Hayatın her alanında satrançın izlerini takip edebiliyorsak, savaş sanatları içinde de bu izi sürebiliriz. Dünyada MMA diye bilinen karma savaş sanatları ve bunun en büyük turnuvası UFC' de işler tamamen satrancın mantığına uygun ilerlemektedir. Dünden beri TUF'ın yeni sezonuna bakıoyurum. Daha 6 bölüm yayınlandı ama maçlar çok keyifliydi. Özellikle koçlardan Shine Carwin benim dikkatimi üzerine çekti.
Yaşamında makine mühendisi olan bu adam, düzgün bir sporcu ve başarılı bir koç. Sporcuları için gerçekten özveri gösteriyor ve bir abi gibi davranıyor. Teknik anlamında ise üst düzey bir sporcu. UFC ortamına baktığım zaman sadece üst düzey atletlerin olduğunu görüyorum. Bu adamları sadece sporcu olarak tanımlamak çok yanlış olacaktır. Modern zamanın Gladyatörleri de desek yeri.
Hayatta bazı şeyler yer değiştirebilir ve farklı uygulama alanlarına sahip oluyorsa, bu spordaki taktiksel savaşı ve kalbi hayatın herhangi bir alanına koyun işleyecektir. Önemli olan elimizdeki veriyi nasıl işleyeceğimizi bilmek. TUF'a baktığım zaman Amerika'nın da durumu su yüzüne çıkıyor aslında. Bir sürü genç parasızlıktan dolayı üniversite okuyamıyor ve zorlu şartlarda çalışmak zorunda. Alım güçleri yüksek belki ama bu onlara yüksek yaşam standardı sunmuyor. Demem o ki; her yerde ve her zaman şükredebilecek sebepler ve sonuçlar var. Buradan mutluluk çıkıyor zaten. Eğer mutluluk arayışında olan birisi varsa, sadece etrafı izlesin.
TUF'ın 6 bölümünü izledikten sonra, TUF'ın Brazilya bölümüne geçtim. O da arşivimde yer alıyordu ama daha bakma fırsatı bulamamıştım. Oradaki adamların kalbi belki de Amerika'daki bir çok dövüşçüden büyük ama koşullar bu adamların ilerlemelerinin önünde koca bir engel. Bir tanesi motor tamircisi, bir tanesi işçi gibi. Profil bu yönde ilerliyor ama adamlar üst düzey atlet ve iyi dövüçcüler. Çok iyi seçme maçları oldu ve kalbini ortaya koyabildi adamlar.
Cengiz Han nam-ı değer Timuçin savaşçının kalbi ile ilgili şunları söylüyor; "Gerçek güç savaşçının kalbindedir. Bu gücü bulabilen dünya'ya hükmeder." MMA'de zamanımızda kendini ifade şekli oldu. Dövüçcüler kendilerini ve dünyaya bakış açılarını dövüşerek ifade ediyorlar. Amaç zarar vermek değil, amaç kendini test etmek ve daha yüksek bir yere doğru evrilmek.
Bir insan huzur arıyorsa, önce kendi içinden başlamalı. Kendi içinde bir parça huzur bulabilirse ve bunu yüceltebilirse, o zaman mutluluk kavramı değişecektir. Mutluluk çok kolay elde edilebilen ama zamanımızda , bir şekilde pazarlanan bir meta haline geldi. Gözlerimizi açarsak, durum beklediğimizden daha farklı olacaktır. Elimizdekileri, sahip olduğumuz değerleri ve gerçekten ihtiyacımız olan şeyleri belki de tekrar düşünmemiz gerekiyor. Dikkatli gözlerle bakarsak, ihtiyaçlarımızın aslında çok minimal olduğunu anlarız. O halde mutluluğa giden yol açıldı ve sadece oradan yürümek gerek.
Son olarak; "Bir kral savaş çıkarmak istemez ama savaşa her daim hazır olmalıdır."



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder