamak için bu yapılmalı. Süreçler bize gerçekte kim olduğumuzu gösteriyor. Bu görünen ise gerçeğe en yakın olanlar arasında. Bunu şimdi daha net anlıyorum. Bu olması gerektiği şekilde orada durmalı ve mücadele devam edebilmeli.
Midemi bastırsın diye peynir yiyorum. Peynir hayatı da bastırır mı? Bunun cevabı elbette hayır! Hayatın garip hallerde karşımıza çıkardığı gerçeklik aslında çok uzakta değil. Döngüsel bir şekilde sarıp sarmalıyor ama aslında orada olanı anlamak için daha derin bir yerden bakmak gerekiyor. Bunu görebilmek içinse mücadele edilmeli ve hayatın içindeki gerçeklik ortaya çıkmalı.
Notos'un bu ayki sayısını almak istiyorum ama maddi anlamda çıkmazdan daha kurtulabilmiş değilim. Onu ayarlayabilmeli ve yoluma devam etmeliyim. Bu ay baya sıkıntılı geçti. Para koyabilmeliyim kenara ama bunu da şu durumda yapabilmem imkansıza yakın. Her şekilde mücadele devam ediyor ve hayatın içinde anlamlar var. Bu anlamların ne olduğunu kavrayabilmek içinse bakmak ve görmek arasındaki ayrımı anlayabilmek lazım.
Hala mı Ulver? Evet hala Ulver. Çalkantılı bir döneme sountrack oldu Ulver. Her dinleyişte farklı bir durumu görüyorum. Konser dvd'si de arkada açık olunca, farklı yerlerden bakabiliyorum. Bu da bana kazanım oluyor diye düşünüyorum. Hasta zamanlarda Ulver dinlemek garip oldu. Sıkıntıyı ateşledi bir anlamda ama diğer taraftan sıkıntıya su serpti. Sakinleştirdi beni. Garm'ın vocalleri insanı hissiz bir dünyaya sürüklüyor. Nasıl bakılması gerektiği konusunda sıkıntılı süreçlerden geçsem de, orada duran bir şeyler var. Ulver de bunlardan birisi. Okunması gereken kitaplar da buna dahil açıkcası. Zamanı düzgün kullanmak ve ona göre bir hazırlık yapmak gerekiyor.
Grubun müzikal gelişimi için besteleri tamamlamamız gerekiyor. Şu günlerde gidişat fena değil belki ama biraz daha zamana ihtiyaç var. Teliflerin alınması gerekiyor. Telifler bir yere götürecek bizi. Hepsi sürecin içinde. Biraz daha yakından bakmayı sağlıyor. Şu anda kafamda garip bir ağrı var. Bir sızı gibi ama sanırım ilaçlardan oluyor.
Memleketteki ahşap evi hatırladım. Dam kısmında eski bir kandil vardı. Hala çalışıyor mu bilmiyorum ama cam bir kutu gibi orada duruyordu. Kandil ve mum cidden enteresan. Zaman ilerlese bile bazen ihtiyacımız olabiliyor. Uzaklardan seslenen bir dost gibi, sesi kısık belki ama orada duruyor. Kandil eskiye ait bir gerçeklik. Şu anda elektrik hayatımızın tam ortasında ama nostaljik kavramlar da değerli olabiliyor. Bu düzlemde bir sürü şey değişiyor belki ama değişmeyen bazı kavramlar da var. Eski ve ahşaptan ev gibi. Küçükken beni korkutan sıralanmış oklar gibi. Onlar karardıkça insan korkardı ama orada da elektrik vardı. Bunu yakından görmek de gerekiyor aslında. Fotograflarına bakmak için onu belgelemek de gerekiyor. Önemli olanlar bunlar sanırım.
Hayat eski ile yeninin birleştiği yerde devam ediyor. Eskiden aldıklarımız ve geleceğe doğru ilerleyen şeyler içinde yolculuk hala devam ediyor. Yeni zaman geldiğinde eskisi bize yol gösterici olacak ve kavramlar ona göre şekillenecek. Önemli olan da bu sanırım. Kendi içinde bir mitoloji çıkacak ortaya ve ortaya çıkan bu kavramlar ile yolumuza devam edeceğiz.
Denek değiliz aslında. Bu hayatın içinde sürünen kertenkelelerin geride bıraktığı kuyruğu hala hareket ediyor. Geçmişte böyle aslında. Bir hareket var ama bu hareketin başlangıcı çok önemli. Kavramların içini geçmiş ile doldurabiliyoruz. Hastalık beni garip bir moda soktu. Midem bulanıyor ve kafamda bir sızı var. Bu hemen geçmeyecek belki. Arkada Ulver çalmaya devam ediyor. Bu adamların yaptıkları işler geçmiş ile köprü gibi. En makul ve mantıklı olanı ortaya koyuyor. Son albümlerini dinleyemedim daha. Dinleyemedim derken hazmetmedim hala. Askıda duruyor.
Okumam gereken şeylerin de çoğunu daha okumadım. Bana bir yol gösterecek ama bu yolun nerede başlayıp, nerede bittiğini kestirmek zor açıkcası. Bahaeddin Ögel'in 3 kitabını almam gerekiyor. Türk mitolojisi hakkında daha fazlasını bulabilmek için hocanın kitapları okunmalı. Geride bazı şeyler bırakacak. Bu izler ile yola devam etmek çok daha mantıklı. Kendi içinde bir silsile ile bazı kavramlar hayatın içinde devam ediyor. Bu silsileleri anlamak için en başına bakmak gerekiyor. Bu başlangıçlar ile aslında varolan ya da olması gereken şeyleri daha net görebiliyoruz.
Göktürkçe'ye de başlamalı. O da eksik duruyor. Gerekli kitapları toparladıktan sonra onu da halletmek gerekiyor. Bunlar uzun süreçler ama bu süreçler hayata anlam katıyor. Bu açıdan önemli. Beklentileri karşılamak açısından bir mücadele olmalı. Bu mücadele de şu anda kitaplar ile mümkün. Kitaplar olduğu sürece hayat devam edecektir. Bu devamlılık içinde kendine ait yollar da yer alacak. Bunu görebilmek için daha fazla çalışmak gerekiyor.
Ney de hala askıda duruyor. Onu da bir an önce yoluna sokabilmeliyim. Enstruman olarak çok keyifli. Tasavvufi anlamlar yüklenilse de, aslında belirli bir tekniği olan ve çalışma isteyen enstrumanlar. Bunun ayrımına varanlar için gene çalışma ortaya çıkıyor. Bu çalışmaya kısmet diyorlar ama aslında öyle mi? Çok farklı bir yerde durmuyor. Sadece o var ve yoluna devam edebilmek için üflemek gerekiyor. Profesyonel olmak için tek gerekli nitelik çalışmak. Bu çalışmayı yaptıktan sonra hayatın kendisi gerçekten anlamlı.
Bu hayat bir sürü fırsatlar sunuyor. Bu fırsatların da kendi içinde bir tutarlılığı var. Bu tutarlılık hayatın ta kendisi oluyor aslında. Bu kendi içinde varoluş için çok fazla anlam yüklemeye de gerek yok. Orada olanı bilmek ve onun için çalışmak gerçek anlamı ortaya çıkarıyor.
Hayatın içinde sırlı gibi gözüken ama sır olmayan şeyler var. Okunması gereken kitaplar ve varılması gereken yollar gibi. Anlamlar kendi içinde ve orada saklı. Ondan ötesinde çok da farklı anlamlar yok aslında. Bazı kalemleri kullanma zamanı geldi. Onları masaya çıkarmanın vakti geldi. Beklediğim vakitler bu zamanları işaret ediyor aslında. Bu işaret ise tek bir yerden başlıyor. Adı sadece "çalışmak". Bunu anladıktan sonra hayat o devinim içine girmeden de mantıklı bir yere sürükleniyor.
Sürüklenmeden yapılacak şeylerin belli bir planı olursa, işte o zaman hayatın içindeki anlamlar da kendine ait bir yere doğru evrilecek. Bunu görebilenler için mantıklı çıkarımlar söz konusu. Çalışmak dışında çok da fazla bir şey yok. Beklentilerimizi çalışma eksenine çekebilirsek, işte o zaman hayatın kendisi bir yere varacak.
Müzik bu hayatın içinde çok yoğun bir halde. Tolkien'in dünyasında Valar müzikle birlikte ortaya çıkıyor. Adamın ortaya koyduğu dünya o kadar detaylı ki, orta dünyanın mükemmel bir tasvirini silmarillion da görmek de mümkün. Hepsi aslında aşama aşama. Günlük rutinlerimiz de bunun çok dışında değil elbette. Çalışmak ve not almak bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu netliği anlamak adına dikkatli bakmak gerekiyor sadece.
Bakış açıları ve ortaya çıkan şeyler...Çok fazla detay var aslında ama bu detayları görebilmek için farklı bakış açıları gerekiyor. Ortaya çıkan şeye ivme kazandırmak için yazmak da gerekiyor. Yazılanın anlamlı oluşu burada devreye giriyor. Sonsuzluk ve bunun tanımlanması... Birden fazla detay var ve en büyüğü de sanırım müzik. Bunun anlaşılması içinse çok fazla detayı tek bir yerden de görmek gerekebiliyor. Sakinlik lazım. O sakinliği yakaladığımız zaman mücadele ve anlamlar kendi içinde yeniden varoluyor. Bambaşka bir çıkış için yol hazırlıyor.
O yol her zaman orada belki ama göremeyenler için saklanmış gibi. Eski ahşap bir ev ve uyku... Tuhaf aslında düşündürdükleri. Eski ve yeni arasında bağlar. Bunun olması için gerekli şeyler ve içindeki anlamlar. Bunlara bir yerden bakmak gerekiyor ama nereden? Sabırlı olmak lazım ve anlayabilecek kapasiteye de sahip olmak gerekiyor. Her albümün başlangıcı olduğu gibi bir sonu da var. Bu son nasıl bir lezzet ile tanımlanabilir?
Hayatın içinde fazlasıyla fedakarlık olması gerektiğini biliyorum. Fedakarlık bize umut sağlar mı? Bu sorunun cevabı yok elbette. Belki sağlar ya da sağlamaz ama kesin olan bir şey var. Daha fazla çalışmak. Daha fazla çalışmanın umudu da yanında getireceğini biliyorum. Bu süreçler hep daha fazlasını içinde barındırıyor ama bu daha fazla olan gerçek mi? Bu daha fazla gibi görünen aslı mı? Bunları kestirmek zor. Daha fazlası olmalı. Bunun sebebi arayışın kendisi aslında ama orada duranı anlamak için bu yapılmalı. Süreçler bize gerçekte kim olduğumuzu gösteriyor. Bu görünen ise gerçeğe en yakın olanlar arasında. Bunu şimdi daha net anlıyorum. Bu olması gerektiği şekilde orada durmalı ve mücadele devam edebilmeli.
Midemi bastırsın diye peynir yiyorum. Peynir hayatı da bastırır mı? Bunun cevabı elbette hayır! Hayatın garip hallerde karşımıza çıkardığı gerçeklik aslında çok uzakta değil. Döngüsel bir şekilde sarıp sarmalıyor ama aslında orada olanı anlamak için daha derin bir yerden bakmak gerekiyor. Bunu görebilmek içinse mücadele edilmeli ve hayatın içindeki gerçeklik ortaya çıkmalı.
Notos'un bu ayki sayısını almak istiyorum ama maddi anlamda çıkmazdan daha kurtulabilmiş değilim. Onu ayarlayabilmeli ve yoluma devam etmeliyim. Bu ay baya sıkıntılı geçti. Para koyabilmeliyim kenara ama bunu da şu durumda yapabilmem imkansıza yakın. Her şekilde mücadele devam ediyor ve hayatın içinde anlamlar var. Bu anlamların ne olduğunu kavrayabilmek içinse bakmak ve görmek arasındaki ayrımı anlayabilmek lazım.
Hala mı Ulver? Evet hala Ulver. Çalkantılı bir döneme sountrack oldu Ulver. Her dinleyişte farklı bir durumu görüyorum. Konser dvd'si de arkada açık olunca, farklı yerlerden bakabiliyorum. Bu da bana kazanım oluyor diye düşünüyorum. Hasta zamanlarda Ulver dinlemek garip oldu. Sıkıntıyı ateşledi bir anlamda ama diğer taraftan sıkıntıya su serpti. Sakinleştirdi beni. Garm'ın vocalleri insanı hissiz bir dünyaya sürüklüyor. Nasıl bakılması gerektiği konusunda sıkıntılı süreçlerden geçsem de, orada duran bir şeyler var. Ulver de bunlardan birisi. Okunması gereken kitaplar da buna dahil açıkcası. Zamanı düzgün kullanmak ve ona göre bir hazırlık yapmak gerekiyor.
Grubun müzikal gelişimi için besteleri tamamlamamız gerekiyor. Şu günlerde gidişat fena değil belki ama biraz daha zamana ihtiyaç var. Teliflerin alınması gerekiyor. Telifler bir yere götürecek bizi. Hepsi sürecin içinde. Biraz daha yakından bakmayı sağlıyor. Şu anda kafamda garip bir ağrı var. Bir sızı gibi ama sanırım ilaçlardan oluyor.
Memleketteki ahşap evi hatırladım. Dam kısmında eski bir kandil vardı. Hala çalışıyor mu bilmiyorum ama cam bir kutu gibi orada duruyordu. Kandil ve mum cidden enteresan. Zaman ilerlese bile bazen ihtiyacımız olabiliyor. Uzaklardan seslenen bir dost gibi, sesi kısık belki ama orada duruyor. Kandil eskiye ait bir gerçeklik. Şu anda elektrik hayatımızın tam ortasında ama nostaljik kavramlar da değerli olabiliyor. Bu düzlemde bir sürü şey değişiyor belki ama değişmeyen bazı kavramlar da var. Eski ve ahşaptan ev gibi. Küçükken beni korkutan sıralanmış oklar gibi. Onlar karardıkça insan korkardı ama orada da elektrik vardı. Bunu yakından görmek de gerekiyor aslında. Fotograflarına bakmak için onu belgelemek de gerekiyor. Önemli olanlar bunlar sanırım.
Hayat eski ile yeninin birleştiği yerde devam ediyor. Eskiden aldıklarımız ve geleceğe doğru ilerleyen şeyler içinde yolculuk hala devam ediyor. Yeni zaman geldiğinde eskisi bize yol gösterici olacak ve kavramlar ona göre şekillenecek. Önemli olan da bu sanırım. Kendi içinde bir mitoloji çıkacak ortaya ve ortaya çıkan bu kavramlar ile yolumuza devam edeceğiz.
Denek değiliz aslında. Bu hayatın içinde sürünen kertenkelelerin geride bıraktığı kuyruğu hala hareket ediyor. Geçmişte böyle aslında. Bir hareket var ama bu hareketin başlangıcı çok önemli. Kavramların içini geçmiş ile doldurabiliyoruz. Hastalık beni garip bir moda soktu. Midem bulanıyor ve kafamda bir sızı var. Bu hemen geçmeyecek belki. Arkada Ulver çalmaya devam ediyor. Bu adamların yaptıkları işler geçmiş ile köprü gibi. En makul ve mantıklı olanı ortaya koyuyor. Son albümlerini dinleyemedim daha. Dinleyemedim derken hazmetmedim hala. Askıda duruyor.
Okumam gereken şeylerin de çoğunu daha okumadım. Bana bir yol gösterecek ama bu yolun nerede başlayıp, nerede bittiğini kestirmek zor açıkcası. Bahaeddin Ögel'in 3 kitabını almam gerekiyor. Türk mitolojisi hakkında daha fazlasını bulabilmek için hocanın kitapları okunmalı. Geride bazı şeyler bırakacak. Bu izler ile yola devam etmek çok daha mantıklı. Kendi içinde bir silsile ile bazı kavramlar hayatın içinde devam ediyor. Bu silsileleri anlamak için en başına bakmak gerekiyor. Bu başlangıçlar ile aslında varolan ya da olması gereken şeyleri daha net görebiliyoruz.
Göktürkçe'ye de başlamalı. O da eksik duruyor. Gerekli kitapları toparladıktan sonra onu da halletmek gerekiyor. Bunlar uzun süreçler ama bu süreçler hayata anlam katıyor. Bu açıdan önemli. Beklentileri karşılamak açısından bir mücadele olmalı. Bu mücadele de şu anda kitaplar ile mümkün. Kitaplar olduğu sürece hayat devam edecektir. Bu devamlılık içinde kendine ait yollar da yer alacak. Bunu görebilmek için daha fazla çalışmak gerekiyor.
Ney de hala askıda duruyor. Onu da bir an önce yoluna sokabilmeliyim. Enstruman olarak çok keyifli. Tasavvufi anlamlar yüklenilse de, aslında belirli bir tekniği olan ve çalışma isteyen enstrumanlar. Bunun ayrımına varanlar için gene çalışma ortaya çıkıyor. Bu çalışmaya kısmet diyorlar ama aslında öyle mi? Çok farklı bir yerde durmuyor. Sadece o var ve yoluna devam edebilmek için üflemek gerekiyor. Profesyonel olmak için tek gerekli nitelik çalışmak. Bu çalışmayı yaptıktan sonra hayatın kendisi gerçekten anlamlı.
Bu hayat bir sürü fırsatlar sunuyor. Bu fırsatların da kendi içinde bir tutarlılığı var. Bu tutarlılık hayatın ta kendisi oluyor aslında. Bu kendi içinde varoluş için çok fazla anlam yüklemeye de gerek yok. Orada olanı bilmek ve onun için çalışmak gerçek anlamı ortaya çıkarıyor.
Hayatın içinde sırlı gibi gözüken ama sır olmayan şeyler var. Okunması gereken kitaplar ve varılması gereken yollar gibi. Anlamlar kendi içinde ve orada saklı. Ondan ötesinde çok da farklı anlamlar yok aslında. Bazı kalemleri kullanma zamanı geldi. Onları masaya çıkarmanın vakti geldi. Beklediğim vakitler bu zamanları işaret ediyor aslında. Bu işaret ise tek bir yerden başlıyor. Adı sadece "çalışmak". Bunu anladıktan sonra hayat o devinim içine girmeden de mantıklı bir yere sürükleniyor.
Sürüklenmeden yapılacak şeylerin belli bir planı olursa, işte o zaman hayatın içindeki anlamlar da kendine ait bir yere doğru evrilecek. Bunu görebilenler için mantıklı çıkarımlar söz konusu. Çalışmak dışında çok da fazla bir şey yok. Beklentilerimizi çalışma eksenine çekebilirsek, işte o zaman hayatın kendisi bir yere varacak.
Müzik bu hayatın içinde çok yoğun bir halde. Tolkien'in dünyasında Valar müzikle birlikte ortaya çıkıyor. Adamın ortaya koyduğu dünya o kadar detaylı ki, orta dünyanın mükemmel bir tasvirini silmarillion da görmek de mümkün. Hepsi aslında aşama aşama. Günlük rutinlerimiz de bunun çok dışında değil elbette. Çalışmak ve not almak bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu netliği anlamak adına dikkatli bakmak gerekiyor sadece.
Bakış açıları ve ortaya çıkan şeyler...Çok fazla detay var aslında ama bu detayları görebilmek için farklı bakış açıları gerekiyor. Ortaya çıkan şeye ivme kazandırmak için yazmak da gerekiyor. Yazılanın anlamlı oluşu burada devreye giriyor. Sonsuzluk ve bunun tanımlanması... Birden fazla detay var ve en büyüğü de sanırım müzik. Bunun anlaşılması içinse çok fazla detayı tek bir yerden de görmek gerekebiliyor. Sakinlik lazım. O sakinliği yakaladığımız zaman mücadele ve anlamlar kendi içinde yeniden varoluyor. Bambaşka bir çıkış için yol hazırlıyor.
O yol her zaman orada belki ama göremeyenler için saklanmış gibi. Eski ahşap bir ev ve uyku... Tuhaf aslında düşündürdükleri. Eski ve yeni arasında bağlar. Bunun olması için gerekli şeyler ve içindeki anlamlar. Bunlara bir yerden bakmak gerekiyor ama nereden? Sabırlı olmak lazım ve anlayabilecek kapasiteye de sahip olmak gerekiyor. Her albümün başlangıcı olduğu gibi bir sonu da var. Bu son nasıl bir lezzet ile tanımlanabilir?
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Öğleden Sonra ve Ritüeller
Sabahtan beri baya uyudum. Midemin bulantısı bir geliyor, bir gidiyor. Midem biraz daha kendini toparlamaya başlayınca bende toparladım biraz. Hayat cidden enteresan. Umutsuz zamanlarımız bizi sarmalarken, bir yerde umut ışığı da beliriyor. Bunu görebilmek için daha yakından bakmak lazım belki. Uzak kalmamak gerekiyor ve hayatta seyirci olmamak lazım. Bir şey için mücadele varsa ve anlamı varsa, o zaman onun için çaba harcanmalı.
