14 Haziran 2012 Perşembe

Karanlığa Göz Kırpan Gruplar

karanlık derken burada karanlığı içsel derinlik olarak kullandım. karanlığa göz kırpan gruplar , içsel yolculuğumuzda bazı olayların kötü yanlarını gösterebilmekte gayet başarılı olanlar. bunu özel bir çaba yapmadan, direk olarak yapmaktalar. karşımızda olan bu grupların, içsel yolculuğumuzda karşımıza çıkardıkları cidden başarılı. elimizdekinin kıymetini bilip, yola devam edebilmek anlamında, çok verimli şeyleri içlerinde barındırıyorlar. bunlardan bir kaç tanesini sizle kendimce paylaşmaya karar verdim. umarım sizin içinde bir parça faydalı olur.

Isis: bu grup sludge'ı progresif düzlemden ziyade, post-metal ve post-rock karması bir müzik içinde kullanıyorlar. şarkılarındaki derinlik entelektüel birikim ile artıyor. bu birikimi sözlerde ya da melodilerde birebir görebilmekteyiz. sadece biraz yanına yaklaşıp, kulak kabartmamız yeterli. bunu o gözle dinleyebilirsek, içsel yolculuklardaki, karamsar yanlarımızı daha net görebiliriz. sorguladığımız bir çok şeyi ,bu adamlar da sorguluyorlar. sorgulamalarını müziğin içine öyle bir yerleştirmişler ki, sadece uzaktan bakmak yerine tadmakta gerekmekte. bazılarının bildiği ama genelde hiç dinlemediği gruplar vardır. Isis de bunlardan biri olabilmekte. panopticon albümleri ile o hardcore vari kirlilik ortadan kayboldu ve prodüksiyonlar daha da netleşti. 2009 yılına gelene kadar, elimizde bu düzlemde 4 albüm var. bu 4 albüm gerçekten modern bir çizgide kendini gösteriyor.

verilen ya da istenen mesajı direk olarak iletiyor. bu iletişim içinde kendi yolculuğumuzda, bir çok şeyin çıkacağını düşünüyorum. sadece daha yakından bakmalı ve kendimizi verebilmeliyiz. beklentilerimiz de müzik içinde farklı yansımalar gösterir. bu yansımalar bazen direk, bazen ise parçalı olarak varolur. Isis içinde bu muğlak taraflar ortadan kayboluyor ve entelektüel sertlik ile müziğin ılık bir karışımını görüyoruz. bu adamlar 2009 da projelerini sonlandırırken şu cümleyi kurdular ; " Yapacağımızı yaptık, söyleyeceğimizi söyledik". daha neti olamazdı sanırım. bu gruba özellikle o içsel karanlıkta dikkat edilmeli.




Ulver: bu grup çok enteresan bir grup. çıktıkları yolculuğa black metal olarak başladılar. 95 yılında kimsenin yapmadığını yapıp Kveldsfanger isminde bir albüm çıkardılar ve yollarına devam ettiler. bir tane daha black metal albümü yapıp, metamorphosis isminde bir albümle kendi yollarının ismini koydular. geldikleri noktayı önceleri dark electronic/ ambient olarak isimlendirirken, şu anda çok başka bir yolda yürümekteler. yürüdükleri bu yollarda aynı karanlığı korudular ama ilerledikleri düzlem, başkalarının hayal edeceğinden ya da cesaret edeceğinden çok uzaktaydı. bunları görebilenler için bu yolculuk çok anlamlıydı. küçük mavi kuş'un şarkısını herkes dinleyemedi. dinleyenler ise üşüdüler ve ürperdiler. üşümelerinin arkasında ise sadece karanlık mı vardı? elbette hayır. üşüten şey melodilerden ziyade, hissedilendi.

hissedilenlere bu kadar önem veren bu grup. tarihleri boyunca hiç bir konsere çıkmadılar. geçen sene The Norwegian National Opera adlı bir konser verdiler, bir opera salonunda. bu adamlar bunu dvd haline getirip, fanlar ile paylaştılar. insan müziklerini dinlendiği zaman bunu sahnede çalamayacaklarını düşünür ama ulver bunu kusursuz şekilde yaptı. bu adamların prodüksiyon konusundaki yetenekleri öncelikle enstruman hakimiyetinden geliyordu. bunu bilenler albümlerinin ne kadar derinleştiğini daha net görebilirler. alt yapı olarak elektronik müzik içinde olsa da, dışardan bakıldığında bu karanlık sadece bunla sağlanamazdı. ulverin müziğini karanlık olarak adlandırmak adil olmaz. durağan bir karanlık var ortada. tam olarak huzur vermese de, insanı düşünmeye iten bir durum var ortada. yapılan işlerin kalitesine baktığımda ise cidden çok farklı bir mecrada olduğu gözüküyor. bunu anlayabilenler için ulver'in müziği her haliyle lezzetli. lezzeti alabilenler içinse, hayat daha karanlık mı? elbette hayır. daha fazla sakinliği içinde barındırıyor sadece.




