22 Kasım 2012 Perşembe

Face The Pain

Time to end this suffering
I need a minute to my-self
So I can drift away
You will never get to me, what can be done I'll do myself
So I can slip away
Watch you rise, and watch you fall
Watch you losing control
Now I see the way
Watch you rise, and watch you fall
Now I'm about to break
Watch you rise, and watch you fall
Watch you loosing control(Crawl inside my head)
Watch you rise, and watch you fall
Now I'm about to break
Face the pain, no escape can you step to this
Face the pain, Face the pain, It's ripping me into pieces
Face the pain, no escape can you step to this
Face the pain, Face the pain, It's ripping me into pieces
Face this mirror in front of me, i see the image of myself







So I can drift away
My thought runs deep, I've trained to meet
Our soldiers are advancing south
So I can slip away
Watch you rise, and watch you fall
Watch you losing control
Now I see the way
Watch you rise, and watch you fall
Now I'm about to break
Watch you rise, and watch you fall
Watch you losing it all
Crawl inside my head
Watch you rise, and watch you fall
Now I'm about to break
Face the pain, no escape can you step to this
Face the pain, Face the pain, It's ripping me into pieces
Face the pain, no escape can you step to this
Face the pain, Face the pain, It's ripping me into pieces
watch you rise, and watch you fall
Watch you rise, and watch you fall
watch you losing control
Watch you losing control
Watch you rise, and watch you fall
Now I'm about to break
Break
Now I'm about to break
Face the pain, no escape can you step to this
Face the pain, Face the pain, It's ripping me into pieces
Face the pain, no escape can you step to this
Face the pain, Face the pain, It's ripping me into pieces
Pain
In to pieces
Pain
In to pieces

13 Kasım 2012 Salı

Tınısı Saf ve Yalın Olan Gerçekliğin İzleri

Tolkien The Silmarillion'u müzik ile başlatır. Giriş metini şöyledir; "Önce Eru vardı, Tek olan Arda'da Iluvatar diye isimlendirilen; ilk önce düşüncesinden doğurduğu Ainur'u. Kutsal olanları yarattı ve onlar hiçbir şey yokken onunlaydılar. Müziğin temalarını oluşturarak onlarla konuştu. Eru'nun huzurunda şarkı söylediler ve o mutlu oldu."




Müzik hayatımızda entresan bağlar kurar ve hayatımızda beklentilerimizi, mutlu olduğumuz zamanları, üzüntülerimizi derken bir sürü alana yayılır. Tolkien'nin yaratım sürecini müzikle başlatması çok ilginçtir. Hayatlarımıza baktığımızda, ciddi anlamda müzikle uğraşan insanların, müziği algılayışı ve hayatlarında koydukları yer çok enteresandır. Büyük değişimlerin eşiğinde o eski şarkılar dinlenir. Umudun yayılmaya başladığı zamanlar da burada başlar.

Müzik evrenseldir ama bunun yanında çok özneldir. İçimizde umut ışığı olacak kavramların arkasında da müziğin yattığını görebiliriz. Sanatın bir çok alanı vardı ama bana göre en saf hallerinden birisi müziktir. Binlerce yıldır medeniyetlerin arkasında bir tını vardır. Ülkeleri, insanları ve yeri geldiğinde dinleri bile tanımlarken müziğe başvurulur.

Kırılmış ve narin ruhlar için sanırım müzik çok daha önemlidir. Bilinmez bir şekilde onların yaralarını saran ve en zor durumlarda onlara destek olan gene bu yalın sanattır. Bunu kelimeler ile ifade etmek zor olsa da, Aralık ayı geldiğinde ne demek istediğimi anlayan bir sürü insan olacaktır.




Kendi yolculuğumda müziğin önemi çok büyüktü. Heavy metal müzik olarak hayatıma girdiğinde ve belirgin olarak doom/death metal, alt türü ile karşılaştığımda, hayatımda aradığım ve boşluğun dolduğunu gördüğüm yer oldu benim için. Tanışıklıktan sonra hayatım daha da anlamlı olmuştur. Beni yalnız bırakmayacak bir türdü ve içinde binlerce varyasyonu barındırıyordu.

Temel anlamda hayatımda death metal müzik olarak çalsa da, kış mevsimi başladığında 90'larda yapılan doom/death karışımı müzik beni daha çok kendine çekmektedir. Bu tür artık bir çokları tarafından icra edilmiyor. Eskiden bu türü icra edenler ya şu anda piyasada yoklar ya da bambaşka bir türe kaymış durumdalar.