Bir şeyler için çabalamaya başladıktan sonra anlamlar var içinde. Çok uzaklara bakmadan da bunu görebiliriz. Bazen iyi hissederiz, bazen kötü ama önemli olan bakış açımızdır. Bu bakış açısı güzel bir yere doğru evriliyorsa, o zaman anlamlar da yakın oluyor. Burada huzur başlıyor ve huzurun olduğu yerde de umut kendini gösteriyor.
Programlara başlamam lazım. Bugün birazını halledicem en azından. Okumam gereken baya şey birikti. Bunu başarabilmeliyim. O zaman daha anlamlı olacaktır yaptıklarım. Mücadele her alanda devam ediyor. Bu da onlardan bir tanesi. Ulver gene bana yoldaş. Ulver yine orada bekliyor. Belki çok yüzeysel ama bu adamların kattıkları inanılmaz. O atmosferi nasıl oluşturmuşlar bunu anlamak cidden zor.
Tanımlanması gerekenler bazen birikir. Bazen hayatın kendisi anlamsızlaşır ama mücadele hep orada bir yerlerde. Eğer tanımlamaktan korkuyorsak, öylesine bırakmak ve bazen onu izlemekte, gerekli atmosferi oluşturuyor. Oluşan kavramların kendine ait ritüelleri var. Bu ritüeller zaman içinde daha da yaygın olarak kendini buluyor. Kendi içinde evrilerek bir yerlere geliyor. Bunu yakından görmek inanılmaz.
Sakin kalabilmek bir anlamda her şeyin arkasında yatan sır gibi. Bunu bir kere becerdiğin zaman, geride kalanlar ile daha farklı bağlar kurabiliyorsun. Bu da gerçekten anlamlı ve güzel. Oluşan şeylerin arkasında olana baktığımızda farklı anlamların da kendiyle beraber oluştuğuna şahitlik ediyoruz. Bunlar önemli, bunlar anlamlı. Ne kadar yol aldığımızı da bize gösteriyor. Orada bekleyeni görebilmek ve mücadele edebilmek bize olması gerekeni veriyor.
Hayatın kendisinde bir sürü sır ve ritüel saklı. Bunları yavaş yavaş görebilenler için huzur da kendi içinde. O kadar uzakta bile değil. Bazen o kadar yakınlaşıyor ki, anlamlı olan ve devam eden döngüler de, orada kendini daha rahat ifade edebiliyor. Bizim etmeye çalıştığımız gibi ya da ritüelin kendisi gibi. Anlamlı olana başkaldırmadan bakabilmek ve onun için mücadele edebilmek değerli.
Tanımlanması gerekenler ve tanımlananlar sanki ayrı bir yerdeymiş gibi ama değiller. Mücadelenin ne olduğunu görebilmek için daha yakından bakmak lazım. Anlamlı olanı görebilmek için bunu yapmak gerekiyor. Matrix'i Afyonda izlemiştim. Dikilmiş bir sinema perdesi ve bir sürü kişi. İnanılmaz bir deneyimdi benim için. FRP'yi yeni keşfeden biri olarak frp ile bağlar kurmuştum kafamda. Aslında çok da ayrı değil belki ama farklı konseptler. Baudrillard okuyunca bunu daha net anlıyor insan.
O zaman ki düşünceler beni bambaşka bir ruh haline sürüklemişti. Yatılı okumak ve sıkıntıdan patlamak. Elden gelen başka bir şey yoktu. Bir sene boyunca Afyon kalesini izledim. O kadar uzak bir kavramı kafamda canlandırmıştı ki ve o kadar fazla canımı sıkmıştı ki, yeniden toparlamak zor oldu açıkcası. Bir yerden başladım ama gerçekten zor oldu. Uzun bir zamanı tanımlıyordu ve mücadelenin anlamını yavaş yavaş aktarıyordu. İlk mücadele o zamanlarda şekillenmeye başladı. Anlamsız o kadar çok şey vardı ki, geride kalanlardan beslenmek de bir o kadar zordu. Bunları toparlamak ise bambaşka elbette.
Hayatın getirdiği yerden memnunum. Bana ritüelleri ve mücadelenin anlamını hatırlatıyor. Yıllar önce başladı ve bir yere doğru evrildi ama anlamsız kalmadı. Daha fazla anlamı kendi içinde buldu ve ona göre yüceldi. Yücelmesiyle birlikte bir yere vardı ve o yerde kendine ait bir düzlem oluşturdu. Bu düzlemin içinde anlamlı olanlar da anlamsız olanlar da kendine yer buldu. Somut olan ve somut olmaya yaklaşan şeylerin artık bir ismi vardı ve mücadelenin ortasındaydı. Bu ise tamamen zamandı. Zamanın olmadığı bir yerden bahsedemeyiz ve bu zaman çok şey kattı.
Kendi mücadelemde ve geride kalanlarla birlikte ritüelini oluşturdu ve anlamlı hale geldi. Uzaklaşan şeyler arasından da kendine ait bir tarafı oluşturdu. Bu tarafta ise beyaz ve siyahtan başka renkler de vardı. Bu renklerin bütünleşmesi ile bir yere gelebildi durum ve anlamsız olan anlam buldu. Mücadele bu şekilde kendini tanımladı ve oraya doğru evrildi.
Bir şeyler için çabalamaya başladıktan sonra anlamlar var içinde. Çok uzaklara bakmadan da bunu görebiliriz. Bazen iyi hissederiz, bazen kötü ama önemli olan bakış açımızdır. Bu bakış açısı güzel bir yere doğru evriliyorsa, o zaman anlamlar da yakın oluyor. Burada huzur başlıyor ve huzurun olduğu yerde de umut kendini gösteriyor.
Programlara başlamam lazım. Bugün birazını halledicem en azından. Okumam gereken baya şey birikti. Bunu başarabilmeliyim. O zaman daha anlamlı olacaktır yaptıklarım. Mücadele her alanda devam ediyor. Bu da onlardan bir tanesi. Ulver gene bana yoldaş. Ulver yine orada bekliyor. Belki çok yüzeysel ama bu adamların kattıkları inanılmaz. O atmosferi nasıl oluşturmuşlar bunu anlamak cidden zor.
Tanımlanması gerekenler bazen birikir. Bazen hayatın kendisi anlamsızlaşır ama mücadele hep orada bir yerlerde. Eğer tanımlamaktan korkuyorsak, öylesine bırakmak ve bazen onu izlemekte, gerekli atmosferi oluşturuyor. Oluşan kavramların kendine ait ritüelleri var. Bu ritüeller zaman içinde daha da yaygın olarak kendini buluyor. Kendi içinde evrilerek bir yerlere geliyor. Bunu yakından görmek inanılmaz.
Sakin kalabilmek bir anlamda her şeyin arkasında yatan sır gibi. Bunu bir kere becerdiğin zaman, geride kalanlar ile daha farklı bağlar kurabiliyorsun. Bu da gerçekten anlamlı ve güzel. Oluşan şeylerin arkasında olana baktığımızda farklı anlamların da kendiyle beraber oluştuğuna şahitlik ediyoruz. Bunlar önemli, bunlar anlamlı. Ne kadar yol aldığımızı da bize gösteriyor. Orada bekleyeni görebilmek ve mücadele edebilmek bize olması gerekeni veriyor.
Hayatın kendisinde bir sürü sır ve ritüel saklı. Bunları yavaş yavaş görebilenler için huzur da kendi içinde. O kadar uzakta bile değil. Bazen o kadar yakınlaşıyor ki, anlamlı olan ve devam eden döngüler de, orada kendini daha rahat ifade edebiliyor. Bizim etmeye çalıştığımız gibi ya da ritüelin kendisi gibi. Anlamlı olana başkaldırmadan bakabilmek ve onun için mücadele edebilmek değerli.
Tanımlanması gerekenler ve tanımlananlar sanki ayrı bir yerdeymiş gibi ama değiller. Mücadelenin ne olduğunu görebilmek için daha yakından bakmak lazım. Anlamlı olanı görebilmek için bunu yapmak gerekiyor. Matrix'i Afyonda izlemiştim. Dikilmiş bir sinema perdesi ve bir sürü kişi. İnanılmaz bir deneyimdi benim için. FRP'yi yeni keşfeden biri olarak frp ile bağlar kurmuştum kafamda. Aslında çok da ayrı değil belki ama farklı konseptler. Baudrillard okuyunca bunu daha net anlıyor insan.
O zaman ki düşünceler beni bambaşka bir ruh haline sürüklemişti. Yatılı okumak ve sıkıntıdan patlamak. Elden gelen başka bir şey yoktu. Bir sene boyunca Afyon kalesini izledim. O kadar uzak bir kavramı kafamda canlandırmıştı ki ve o kadar fazla canımı sıkmıştı ki, yeniden toparlamak zor oldu açıkcası. Bir yerden başladım ama gerçekten zor oldu. Uzun bir zamanı tanımlıyordu ve mücadelenin anlamını yavaş yavaş aktarıyordu. İlk mücadele o zamanlarda şekillenmeye başladı. Anlamsız o kadar çok şey vardı ki, geride kalanlardan beslenmek de bir o kadar zordu. Bunları toparlamak ise bambaşka elbette.
Hayatın getirdiği yerden memnunum. Bana ritüelleri ve mücadelenin anlamını hatırlatıyor. Yıllar önce başladı ve bir yere doğru evrildi ama anlamsız kalmadı. Daha fazla anlamı kendi içinde buldu ve ona göre yüceldi. Yücelmesiyle birlikte bir yere vardı ve o yerde kendine ait bir düzlem oluşturdu. Bu düzlemin içinde anlamlı olanlar da anlamsız olanlar da kendine yer buldu. Somut olan ve somut olmaya yaklaşan şeylerin artık bir ismi vardı ve mücadelenin ortasındaydı. Bu ise tamamen zamandı. Zamanın olmadığı bir yerden bahsedemeyiz ve bu zaman çok şey kattı.
Kendi mücadelemde ve geride kalanlarla birlikte ritüelini oluşturdu ve anlamlı hale geldi. Uzaklaşan şeyler arasından da kendine ait bir tarafı oluşturdu. Bu tarafta ise beyaz ve siyahtan başka renkler de vardı. Bu renklerin bütünleşmesi ile bir yere gelebildi durum ve anlamsız olan anlam buldu. Mücadele bu şekilde kendini tanımladı ve oraya doğru evrildi.
Sabah Rüzgarı
Bir nebze sakinleşebilmek iyi geldi. Dün baya karmaşık duygular içindeydim. Hala Ulver evet... Bugün ama daha dingin bir şekilde Ulver dinliyorum. Hayatın kendisi zaten böyle değil mi? Bazen karmaşık, bazen dingin. Böyle olması gerekiyor ve bir yerden bir yere doğru uzanıyor. Hayat bu hazırlıklar içinde mükemmel. Olması gerektiği gibi.
Hayat her zaman bir döngü içerisinde. Bu döngünün neresinde oluşumuz bizim için anlamlı ya da anlamsız. Nefes alabilmek ise bize bir nebze huzur veriyor. Önemli olan da bu zaten. Yıpranmışlık ve yaraların sarılması, biraz rahat olabilmek ve huzurla dolabilmek.
Sıkıntılar ve sıkıntı dolu zamanlar hayatın içinde. Olan ve olması gerekenler ile birlikte yaşıyoruz. Nefes alabilmek bazen zorlaşıyor. Burada devreye giren kötü düşler, bazen bize doğru yolu gösteriyor. Yanlışlar hep içimizde ama bunu kavrayabilmek için biraz üzerine düşünmemiz gerekiyor. Burada olan şeyler ve ötesine tırmanan şeyler. Hayat her zaman devinim içerisinde. Olması gerekene doğru evriliyor. Biz ise yapmamız gerekenlerden kendimize dersler çıkarıyoruz. Hayat ve anlamı gibi.
Bazen donuk düşlerden ibaret hayat. Bazen uzaklardan sesleniyor. Dün olduğu gibi sıkıntılı tarafları mevcut. Bunu algılayabilmek ise bazen cidden zorlaşıyor. Zor olan aslında hayatın kendisi değil. Düşünsel olarak zor bir yere evrilmek hayatı sıkıcı kılıyor. Burada sıkıntılı taraflar var ve olmaya devam edecek. Mücadelenin anlamlı ya da anlamsız olan tarafı kendine yer buluyor.
Zor olanı seçmek istemez belki kimse ama zor olan bir anda karşımıza dikiliveriyor. Bunu anlayışla karşılamak zorundayız. Bu durumda algılayışımızda farklılıklar oluyor. Bize doğru yolu gösteren ya da yanlışlarımızı tanıtan da burada ortaya çıkıyor. Bu durumları aşmak ya da aşabilmek bir nebze huzura kavuşturacak. Bunların olması gerektiğini biliyoruz. Bu bize kapılar açıyor ve o kapılardan geçmemizi sağlıyor. Nefes almak burada başlıyor.
Mücadelenin anlamlı olabilmesi için bir nebze sıkıntı çekmek, çabalamak ve o yolda yorulmak bize gerçeği gösteriyor. Anlamlı olana doğru verilmiş bir mücadele ve sonuçlarında karşımıza çıkanlar. Bunların olması bile o sıkıntının bir nebze hafiflemesi demek. Sıkıntının bir nebze yok olması demek. Burada anlamlar var ve bu anlamlar bizim için yeterli.
Yağmur damlası gibi hayatın akışı. Bir yerde küçük başlıyor ve büyüyerek devam ediyor yoluna. Hayat bu anlamda tuhaf. Nasıl şekillendiğine dair elimizde çok fazla materyal yok ama mücadelenin anlamını hepimiz biliyoruz.
Zor olanı kavramak daha anlamsız gibi gözükse de, gerçek anlamlar onun içinde saklı. Zor olan burada devreye giriyor ve anlamlı hale geliyor. Bu da mücadelenin gerçek anlamını bize gösteriyor. Uzun zamandır yaz tatilinin verdiği rehavetle hareket ediyordum. Şimdi ise bundan daha anlamlı düşünceler ile yoluma devam edebilirim. Okul sezonu açılmak üzere. Bizim okul geç açılacak belki ama okul moduna girdim yavaştan.
Uzun bekleyişler sonrasında hayatın içindekileri keşfetmeye dair notları görmek bana anlamlı geliyor. Burada zaten gerçek dediğimiz şeyler şekilleniyor. Mücadele var ise ve sonuçları varsa, o zaman ayakta durmanın da anlamı var. Yanılsamalardan uzak kalabilmek adına bu önemli.
Hayat her zaman bir döngü içerisinde. Bu döngünün neresinde oluşumuz bizim için anlamlı ya da anlamsız. Nefes alabilmek ise bize bir nebze huzur veriyor. Önemli olan da bu zaten. Yıpranmışlık ve yaraların sarılması, biraz rahat olabilmek ve huzurla dolabilmek.
Sıkıntılar ve sıkıntı dolu zamanlar hayatın içinde. Olan ve olması gerekenler ile birlikte yaşıyoruz. Nefes alabilmek bazen zorlaşıyor. Burada devreye giren kötü düşler, bazen bize doğru yolu gösteriyor. Yanlışlar hep içimizde ama bunu kavrayabilmek için biraz üzerine düşünmemiz gerekiyor. Burada olan şeyler ve ötesine tırmanan şeyler. Hayat her zaman devinim içerisinde. Olması gerekene doğru evriliyor. Biz ise yapmamız gerekenlerden kendimize dersler çıkarıyoruz. Hayat ve anlamı gibi.
Bazen donuk düşlerden ibaret hayat. Bazen uzaklardan sesleniyor. Dün olduğu gibi sıkıntılı tarafları mevcut. Bunu algılayabilmek ise bazen cidden zorlaşıyor. Zor olan aslında hayatın kendisi değil. Düşünsel olarak zor bir yere evrilmek hayatı sıkıcı kılıyor. Burada sıkıntılı taraflar var ve olmaya devam edecek. Mücadelenin anlamlı ya da anlamsız olan tarafı kendine yer buluyor.
Zor olanı seçmek istemez belki kimse ama zor olan bir anda karşımıza dikiliveriyor. Bunu anlayışla karşılamak zorundayız. Bu durumda algılayışımızda farklılıklar oluyor. Bize doğru yolu gösteren ya da yanlışlarımızı tanıtan da burada ortaya çıkıyor. Bu durumları aşmak ya da aşabilmek bir nebze huzura kavuşturacak. Bunların olması gerektiğini biliyoruz. Bu bize kapılar açıyor ve o kapılardan geçmemizi sağlıyor. Nefes almak burada başlıyor.
Mücadelenin anlamlı olabilmesi için bir nebze sıkıntı çekmek, çabalamak ve o yolda yorulmak bize gerçeği gösteriyor. Anlamlı olana doğru verilmiş bir mücadele ve sonuçlarında karşımıza çıkanlar. Bunların olması bile o sıkıntının bir nebze hafiflemesi demek. Sıkıntının bir nebze yok olması demek. Burada anlamlar var ve bu anlamlar bizim için yeterli.
Yağmur damlası gibi hayatın akışı. Bir yerde küçük başlıyor ve büyüyerek devam ediyor yoluna. Hayat bu anlamda tuhaf. Nasıl şekillendiğine dair elimizde çok fazla materyal yok ama mücadelenin anlamını hepimiz biliyoruz.
Zor olanı kavramak daha anlamsız gibi gözükse de, gerçek anlamlar onun içinde saklı. Zor olan burada devreye giriyor ve anlamlı hale geliyor. Bu da mücadelenin gerçek anlamını bize gösteriyor. Uzun zamandır yaz tatilinin verdiği rehavetle hareket ediyordum. Şimdi ise bundan daha anlamlı düşünceler ile yoluma devam edebilirim. Okul sezonu açılmak üzere. Bizim okul geç açılacak belki ama okul moduna girdim yavaştan.
Uzun bekleyişler sonrasında hayatın içindekileri keşfetmeye dair notları görmek bana anlamlı geliyor. Burada zaten gerçek dediğimiz şeyler şekilleniyor. Mücadele var ise ve sonuçları varsa, o zaman ayakta durmanın da anlamı var. Yanılsamalardan uzak kalabilmek adına bu önemli.
24 Ağustos 2012 Cuma
Yeni Bir Gün ve Anlam
Yazmak kadar rahatlatan başka bir eylem yoktur sanırım. Yazılanların arşiv anlamında geride kalması, müzik ve kahve ile taçlandırılması harika. Başlangıçlar ve sonlar aynı düsturun içindeler. Yapılacak çok şey var. Düşünülecek çok şey var. İnsanın hayatında karşısına çıkan fırsatları değerlendirmesi gibi. Hala Ulver çalıyor ve ben sakinliğe doğru yol alıyorum. İçimden geçenler karışık olsa da, bir yerde Ulver ile sakinliği tadıyorum.
Bugün kredi kartının borçlarını yatırmaya çalışıcam. Bu ay baya sıkışık oldu. Bisiklet alma hayalleri gelecek aya kaldı. Bakalım yeni fırsatlar karşıma çıkacak mı? Bugün yeterince uyudum. Sıkıntıdan uyumak dışında bir şey kalmamıştı elimde. Uykuya verdim kendimi. Bir şekilde sabah oldu. Yeniden ayağa kalktım ve yolculuğuma devam ediyorum.
Okumam gereken kitaplar birikti. Geride baya bir şey kaldı ve zaman ayırmam gerekiyor. Bugün Alan Carr'ın sigarayı bırakmakla ilgili kitabını okuyacağım. Onu halledip yoluma devam etmem gerekiyor. Bir kaç gündür askıda bekliyor. Onu bugün halletmem lazım. O düzlemde kendime yeni bir yol açıcam. Sigara ile spor beraber yürümüyor. Bu bağlamda onu halletmem lazım.
Geçen ay 5 gün bıraktığımı düşününce ve 3 paket içen biri olarak, bunun altından kalkabilirim diye düşünüyorum. Müzikler ile belirli zamanları örtüştürmezdim ama artık bunu yapıyorum. Ulver sakin zamanları hatırlattığı için, Ulver'i o zamanlarda ya da dinginlik istediğimde dinlemem gibi bir durum çıktı ortaya. War Of Roses ile bir bütünlük oldu.