Mogwai: bu adamlar iskoçyadan çıktılar. iskoçyanın bağrından çıkan insanların bu müzik yerine daha agresif bir şey yapmaları bekleniyor aslında. mogwai bunu vermedi. bunun yerine o kadar dingin bir yola girdi ki, post-rock'ın gizemli yollarında kendine cevaplar aradı. Happy Songs For Happy People gibi efsane bir albüm içinde, Hunted By A Freak isminde, sıradanlığın ve o bilinmez karanlığın içinde enfes bir şarkı yaptılar. bu şarkıdan ve albümden öncesi ve sonrası da değerli ama bu albüm mogwai için milad oldu. post-rock yapan bir grubun, sakinlik içinde huzurun karanlığına dair adım attığı yollar ya da çalınan melodilerde ki o pasif-agresif durum insanı canlandırmakta.

durup düşünüldüğü zaman bu adamların neden bu işle uğraştıklarını anlayamamışımdır. bu iş o kadar derin ve katmanlı ki, o melodilerin arkasına geçen düşünce ve kişisel yolculuğumda bana kattıkları, sadece sukunet olarak isimlendirilemezdi. şarkıların arkasında bir tuhaflık ve küçük bir karnalık var. bunu ilk başta anlamak belki zor, o kadar sakin bir müziğin içinde gözükmekteler ki. durum aslında beklenenden çok daha karışık ve o entelektüel tutum, çok daha derinlere ilerliyor. herkesin kendine ait bir şeyler bulabileceği bir grubun, yaşamı minimal melodilerle bu denli net tanımlamaları cidden şaşırtıcı.




Mastodon: bu grup sludge metalin progresif düzlemlerinde yelken açmakta. efsane albüm leviathan'den sonra işler cidden değişti. çıkış şarkıları blood and thunder'dı. şarkı inanılmaz gaz bir şarkıydı ama aslında genel albüm konseptindeki yavaşlık ve ilkellik ile pek alakası yoktu. mastodon yıllar içindeki müzikal kariyerinde şunu yaptı. öyle minimal ve sludge denilemeyecek şarkılar koydular ki, bu şarkıları anlamak ve anlamlandırmak için cidden defalarca dinlemek gerekti. her albümde bir iki şarkı vardı ve bu şarkılar, albüm konseptinden çok daha farklı. çok daha derine inen şarkılardı. bunu gerçekten tanımalamak zor. bu adamların yaptığı müzikte ilkel bir taraf var. bu ilkelliğin yani bir anlamda köklere dönüşün içinde karanlık bir taraf var. bu karanlık tarafın kötülükle alakası yok. bir mamutun sırtındaki yara gibi, maynunun elindeki enfeksiyon gibi. eskiye dair ya da yeniye dair ama ilkel. bu adamların karanlık algısı da burada başlıyor.

bu karanlığı tanımlamak için cidden uzun çabalar gerekse de, anlamak için özellikle sözler ile beraber ilerleyip, o ilkelliğin adını tam olarak koyabilmek gerekiyor. müzik zaten böyle bir şey. bize kazandırdığı, kendi yolculuğumuz içinde olanlar aslında. bu ilkel karanlık bana ne kazandırdı? hayatta nerde durduğumu sorgulamamı sağladı en başta. bunu anlayabilmek için düşünmemi sağladı. adımları atarken, durumu tam olarak idrak edip, yol almada kolaylık sağladı. bu ilkelliğin bir parçasını hayatında taşıyanlar için mastodon önemli grup.




Dark Tranquillity: bu grup cidden çok önemli bir yerde duruyor. isveçte melodik death metalin kitabı yazılırken, 55. ciltten 88. cilde kadar bunu dark tranquillity yazdı. melodik death metalin üç atlısından biri oldu benim gözümde. ama tuhaf bir şey vardı. emsalleri işin eğlenceli ve çok daha fazla kitleye hitap edebilecek bir tarafına yönelirken, bu adamlar melankolik ve karanlık tarafına yöneldiler. sözlerde garip bir karanlık ve bunalım vardı. melodik death metalin özünde olana pek benzemiyordu. öyle diyeceğiz ama melodik death metalin oluşmasını sağlayan, en büyük gruplardan biri de bu adamlar. demek ki yanlıyoruz. projector albümünü bilen biler. oradaki hüznü tam olarak tanımlayabilmek zor. klavye kullanımı, kimse kullanmazken ve derinlik cidden çok ileride. şu anda dinlediğimizde sıradan gelebilir. binlerce grup tekrar etti ama ilk bu adamlar yaptılar. onu bir kere bir kenara yazmamız lazım.