Belki de güzel ve anlamlı kılan, eskiden yapılmış ve orada kaya gibi duran eserlerdir. Bir anda tüketilmediği için zamanla benim açımdan daha da anlamlı olmaktadır. Sevdiğim gruplardan bir kaç tanesini örnek olarak yazayım. Katatonia'nın ilk halleri. Ben bu adamların her halini sevsem de ilk halleri benim için çok daha anlamlı. Brave Murder Day ile albüm çıktıktan 4 sene sonra tanışabildim. Benim için kesinlikle mihenk taşıdır.




Opeth'i ise yağmurlu bir günde tanıdım. Morning Rise albümü ilk dinlediğim ve tamamen kapıldığım bir albüm oldu. Zamanla daha da anlamlı gelse de, o ilk dinleyişimde aldığım keyfi sanırım yazı ile ifade edemem. Eski gruplardan ve yaptıkları işlerin detayına girmeden bir kaç örnek daha vermem gerekirse; Anathema, Amorphis, Tiamat, Lacrimas Profundere gibi gruplar. Bu eksende çok fazla icra eden kalmadığı için eski albümler ile yetinmek de yetiyor aslında. O geçiş döneminde bu gruplar çok güzel eserler verdiler. Yenisini ya da aynısını yapmak zor. İcra anlamında mı? Elbette hayır. Ruhu kastediyorum.




Adamlar öyle minimal ve öyle sanatsal atmosferler kurdular ki, bunu şimdi yakalamak neredeyse imkansız gibi. Bu müziğin varyasyonları ve kendini her zamanda yenilemesi bende her zaman heyecan uyandırdı ve uyandıracak. Beni canlı tutan ve hayat ile bağ kurmamı sağlayan da aslında arka planda çalan müzikti. Hayatımda yaşadığım bir çok duygu için şu diyebileceğim şarkılar ve gruplar var. Ülkeler, zaman, yaş, inançlar bizi ayırmış gibi gözükse de müzik bizi birleştirdi.

Binlerce kilometre uzaktaki bir insanın yaptığı şey benim hissettiğimin birebir aynısı oluyorsa, orada bir kıvılcım ve anlam var. Tolkien yaratılış sürecini müzikle başlattı. Belki de yaratılış o müzik içindeki varyasyonlar için başlamıştır. Bizi insan yapan ve tınılarda bizi mükemmel kılan, bir kaç nota değil elbette. O notanın diziliminden ziyade, o notanın sahip olduğu ve sözlükte tam karşısına gelen anlam bizi yeniden tanımladı.




Bu zamanın en güzel taraflarından bir tanesi de müziğin gerçekten hayatın içinde olması. Herkesin farklı bir tadı ve farklı bir tınısı olacaktır. Bizi insan yapan şey bu ama temelindeki titreşim, bizim bu hayat içindeki varoluşumuzu yeniden anlamlandırıyor. Burada varolmak ve müziğin insanı sarması inanılmaz. Ruhun içindeki anlamları aramaya başlamadan önce, müziği belki de yeniden tanımlamak gerekecek.

Kırılmış, acı çeken, mutlu, huzurlu, arayışta, bekleyen ve tanımlayamadığımız bir çok ruh halinde olan insan var. Bu insanları birleştiren tek ve en büyük şey sanırım müzik. Ruhları o kadar derinden ve o kadar saf bir yerinden yakalıyor ki, bunun anlamlı olması temelinde neyin yattığını da ortaya çıkarıyor. Titreşimlerden daha öte bir şey var, o da saf olanın yeniden tanımlanması. Her şey insan eli ile olmalı, sebebi ise çok açık. Bizim içimizden olmayan bir kavram bizi nasıl sarabilir.

Müzik bir çok ruha ilham oldu ve hala da olmaya devam ediyor. Evlerinde yalnız olan, terkedilmiş olan, Mutlu olan bir sürü insanı tanımlayan tek kavramın ve ruhların en saf halinin bu hayatın içinde büyük bir anlamı var. Bu anlamları yeniden tanımlamak ve bu anlamların içindeki derinliği anlamak, bizi daha iyi, daha faydalı bir birey haline getirecek. Yolculuğumuz hala devam ediyor. En saf ve en yalın hali olan müzikte, bize bu yolculukta eşlik ediyor.