Yeni bir gün...Yeni bir umut...Kitap okuma olayını da yapabilirsem verimli bir gün olacak benim açımdan. Sakin kalmaya çalışıyorum. Sakinliği yaşamaya çalışıyorum. Elimde daha fazlası yok açıkcası. Moralimi bozan şeyler olsa da, yeniden toparlanmaya başladım. Kitaplar ile bu işi taçlandırabilirsem, işte o zaman verimli bir günü tanımlayabilirim.
Yazmak gerçekten muazzam. Bir şeyleri doğru halde ifade etmek ya da ifade etmeye çalışmak, mücadelenin de anlamlı olmasını sağlıyor. Her zaman bu yok mu? Bunların birleştiği bir yer ve hayatın anlam bulduğu bir yer. Saklanmak için değil, su yüzüne çıkarmak için yapılması gerekenler belli. Mücadelenin tanımı da çok önemli açıkcası. Anlamlı olana doğru evrilmek ve mücadele etmek. Bir şeyi güzel kılan da bunların içinde. Olması gerekeni anlamak ve o anlamda yol almak.
Sakinlik arayışı aslında sakin olan hayatımdaki bazı şeyleri daha da detaylandırmak ve daha da derinine inmek ile doğru orantılı. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum ve içine anlam da katmak benim için keyifli oluyor. Bir şeyler karalayarak da kendimi doğru ya da yanlış ifade etmeye çalışıyorum. Yazmak çok kolay değil ama ruha açılan bir pencere gibi. Anlamını da kendi içinde buluyor. Mücadele bu anlamda yakın ve çıkarılan dersler anlamında daha da derinden devam ediyor.
Bugün kredi kartının borçlarını yatırmaya çalışıcam. Bu ay baya sıkışık oldu. Bisiklet alma hayalleri gelecek aya kaldı. Bakalım yeni fırsatlar karşıma çıkacak mı? Bugün yeterince uyudum. Sıkıntıdan uyumak dışında bir şey kalmamıştı elimde. Uykuya verdim kendimi. Bir şekilde sabah oldu. Yeniden ayağa kalktım ve yolculuğuma devam ediyorum.
Okumam gereken kitaplar birikti. Geride baya bir şey kaldı ve zaman ayırmam gerekiyor. Bugün Alan Carr'ın sigarayı bırakmakla ilgili kitabını okuyacağım. Onu halledip yoluma devam etmem gerekiyor. Bir kaç gündür askıda bekliyor. Onu bugün halletmem lazım. O düzlemde kendime yeni bir yol açıcam. Sigara ile spor beraber yürümüyor. Bu bağlamda onu halletmem lazım.
Geçen ay 5 gün bıraktığımı düşününce ve 3 paket içen biri olarak, bunun altından kalkabilirim diye düşünüyorum. Müzikler ile belirli zamanları örtüştürmezdim ama artık bunu yapıyorum. Ulver sakin zamanları hatırlattığı için, Ulver'i o zamanlarda ya da dinginlik istediğimde dinlemem gibi bir durum çıktı ortaya. War Of Roses ile bir bütünlük oldu.
Yeni bir gün...Yeni bir umut...Kitap okuma olayını da yapabilirsem verimli bir gün olacak benim açımdan. Sakin kalmaya çalışıyorum. Sakinliği yaşamaya çalışıyorum. Elimde daha fazlası yok açıkcası. Moralimi bozan şeyler olsa da, yeniden toparlanmaya başladım. Kitaplar ile bu işi taçlandırabilirsem, işte o zaman verimli bir günü tanımlayabilirim.
Yazmak gerçekten muazzam. Bir şeyleri doğru halde ifade etmek ya da ifade etmeye çalışmak, mücadelenin de anlamlı olmasını sağlıyor. Her zaman bu yok mu? Bunların birleştiği bir yer ve hayatın anlam bulduğu bir yer. Saklanmak için değil, su yüzüne çıkarmak için yapılması gerekenler belli. Mücadelenin tanımı da çok önemli açıkcası. Anlamlı olana doğru evrilmek ve mücadele etmek. Bir şeyi güzel kılan da bunların içinde. Olması gerekeni anlamak ve o anlamda yol almak.
Sakinlik arayışı aslında sakin olan hayatımdaki bazı şeyleri daha da detaylandırmak ve daha da derinine inmek ile doğru orantılı. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum ve içine anlam da katmak benim için keyifli oluyor. Bir şeyler karalayarak da kendimi doğru ya da yanlış ifade etmeye çalışıyorum. Yazmak çok kolay değil ama ruha açılan bir pencere gibi. Anlamını da kendi içinde buluyor. Mücadele bu anlamda yakın ve çıkarılan dersler anlamında daha da derinden devam ediyor.
23 Ağustos 2012 Perşembe
Sıkıntının Devinimi
Hala Ulver dinlemeye devam ediyorum. Devinim azaldıkça Ulver'in derinliği daha da artıyor. Bazen çıkmazlar eşliğinde hayat devam eder ve nefes alırız. Güzelliklerin görünmesi uzun zaman alır. Bu modda olduktan sonra nereden yaklaşılması gerekiyor duruma, bu işte en fazla kafa karıştırıcı şeylerden bir tanesi. Sakinlik ve hissizlik kaplıyor insanı. Mücadelenin anlamsızlığı kaplıyor bedeni. Her zaman aynı ve güçlü olabilmek zor olsa da, defetmek için bir çaba hala var.
Sakin şeyler dinlemek, sakin kalmaya çalışmak...Hepsinin bir anlamı olmayabiliyor. Sadece baktığımız yerin bir anlamı olsun yeter... Bir yerden başlamak gerekiyor. Bu başlangıçlar her zaman gerekli. Söylenmesi gerekenler, geride kalanlar...Aslında geride bırakılan şeylerin anlamı, önümüzde olandan çok da farklı değil. Bir çaba ama adı her zaman olumlu anılmayanlardan. Bugün çok uyudum. Uyumam lazımdı belki de, bilemiyorum.
Böylece kendimi daha hazır hissedebilirdim ya da hissetmeliydim. Neden? Nasıl? Gibi soruların tekelinde ilerleyen bir gün. Burası anlamlı belki ama bir o kadar da, uzak kalınmışlık hissini doğuruyor. Ulver Eos'la başlayan anlatımına ben nasıl olursam olayım devam ediyor. O sabit kalırken, ben neden kalamıyorum? Sabit kalmak belki de en büyük nimetlerden ama bu nimeti anlamak için çok çaba gerekiyor. Bu çabanın anlamını tanımlamak zor.
Hayat bir bakış açısı ile kolay, başka bir bakış açısında çok daha zor. Tanımlar yapmak ve anlamlı kılmak için verilen çabanın da bir anlamı olmayabiliyor. Yazmak bir nebze rahatlatsa da, artık uzak kalmayı daha iyi tanımlıyor.
Toparlanmak ve yeniden ayağa kalkmak. Meselenin özünde bu var aslında. Biraz zaman tüm işleri hızlandırıyor. Bu zamanı elimizde tutmak için şu "an" a bakmamız gerekiyor. Ne geçmiş, ne gelecek. Sadece şu anda olanlar bizi biz yapıyor ve mücadelemizi tanımlıyor.
Ulver dinledikçe şunu farkediyorum; depresif zamanlar ve sakin zamanlar için büyük bir araç. Adamlar belki bilinçli belki de bilinçsiz bir şekilde, shadows of the sun'ı kaydettiler. Bunun bizlere yansıması ile çok çok farklı. Anlamlı olan da bu biraz. Hayatımızda akan bir kavram var. Zamanın başlangıcı ve sonu yok. Devinim halinde ve akmaya devam edecek. Kesilmeyen bir akarsu gibi. Bu akarsu aktıkça, zihnimiz temizlenecek ve verdiğimiz mücadele daha da anlamlı olacak.
Klavyeden çıkan sakin notolar, naif bir sesle birleşince sakinliği tanımlıyor. Amacın bu olması bir nebze huzur veriyor. Huzuru yakalamak aslında çok da zor değil ama en başında olan önemli, o da bakış açısı. Bakış açılarımızın evrimine bakarsak, aslında beklediğimiz sonuçların da çok uzakta olmadığını görürüz. Uzaklık ve yakınlık gibi kavramlar, bizim bakış açımızın deviniminde kendine yer buluyor. Uzak olan saniyede yakın ve yakın olan saniyede uzaklaşabiliyor.
Değerli olan ne? Bunu seçtikten sonra yola devam edebiliriz. Değerli olanı görenler için yolun anlamı var. Yollar her zaman olacak ama bu yolda devam eden düzen bizi nasıl şekillendirir? Bunların hepsi sorduğumuz sorular içinde ama aslında gerçek olanı teğet geçmeden de, bunları yanıtlayabiliriz.
Mücadele devam ediyor ve akarsu olan zaman akmaya devam edecek. Gerekli koşulları sağlayıp, daha derinden nefes alabiliriz. Bu nefes ise bize zamanın yollarını öğretecek ve bir bütün olacağız. Gerekçeler ne olursa olsun, anlamlı olana doğru hareket etmek, içimizden geçenlere nefes aldırmak gibi. Değerli olan yanımızda, değerli olan çok uzak değil. Sadece görebilen bir göz ve nefes alabilen bir ruh. Hepsinin çözümü içinde...
Sakin şeyler dinlemek, sakin kalmaya çalışmak...Hepsinin bir anlamı olmayabiliyor. Sadece baktığımız yerin bir anlamı olsun yeter... Bir yerden başlamak gerekiyor. Bu başlangıçlar her zaman gerekli. Söylenmesi gerekenler, geride kalanlar...Aslında geride bırakılan şeylerin anlamı, önümüzde olandan çok da farklı değil. Bir çaba ama adı her zaman olumlu anılmayanlardan. Bugün çok uyudum. Uyumam lazımdı belki de, bilemiyorum.
Böylece kendimi daha hazır hissedebilirdim ya da hissetmeliydim. Neden? Nasıl? Gibi soruların tekelinde ilerleyen bir gün. Burası anlamlı belki ama bir o kadar da, uzak kalınmışlık hissini doğuruyor. Ulver Eos'la başlayan anlatımına ben nasıl olursam olayım devam ediyor. O sabit kalırken, ben neden kalamıyorum? Sabit kalmak belki de en büyük nimetlerden ama bu nimeti anlamak için çok çaba gerekiyor. Bu çabanın anlamını tanımlamak zor.
Hayat bir bakış açısı ile kolay, başka bir bakış açısında çok daha zor. Tanımlar yapmak ve anlamlı kılmak için verilen çabanın da bir anlamı olmayabiliyor. Yazmak bir nebze rahatlatsa da, artık uzak kalmayı daha iyi tanımlıyor.
Toparlanmak ve yeniden ayağa kalkmak. Meselenin özünde bu var aslında. Biraz zaman tüm işleri hızlandırıyor. Bu zamanı elimizde tutmak için şu "an" a bakmamız gerekiyor. Ne geçmiş, ne gelecek. Sadece şu anda olanlar bizi biz yapıyor ve mücadelemizi tanımlıyor.
Ulver dinledikçe şunu farkediyorum; depresif zamanlar ve sakin zamanlar için büyük bir araç. Adamlar belki bilinçli belki de bilinçsiz bir şekilde, shadows of the sun'ı kaydettiler. Bunun bizlere yansıması ile çok çok farklı. Anlamlı olan da bu biraz. Hayatımızda akan bir kavram var. Zamanın başlangıcı ve sonu yok. Devinim halinde ve akmaya devam edecek. Kesilmeyen bir akarsu gibi. Bu akarsu aktıkça, zihnimiz temizlenecek ve verdiğimiz mücadele daha da anlamlı olacak.
Klavyeden çıkan sakin notolar, naif bir sesle birleşince sakinliği tanımlıyor. Amacın bu olması bir nebze huzur veriyor. Huzuru yakalamak aslında çok da zor değil ama en başında olan önemli, o da bakış açısı. Bakış açılarımızın evrimine bakarsak, aslında beklediğimiz sonuçların da çok uzakta olmadığını görürüz. Uzaklık ve yakınlık gibi kavramlar, bizim bakış açımızın deviniminde kendine yer buluyor. Uzak olan saniyede yakın ve yakın olan saniyede uzaklaşabiliyor.
Değerli olan ne? Bunu seçtikten sonra yola devam edebiliriz. Değerli olanı görenler için yolun anlamı var. Yollar her zaman olacak ama bu yolda devam eden düzen bizi nasıl şekillendirir? Bunların hepsi sorduğumuz sorular içinde ama aslında gerçek olanı teğet geçmeden de, bunları yanıtlayabiliriz.
Mücadele devam ediyor ve akarsu olan zaman akmaya devam edecek. Gerekli koşulları sağlayıp, daha derinden nefes alabiliriz. Bu nefes ise bize zamanın yollarını öğretecek ve bir bütün olacağız. Gerekçeler ne olursa olsun, anlamlı olana doğru hareket etmek, içimizden geçenlere nefes aldırmak gibi. Değerli olan yanımızda, değerli olan çok uzak değil. Sadece görebilen bir göz ve nefes alabilen bir ruh. Hepsinin çözümü içinde...
Döngüsellik ve Sabah Yorgunluğu
Son günlerde sadece Ulver dinlerken buluyorum kendimi. Evde, dolmuşta, yürürken...Sürekli aynı albüm Shadows Of The Sun... Garip bir şekilde beni rahatlatıyor. Son hafta pek fazla keyfim yoktu. Olumsuz şeyler sıralandı bir parça. Biraz güçsüz kaldığımı hissettim ama ayağa kalkmayı başardım. Ulver içimdeki hüzünü tetikliyor. Bir amacım var hayata dair ama bazen anlamsızlaşıyor. Anlamsızlaşma anlarında ise kendimi boş düşünceler içinde buluyorum.
Boşluk hissini kelimeler ile ifade edemiyorum. Ulver dinlemek biraz içimi ferahlatıyor. Korkularımı azaltıyor, baktığım yeri netleştiriyor. Biraz buruk belki ama sığınak oldu benim için. O kadar minimal işler yapılmış ki, uzaktan bakar gibi seyrediyorum. Yeni şeyler yapmaya başlamıştım. Yeni şeyler deniyordum ama bu ay maddi olarak biraz zor durumda kaldım. Çözülemeyecek bir şey değil ama gene de yapmak istediğim şeylere sünger çekti bir anlamda.
Boşlukta bazen en üretken zamanlarımızı bulabiliyoruz. Benim için anlamsızlık başladığında, beynimde bir şeyler harekete geçiyor. Buna ister yenilik diyeyim, ister çaresizlik diyeyim, bir şeyleri yeniden ve farklı bakış açıları ile algılayabiliyorum. Sabah işim vardı ve çarşıya gitmem gerekti. Daha yeni döndüm. Yol boyunca Ulver, eve geldim hala Ulver. Bazı gruplar hayatın tam olarak merkezine oturuyor. Bu merkezde ise kaçacak ya da saklanacak bir yer yok. Boşluk hissi yayılıyor sadece. Anlamlıymış gibi gelen şeylerin içi boşalıyor. Destek azalıyor ve yalnızlık ile başbaşa kalıyor insan.
Gece uyurken Katatonia'nın yeni albümünü dinliyorum ama beni sadece yoruyor. Bugünler için en etkili ilacım Ulver oldu. Garm paşa enteresan yorumuyla zenginleşmeyi sağlıyor. Kompleks işleri severim ama Ulver'i tam olarak tanımlamak için bu kelime yeterli değil. Bir çok şey var hayatımızda ama bazen en anlamlı geleni, arkada bırakılmış olanı gibi geliyor.
Bazen mücadelenin kendisi anlamsızlaşıyor. Peşi sıra devam eden döngülerde anlamsızlığın içine bakmak, boş bir duvarı izlemek ya da tavana bakmak aynı şekilde can buluyor beyinlerde. Neyi neden yaptığımız ve yapmaya devam ettiğimiz gibi şeyler üzerinden bir tanıma ulaşmak zor. Ayrılmak...Ayrılmak derken sürüden tamamen kopmayı kastediyorum. Bunu başardığınızda en başta büyük bir yalnızlık hissi sizi sarmalıyor. Daha sonrasında ise boşluk içine dahil oluyor. Ayağa kalkmak için yeterli zamanı oluşturmak ve planlamak da burada yeni şeyleri başlatıyor.
Hayatın tamamı süreçlerden oluşuyor. Yapmaya çalıştığımız şeyler ve içindeki anlamlar. Nasıl ve neden? Bu soruların tam olarak cevabı yok. Geçmiş ve gelecek iç içe geçmiş. Şu an unutulmuş ve hayaller. Her şeyi başlatan bu hayaller zaten. Olumsuzu olumluya çeviren ve mücadelenin içini dolduran bunlar. Başka seçenekler de var hayatın içinde ama zor olan daha cazip gibi.
Dershaneye ilkokul 4 de başladım. O zaman tramvay ile yapılan yolculukları hatırlıyorum da, gerçekten uzak mesafeler arasında bir yol vardı. Yormuyordu ve usandırmıyordu. Şimdi ise bıkmak için 5 sn yeterli. Gereklilik ve yükümlülük sadece yoruyor bu zamanlarda. Olması gereken bu belki ama sabretmek için geçilen yollarda azığımız tükeniyor. Süreçleri anlatan bir belgesel olsa, 50 saat aynı döngü ile can sıkıntısından başka bir şey vermezdi.
Sığınaklarımdan en büyüğü müzik. Kendimi tanımladığım yer. Notaların içinde kaybolmak. Uzaklaşmak ama beynin içindeki dar yollarda ve doğada kaybolmak. Anlamlı olanla, anlamsızın aynı yerde toparlanması. Bir kompozisyon ama gerekli değil ya da yeterli değil. Mücadeleyi tanımlayan gerçeklik ve bireysel olmak. Ulver'in bu albümü ne kadar huzur vericiyse, bir o kadar da can sıkıcı olabiliyor. Minimalize edilmiş keder ve sıkıntı dalga dalga yayılıyor. Hayatın içinde bir parça da hırs olmalı.
Ayağa kalkmak için döngülerde dolanırken, dikkat edilen bazı kısımlar var. Tamamen ruhun gizemiyle dolu ve o coğrafyada hareket etmeye devam ediyor. Bir şekilde boşluk ve bir şekilde aynı döngü. Nasıl şekillendiği hakkında bi fikrim yok ama insanların olduğu yerdeki binaların kendilerine ait bir ruhu olduğu gibi. İnsanlık her şeyi değiştiriyor. İnsanlık kendine çıkar yollar arıyor. Bulduğu yerler ise yamalı. Yama mı kaldı? Elbette kalmadı belki ama şimdi yamalar ruhlarda. Sıkıntı diyoruz, depresyon diyoruz ya da bunaltıcı diyoruz. Sadece yamalar yapıyoruz ve orjinaline en yakın hali ile kederleniyoruz. Kopyasının kopyasının kopyası.
Bozuk plak ama elimizde kalan tek plak. Dinlemek ve dinlenmek için o mekanizmaya ihtiyacımız var. Mücadelenin sınırları bu şekilde çiziliyor. Daha ne olabilir ki? Sıkıntıyı, özlemi, mutluluğu tanımlayan şeyler etrafımızda. Yakından mı bakmak lazım? Yakın ya da uzak hep oradalar. Orada olmaya devam edecekler...
Boşluk hissini kelimeler ile ifade edemiyorum. Ulver dinlemek biraz içimi ferahlatıyor. Korkularımı azaltıyor, baktığım yeri netleştiriyor. Biraz buruk belki ama sığınak oldu benim için. O kadar minimal işler yapılmış ki, uzaktan bakar gibi seyrediyorum. Yeni şeyler yapmaya başlamıştım. Yeni şeyler deniyordum ama bu ay maddi olarak biraz zor durumda kaldım. Çözülemeyecek bir şey değil ama gene de yapmak istediğim şeylere sünger çekti bir anlamda.
Boşlukta bazen en üretken zamanlarımızı bulabiliyoruz. Benim için anlamsızlık başladığında, beynimde bir şeyler harekete geçiyor. Buna ister yenilik diyeyim, ister çaresizlik diyeyim, bir şeyleri yeniden ve farklı bakış açıları ile algılayabiliyorum. Sabah işim vardı ve çarşıya gitmem gerekti. Daha yeni döndüm. Yol boyunca Ulver, eve geldim hala Ulver. Bazı gruplar hayatın tam olarak merkezine oturuyor. Bu merkezde ise kaçacak ya da saklanacak bir yer yok. Boşluk hissi yayılıyor sadece. Anlamlıymış gibi gelen şeylerin içi boşalıyor. Destek azalıyor ve yalnızlık ile başbaşa kalıyor insan.
Gece uyurken Katatonia'nın yeni albümünü dinliyorum ama beni sadece yoruyor. Bugünler için en etkili ilacım Ulver oldu. Garm paşa enteresan yorumuyla zenginleşmeyi sağlıyor. Kompleks işleri severim ama Ulver'i tam olarak tanımlamak için bu kelime yeterli değil. Bir çok şey var hayatımızda ama bazen en anlamlı geleni, arkada bırakılmış olanı gibi geliyor.
Bazen mücadelenin kendisi anlamsızlaşıyor. Peşi sıra devam eden döngülerde anlamsızlığın içine bakmak, boş bir duvarı izlemek ya da tavana bakmak aynı şekilde can buluyor beyinlerde. Neyi neden yaptığımız ve yapmaya devam ettiğimiz gibi şeyler üzerinden bir tanıma ulaşmak zor. Ayrılmak...Ayrılmak derken sürüden tamamen kopmayı kastediyorum. Bunu başardığınızda en başta büyük bir yalnızlık hissi sizi sarmalıyor. Daha sonrasında ise boşluk içine dahil oluyor. Ayağa kalkmak için yeterli zamanı oluşturmak ve planlamak da burada yeni şeyleri başlatıyor.
Hayatın tamamı süreçlerden oluşuyor. Yapmaya çalıştığımız şeyler ve içindeki anlamlar. Nasıl ve neden? Bu soruların tam olarak cevabı yok. Geçmiş ve gelecek iç içe geçmiş. Şu an unutulmuş ve hayaller. Her şeyi başlatan bu hayaller zaten. Olumsuzu olumluya çeviren ve mücadelenin içini dolduran bunlar. Başka seçenekler de var hayatın içinde ama zor olan daha cazip gibi.
Dershaneye ilkokul 4 de başladım. O zaman tramvay ile yapılan yolculukları hatırlıyorum da, gerçekten uzak mesafeler arasında bir yol vardı. Yormuyordu ve usandırmıyordu. Şimdi ise bıkmak için 5 sn yeterli. Gereklilik ve yükümlülük sadece yoruyor bu zamanlarda. Olması gereken bu belki ama sabretmek için geçilen yollarda azığımız tükeniyor. Süreçleri anlatan bir belgesel olsa, 50 saat aynı döngü ile can sıkıntısından başka bir şey vermezdi.
Sığınaklarımdan en büyüğü müzik. Kendimi tanımladığım yer. Notaların içinde kaybolmak. Uzaklaşmak ama beynin içindeki dar yollarda ve doğada kaybolmak. Anlamlı olanla, anlamsızın aynı yerde toparlanması. Bir kompozisyon ama gerekli değil ya da yeterli değil. Mücadeleyi tanımlayan gerçeklik ve bireysel olmak. Ulver'in bu albümü ne kadar huzur vericiyse, bir o kadar da can sıkıcı olabiliyor. Minimalize edilmiş keder ve sıkıntı dalga dalga yayılıyor. Hayatın içinde bir parça da hırs olmalı.
Ayağa kalkmak için döngülerde dolanırken, dikkat edilen bazı kısımlar var. Tamamen ruhun gizemiyle dolu ve o coğrafyada hareket etmeye devam ediyor. Bir şekilde boşluk ve bir şekilde aynı döngü. Nasıl şekillendiği hakkında bi fikrim yok ama insanların olduğu yerdeki binaların kendilerine ait bir ruhu olduğu gibi. İnsanlık her şeyi değiştiriyor. İnsanlık kendine çıkar yollar arıyor. Bulduğu yerler ise yamalı. Yama mı kaldı? Elbette kalmadı belki ama şimdi yamalar ruhlarda. Sıkıntı diyoruz, depresyon diyoruz ya da bunaltıcı diyoruz. Sadece yamalar yapıyoruz ve orjinaline en yakın hali ile kederleniyoruz. Kopyasının kopyasının kopyası.
Bozuk plak ama elimizde kalan tek plak. Dinlemek ve dinlenmek için o mekanizmaya ihtiyacımız var. Mücadelenin sınırları bu şekilde çiziliyor. Daha ne olabilir ki? Sıkıntıyı, özlemi, mutluluğu tanımlayan şeyler etrafımızda. Yakından mı bakmak lazım? Yakın ya da uzak hep oradalar. Orada olmaya devam edecekler...
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Ulver
Bu grup hayatın ta kendisi. O kadar uzaklarda olup, aynı düşünceleri
nasıl bulabilirler aklım almıyor. Geceleyin dinlenilen albüm,
yıldızların olmadığı bir karanlıkta nasıl nefes aldırır? Ulver hepsinin
cevabı. hayatın içindeki devinimi bu adamlar kadar güzel tanımlayanı
daha görmedim. Kimseyi umursamadan sadece hissedileni yapmak. Çaba
göstermek ama kalıplar olmadan bu çabayı ortaya koymak. Ulaşmak ama aynı
yoldan değil, biz aynı yoldan geleceklerini düşünürken.
Çıkardıkları dvd ile gerçekten sanatın ne olduğunu gösterdiler. Şaşalı bir yerde, yalın olabilmek ve yapılan şeyi sergilemek...Tiyatral bir durumda bile saf duyguyu verebilmek, herkese göre bir şey değil. Yıllarca süren mücadelenin ardından, kuzeyde bizden birilerini görmek ya da aynı düzleme evrilmek cidden çok tuhaf. Bazen basit bir kaç nota ile akıl almaz bir kompozisyon oluşturup, kendilerini aramızdan ifade etmeleri cidden çok tuhaf.
Anlamlar boşluklar ile bulunuyor bazen. Bu adamlarda neden o boşluklar yok? Neden yaptıkları her şeyin başlangıcı ve sonu birbirine bu kadar bağlı? Neden benim düşündüğümü aynı şekilde ifade edebiliyorlar? Bunların cevapları bende yok. Cevap olabilecek tek şey ortaya koydukları eserler. Magazinsel tarafından uzaklaşıp, sanatsal ve yalın tarafında yer almak, herkesin seçmediği ama seçenler için çok uzak bir yol. bu durumun altını doldurmak gerçekten kolay değil.
Bu adamların işlerindeki gelişim ve evrilmedeki hız, duyguların karmakarışık olması ve soğuk demek. Yaşlı kurtlara dönüştüler ama güçlerinden bir şey kaybetmediler. Bu kaybetmeyiş ise kendilerine anlamlı bir yol çizdi. bu yol içinde hep yenilik bizi buldu ve yenilik anlamlıydı. Bu anlamlar içinde biz de kendi dersimizi aldık. Ortaya konan eserlerden kendi yolumuzu çizdik. Yıldızsız gecelerde parlayan notalardı. Bu adamlar o notaların adını biliyordu. biz ise yeni yeni öğreniyorduk.
Gizemli değil bu adamlar. İşleri ile ortada varoluşlarını tanımlıyorlar. Uzak değiller yakınlar ama mesafeler çok fazla aramızda. O notaların ördüğü ağ ile aynı eksende varoluyoruz. Bunu biliyorlar ya da bilmiyorlar. Ben bildiklerini ve bilincin mevzunun ortasında olduğunu düşünüyorum. Çabalar bu şekilde anlamlı hale geliyor.
Bir nota beni hayata bağlarken, bir nota beni hayattan soğutuyor. Bu adamlar bu notaları nasıl örüyorlar? O kadar uzak bir mizansen var ki ortada, adını koymak için bile saatler harcamak lazım. Hazmedilmesi kolay değil. bir kere anlamaya başladığınız zaman ise gerisinde ve devamında nelerin hareket halinde görüyorsunuz. Bu çok fazla şaşırtmasa da, nasıl? Sorusunu hemen akla getiriyor.
Ulver bu hayatın tam ortasında. Salçalı ekmek şu an için yemek bile sayılmazken, küçükken ana öğünmüzdü. Arkadaşın annesi ona ve bana birer tane yapardı. küçüktük ve karnımızı doğrudan doyuruyordu. Ulverin bulduğu notalarda öyle. Bir anda ana öğün oluyorlar. uzak kalmak için çaba sarfedemiyorsunuz ve kayıtsız kalamıyorsunuz. Sebebi çok açık; çok lezzetli. bu adamlar çağdaş ozanlar içinde insanların bilmediği bir kategoride yollarına devam ediyorlar. Her eserin bir önceki ile bağları var ama bu bağlar o kadar zayıf ki...
Bağları kurup, her seferinde yeni bir yolculuk tanımlanıyor. Bunun bir ismi var. Çağdaş yaşamın içindeki tiyatral sahnede varolanlar adı... Hayır elbette adı bu değil. adı çok daha kısa ve doğaya çok daha yakın. Adları sadece ulver ve anlamlı olan da bu zaten. hayattaki güzelliği tanımlayan nadir bir çiçeğin açması gibi ve bu çiçek için yıllar harcansa, ömür boşa gitmez. Ulver için de yıllar harcansa o çaba boşa gitmez.
Hayatımıza anlam katan bazı kavramlar vardır. En belirginlerinden birisi de müziktir. Bu adamların ortaya koyduğu gerçeklik ve bir anlamda hüzün, soğukla birleşerek damarlarımıza işliyor. Bunu nasıl beceriyorlar anlamış değilim ama bir şeyi sevmem için de anlamama gerek kalmıyor aslında. Bunlar uzak kavramlar gibi devam ederken, aslında çok yakından bakacağımız gerçekliği de içinde barındırıyor.
Kuzeyin esintileri odamı doldurmaya başladığında, yapılan işlerin güzelliği ve benim için devam eden yolculukta anlamlı oluyor. Süreçler hepimizin hayatında ve süreçlerin geçebilmesi için belirli zamanlara ihtiyaç var. Hazmetmeye ihtiyaç var. O zaman kafamızda ve ruhumuzda yeşermeye başlayan ağaçların da anlamı oluyor. Mücadelenin anlamlı oluşu gibi. Sakin kalmak ve onu tanımlamak bizim elimizde.
Hissedilen gerçeklik o kadar keskin ki, geride bıraktığı tortuların ismi sadece soğuk oluyor. Bunu görebilmek içinse ciddi bir zamana ihtiyaç var. Ulver hayatımıza girdiğinden beri bir şeyler tamamlanmış, bir şeyler uzaklaşmış ve bir şeyler yerli yerinde bulmuş kendini. Çok sosyal bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. Konser vermeyen bir grup fanlarla ne kadar içli dışlı olabilir? Bu adamların yaptığı işlerde ise soğuk ve yalnızlık var. Neden bunu seçtiklerini daha net görebiliyorum. Mücadelenin anlamlı olması ise burada başlıyor. Nedenler hep kendi içimizde ama uzaklaşmak için ya da kaçmak için Ulver gerekli değil. Bütünlemek ve birleştirmek için harç olabileceklerini düşünerek yolumuza devam ediyoruz.
Herkesin bir mücadelesi var ve bu mücadelede rahatlatıcı taraflar var. Bunu gördükten sonra anlamlı olan şarkılar oluyor. Geriye şarkılar kalıyor. Bu adamların evrimsel sürecinde ise çok çetrefilli yollarda geçen zamanlar var. Play ve Pause. Bütünlüğü bazen bunlar sağlıyor ve güzel olan da bu zaten. Eksikler var mı? Elbette hepimizde eksikler var. Bu eksiklik yaşantımızda olan çalkantılı taraflar ile kendine yer buluyor. Yalnız kalmaya mahkum muyuz? Evet aynen olması gereken bu belki de. Geride kalan yalnızlık şarkılar ile açılıyor.
Ulver burada anlamlı ve zamanın içindeki izleri yok etmede, kendine başka rakip bulamıyor. Orada ve o mücadelenin içinde bana destek, bize destek. Konserlerini izledikten sonra bu adamların aslında neyi neden yaptığını ve hangi kalıplar içinde bunu ortaya koyduklarını daha net görebiliyorum. Adları Ulver ve kurtlarla, doğanın ortasında birleşiyorlar. Daha fazlası var mı? Elbette daha fazlası var. Sanatın içinde her zaman daha fazlası oldu ama bekleyebildik mi bunun için?
Bir şeylerin anlamlı olabilmesi için mücadele edebildik mi? Yoksa korkup kaçtık mı? Korkaklığımız mı galip geldi? Bu sorular her zaman oradaydı ve orada olmaya da devam edecek. Kendimizi tanımlarken neler kullandığımızı düşündüğümüzde, aslında diğerlerinden çok da farklı olmadığımızı görüyoruz. Bir sıkıntı var, bir mücadele var ama o hep orada. Bazı zamanlarda ortaya çıkıyor gibi davranmamız bize ne kazandırıyor? Bunun cevabı sadece "hiç" bunu hepimiz biliyoruz.
Ulver gibi bir grup ise kendimize anlatmadığımız, bazen korktuğumuz şeyleri bile net olarak anlatıyor. Sanatın ve müziğin gücü burada ortaya çıkıyor zaten. Yakın ve uzak algısı, müziğin içinde perdesiz bir şekilde kendine zemin hazırlıyor. Bunu bambaşka yöntemler ile yapanlar mevcut ama bize haz veren en direk olarak yapanlar sanırım. Ulver de bu kategoride ve uzaklardan bizi tanımlıyor. Yapılan şarkılar ve ortaya çıkan eserler, bizim duymadığımız yöntemler ile kendine yer buluyor. Hayatın içinde saklı olmayan anlamlar var. Bu anlamların bir başlangıcı ve sonu var.
Tiyatral bir sahnede, başlangıçlar sonları daha net tanımlayan başka bir gerçeklik daha yok. Orada olanı elimizle aramadan da bulabiliriz. Ulverin sanatı işte bu kadar soğuk ve bu kadar derin. Kendimiz ve bizim gibi düşünen bir başkası da olaya dahil olabiliyor. Anlamlı olan kendine bir yol açarken, korkaklar içinse sadece zaman öldürme aracı. Bunu görmek iki notanın tınılaması gibi. Anlamlı, bazen eksik, bazen bütün, bazen sıkıntılı, bazen yakın...
Sanatın en güzel halleri sanırım müziğin içinde kendine yer buluyor. Hayattan kaçamazken, kaçmaya yeltendiğimizde bize dur diyen bir alan olmalı. Burası müziğin içinde. Sağlıklı bakabilmek için zaman ayırmak lazım. Orada olanı görmek lazım ama görmek içinde çaba olmalı. Ulver müziği ile kusursuz bir soğuk veriyor havaya. Uzak bir memleketten aynı düşüncelerin filizlenmesi, bizi birbirimize daha da yaklaştırıyor. Bu yakınlığın anlamı var. Bu ızaklığın anlamı var. Hepsi o saklanmış notalarda ve gizem olmadan kendine yer buluyor.
Müzik evrensel, müzik bizi bir arada tutuyor, müzik bağlar kuruyor, müzik sakinleştiriyor. Şu günlerde ise bunu en güzel Ulver yapıyor. Uzaklarda kalıyor. sadece bir albümü dinlemeye başlayana kadar.
Çıkardıkları dvd ile gerçekten sanatın ne olduğunu gösterdiler. Şaşalı bir yerde, yalın olabilmek ve yapılan şeyi sergilemek...Tiyatral bir durumda bile saf duyguyu verebilmek, herkese göre bir şey değil. Yıllarca süren mücadelenin ardından, kuzeyde bizden birilerini görmek ya da aynı düzleme evrilmek cidden çok tuhaf. Bazen basit bir kaç nota ile akıl almaz bir kompozisyon oluşturup, kendilerini aramızdan ifade etmeleri cidden çok tuhaf.
Anlamlar boşluklar ile bulunuyor bazen. Bu adamlarda neden o boşluklar yok? Neden yaptıkları her şeyin başlangıcı ve sonu birbirine bu kadar bağlı? Neden benim düşündüğümü aynı şekilde ifade edebiliyorlar? Bunların cevapları bende yok. Cevap olabilecek tek şey ortaya koydukları eserler. Magazinsel tarafından uzaklaşıp, sanatsal ve yalın tarafında yer almak, herkesin seçmediği ama seçenler için çok uzak bir yol. bu durumun altını doldurmak gerçekten kolay değil.
Bu adamların işlerindeki gelişim ve evrilmedeki hız, duyguların karmakarışık olması ve soğuk demek. Yaşlı kurtlara dönüştüler ama güçlerinden bir şey kaybetmediler. Bu kaybetmeyiş ise kendilerine anlamlı bir yol çizdi. bu yol içinde hep yenilik bizi buldu ve yenilik anlamlıydı. Bu anlamlar içinde biz de kendi dersimizi aldık. Ortaya konan eserlerden kendi yolumuzu çizdik. Yıldızsız gecelerde parlayan notalardı. Bu adamlar o notaların adını biliyordu. biz ise yeni yeni öğreniyorduk.
Gizemli değil bu adamlar. İşleri ile ortada varoluşlarını tanımlıyorlar. Uzak değiller yakınlar ama mesafeler çok fazla aramızda. O notaların ördüğü ağ ile aynı eksende varoluyoruz. Bunu biliyorlar ya da bilmiyorlar. Ben bildiklerini ve bilincin mevzunun ortasında olduğunu düşünüyorum. Çabalar bu şekilde anlamlı hale geliyor.
Bir nota beni hayata bağlarken, bir nota beni hayattan soğutuyor. Bu adamlar bu notaları nasıl örüyorlar? O kadar uzak bir mizansen var ki ortada, adını koymak için bile saatler harcamak lazım. Hazmedilmesi kolay değil. bir kere anlamaya başladığınız zaman ise gerisinde ve devamında nelerin hareket halinde görüyorsunuz. Bu çok fazla şaşırtmasa da, nasıl? Sorusunu hemen akla getiriyor.
Ulver bu hayatın tam ortasında. Salçalı ekmek şu an için yemek bile sayılmazken, küçükken ana öğünmüzdü. Arkadaşın annesi ona ve bana birer tane yapardı. küçüktük ve karnımızı doğrudan doyuruyordu. Ulverin bulduğu notalarda öyle. Bir anda ana öğün oluyorlar. uzak kalmak için çaba sarfedemiyorsunuz ve kayıtsız kalamıyorsunuz. Sebebi çok açık; çok lezzetli. bu adamlar çağdaş ozanlar içinde insanların bilmediği bir kategoride yollarına devam ediyorlar. Her eserin bir önceki ile bağları var ama bu bağlar o kadar zayıf ki...
Bağları kurup, her seferinde yeni bir yolculuk tanımlanıyor. Bunun bir ismi var. Çağdaş yaşamın içindeki tiyatral sahnede varolanlar adı... Hayır elbette adı bu değil. adı çok daha kısa ve doğaya çok daha yakın. Adları sadece ulver ve anlamlı olan da bu zaten. hayattaki güzelliği tanımlayan nadir bir çiçeğin açması gibi ve bu çiçek için yıllar harcansa, ömür boşa gitmez. Ulver için de yıllar harcansa o çaba boşa gitmez.
Hayatımıza anlam katan bazı kavramlar vardır. En belirginlerinden birisi de müziktir. Bu adamların ortaya koyduğu gerçeklik ve bir anlamda hüzün, soğukla birleşerek damarlarımıza işliyor. Bunu nasıl beceriyorlar anlamış değilim ama bir şeyi sevmem için de anlamama gerek kalmıyor aslında. Bunlar uzak kavramlar gibi devam ederken, aslında çok yakından bakacağımız gerçekliği de içinde barındırıyor.
Kuzeyin esintileri odamı doldurmaya başladığında, yapılan işlerin güzelliği ve benim için devam eden yolculukta anlamlı oluyor. Süreçler hepimizin hayatında ve süreçlerin geçebilmesi için belirli zamanlara ihtiyaç var. Hazmetmeye ihtiyaç var. O zaman kafamızda ve ruhumuzda yeşermeye başlayan ağaçların da anlamı oluyor. Mücadelenin anlamlı oluşu gibi. Sakin kalmak ve onu tanımlamak bizim elimizde.
Hissedilen gerçeklik o kadar keskin ki, geride bıraktığı tortuların ismi sadece soğuk oluyor. Bunu görebilmek içinse ciddi bir zamana ihtiyaç var. Ulver hayatımıza girdiğinden beri bir şeyler tamamlanmış, bir şeyler uzaklaşmış ve bir şeyler yerli yerinde bulmuş kendini. Çok sosyal bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. Konser vermeyen bir grup fanlarla ne kadar içli dışlı olabilir? Bu adamların yaptığı işlerde ise soğuk ve yalnızlık var. Neden bunu seçtiklerini daha net görebiliyorum. Mücadelenin anlamlı olması ise burada başlıyor. Nedenler hep kendi içimizde ama uzaklaşmak için ya da kaçmak için Ulver gerekli değil. Bütünlemek ve birleştirmek için harç olabileceklerini düşünerek yolumuza devam ediyoruz.