1 Kasım 2012 Perşembe

Hayata Değer Katmak

Bambaşka dünyaların kapılarını aralayabilmek. Hayatın içinde bazı özel insanlar için kesinlikle motto olacak söz. Yer-zaman ayırt etmeksizin onların üretimlerinin bir sonucu. Bu bize sınırları aşmak ve yaşamı yeniden tanımlamak anlamında umut veriyor. Hayatımızın sınırlarını yeniden gözden geçirmemiz için kesinlikle ilham kaynağı oluyor. Bu bir ressam olabilir, bu bir müzisyen olabilir, bu bir otorbüs şöförü olabilir. Hayatımızı kim olarak kazandığımızdan çok, kime dönüşerek kazandığımız çok önemli.

Her insanın yaşadığı gibi bir kaç gündür bir parça motivasyon düşmesi yaşıyorum. Bunu aşabilmek için kendime yeni motivasyonlar bulmam gerekiyordu. Bunların başında TUF Brazil geliyor. Bu evdeki dövüşçüler bana gerçekten ilham kaynağı oluyor. Benim düşünsel yaklaşımlarımı bu hafta içinde kesinlikle etkiledi. Forfavor!




Bu adamlar farklı olarak ne yaptılar? Aslında hiç bir şey. Sadece samimi oldular. Dünyanın diğer ucunda da bir hayatın ve zorlukların olduğunu ama mücadelenin her koşulda devam etmesi gerektiğini bana gösterdiler. Bu nasıl bir mücadeleydi? Bazıları için maddesel bir mücadele, bazıları için kendi sınırlarını aşmakla ilgili bir mücadeleydi. Bu mücadele dövüşçüler arasında yaşanırken, koçlar arasında da yaşanıyordu. Bunu en ucundan görmek bile inanılmazdı.

Adamların enteresan bir saygı algısı var. Her koşulda saygıyı elden bırakmıyorlar. Birbirlerine gerçekten dualarla ve güzel sözlerle motive ediyorlar. Bizim toplumumuza baktığımda bu motivasyonun uzaklarda olduğunu görüyorum. Bir parça samimiyet kırıntıları halen kalsa da, bazı konularda o kadar yozlaşılmış ki. Şunu da yakından farkediyorum, alım gücü bazı şeyleri kesinlikle yozlaştırıyor. Paylaşmanın hazzını kesinlikle ortadan kaldırıyor.

Twitter'a baktığımızda önemli olanın gerçekten para olduğunu ya da tamamen kadın-erkek ilişkileri olduğunu görüyorum. Hayatın merkezinde gerçekten bu mu var? Bundan fersah fersah uzakta hayatın kendisi aslında. İçinde olan şey bu bakış açısı ile tamamen yozlaşmışlık. Bunu gördükçe insan tiksiniyor. Elden gelen çok bir şey yok. Bizim insanımız içinde de paylaşan ve samimi olduğunu düşndüğüm bir bölüm var. Bu parçası umarım bizim iç dinamiğimiz olur ve toplumun yeniden şekillenmesi için hammadde olarak, özünü koruyarak devam eder.




Bu hayatın içinde bir değer üretmemiz gerekiyor. Değer ürettiğimiz sohbet olabilir, değer yazdığımız şiir olabilirü sportif bir aktivite olabilir, dinlediğimiz müzik olabilir. Aslında olabilirlikler çok fazla ama mutluluk algısına göre ne yapmamız gerektiğini bulmalı ve ona göre hareket edebilmeliyiz. Bu gerçekten en önemli olanı. Bunu anladıktan sonra o yolda ilerlemek hiç de zor olmayacaktır. Sadece oradan nasıl bakmamız gerektiğini bilelim.

İhtiyaçlarımızın aslında gerçekten çok olmadığını ve buna göre şekillenmesi gereken şeylerin belli olduğunu bilmek bizim için yeterlidir. Bu yeter koşullar ile emin olun çok şeyin üstesinden gelinebilir. Bunu gördükçe daha fazla motive olmak dışında bir şey kalmıyor. Bize dayatılan ihtiyaçların onda biri ile bu hayatı bambaşka bir hale çevirebiliriz. Mutluluk dediğimiz kavramı yeniden şekillendirebiliriz. Bu bizim hayatımıza belki küçük ama büyülü bir pencere açacaktır.