Herkesin bir mücadelesi var ve bu mücadelede rahatlatıcı taraflar var. Bunu gördükten sonra anlamlı olan şarkılar oluyor. Geriye şarkılar kalıyor. Bu adamların evrimsel sürecinde ise çok çetrefilli yollarda geçen zamanlar var. Play ve Pause. Bütünlüğü bazen bunlar sağlıyor ve güzel olan da bu zaten. Eksikler var mı? Elbette hepimizde eksikler var. Bu eksiklik yaşantımızda olan çalkantılı taraflar ile kendine yer buluyor. Yalnız kalmaya mahkum muyuz? Evet aynen olması gereken bu belki de. Geride kalan yalnızlık şarkılar ile açılıyor.
Ulver burada anlamlı ve zamanın içindeki izleri yok etmede, kendine başka rakip bulamıyor. Orada ve o mücadelenin içinde bana destek, bize destek. Konserlerini izledikten sonra bu adamların aslında neyi neden yaptığını ve hangi kalıplar içinde bunu ortaya koyduklarını daha net görebiliyorum. Adları Ulver ve kurtlarla, doğanın ortasında birleşiyorlar. Daha fazlası var mı? Elbette daha fazlası var. Sanatın içinde her zaman daha fazlası oldu ama bekleyebildik mi bunun için?
Bir şeylerin anlamlı olabilmesi için mücadele edebildik mi? Yoksa korkup kaçtık mı? Korkaklığımız mı galip geldi? Bu sorular her zaman oradaydı ve orada olmaya da devam edecek. Kendimizi tanımlarken neler kullandığımızı düşündüğümüzde, aslında diğerlerinden çok da farklı olmadığımızı görüyoruz. Bir sıkıntı var, bir mücadele var ama o hep orada. Bazı zamanlarda ortaya çıkıyor gibi davranmamız bize ne kazandırıyor? Bunun cevabı sadece "hiç" bunu hepimiz biliyoruz.
Ulver gibi bir grup ise kendimize anlatmadığımız, bazen korktuğumuz şeyleri bile net olarak anlatıyor. Sanatın ve müziğin gücü burada ortaya çıkıyor zaten. Yakın ve uzak algısı, müziğin içinde perdesiz bir şekilde kendine zemin hazırlıyor. Bunu bambaşka yöntemler ile yapanlar mevcut ama bize haz veren en direk olarak yapanlar sanırım. Ulver de bu kategoride ve uzaklardan bizi tanımlıyor. Yapılan şarkılar ve ortaya çıkan eserler, bizim duymadığımız yöntemler ile kendine yer buluyor. Hayatın içinde saklı olmayan anlamlar var. Bu anlamların bir başlangıcı ve sonu var.
Tiyatral bir sahnede, başlangıçlar sonları daha net tanımlayan başka bir gerçeklik daha yok. Orada olanı elimizle aramadan da bulabiliriz. Ulverin sanatı işte bu kadar soğuk ve bu kadar derin. Kendimiz ve bizim gibi düşünen bir başkası da olaya dahil olabiliyor. Anlamlı olan kendine bir yol açarken, korkaklar içinse sadece zaman öldürme aracı. Bunu görmek iki notanın tınılaması gibi. Anlamlı, bazen eksik, bazen bütün, bazen sıkıntılı, bazen yakın...
Sanatın en güzel halleri sanırım müziğin içinde kendine yer buluyor. Hayattan kaçamazken, kaçmaya yeltendiğimizde bize dur diyen bir alan olmalı. Burası müziğin içinde. Sağlıklı bakabilmek için zaman ayırmak lazım. Orada olanı görmek lazım ama görmek içinde çaba olmalı. Ulver müziği ile kusursuz bir soğuk veriyor havaya. Uzak bir memleketten aynı düşüncelerin filizlenmesi, bizi birbirimize daha da yaklaştırıyor. Bu yakınlığın anlamı var. Bu ızaklığın anlamı var. Hepsi o saklanmış notalarda ve gizem olmadan kendine yer buluyor.
Müzik evrensel, müzik bizi bir arada tutuyor, müzik bağlar kuruyor, müzik sakinleştiriyor. Şu günlerde ise bunu en güzel Ulver yapıyor. Uzaklarda kalıyor. sadece bir albümü dinlemeye başlayana kadar.
Sıkıntı
Saçma sapan bir geceydi ve yeni güne uyandım. Kabuslar ve düşünceler ile doluydu. Kendimden uzaklaştım. Uzaklaşmak iyi gelmedi pek ama olsun. Bu da bir dönüm gibi bir şey oldu. Müziği uzunca bir süredir dinliyorum. Bugün grup ile toplantımsı bir şey var. Grubun neler yapacağına dair kararlar alıcaz. Bir taraftan iyi bir taraftan yorucu.
Programlara başlamam lazım. Artık bu hafta üzerine eğileceğim. Kumsalda yalnız oturup düşünmek gibi. Çok erken yaşlarda bu tatilimsi şeyleri yaptım ama devamı gelmedi. Büyüdükçe anlamsızlaştı her şey. İçimde yükselen ateşin kontrolü de benden uzaklaştı. Sürekli kafamda eksik olan bir şeyler var. Zaman akıyor ama mantıklı bir yere evrilmiyor. Düşünmesi bile tuhaf.
Bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Bu bir şeyler uzunca bir süredir beni yoruyor. Elden gelir bir şey yok. Düşünceler aktıkça ve beni bir yere doğru evrilttikçe elimden bir şey gelmeden yoluma devam edicem. Bu yolların yorucu olduğunu anlamak için çok da alim olmaya gerek yok. Bir şekilde hayatınıza dahil oluyorlar ve hayatınızdan çıkıyorlar.
Garip bir yaklaşım ve garip bir döngü. Meselenin ne olduğunu anlamak ise gerçekten zor. Bir şekilde anlam buluyor ama bulduğu anlamlar sizi kendinizden uzaklaştırıyorsa, orada söylenecek bir şey kalmıyor. Delicesine yazmak istiyorum ama biliyorum ki, kendimi tam olarak ifade edemiyorum. Yalnızlığa alıştım artık. Gidişlere ve yokoluşlara. Burada insan ne yapması gerektiğini düşünüyor ama bir şeylere engel olamıyor. Garip ve tuhaf döngüler sadece.
Kahve içmek istiyorum. Özellikle aroma kahve. Ama bunun içinde seçenekler sınırlı. Ne yapmam gerektiğine dair elimde çok somut veriler yok. Sadece bazı düşüncelerin yansımaları var. Bu yansımalar da bana her zaman doğruyu göstermiyor.
İki gecedir balkonda oturup Ulver dinliyorum. Ulver dinlemek zihnimi açsa da, çok olumlu bir etki oluşturmuyor üzerimde. Sadece geçmişe ve ara ara zıplamalar ile geleceğe yol açıyor. Bir şeyleri düzeltmek ve beklemek adına çok şey yaptım. Artık o iplerden kurtuldum ve gene tek başımayım. Toparlanmam lazım ve toparlandıkça karşımda olanı net bir şekilde görebilmem lazım.
İngilizce hazırlık okuduğum ortaokul günleri geliyor. İsim olarak hazırlıkta okumak çok keyifli gelirdi. Orta okul 1 demek ise bir o kadar manasız. Sonra süreçleri öğrendim. İngilizce hazırlık okurken Fil Adam kitabını okumuştum ingilizce. Çok tuhaf ve üzücü gelmişti. Başka bir lisanda bir şeyler okumak cidden yorucuydu. İlkokulda başarılı biriyken bir anda sıradan birine dönüşmek tuhaftı cidden.
Hayatın içinde bazen anlamlı olan şeyler o kadar az ki, ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum. Bir şekilde benden uzaklaşan dürtüler var. Sakin ve normal kalabilmek için bir çabam var. Bu çabanın da çoğu zaman anlamsız olduğunu biliyorum. Sonbahar gelmeye başladı. Sonbaharda Ulver dinlemek harika olacak. Bir mücadelem var ama adı konulmamış daha. Yapılacak şeylere dair elimde küçük izler var. Bu izler bazen anlamlı, bazense anlamsız oluyorlar.
Bir şekilde mücadeleyi tanımlasalar da, artık yorulduğumu hissediyorum. Bu yorgunluk daha farklı kapılar açmıyor. Aynı döngüler içinde sürüklenmemi sağlıyor. Hayatın gerçek bir mücadele olduğunu bliyorum. Anlamlı olanın yola devam etmek olduğunu da biliyorum ama çoğu zaman yapamıyorum. Bu da beni yoruyor açıkcası. Her zaman anlamlı olan şeyler hayatın içinde yer alacaklar. Her zaman manalı olan kendine bir yol bulacak ama şu zaman mı? Bunu bilemiyorum işte.
Kaynakta akmakta olan su gibi. Her zaman bilinci olmasa da kendine bir yol buluyor. Bu yollar ise bazen anlamlı bazense anlamsız. Sadece bir yol var. Her zaman bir yol bulunuyor. Bazen bizim istediğimiz, bazense uzakta kalanlardan. O halde umutları yeşertmek lazım ki yola devam edebilelim. Bu da böyle bir seçenek işte. Seçeneksizlik içindeki seçeneklerden en belirgini.
Programlara başlamam lazım. Artık bu hafta üzerine eğileceğim. Kumsalda yalnız oturup düşünmek gibi. Çok erken yaşlarda bu tatilimsi şeyleri yaptım ama devamı gelmedi. Büyüdükçe anlamsızlaştı her şey. İçimde yükselen ateşin kontrolü de benden uzaklaştı. Sürekli kafamda eksik olan bir şeyler var. Zaman akıyor ama mantıklı bir yere evrilmiyor. Düşünmesi bile tuhaf.
Bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Bu bir şeyler uzunca bir süredir beni yoruyor. Elden gelir bir şey yok. Düşünceler aktıkça ve beni bir yere doğru evrilttikçe elimden bir şey gelmeden yoluma devam edicem. Bu yolların yorucu olduğunu anlamak için çok da alim olmaya gerek yok. Bir şekilde hayatınıza dahil oluyorlar ve hayatınızdan çıkıyorlar.
Garip bir yaklaşım ve garip bir döngü. Meselenin ne olduğunu anlamak ise gerçekten zor. Bir şekilde anlam buluyor ama bulduğu anlamlar sizi kendinizden uzaklaştırıyorsa, orada söylenecek bir şey kalmıyor. Delicesine yazmak istiyorum ama biliyorum ki, kendimi tam olarak ifade edemiyorum. Yalnızlığa alıştım artık. Gidişlere ve yokoluşlara. Burada insan ne yapması gerektiğini düşünüyor ama bir şeylere engel olamıyor. Garip ve tuhaf döngüler sadece.
Kahve içmek istiyorum. Özellikle aroma kahve. Ama bunun içinde seçenekler sınırlı. Ne yapmam gerektiğine dair elimde çok somut veriler yok. Sadece bazı düşüncelerin yansımaları var. Bu yansımalar da bana her zaman doğruyu göstermiyor.
İki gecedir balkonda oturup Ulver dinliyorum. Ulver dinlemek zihnimi açsa da, çok olumlu bir etki oluşturmuyor üzerimde. Sadece geçmişe ve ara ara zıplamalar ile geleceğe yol açıyor. Bir şeyleri düzeltmek ve beklemek adına çok şey yaptım. Artık o iplerden kurtuldum ve gene tek başımayım. Toparlanmam lazım ve toparlandıkça karşımda olanı net bir şekilde görebilmem lazım.
İngilizce hazırlık okuduğum ortaokul günleri geliyor. İsim olarak hazırlıkta okumak çok keyifli gelirdi. Orta okul 1 demek ise bir o kadar manasız. Sonra süreçleri öğrendim. İngilizce hazırlık okurken Fil Adam kitabını okumuştum ingilizce. Çok tuhaf ve üzücü gelmişti. Başka bir lisanda bir şeyler okumak cidden yorucuydu. İlkokulda başarılı biriyken bir anda sıradan birine dönüşmek tuhaftı cidden.
Hayatın içinde bazen anlamlı olan şeyler o kadar az ki, ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum. Bir şekilde benden uzaklaşan dürtüler var. Sakin ve normal kalabilmek için bir çabam var. Bu çabanın da çoğu zaman anlamsız olduğunu biliyorum. Sonbahar gelmeye başladı. Sonbaharda Ulver dinlemek harika olacak. Bir mücadelem var ama adı konulmamış daha. Yapılacak şeylere dair elimde küçük izler var. Bu izler bazen anlamlı, bazense anlamsız oluyorlar.
Bir şekilde mücadeleyi tanımlasalar da, artık yorulduğumu hissediyorum. Bu yorgunluk daha farklı kapılar açmıyor. Aynı döngüler içinde sürüklenmemi sağlıyor. Hayatın gerçek bir mücadele olduğunu bliyorum. Anlamlı olanın yola devam etmek olduğunu da biliyorum ama çoğu zaman yapamıyorum. Bu da beni yoruyor açıkcası. Her zaman anlamlı olan şeyler hayatın içinde yer alacaklar. Her zaman manalı olan kendine bir yol bulacak ama şu zaman mı? Bunu bilemiyorum işte.
Kaynakta akmakta olan su gibi. Her zaman bilinci olmasa da kendine bir yol buluyor. Bu yollar ise bazen anlamlı bazense anlamsız. Sadece bir yol var. Her zaman bir yol bulunuyor. Bazen bizim istediğimiz, bazense uzakta kalanlardan. O halde umutları yeşertmek lazım ki yola devam edebilelim. Bu da böyle bir seçenek işte. Seçeneksizlik içindeki seçeneklerden en belirgini.
21 Ağustos 2012 Salı
Uyku ile Uyanıklık Arasında
Karar ve kararsızlık arasında uçurumlar var. Bu uçurumlar doğal olarak kendi halinde oluşmaya devam ederken, yeryüzü de kendi içinde sallanıyor. Küçük bir deprem ama sadece kendi dünyanda oluyor. Bir şeye başlamadan önce hazırlık evresi bazen can sıkıcı olabiliyor. Üşengeçlik işin içine girdi mi? Yolları bulmak biraz daha zorlaşıyor. Amaçlarımız var ve her dakika ile kendine daha fazla uğraşacak alan buluyor. Okulun başlamasına az kala ben de farklı bir dünya içinde değilim. Kendime göre sebeplerim ve sonuçlarım var. Mantıklı olması gerektiğini ifade etmiyorum, sadece olan bitene bakıyorum.
Bugünlerde müziği daha fazla içselleştirerek dinlemeye başladım. Düşüncelerime sountrack gibi dinlerken, daha fazla keyif aldığımı farkettim. Bu farkedişten sonra eylemlerim de değişti. Şu anda Vivaldi dinlerken, çalışma arzusu içindeyim. Daha başka bakış açılarını içinde barındırsa da, aslında uzak kalmam gerekiyor gibi bir düşünce var içimde. Mücadeleme devam ediyorum. Anlamlı ya da anlamsız ama tamamen benle alakalı. Bu alakalı olan tarafında düşler gerçekten bir başka.
Sabahtan beri yarı uyanık, yarı uykulu haldeyim. Değişik rüyalar gördüm ama gerçek dünyadaki seslerden çok fazla uzaklaştığımı söyleyemem. Genel bir döngü içinde seyretsem de, içindeki detayları görmek ve anımsamak güzel cidden. Hayat farklı yerlerde anlamlı ve o anlamlı olan kısmı bize başka şeyler gösterecek. Uzunca bir zaman sonra elimizde olanın güzelliği ile daha farklı düşünmek istediğimizde karşımıza bu detaylar çıkacak.
Hayat gerçekten binlerce ince detaydan meydana geliyor. Belki sabit bizim düşüncelerimizdeki detaylar onu bu denli katmanlı hale getiriyor. Bunun böyle olmadığını söylemekte zor. Karşımıza çıkan düşünceler içinde en makul ve mantıklı olanı ya da zor olanı kabul etmeye gönüllü olanlar için, yollar yürümekle bitmiyor. Her zaman içinde kısıtlı ve sıkıntılı. Bir nevi obsesyon ama daha fazlasını düşünmek için de geçerli sebeplerimiz yok elimizde.
Okumak gerçekten çok değerli. Okudukça karşımızda olanları daha net görebiliyoruz. O kadar fazla biriken şeyler var ki, neresinden tutmamız gerektiğini bile bilmek imkansız. Okumak istediğim bir sürü şey var ama bu okuduklarım arasında çok azı bana yol gösterici oldu. Diğerleri genel olarak askıda kaldı ve kalmaya da devam edecekler. İmkanları kullanmak için girişimde bulunmak burada devreye giriyor. Bir şeyleri değiştirmek için mücadele lazım.
İkinci dünya savaşı ile alakalı bir seriye başlamayı planlıyorum. Bu seri bana farklı bir motivasyon verir diye düşünüyorum. Seçenekler fazla aslında ama elimdekileri yavaş yavaş eriteyim diyorum. Elimdekileri bir an önce bitirip yeni bakış açılarına doğru yol almam gerekiyor. Önemli olan da bu zaten. İmkanları kullanmak adına güzel şeyler yapılabilir ama ben hala hayaller içindeyim. Kafamda kurduğum dünya ile gerçek dünyanın örtüşmemesi çok da imkansız olanı anlatmıyor elbette. Sadece orada olanı ve olması gerekeni anlatıyor.
Bugün çok uyudum ve bir an önce ayağa kalkıp yola devam etmem gerekiyor. Bir düzen yakalamalı ve o düzene göre hareket edebilmeliyim. Burada zaten seçim ve seçenekler başlıyor. Bir şeylerin anlamlı ya da anlamsız oluşu kendine burada yer buluyor. Seçenekler sınırsız ama bir insanın yapısına uyan seçenekler çok sınırlı aslında. Bunu görebilmek lazım. Görebilmek içinse adam gibi yakından bakmak lazım. Bu durum bakış açılarımızı zenginleştirecektir.
Yapılması gereken işler birikirken, bir yandan da mücadele devam ediyor. Seçenekler sınırlı ve bu sınırlı seçenekler içinde kendimize yollar bulabilmeliyiz. Bu yolların varoluşu bile bir çok anlamda keyif iken uyku ile uyanıklık arasından çıkmalıyız. Her hikayenin kendine ait bir mücadelesi var. Bu mücadele sonlanmadan yollar aşılmayacak.
Bugünlerde müziği daha fazla içselleştirerek dinlemeye başladım. Düşüncelerime sountrack gibi dinlerken, daha fazla keyif aldığımı farkettim. Bu farkedişten sonra eylemlerim de değişti. Şu anda Vivaldi dinlerken, çalışma arzusu içindeyim. Daha başka bakış açılarını içinde barındırsa da, aslında uzak kalmam gerekiyor gibi bir düşünce var içimde. Mücadeleme devam ediyorum. Anlamlı ya da anlamsız ama tamamen benle alakalı. Bu alakalı olan tarafında düşler gerçekten bir başka.
Sabahtan beri yarı uyanık, yarı uykulu haldeyim. Değişik rüyalar gördüm ama gerçek dünyadaki seslerden çok fazla uzaklaştığımı söyleyemem. Genel bir döngü içinde seyretsem de, içindeki detayları görmek ve anımsamak güzel cidden. Hayat farklı yerlerde anlamlı ve o anlamlı olan kısmı bize başka şeyler gösterecek. Uzunca bir zaman sonra elimizde olanın güzelliği ile daha farklı düşünmek istediğimizde karşımıza bu detaylar çıkacak.
Hayat gerçekten binlerce ince detaydan meydana geliyor. Belki sabit bizim düşüncelerimizdeki detaylar onu bu denli katmanlı hale getiriyor. Bunun böyle olmadığını söylemekte zor. Karşımıza çıkan düşünceler içinde en makul ve mantıklı olanı ya da zor olanı kabul etmeye gönüllü olanlar için, yollar yürümekle bitmiyor. Her zaman içinde kısıtlı ve sıkıntılı. Bir nevi obsesyon ama daha fazlasını düşünmek için de geçerli sebeplerimiz yok elimizde.
Okumak gerçekten çok değerli. Okudukça karşımızda olanları daha net görebiliyoruz. O kadar fazla biriken şeyler var ki, neresinden tutmamız gerektiğini bile bilmek imkansız. Okumak istediğim bir sürü şey var ama bu okuduklarım arasında çok azı bana yol gösterici oldu. Diğerleri genel olarak askıda kaldı ve kalmaya da devam edecekler. İmkanları kullanmak için girişimde bulunmak burada devreye giriyor. Bir şeyleri değiştirmek için mücadele lazım.
İkinci dünya savaşı ile alakalı bir seriye başlamayı planlıyorum. Bu seri bana farklı bir motivasyon verir diye düşünüyorum. Seçenekler fazla aslında ama elimdekileri yavaş yavaş eriteyim diyorum. Elimdekileri bir an önce bitirip yeni bakış açılarına doğru yol almam gerekiyor. Önemli olan da bu zaten. İmkanları kullanmak adına güzel şeyler yapılabilir ama ben hala hayaller içindeyim. Kafamda kurduğum dünya ile gerçek dünyanın örtüşmemesi çok da imkansız olanı anlatmıyor elbette. Sadece orada olanı ve olması gerekeni anlatıyor.
Bugün çok uyudum ve bir an önce ayağa kalkıp yola devam etmem gerekiyor. Bir düzen yakalamalı ve o düzene göre hareket edebilmeliyim. Burada zaten seçim ve seçenekler başlıyor. Bir şeylerin anlamlı ya da anlamsız oluşu kendine burada yer buluyor. Seçenekler sınırsız ama bir insanın yapısına uyan seçenekler çok sınırlı aslında. Bunu görebilmek lazım. Görebilmek içinse adam gibi yakından bakmak lazım. Bu durum bakış açılarımızı zenginleştirecektir.
Yapılması gereken işler birikirken, bir yandan da mücadele devam ediyor. Seçenekler sınırlı ve bu sınırlı seçenekler içinde kendimize yollar bulabilmeliyiz. Bu yolların varoluşu bile bir çok anlamda keyif iken uyku ile uyanıklık arasından çıkmalıyız. Her hikayenin kendine ait bir mücadelesi var. Bu mücadele sonlanmadan yollar aşılmayacak.
19 Ağustos 2012 Pazar
Müzik Üzerine
Bazen insanın morali bir anda düşebiliyor. Bir kaç saat önce tam olarak bu başıma geldi. Her şey bir anda anlamsızlaştı ve alakasız düşünceler sarmaya başladı. Bunlar olurken bir yandan neşemi yerine getirecek bir şeyler arıyordum. Korpiklaani geldi aklıma ve son albümlerini açtım. Alkol ve gaz atmosferi içinde barındırıyor. Bu enerjisi ile moralimi bir parça yerine getirdi.
Müziğin ilahi tarafını göremeyenlere adeta açık ve net bir şekilde cevap veriyor. Neşeli ve eğlencelki işler yapmışlar. Burada müziğin insan hayatına kattığı şeyler ortaya çıkıyor. Benim hayatımda müzik baya önemli. Gün içinde bir kaç saatten fazla müzik dinliyorum. Zamanla ayrılmaz bir parça halini alıyor.
Sürekli yeni bir şeyler çıkıyor ortaya. Gruplar bir kaç sene arayla yeni albümlerini sunuyorlar. Bu sunum içinde gerçekten lezzetli işler de çıkıyor. Katatonia'nın yazın ortasında albüm çıkarması görülecek bir şey değildi. Albümü dinleme fırsatım oldu ve fazlasıyla beğendim. The great cold distance'dan sonra aynı düzlemde ilerleseler de, Jonas'ın vocalleri beni her zaman etkilemiştir. Minimalize işlerde gerçekten verim var.
Müziğin ruh üzerindeki etkileri gerçekten inanılmaz. İçerde tanımlanamayan bir parça var sanki ve müzik oraya tam olarak oturuyor. Hayatıma bu lezzeti dahil ettiğim için her zaman mutlu hissettim. Her ruh haline göre müzik olduğu için ve heavy metal'de bu daha fazla kendine yer bulduğu için, evrensel ve ilahi tarafı her zaman içinde barındıracak.
Bugün folk/sludge/depresif şeyler arasında döndüm durdum. Ulver'in konser dvd si beni duvardan duvara vurdu. İnsanın içindeki mekanizma ne kadar karışık. Müzikle birlikte eksik kalan yerleri tamamlıyor ve bu parça tamamlanınca ortaya eksik insandan fazlası çıkıyor. Eksik taraflarımız var. Dışardan alınan yardımla o boşluk hissi yerini keyifli düşüncelere bırakıyor.
Müziğin bir ülkesi yok, müziğin bir rengi yok. Dili her zaman size hitap ediyor. Kullanılan sözcükler yerel dillerde olduğnda bile o enerjiden ne demek istediklerini anlayabiliyorsunuz. Bu zaman bir şeylere ulaşmak için çok ideal. Hepimizin hayata dair bir çabası var. Bu çaba farklı yansımalar ile ortaya çıkıyor. En belirgini ise sanatsal işlerde ortaya çıkması. Bu işlerin içindeki detaylar ile ruha alınan besinler çeşitlilik gösteriyor.
Müzik sonuna kadar cüretkar ve sonuna kadar anlamlı. Bunu binlerce yıl öncesinde keşfettiler. Ruhlarda eksik olan şey buydu ve her zaman kendine yer buldu. Teknoloji ile sarıp sarmalandı ama esas olan şey o "duygu" olduğu için çok uzaklara gitmeden bulabildik.
Müziğin sınırsızlığı ve anlamı, çaba ile daha çok anlaşılabilir oluyor. Anlaşılabilir kalması için de herkesin bir çaba göstermesi lazım. Bu çabalar bir yerde birleşiyor ve anlamlı olan parçalar ile aynı düzlemde yer alıyor. Müziksiz bir hayatı düşünmek, rüyasız bir uyku gibi. Bu olumsuz düşünceler yerini anlamlı şeylere zaman içinde bırakıyor. Hayat yaşamaya dair güzel detaylarla dolu. Müzik ise onların en belirgin olanı.
Müziğin ilahi tarafını göremeyenlere adeta açık ve net bir şekilde cevap veriyor. Neşeli ve eğlencelki işler yapmışlar. Burada müziğin insan hayatına kattığı şeyler ortaya çıkıyor. Benim hayatımda müzik baya önemli. Gün içinde bir kaç saatten fazla müzik dinliyorum. Zamanla ayrılmaz bir parça halini alıyor.
Sürekli yeni bir şeyler çıkıyor ortaya. Gruplar bir kaç sene arayla yeni albümlerini sunuyorlar. Bu sunum içinde gerçekten lezzetli işler de çıkıyor. Katatonia'nın yazın ortasında albüm çıkarması görülecek bir şey değildi. Albümü dinleme fırsatım oldu ve fazlasıyla beğendim. The great cold distance'dan sonra aynı düzlemde ilerleseler de, Jonas'ın vocalleri beni her zaman etkilemiştir. Minimalize işlerde gerçekten verim var.
Müziğin ruh üzerindeki etkileri gerçekten inanılmaz. İçerde tanımlanamayan bir parça var sanki ve müzik oraya tam olarak oturuyor. Hayatıma bu lezzeti dahil ettiğim için her zaman mutlu hissettim. Her ruh haline göre müzik olduğu için ve heavy metal'de bu daha fazla kendine yer bulduğu için, evrensel ve ilahi tarafı her zaman içinde barındıracak.
Bugün folk/sludge/depresif şeyler arasında döndüm durdum. Ulver'in konser dvd si beni duvardan duvara vurdu. İnsanın içindeki mekanizma ne kadar karışık. Müzikle birlikte eksik kalan yerleri tamamlıyor ve bu parça tamamlanınca ortaya eksik insandan fazlası çıkıyor. Eksik taraflarımız var. Dışardan alınan yardımla o boşluk hissi yerini keyifli düşüncelere bırakıyor.
Müziğin bir ülkesi yok, müziğin bir rengi yok. Dili her zaman size hitap ediyor. Kullanılan sözcükler yerel dillerde olduğnda bile o enerjiden ne demek istediklerini anlayabiliyorsunuz. Bu zaman bir şeylere ulaşmak için çok ideal. Hepimizin hayata dair bir çabası var. Bu çaba farklı yansımalar ile ortaya çıkıyor. En belirgini ise sanatsal işlerde ortaya çıkması. Bu işlerin içindeki detaylar ile ruha alınan besinler çeşitlilik gösteriyor.
Müzik sonuna kadar cüretkar ve sonuna kadar anlamlı. Bunu binlerce yıl öncesinde keşfettiler. Ruhlarda eksik olan şey buydu ve her zaman kendine yer buldu. Teknoloji ile sarıp sarmalandı ama esas olan şey o "duygu" olduğu için çok uzaklara gitmeden bulabildik.
Müziğin sınırsızlığı ve anlamı, çaba ile daha çok anlaşılabilir oluyor. Anlaşılabilir kalması için de herkesin bir çaba göstermesi lazım. Bu çabalar bir yerde birleşiyor ve anlamlı olan parçalar ile aynı düzlemde yer alıyor. Müziksiz bir hayatı düşünmek, rüyasız bir uyku gibi. Bu olumsuz düşünceler yerini anlamlı şeylere zaman içinde bırakıyor. Hayat yaşamaya dair güzel detaylarla dolu. Müzik ise onların en belirgin olanı.
The Norwegian National Opera
Ulver benim için her zaman farklı bir grup olmuştur. Black metal hallerini sevmesem de, değişimlerine tanık olmak harikaydı. Şimdiye kadar bir konser vermediler. Bu dvd opera salonunda çekilmiş ve tek kelime ile mükemmel. Ulver'in konser veriyor olması tuhaf olsa da, bunu orada olmasak bile görebilmemiz, çok büyük bir ayrım. Ulver'in yaptıkları müziği canlı ve kusursuz olarak çalabilmeleri, insanı keyiflendiriyor.
Konser baştan sona görel ve işitsel bir şölen. Tiyatral ve işitsel bir şov. Arka planda şarkılar ile özdeşlemiş görüntüler ve sanatsal bir yaklaşım içinde, bu müziğin garip bir potada erimesi gibi. Yıllardır bu adamlar bir şeyler üretiyorlar ama hiçbir zaman yüzlerini göremedik. Promo fotoğraflarda belki hım demek bu tipler böyle desek de, sahnede görmek inanılmaz.
Konser boyunca eski ve yeni albümlerden parçalar çalınıyor. Bunun bir şov olarak gösterilmesi ve müzisyenlikteki başarı, insanı mutlu ediyor. Her şarkı sanki sahnelenmiş bir oyun gibi. En ince detayına kadar düşünülmüş ve başarılı sahneler ile özdeş, müziğin farklı renklerini içinde barındırıyor. Sahnede bazen tiyatral anları yakalamak adına insan figürleri sergileniyor. Dev ekranda görsel şeyleri de işitsel işlere katmak her zaman ilgimi çeken bir durum oldu.
Konser boyunca yaptıkları işlerin içini tam olarak dolduruyorlar. Bu işler o kadar geniş bir zamana yayılmış ki, sahnede olan biteni anında anlamak pek mümkün değil. Ulver yaptığı işi biliyor ve bunu sergilemekte de çok başarılı. Nadir bir parça olarak bu konserin dvd haline getirilmesi, fanlar için harika. Adamların sahnedeki duruşu, her enstrumanın ayrı hakimiyeti ve şov ile birleşince, ortaya muazzam bir iş çıkıyor.
Kısacık dünya hayatında bunun gibi şovlar görebilmek, insanı güvende hissettiriyor. Işıklar çok soluk sahnede. Kimi zaman karanlık bir yerde başlıyor ve mavi ışıklar ile sonlanıyor. Renklerde çok fazla çeşitlilik olmasa da, Ulver'in gri atmosferi tüm konsere yayılmış durumda.
Müzisyenlerin şarkı hakimiyeti çok yüksek. Bazı grupların canlı performansları kötüdür. Bunu kabulleniriz sadece. Ulver ise tamamen başka bir dünyadan sesleniyor. Sahne hakimiyetleri inanılmaz ve kusursuz bir icra ile konsere hayat verdiler. Beklentileri çok yüksek olanların bile beklentilerini tam olarak karşıladıklarını düşünüyorum.
Üzerine yazılacak çok şey var belki ama bu lezzeti herkesin tatması için daha fazla şey yazmayacağım. Konserin sonunda sordukları soru da çok enteresan. Gerçek sanatçıların işlerinde verim üst düzeyde. Yaptıkları işler ve sanata kattıkları uzunca bir süre unutulmayacak. Görsel şovlar ile destekli bu işitsel töreni, herkesin aynı hazla izlemesi dileğiyle.
Konser baştan sona görel ve işitsel bir şölen. Tiyatral ve işitsel bir şov. Arka planda şarkılar ile özdeşlemiş görüntüler ve sanatsal bir yaklaşım içinde, bu müziğin garip bir potada erimesi gibi. Yıllardır bu adamlar bir şeyler üretiyorlar ama hiçbir zaman yüzlerini göremedik. Promo fotoğraflarda belki hım demek bu tipler böyle desek de, sahnede görmek inanılmaz.
Konser boyunca eski ve yeni albümlerden parçalar çalınıyor. Bunun bir şov olarak gösterilmesi ve müzisyenlikteki başarı, insanı mutlu ediyor. Her şarkı sanki sahnelenmiş bir oyun gibi. En ince detayına kadar düşünülmüş ve başarılı sahneler ile özdeş, müziğin farklı renklerini içinde barındırıyor. Sahnede bazen tiyatral anları yakalamak adına insan figürleri sergileniyor. Dev ekranda görsel şeyleri de işitsel işlere katmak her zaman ilgimi çeken bir durum oldu.
Konser boyunca yaptıkları işlerin içini tam olarak dolduruyorlar. Bu işler o kadar geniş bir zamana yayılmış ki, sahnede olan biteni anında anlamak pek mümkün değil. Ulver yaptığı işi biliyor ve bunu sergilemekte de çok başarılı. Nadir bir parça olarak bu konserin dvd haline getirilmesi, fanlar için harika. Adamların sahnedeki duruşu, her enstrumanın ayrı hakimiyeti ve şov ile birleşince, ortaya muazzam bir iş çıkıyor.
Kısacık dünya hayatında bunun gibi şovlar görebilmek, insanı güvende hissettiriyor. Işıklar çok soluk sahnede. Kimi zaman karanlık bir yerde başlıyor ve mavi ışıklar ile sonlanıyor. Renklerde çok fazla çeşitlilik olmasa da, Ulver'in gri atmosferi tüm konsere yayılmış durumda.
Müzisyenlerin şarkı hakimiyeti çok yüksek. Bazı grupların canlı performansları kötüdür. Bunu kabulleniriz sadece. Ulver ise tamamen başka bir dünyadan sesleniyor. Sahne hakimiyetleri inanılmaz ve kusursuz bir icra ile konsere hayat verdiler. Beklentileri çok yüksek olanların bile beklentilerini tam olarak karşıladıklarını düşünüyorum.
Üzerine yazılacak çok şey var belki ama bu lezzeti herkesin tatması için daha fazla şey yazmayacağım. Konserin sonunda sordukları soru da çok enteresan. Gerçek sanatçıların işlerinde verim üst düzeyde. Yaptıkları işler ve sanata kattıkları uzunca bir süre unutulmayacak. Görsel şovlar ile destekli bu işitsel töreni, herkesin aynı hazla izlemesi dileğiyle.
17 Ağustos 2012 Cuma
Erken Başlayan Gün
Biraz ara verdim blog işlerine. Kafamı toparlamam gerekiyordu. Ankara seyahatinden sonra evden çok fazla çıkmadım. Adapte olmaya çalışıyorum yeniden. Kitap okumalarıma bir anlamda hız verdim ama çok da ilerlemiş sayılmam. Bugünlerde kafamda farklı bir yoğunluk var. Neden böyle onu da anlamış değilim ama durum bundan ibaret. Bu ay maddi anlamda biraz zorlayıcı oldu. Biraz para koymam lazım kenara. Çok kolay bir iş gibi durmasa da, elimden geldiğince mücadele etmeye çalışıyorum.
Bazı işleri yapabilmek için odaklanmak lazım. Kararlı olup sonra biraz daha düze çıkmak lazım. Benim de kafamı meşgul eden şeyler bundan daha farklı değil açıkcası. Bir plan içinde ilerlemeli ve sonuca öyle yaklaşmalıyım. Geleceğe dair planlarım beni sevindiriyor. Elimdeki imkanları adam gibi kullanabilirsem, o zaman sanırım farklı bir sistematik içinde düşünebilirim.
Bu ay nasip olursa spora başlayacağım. Ön hazırlıklarını yavaş yavaş yapıyorum. Bir çanta aldım. Mp3 playerıma boynuma asmak için aparat aldım. Spor yaparken dinleyebileceğim şeyleri listeledim. Onlara özel klasörler yaptım. Bir düzen yakalıyorum kısaca. Bisiklet buldum 150 ytl'ye sıfır. Alacağım yer de güvenilir bir yer olduğundan sıkıntı çıkmaz sanırım. Biraz daha beklemem lazım. Biraz daha bekleyip, adam gibi bisikletimi de alıp, yoluma bakmam gerekiyor.
Yeni kitap siparişini biraz bekletiyorum. Duvarıma asmak için bir kaç poster daha çıkarıcam. Kendi çapımda ufak girişimlerde bulunuyorum. Eve çıkmayı da planladığımı söylemiştim. Burs çıkmadan bir yere hareket edemem elbette. Onun çıkmasına biraz daha zaman var gibi. Ocakta diyorlar ama bakalım. Toplu ödeme de olacakmış o zaman rahat hareket edebilirim. Biraz kendimi dinlemem lazım. Kafam baya meşgul bugünlerde.
Spora başlayarak vücudumun ve beynimin huzur bulmasını planlıyorum. Zaman burada ilaç olarak dönüyor bana ama daha farklı olarak yapılacak bir şey yok. Yeni kitap siparişimde Tolkien kitapları olacak. Daha doğrusu okuduğum ama kütüphanemde eksik olan kitaplara yöneleceğim. Bu sayede yolumu açabilirim. Daha düzenli çalışma ortamı da sağlayabilirim.
Ankara'dan aldığım kalemleri ve post-itleri daha kullanıma açmadım. Özel bir zaman dilimi bekliyorum. O zaman dilimi geldiğinde rahatça hareket edebileceğim. Bu da açıkcası istediğim şeylerden bazılarını kapsıyor. Dolma kalemlere karşı merak oluştu. Kendime bir tane dolma kalem ve mürekkep almak istiyorum. Bakalım onunla bir şeyler yazması nasıl olacak. Yazı çizi işleri başladığında kendimi ciddi anlamda mutlu hissediyorum. Bunun sebebini tam olarak bilmiyorum ama üretmenin verdiği keyif olabilir.
Bugünlerde Vivaldi'ye takmış durumdayım. 4 Seasons'ı sürekli döndürüp duruyorum. Beni cidden kendine çekiyor. Klasik müziği çok dinleyen birisi değilim ama bugünlerde nedense çok iyi gelmeye başladı. Kendimi rahatlamış hissettiriyor. Bu açıdan gayet lezzetli.
Hayata dair şunu anlıyorum; yapılacak çok şey var ve zaman da var, sadece gerekli çalışmayı yapmak kalıyor. Diğer türlü bir yere varacağını sanmıyorum. Ufc maçlarından 150'yi izledim ama çok keyif alamadım. Ben de spor işlerine gireceğimden dolayı Ufc All Access'i izliyorum. Sevdiğim dövüşçülerin hayatlarından kesitler görmek insanı mutlu ediyor. Bu açıdan gerçekten şanslıyız.
Yaşadığımız zaman diliminden dolayı Rabbe şükrediyorum. Her şey o kadar muntazam ki. İstediğimi kitabı alıyoruz. Sıcak ve içinde su olan evlerdeyiz. İsteklerimizin bir çoğunu karşılayabiliyoruz. İnsanlığın buraya doğru evrilmesi cidden şahane. Beni inanılmaz mutlu kılıyor bu detaylar. Söylenecek ya da üzerine yazılacak çok şey var belki ama sadece şükrediyorum. Bunu görmek ve bu zaman diliminde yaşamak cidden harika. Kendi adıma çok keyif alıyorum.
Meseleye buradan yaklaşmak cidden güzel. Özellikle baskı teknolojisinin gelişmesi bize kitapların yollarını açtı. Artık bilgisayarların da gelişmesi ile bir sürü seçenek önümüzde duruyor. Bunları görebilmek cidden harika. Elimizdeki imkanların farkına varmak ve onlar için çabalamak cidden güzel. Bakış açılarımızın değişmesi ile yeni yeni algılar oluşuyor ve bizi umutlu kılıyor.
Bugünlerde bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Hz.Ömer dizisini izlemeye başladım. Senaryo ve yönetmen çok başarılı. Dine uygun bir şekilde çekmişler. Aralardaki diyaloglar ise beni benden alıyor. Cidden şahane. Bugünlerde 6 gibi erken kalkıyorum. Sabahtan akşama kadar o kadar fazla zaman kalıyor ki, bir şeyler yapmak için beklemeye de gerek kalmıyor. Rutin olarak kalktığımda dizinin bir bölümünü izliyorum. Okumam gereken şeyler birikti. Yavaş yavaş onları da eritmem lazım ama yaz tatilinin ortasında olunca, işler biraz daha gevşek ilerliyor.
Sabah 6 da kalkınca o kadar fazla zaman kalıyor ki, insan ilgilenmediği birçok şeyle bile ilgilenebiliyor. Kıymetini bilmek ve yola devam etmek gerekiyor. Her şey de bir bereket var. Bereketi zamana yayılmış olarak da görebiliriz. Biraz daha fazla çalışma ve çaba her sorunu halledecektir.
Bazı işleri yapabilmek için odaklanmak lazım. Kararlı olup sonra biraz daha düze çıkmak lazım. Benim de kafamı meşgul eden şeyler bundan daha farklı değil açıkcası. Bir plan içinde ilerlemeli ve sonuca öyle yaklaşmalıyım. Geleceğe dair planlarım beni sevindiriyor. Elimdeki imkanları adam gibi kullanabilirsem, o zaman sanırım farklı bir sistematik içinde düşünebilirim.
Bu ay nasip olursa spora başlayacağım. Ön hazırlıklarını yavaş yavaş yapıyorum. Bir çanta aldım. Mp3 playerıma boynuma asmak için aparat aldım. Spor yaparken dinleyebileceğim şeyleri listeledim. Onlara özel klasörler yaptım. Bir düzen yakalıyorum kısaca. Bisiklet buldum 150 ytl'ye sıfır. Alacağım yer de güvenilir bir yer olduğundan sıkıntı çıkmaz sanırım. Biraz daha beklemem lazım. Biraz daha bekleyip, adam gibi bisikletimi de alıp, yoluma bakmam gerekiyor.
Yeni kitap siparişini biraz bekletiyorum. Duvarıma asmak için bir kaç poster daha çıkarıcam. Kendi çapımda ufak girişimlerde bulunuyorum. Eve çıkmayı da planladığımı söylemiştim. Burs çıkmadan bir yere hareket edemem elbette. Onun çıkmasına biraz daha zaman var gibi. Ocakta diyorlar ama bakalım. Toplu ödeme de olacakmış o zaman rahat hareket edebilirim. Biraz kendimi dinlemem lazım. Kafam baya meşgul bugünlerde.
Spora başlayarak vücudumun ve beynimin huzur bulmasını planlıyorum. Zaman burada ilaç olarak dönüyor bana ama daha farklı olarak yapılacak bir şey yok. Yeni kitap siparişimde Tolkien kitapları olacak. Daha doğrusu okuduğum ama kütüphanemde eksik olan kitaplara yöneleceğim. Bu sayede yolumu açabilirim. Daha düzenli çalışma ortamı da sağlayabilirim.
Ankara'dan aldığım kalemleri ve post-itleri daha kullanıma açmadım. Özel bir zaman dilimi bekliyorum. O zaman dilimi geldiğinde rahatça hareket edebileceğim. Bu da açıkcası istediğim şeylerden bazılarını kapsıyor. Dolma kalemlere karşı merak oluştu. Kendime bir tane dolma kalem ve mürekkep almak istiyorum. Bakalım onunla bir şeyler yazması nasıl olacak. Yazı çizi işleri başladığında kendimi ciddi anlamda mutlu hissediyorum. Bunun sebebini tam olarak bilmiyorum ama üretmenin verdiği keyif olabilir.
Bugünlerde Vivaldi'ye takmış durumdayım. 4 Seasons'ı sürekli döndürüp duruyorum. Beni cidden kendine çekiyor. Klasik müziği çok dinleyen birisi değilim ama bugünlerde nedense çok iyi gelmeye başladı. Kendimi rahatlamış hissettiriyor. Bu açıdan gayet lezzetli.
Hayata dair şunu anlıyorum; yapılacak çok şey var ve zaman da var, sadece gerekli çalışmayı yapmak kalıyor. Diğer türlü bir yere varacağını sanmıyorum. Ufc maçlarından 150'yi izledim ama çok keyif alamadım. Ben de spor işlerine gireceğimden dolayı Ufc All Access'i izliyorum. Sevdiğim dövüşçülerin hayatlarından kesitler görmek insanı mutlu ediyor. Bu açıdan gerçekten şanslıyız.
Yaşadığımız zaman diliminden dolayı Rabbe şükrediyorum. Her şey o kadar muntazam ki. İstediğimi kitabı alıyoruz. Sıcak ve içinde su olan evlerdeyiz. İsteklerimizin bir çoğunu karşılayabiliyoruz. İnsanlığın buraya doğru evrilmesi cidden şahane. Beni inanılmaz mutlu kılıyor bu detaylar. Söylenecek ya da üzerine yazılacak çok şey var belki ama sadece şükrediyorum. Bunu görmek ve bu zaman diliminde yaşamak cidden harika. Kendi adıma çok keyif alıyorum.
Meseleye buradan yaklaşmak cidden güzel. Özellikle baskı teknolojisinin gelişmesi bize kitapların yollarını açtı. Artık bilgisayarların da gelişmesi ile bir sürü seçenek önümüzde duruyor. Bunları görebilmek cidden harika. Elimizdeki imkanların farkına varmak ve onlar için çabalamak cidden güzel. Bakış açılarımızın değişmesi ile yeni yeni algılar oluşuyor ve bizi umutlu kılıyor.
Bugünlerde bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Hz.Ömer dizisini izlemeye başladım. Senaryo ve yönetmen çok başarılı. Dine uygun bir şekilde çekmişler. Aralardaki diyaloglar ise beni benden alıyor. Cidden şahane. Bugünlerde 6 gibi erken kalkıyorum. Sabahtan akşama kadar o kadar fazla zaman kalıyor ki, bir şeyler yapmak için beklemeye de gerek kalmıyor. Rutin olarak kalktığımda dizinin bir bölümünü izliyorum. Okumam gereken şeyler birikti. Yavaş yavaş onları da eritmem lazım ama yaz tatilinin ortasında olunca, işler biraz daha gevşek ilerliyor.
Sabah 6 da kalkınca o kadar fazla zaman kalıyor ki, insan ilgilenmediği birçok şeyle bile ilgilenebiliyor. Kıymetini bilmek ve yola devam etmek gerekiyor. Her şey de bir bereket var. Bereketi zamana yayılmış olarak da görebiliriz. Biraz daha fazla çalışma ve çaba her sorunu halledecektir.
13 Ağustos 2012 Pazartesi
Az ve Sade
Klasik müziğin insanı etkileyen bir tarafı var. Eserler o kadar başarılı bestelenmiş ki, kulak vermemek elde değil. Şu an için Vivaldi dinliyorum. O kadar içine işliyor ki insanın, sakin kalabiliyor. Bunu görebilmek ise şahane cidden. Eldeki imkanları tam olarak kullanmak için ideal. Düşünceler akış halinde ve savrulmakta. Savruldukça ateş küllerinden doğmakta.
Zamanın belirli bir bölgesine sıkışıp kalmamak için alternatif yerlere bakabilmeliyiz. Bunun ortaya çıkabilmesi için zeminin çok sağlam olması lazım. Düşünsel ögelerin yanında, işitsel ve görsel değerler bize sürekli bir şeyler katıyor. Bağımsızlığımız sanatın içine yer alıyor. Bundan 300 sene önce bir bestecinin yaptığı çalışma, hala günümüzde değerini koruyor. Müzik sanatların en keyiflilerinden birisi. Sürekli bir koşturmaca ve sürekli yeni şeyler ile kendisini tamamlıyor. Bu tamamlanmışlık hissi zaten insana yaşadığını hissettiriyor.
Dünyalar her zaman birbirinden farklı olmuştur. Dış dünyadaki etkileşimden de kendimizi yalıtmamalıyız. Bu yalıtımın bir anlamı olmayacaktır. Hayatı ıskalarız sadece o kadar. Başka bir şey yapmak da elimizden gelmez. O yüzden imkanları değerlendirmek ve onun ışığında mücadele etmek, insanı bir nebze huzurlu kılıyor.
Müzik hayatın tam ortasına oturuyor benim için. Gün içinde çok fazla çeşitlilik yaşıyorum. Sevdiğim belirli tarzların arasında dönse de olay, aslında derinde çok daha farklı. Tüketme kavramı müzikte de kendine yer buluyor. Belirli eserlere daha rahat ulaşabiliyoruz. Bu rahatlıkta bizi bazı şeylerden alıkoyuyor. Tamamen teknolojinin kollarına kendimizi bırakmadan önce, biraz daha düşünmeliyiz.
Bir hafta önce Bab'aziz isminde bir film izledim. İran'da geçen olay, bir yerde dervişlerin toplanma ritüelini anlatıyor. Dede ve torunu, sıradan birisi, bir prens, bir aşık ile birbirinden farklı birkaç hikayeyi birleştiriyor. Filmde şiirle alakalı bir sahne var. Orası beni benden aldı. İnsanların teknolojisi yok bir anlamda ya da yokmuş gibi davranıyorlar. Orada herkes bir şiir okuyor ya da şarkı söylüyor. Bu kısım benim için görsel bir şölen oldu.
Hayatta bundan çok farklı değil aslında. Birbirinden bağımsız yollar var. Bu yollar insanı bir yere çıkartıyor ama esas olan şey mücadele edebilmek. Eğer hayallerimiz için mücadele edebiliyorsak, o zaman kendimize ait bir yol da çizebiliriz.
Zamanın belirli bir bölgesine sıkışıp kalmamak için alternatif yerlere bakabilmeliyiz. Bunun ortaya çıkabilmesi için zeminin çok sağlam olması lazım. Düşünsel ögelerin yanında, işitsel ve görsel değerler bize sürekli bir şeyler katıyor. Bağımsızlığımız sanatın içine yer alıyor. Bundan 300 sene önce bir bestecinin yaptığı çalışma, hala günümüzde değerini koruyor. Müzik sanatların en keyiflilerinden birisi. Sürekli bir koşturmaca ve sürekli yeni şeyler ile kendisini tamamlıyor. Bu tamamlanmışlık hissi zaten insana yaşadığını hissettiriyor.
Dünyalar her zaman birbirinden farklı olmuştur. Dış dünyadaki etkileşimden de kendimizi yalıtmamalıyız. Bu yalıtımın bir anlamı olmayacaktır. Hayatı ıskalarız sadece o kadar. Başka bir şey yapmak da elimizden gelmez. O yüzden imkanları değerlendirmek ve onun ışığında mücadele etmek, insanı bir nebze huzurlu kılıyor.
Müzik hayatın tam ortasına oturuyor benim için. Gün içinde çok fazla çeşitlilik yaşıyorum. Sevdiğim belirli tarzların arasında dönse de olay, aslında derinde çok daha farklı. Tüketme kavramı müzikte de kendine yer buluyor. Belirli eserlere daha rahat ulaşabiliyoruz. Bu rahatlıkta bizi bazı şeylerden alıkoyuyor. Tamamen teknolojinin kollarına kendimizi bırakmadan önce, biraz daha düşünmeliyiz.
Bir hafta önce Bab'aziz isminde bir film izledim. İran'da geçen olay, bir yerde dervişlerin toplanma ritüelini anlatıyor. Dede ve torunu, sıradan birisi, bir prens, bir aşık ile birbirinden farklı birkaç hikayeyi birleştiriyor. Filmde şiirle alakalı bir sahne var. Orası beni benden aldı. İnsanların teknolojisi yok bir anlamda ya da yokmuş gibi davranıyorlar. Orada herkes bir şiir okuyor ya da şarkı söylüyor. Bu kısım benim için görsel bir şölen oldu.
Hayatta bundan çok farklı değil aslında. Birbirinden bağımsız yollar var. Bu yollar insanı bir yere çıkartıyor ama esas olan şey mücadele edebilmek. Eğer hayallerimiz için mücadele edebiliyorsak, o zaman kendimize ait bir yol da çizebiliriz.
12 Ağustos 2012 Pazar
Ferahlık ve Akşam
Başlangıçların nerede olduğunu bilemiyorum. Yine ölü bir güne uyandım. Biraz neşeli, biraz kederli. İçimden atamadığım gerçeklikler var. Hayatın yansımalarını gördüğüm ama bir şekilde orada olamadığım. İnsanın kafasının karışık olması can sıkıcı. Her şey bir yere doğru evriliyor. Büyüdükçe hayat biraz daha anlamlı, uzak bir yerde ise tamamen anlamsız oluyor.
Kafa karışıklığı insanın tutamadığı bir gerçekliği içinde barındırıyor. Bu gerçeklikler ise zamanın ötesinde bir yerde yankı bulmayı bekliyor. Dün bisiklet almak için hocamla buluştum. Onun bir tanıdığının dükkanına uğradım. İkinci el bisikletlere baktım. Fiyatlar 125 ile 200 arasında. Sıfır bisikletlerden de gösterdi. 150 liralık bir bisiklet beğendim kendime. Önümüzdeki haftalarda bir aksilik çıkmazsa almayı planlıyorum.
Kafamda yenilikler var. Yeni düşünceler, yeni alışkanlıklar. İç anadolunun sıkıntısını üzerimden atmak istiyorum. Çalışmam lazım ama biraz daha zamanı var. Paramı kazanmam lazım. Programlardan bir şeyler çıkabilir. Biraz daha sabretmem lazım. Ders çalışma işlerinde ise çok fazla ilerleyemedim.
Biraz daha düzene ihtiyacım var. Ankara'da aldığım hediyeleri bile daha derleyip toparlamadım. Çalışma masamı hazırlayıp, kalemleri yerleştirmeli ve çalışmaya başlamalıyım. Böylece stabil hale gelebilirim. Yaptıklarım hep aynı döngülerde ama ben bu döngüleri seviyorum.
Şu anda Baroness dinliyorum. Yellow and green güzel bir albüm olmuş. Green kısmı bana daha çok hitap etti. Daha sakin ve kendi içinde bir düzeni var. Müzik yapılacak şeyler ve zaman aynı döngüde yer alıyor. Ölümü düşünmek gibi. Asla ölümsüz olmayacağız belki ama kafamız karışmadan da bir şeyler yapabilmeliyiz. Bu açıdan mevcut durumları adam gibi değerlendirmek gerçekten faydalı olabiliyor.
Zamanın düzelttiği kavramların içinde sanırım ruhumuzda var. İçerde olup bitenler hakkında çok fazla düşünmesekte, zamanı geldiğinde tamamen bu düşünceler ile dolmak cidden enteresan. Hayatıma keyfi sokmaya çalışıyorum. Keyif olmadan bir şey yapmak imkansız gibi. Şimdiye kadar bir çok şeyi keyif olmadan yaptım. Bu keyifsizlik hali beni sarmalasa da, şu günlerde yaptığım işlerden keyif alabiliyorum.
Önemli olan o bakış açısını kavrayabilmekte ama onu da yapmak kolay değil. Biraz zaman ve daha farklı lezzetler ile durum kavranabilir. Mesele bu noktada önemli. Geçenlerde kendime bir kupa aldım. Kahve içerken daha fazlasını istediğimi farkettim. Bende baya büyük bir kupa alarak sorunu çözdüm.
Hayatımızda bir sürü sorun var ama bunlar çözümleri de var. Önemli olan çözümleri nerede aradığımız ve karşımıza nelerin çıktığı. Her şeyin bir hikayesi var ve bu hikayeler insanın gelişimini hızlandırıyor. Bu noktadan bakabilenler için hayat biraz daha umutlu. Umudun olduğu yerde bereket vardır. Bereket de bakış açımıza göre şekilleniyor aslında.
Hayatımızın içinde olumsuz gibi gözüken bir sürü şey varken, olumlu tarafları göremiyorsak, sorun tamamen bizdedir. Sorunları dışarıda aramaya da gerek yok aslında. İçimizde akan nehre baktığımızda bunu daha net görebiliyoruz. O mükemmellik ve detaylar... İnsanın nefesini kesiyor cidden.
Eskiden vücudumuzla alakalı bir çizgi film vardı. Beyin, alyuvar, akyuvarlar, oksijen gibi maddeler içeride taşınırdı ve vücutla alakalı güzel şeyleri verirdi. Onun gibi çizgi diziler artık kalmadı. Ben de torrenntten buldum. Orjinali fransızcaymış. Fransızca olana alt yazı da bulamadım gibi ama elimde olması gerçekten güzel oldu. Eskiye ait bir şeylerin olması beni memnun ediyor. Bu kavramlar önemli. Eski ile bağlarımızı kesmememiz lazım. Bağlar koptuğu zaman kendimizi bambaşka bir yerde bulabiliriz. Bambaşka olan bir dünyada ise yeniden varolmak azap verici olabilir.
TMNT'ın yeni sezonlarını içeren bir çizgi film daha buldum. Daha izlemeye başlamadım ama TMNT'ı yeniden görmek cidden şahane. Adamlar boyutlar arası geçişler ve uzaylılar anlamında çocukkenb çok şey kattılar. Yeni versiyonlarını görmek ise insanı mutlu kılıyor.
Zaman her şeye ilaç ama en önemlisi adam gibi çalışabilmekte. Elimizdeki imkanları kullanabilirsek, hayat o zaman daha güzel. Daha anlamlı ve daha yerinde. Kafamızın karışıklığının gitmesi için bunlar yerinde değerlendirilmeli. Mücadele öyle ya da böyle devam ediyor. Bizim neresinde olduğumuz önemli.
Kafa karışıklığı insanın tutamadığı bir gerçekliği içinde barındırıyor. Bu gerçeklikler ise zamanın ötesinde bir yerde yankı bulmayı bekliyor. Dün bisiklet almak için hocamla buluştum. Onun bir tanıdığının dükkanına uğradım. İkinci el bisikletlere baktım. Fiyatlar 125 ile 200 arasında. Sıfır bisikletlerden de gösterdi. 150 liralık bir bisiklet beğendim kendime. Önümüzdeki haftalarda bir aksilik çıkmazsa almayı planlıyorum.
Kafamda yenilikler var. Yeni düşünceler, yeni alışkanlıklar. İç anadolunun sıkıntısını üzerimden atmak istiyorum. Çalışmam lazım ama biraz daha zamanı var. Paramı kazanmam lazım. Programlardan bir şeyler çıkabilir. Biraz daha sabretmem lazım. Ders çalışma işlerinde ise çok fazla ilerleyemedim.
Biraz daha düzene ihtiyacım var. Ankara'da aldığım hediyeleri bile daha derleyip toparlamadım. Çalışma masamı hazırlayıp, kalemleri yerleştirmeli ve çalışmaya başlamalıyım. Böylece stabil hale gelebilirim. Yaptıklarım hep aynı döngülerde ama ben bu döngüleri seviyorum.
Şu anda Baroness dinliyorum. Yellow and green güzel bir albüm olmuş. Green kısmı bana daha çok hitap etti. Daha sakin ve kendi içinde bir düzeni var. Müzik yapılacak şeyler ve zaman aynı döngüde yer alıyor. Ölümü düşünmek gibi. Asla ölümsüz olmayacağız belki ama kafamız karışmadan da bir şeyler yapabilmeliyiz. Bu açıdan mevcut durumları adam gibi değerlendirmek gerçekten faydalı olabiliyor.
Zamanın düzelttiği kavramların içinde sanırım ruhumuzda var. İçerde olup bitenler hakkında çok fazla düşünmesekte, zamanı geldiğinde tamamen bu düşünceler ile dolmak cidden enteresan. Hayatıma keyfi sokmaya çalışıyorum. Keyif olmadan bir şey yapmak imkansız gibi. Şimdiye kadar bir çok şeyi keyif olmadan yaptım. Bu keyifsizlik hali beni sarmalasa da, şu günlerde yaptığım işlerden keyif alabiliyorum.
Önemli olan o bakış açısını kavrayabilmekte ama onu da yapmak kolay değil. Biraz zaman ve daha farklı lezzetler ile durum kavranabilir. Mesele bu noktada önemli. Geçenlerde kendime bir kupa aldım. Kahve içerken daha fazlasını istediğimi farkettim. Bende baya büyük bir kupa alarak sorunu çözdüm.
Hayatımızda bir sürü sorun var ama bunlar çözümleri de var. Önemli olan çözümleri nerede aradığımız ve karşımıza nelerin çıktığı. Her şeyin bir hikayesi var ve bu hikayeler insanın gelişimini hızlandırıyor. Bu noktadan bakabilenler için hayat biraz daha umutlu. Umudun olduğu yerde bereket vardır. Bereket de bakış açımıza göre şekilleniyor aslında.
Hayatımızın içinde olumsuz gibi gözüken bir sürü şey varken, olumlu tarafları göremiyorsak, sorun tamamen bizdedir. Sorunları dışarıda aramaya da gerek yok aslında. İçimizde akan nehre baktığımızda bunu daha net görebiliyoruz. O mükemmellik ve detaylar... İnsanın nefesini kesiyor cidden.
Eskiden vücudumuzla alakalı bir çizgi film vardı. Beyin, alyuvar, akyuvarlar, oksijen gibi maddeler içeride taşınırdı ve vücutla alakalı güzel şeyleri verirdi. Onun gibi çizgi diziler artık kalmadı. Ben de torrenntten buldum. Orjinali fransızcaymış. Fransızca olana alt yazı da bulamadım gibi ama elimde olması gerçekten güzel oldu. Eskiye ait bir şeylerin olması beni memnun ediyor. Bu kavramlar önemli. Eski ile bağlarımızı kesmememiz lazım. Bağlar koptuğu zaman kendimizi bambaşka bir yerde bulabiliriz. Bambaşka olan bir dünyada ise yeniden varolmak azap verici olabilir.
TMNT'ın yeni sezonlarını içeren bir çizgi film daha buldum. Daha izlemeye başlamadım ama TMNT'ı yeniden görmek cidden şahane. Adamlar boyutlar arası geçişler ve uzaylılar anlamında çocukkenb çok şey kattılar. Yeni versiyonlarını görmek ise insanı mutlu kılıyor.
Zaman her şeye ilaç ama en önemlisi adam gibi çalışabilmekte. Elimizdeki imkanları kullanabilirsek, hayat o zaman daha güzel. Daha anlamlı ve daha yerinde. Kafamızın karışıklığının gitmesi için bunlar yerinde değerlendirilmeli. Mücadele öyle ya da böyle devam ediyor. Bizim neresinde olduğumuz önemli.
9 Ağustos 2012 Perşembe
Ankara Yolculuğu
Kafamda rahatlamaya dair düşüncler vardı. Bu düşünceleri gerçekleştirebilmem için bir seyahat gerekiyordu. Bende bu seyahat durumunu Ankara'dan yana kullandım. 2 günlük bir geziydi ve bana baya iyi geldi. Salı günü sabah 8.30'da bindim trene. 10.30 gibi Ankara'ya vardım. Bir arkadaşım beni karşıladı. Öncelikle bir yemek yedik ve bir plan yaptık. Küpe, bileklik, t-shirt almak için pasaj pasaj gezmeye başladık. Gezdik ama orjinal bir şeyler bulamadık. Ahşap küpe almak istiyordum ama bunu bir şekilde gerçekleştiremedim. Arkadaşım üzüldü ve bana küçük bir hediye almak istedi.
Kitap ayraçlarından Ankara'yı gösteren bir tane ayraç hediye etti. Ben kırtasiye ürünlerini çok sevdiğim için baya mutlu oldum. Daha sonra bir cafede oturduk ve nargile içtik. Nargile kafamı baya ağrıttı. Güzel bir sohbet oldu açıkcası. Daha sonra kırtasiyeden bana bir kaç kalem ve post-it hediye etti. Bu ufak hediyeler beni baya mutlu etti. Daha sonra otaokuldan bir arkadaşım beni aldı. Yemek yedik ve bana bir kaç seçenek sundu. Göl başında karar kıldık ve oraya gittik. Hava biraz soğuktu ama nargile, çay ve sohbet o soğukluğu aldım. Arkadaşım kendi şirketini kurmuştu ve onun ofisine gittik.
Ofisi Mustafa Kemal'deydi. 3 katlı bir villayı kendine ofis yapmış. Ev sahibi de uzun süre kalması için ona kolaylık göstermiş. Ofiste baya muhabbet ettik. 3D tasarımlara ve olayın işleyişini göz attık. Sonrasında uyku zamanı gelmişti. Ben aşağıda kanepede yatmak istedim ama arkadaşım, "Eğer burada yatarsan, ben de uyumam." dedi. Bunun üzerine üst kata koyduğu yatağa doğru ilerledim. İnternete bakacaktım ama bakmadan uyuya kalmışım.
Sabah biraz sohbet ettik. Kahve içtikten sonra beni Kızılaya gidecek otobüslerin olduğu yere bıraktı. Başka bir arkadaşla buluştuk. Bir yemek yedik. Külbastılı tavuk yedim. Baya güzeldi. Daha sonra Leman kültüre gittik. Orada oturduk bir şeyler içtik. Oradan çıkıp başka bir arkadaşla buluştum. Bu sırada yeni aldığım, fazla pahalı olmayan saatim durdu. İçine su kaçmış. Pil değiştirmek istedim ama kuruması gerekiyormuş. Bundan sonra bir başka arkadaş ile buluştuk. Biraz dolaştıktan sonra bir yerde oturduk.
Baya sohbet ettik. Bu sohbetlerden sonra saolsun arkadaşım bana kırtasiye ürünlerinden ve İstanbulda aldığı küpelerden oluşan hediyelerini verdi. Bu durum beni inanılmaz mutlu etti. Gittiğimiz mekan güzeldi. Hoş müzikler çalıyordu. Baya sohbet ettik. Çok fazla keyif aldım. Ayrıldık ve Sincana doğru yola çıktım. Trafik vardı ve güç bela yetişebildim. Tren gişesinde sıra vardı. Sistemler çökmüştü. Bunun üzerine biraz canım sıkıldı. Bekledim ve biletimi alabildim. Hızlı trene binip eve geri döndüm.
Gece biraz içim sıkıldı ama erkenden uyuyayım dedim. Şimdi yeni bir güne başladık. Ankara seyahati bana inanılmaz iyi geldi. Kafam baya dağıldı. Arkadaşlar saolsunlar. Beni gezdirip, yeterince ilgilendiler. Bu durumlar beni acayip mutlu etti. Hediyeler de fazlasıyla mutlu etti. En güzel tarafı sohbetlerdi. 2 gün dolu dolu geçti. Kafam bir nebze rahatladı. İşlerime daha fazla odaklanabilirim artık. Yazın keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Çalışmalarımı hızlandırıp, daha güzel bir yere taşımak gibi planlarım var.
Bunlar olduğu sürece kafam baya rahat edecek. Bu yüzden arada yapılan seyahatler baya iyi geldi bana. Ankaradan kendime çok bir şey alamadım. Sayılı olan yüzüklerden siyah olanından bir tane satın aldım. Onun olması güzeldi. Kafam baya rahatladı. Bu bağlamda güzeldi. Seyahatler insana huzur veriyor. Bu açıdan gayet keyifli oldu. Kendimi huzurlu hissettim. Bu bağlamda baya rahatlatıcı oldu. Yeni seyaht planları yapmaya başlıyorum yavaştan. Bu durum kalbimi ve kafamı baya rahatlattı. Bu yüzden bu 2 gün çok iyi geçti.
Beni Ankara'da yalnız bırakmayave ve beni mutlu eden arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Yolunuz buralarda düşerse, aynı özveriyi benim de göstereceğimi biliyorsunuz. 2 günlük bir seyahat ve yorgunluk ama bunlara değdi.Keyfim yerine geldi ve ona göre hareket ediyorum. Bu da çalışmalarımı daha güzel bir yere taşıyacak. Bugün de güzel bir gün. Seyahat sonrası insan baya rahatlıyor.
Kitap ayraçlarından Ankara'yı gösteren bir tane ayraç hediye etti. Ben kırtasiye ürünlerini çok sevdiğim için baya mutlu oldum. Daha sonra bir cafede oturduk ve nargile içtik. Nargile kafamı baya ağrıttı. Güzel bir sohbet oldu açıkcası. Daha sonra kırtasiyeden bana bir kaç kalem ve post-it hediye etti. Bu ufak hediyeler beni baya mutlu etti. Daha sonra otaokuldan bir arkadaşım beni aldı. Yemek yedik ve bana bir kaç seçenek sundu. Göl başında karar kıldık ve oraya gittik. Hava biraz soğuktu ama nargile, çay ve sohbet o soğukluğu aldım. Arkadaşım kendi şirketini kurmuştu ve onun ofisine gittik.
Ofisi Mustafa Kemal'deydi. 3 katlı bir villayı kendine ofis yapmış. Ev sahibi de uzun süre kalması için ona kolaylık göstermiş. Ofiste baya muhabbet ettik. 3D tasarımlara ve olayın işleyişini göz attık. Sonrasında uyku zamanı gelmişti. Ben aşağıda kanepede yatmak istedim ama arkadaşım, "Eğer burada yatarsan, ben de uyumam." dedi. Bunun üzerine üst kata koyduğu yatağa doğru ilerledim. İnternete bakacaktım ama bakmadan uyuya kalmışım.
Sabah biraz sohbet ettik. Kahve içtikten sonra beni Kızılaya gidecek otobüslerin olduğu yere bıraktı. Başka bir arkadaşla buluştuk. Bir yemek yedik. Külbastılı tavuk yedim. Baya güzeldi. Daha sonra Leman kültüre gittik. Orada oturduk bir şeyler içtik. Oradan çıkıp başka bir arkadaşla buluştum. Bu sırada yeni aldığım, fazla pahalı olmayan saatim durdu. İçine su kaçmış. Pil değiştirmek istedim ama kuruması gerekiyormuş. Bundan sonra bir başka arkadaş ile buluştuk. Biraz dolaştıktan sonra bir yerde oturduk.
Baya sohbet ettik. Bu sohbetlerden sonra saolsun arkadaşım bana kırtasiye ürünlerinden ve İstanbulda aldığı küpelerden oluşan hediyelerini verdi. Bu durum beni inanılmaz mutlu etti. Gittiğimiz mekan güzeldi. Hoş müzikler çalıyordu. Baya sohbet ettik. Çok fazla keyif aldım. Ayrıldık ve Sincana doğru yola çıktım. Trafik vardı ve güç bela yetişebildim. Tren gişesinde sıra vardı. Sistemler çökmüştü. Bunun üzerine biraz canım sıkıldı. Bekledim ve biletimi alabildim. Hızlı trene binip eve geri döndüm.
Gece biraz içim sıkıldı ama erkenden uyuyayım dedim. Şimdi yeni bir güne başladık. Ankara seyahati bana inanılmaz iyi geldi. Kafam baya dağıldı. Arkadaşlar saolsunlar. Beni gezdirip, yeterince ilgilendiler. Bu durumlar beni acayip mutlu etti. Hediyeler de fazlasıyla mutlu etti. En güzel tarafı sohbetlerdi. 2 gün dolu dolu geçti. Kafam bir nebze rahatladı. İşlerime daha fazla odaklanabilirim artık. Yazın keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Çalışmalarımı hızlandırıp, daha güzel bir yere taşımak gibi planlarım var.
Bunlar olduğu sürece kafam baya rahat edecek. Bu yüzden arada yapılan seyahatler baya iyi geldi bana. Ankaradan kendime çok bir şey alamadım. Sayılı olan yüzüklerden siyah olanından bir tane satın aldım. Onun olması güzeldi. Kafam baya rahatladı. Bu bağlamda güzeldi. Seyahatler insana huzur veriyor. Bu açıdan gayet keyifli oldu. Kendimi huzurlu hissettim. Bu bağlamda baya rahatlatıcı oldu. Yeni seyaht planları yapmaya başlıyorum yavaştan. Bu durum kalbimi ve kafamı baya rahatlattı. Bu yüzden bu 2 gün çok iyi geçti.
Beni Ankara'da yalnız bırakmayave ve beni mutlu eden arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Yolunuz buralarda düşerse, aynı özveriyi benim de göstereceğimi biliyorsunuz. 2 günlük bir seyahat ve yorgunluk ama bunlara değdi.Keyfim yerine geldi ve ona göre hareket ediyorum. Bu da çalışmalarımı daha güzel bir yere taşıyacak. Bugün de güzel bir gün. Seyahat sonrası insan baya rahatlıyor.
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Tatil Hazırlığı
Dünyada bir sürü seçenek var. Bu seçenekler azalmış gibi gözüküyor. Bazı zamanlarda daha çok hissedilen bir gerçeklik haline geliyor. Yarın Ankara'ya gideceğim bir aksilik olmazsa. Biletimi aldım. Sabah erken saatte yola çıkacağım. Bu yolculığun ne getireceğini bilmiyorum ama kafamda olumlu düşünceler var. Hareket planımı hazırladım. Ufak tefek şeyler aldım. Bir tane not defterini de olaya dahil ettim. Uzun zamandır içim sıkılıyordu. Bu bir seçenek olacak. Tatil yapmayan birine tatil oluyor bu yolculuklar. Bir gün önce de kendime çanta aldım. Sade ve kullanışlı. Fiyatı da hesaplı. Hemen edindim bir tane.
Uzun zamandır yolculuklardan keyif almıyordum ve bir yere gitmek istemiyordum. Hayatımda bir çok şeyi değiştirdiğim gibi, bunu da değiştirebilirim. Yolda okumaları azaldı. Bu mini tatilden sonra biraz daha odaklanmış olarak geri döneceğim. Mastodon bugün haz verdi. Dolmuş yolculuğu gibi kısa yolculukları bile keyifli hale getirebiliyor.
Çantamın içine ığacak kadar malzeme hazırladım. Ankara seyahati verimli geçer umarım. Sıkılganlığım orada da sürmez umarım. Bir kaç arkadaştan mekanlara dair güzel tiyolar aldım. Bu tiyoları gider gitmez uygulamayı düşünüyorum. Bi kaç sevdiğim grubun malzemeleri, yüzük ve bileklik gibi normalde satın almayacağım şeyleri satın almayı planlıyorum. Çünkü değişimi içerde yaşayıp, dışarıda da devam ettirebilmek lazım. Bu anlar değerli. Yapabileceklerimi yapıp yoluma devam etmem gerekiyor.
İnsanlardan umudu kesmedim ama alakasız durumlar içinde bulabiliyor insan kendini. Bir kaç gün önceki kavga ve konuşma modunda bunlar içerik olarak geliyor. Şimdi başkasının aptallığı üzerine bir şeyler yazmayacağım ama cidden alakasız. Bu kadar düşüncesiz olunamaz ama iç anadolu bölgesi böyle. Deniz medeniyet getiriyor ve düşünsel rahatlığı kamçılıyor. İç anadolu bölgesinde isa bağlı kalınan adetler, ritüeller ve kavga girişimleri yer alıyor.
Olayın saçma tarafına dikkat çekmek istedim. Yolda yürüyen birine neden musallat olursunuz. Dengesizler. Ne desem boş. Müzikle alakalı kafamda güzel projeler var. Gitarımı biraz daha ilerletmem lazım. Sludge ve post- metal işleri son 5 yıldır üzerinde durduğum bir konu. Sanatsal işler ve entelektüel kibir. En fazla öne çıkanı sanırım Isis. Bu adamlar ne yaptıklarını biliyor ve arkasını da rahat rahat dolduruyorlar. Çok enteresan aslında.
Hayatın içinde yapılacak çok fazla şey var ve yeterli zaman yok. O zamanı fedakarlıklar ile kapataibliriz. Bu açıdan önemli. Sistemli olmak lazım ve haz almak lazım ki; şükredebilelim. Şükür haz ile başlıyor. Dünyevi yaşantıyı da tamamen terketmemek lazım. Yapan yapıyor ama gerçeklik ve huzurdan uzak kalıyor böylece.
Bisikletimi hurdacıya verdiklerini öğrendiğimden beri bisiklet arayışına girdim. Bisiklet fiyatları ciddi artmış. Bu artış ile hesaplı şeyler ancak 2. ellerde mevcut. Gideceğim ve ulaşacağım yer belli. Ramazan sonunda spora başlayacağım. O konuda da keskin çizgilerim oldu. Onları net olarak ortaya çıkarmam gerekiyor. Savaş sanatları bir anlamda farklı seçenekler ve birikim sunuyor. Bunu doğru anlayanlar için iyi bir beden ve sakin bir beyin olacaktır.
E-book okuma işini e-bay'den kindle alarak çözme girişimim olacak. Zira okunması gereken şeyler birikti. Onları biraz biraz eritmem lazım. Her şeye de gücüm yetmediği için kindle benim işimi çözecektir. Adam gibi çaılşmak istiyorum. Zamanı yaklaşıyor. Bu açıda önemli aslında. Bakalım süreç ne göstercek. Nerden nereye taşıyacak beni. Olumlu anlamda yeni şeyler öğrenmek istiyorum. Seçtiğim kitaplar artık daha farklılar oluyor. Her yazarda aynı kaliteyi bulmak mümkün değil ama bu işi adam gibi yapan adamlar var. Bakalım aksilik çıkmazsa yarına yolculuk gözüküyor. Bekleyip göreceğiz. Mutluluk küçük şeylerde. Onu elde edebilmek için duyularımızı açık tutmamız gerekir.
Uzun zamandır yolculuklardan keyif almıyordum ve bir yere gitmek istemiyordum. Hayatımda bir çok şeyi değiştirdiğim gibi, bunu da değiştirebilirim. Yolda okumaları azaldı. Bu mini tatilden sonra biraz daha odaklanmış olarak geri döneceğim. Mastodon bugün haz verdi. Dolmuş yolculuğu gibi kısa yolculukları bile keyifli hale getirebiliyor.
Çantamın içine ığacak kadar malzeme hazırladım. Ankara seyahati verimli geçer umarım. Sıkılganlığım orada da sürmez umarım. Bir kaç arkadaştan mekanlara dair güzel tiyolar aldım. Bu tiyoları gider gitmez uygulamayı düşünüyorum. Bi kaç sevdiğim grubun malzemeleri, yüzük ve bileklik gibi normalde satın almayacağım şeyleri satın almayı planlıyorum. Çünkü değişimi içerde yaşayıp, dışarıda da devam ettirebilmek lazım. Bu anlar değerli. Yapabileceklerimi yapıp yoluma devam etmem gerekiyor.
İnsanlardan umudu kesmedim ama alakasız durumlar içinde bulabiliyor insan kendini. Bir kaç gün önceki kavga ve konuşma modunda bunlar içerik olarak geliyor. Şimdi başkasının aptallığı üzerine bir şeyler yazmayacağım ama cidden alakasız. Bu kadar düşüncesiz olunamaz ama iç anadolu bölgesi böyle. Deniz medeniyet getiriyor ve düşünsel rahatlığı kamçılıyor. İç anadolu bölgesinde isa bağlı kalınan adetler, ritüeller ve kavga girişimleri yer alıyor.
Olayın saçma tarafına dikkat çekmek istedim. Yolda yürüyen birine neden musallat olursunuz. Dengesizler. Ne desem boş. Müzikle alakalı kafamda güzel projeler var. Gitarımı biraz daha ilerletmem lazım. Sludge ve post- metal işleri son 5 yıldır üzerinde durduğum bir konu. Sanatsal işler ve entelektüel kibir. En fazla öne çıkanı sanırım Isis. Bu adamlar ne yaptıklarını biliyor ve arkasını da rahat rahat dolduruyorlar. Çok enteresan aslında.
Hayatın içinde yapılacak çok fazla şey var ve yeterli zaman yok. O zamanı fedakarlıklar ile kapataibliriz. Bu açıdan önemli. Sistemli olmak lazım ve haz almak lazım ki; şükredebilelim. Şükür haz ile başlıyor. Dünyevi yaşantıyı da tamamen terketmemek lazım. Yapan yapıyor ama gerçeklik ve huzurdan uzak kalıyor böylece.
Bisikletimi hurdacıya verdiklerini öğrendiğimden beri bisiklet arayışına girdim. Bisiklet fiyatları ciddi artmış. Bu artış ile hesaplı şeyler ancak 2. ellerde mevcut. Gideceğim ve ulaşacağım yer belli. Ramazan sonunda spora başlayacağım. O konuda da keskin çizgilerim oldu. Onları net olarak ortaya çıkarmam gerekiyor. Savaş sanatları bir anlamda farklı seçenekler ve birikim sunuyor. Bunu doğru anlayanlar için iyi bir beden ve sakin bir beyin olacaktır.
E-book okuma işini e-bay'den kindle alarak çözme girişimim olacak. Zira okunması gereken şeyler birikti. Onları biraz biraz eritmem lazım. Her şeye de gücüm yetmediği için kindle benim işimi çözecektir. Adam gibi çaılşmak istiyorum. Zamanı yaklaşıyor. Bu açıda önemli aslında. Bakalım süreç ne göstercek. Nerden nereye taşıyacak beni. Olumlu anlamda yeni şeyler öğrenmek istiyorum. Seçtiğim kitaplar artık daha farklılar oluyor. Her yazarda aynı kaliteyi bulmak mümkün değil ama bu işi adam gibi yapan adamlar var. Bakalım aksilik çıkmazsa yarına yolculuk gözüküyor. Bekleyip göreceğiz. Mutluluk küçük şeylerde. Onu elde edebilmek için duyularımızı açık tutmamız gerekir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)



