bu ölçeklerde değerlendirdiğimiz zaman, nasıl bir kaanlığın içinde olduklarını anlamak zor. sözler konusunda çok çok ciddi işler yaptılar. mnelodiler kısmına girmeyeceğim bile. beklenenden çok çok daha derin. bu derinliği görebilenler için melankoli ve karanlık iç içe geçmiş gibi. bu iç içe geçme durumu, bize farklı yollar kazandırdı. yolculuğumuzda ya da benim yolculuğumda sığındığım limanlardan birisi oldu. bu anlamda çok çok değerli. biraz zaman ayırıp, detaylandıranlar için dark tranquillity beklenenden fazlasını sunacaktır.




Empyrium: bu adamlar inanılmazlar. almanyadan böyle şeyler çıkar mı? diyenler için adete bir cevap niteliğinde. eğer ölümsüzlük içinde yol alan canlılardan birisi olsaydım. evimde empyrium çalar ve gece gündüz şarap içerdim. empyrium weiland albümü ile bu karanlıkta çıtayı çok yukarılara taşıdı. bu albümde öyle acılı, öyle içsel şeyler var ki; sadece yarım saat ayırıp, bu dünyadan olmadığını net olarak anlayabiliriz.

benim yolculuğumda empyrium şarap demek. ne zaman şarap içsem dinlediğim ender gruplardan bir tanesi. bu sentez nasıl oluştu bilmiyorum ama beni üzüyor bu adamların yaptığı müzik. kocaman ağaçların olduğu bir yolda, mezar taşları arasında ilerlerken, arkadan duyulan kargaların sesinden ürküp, ayak seslerinizin bir melodi oluşturması gibi bir durum var ortada. bu adamlar weiland albümünü yaptıktan sonra dağıldılar. en güzel işler hep sonlanan projelerde oldu ironik olarak. bu adamlar da buna emsaldir. yaptıkları müziği saf karanlığa yakın bir yerde tanımlayabilirim. kötülük kesinlikle değil belki biraz umutsuzluk. bu müziğin bazı hayatlara ironik olarak "yaşamalısın" mesajını verdiğini, dikkatli bakınca daha net görüyorum. empyrium değerli. daha fazla zaman ayrlıp, uzun uzun bir şişe şarapla dinlenmesi gereken bir grup.




Funeral: doom metal sever misiniz bilmem. ben zaman ayırmayı severim doom metale. yapı olarak bana o kullanım anlamında çok keyif vermektedir. o yavaşlık ve o zariflik beni benden almaktadır. zamanın birinde funeral diye bir grup çıktı. doom metali o kadar yavaş çaldılar ki, artık saf olarak doom olmaktan çıkmıştı. buna takipçileri funeral doom metal dediler. bu adamlar ironik olarak bir türün yaratıcıları oldular. bu gruptan sonra bu tarzda müzik yapan bir sürü grup ortaya çıktı. bunların atası konumunda her zaman funeral olacak. funeral öyle bir müzik yaptı ki, yaptıklarının derinliği dinleyenler için daha farklı oldu. yer yer nedense funeral doom ile sludge birbirine çok yakın görürüm. tür olarak alakaları olmasa da, bazı kullanımlar bunu ortaya koymaktadır. en azından bende bu çağrışımı yapmaktadır.

funeral'a bir göz atılmalı. yaptıkları müzik bazılarını sıksa da, karanlığa göz kırpan işler içinde funeral da kendi yerini almakta. yaptıkları müziğin derinliğini zaman bize daha net göstermektedir. uzun zamandır piysada olup, bu müziği ayakta tutmak için çalışmaktalar. bazı zamanlar sadece onlar bunu yapmakta. bazen bi kaç grup daha çıkarak, bu türü ayaklandırmakta. sakinlik ve karanlık, kendimizi dinlerkern funeral'ın bize verebileceği ender hediyeler arasında. bakış açımızın muğlaklaşmadan, saf duygulara ulaşmasını sağlamakta. bunu yaparken de hiç bir kaygı gütmeden, türün en yavaş hali ile bunu yapmakta. her tarzın içinde bir haz olduğu gibi funeral'da da bu var. biraz zaman ayıranlar bunu yakından göreceklerdir.




yukarıda bazı sevdiğim grupları tanıtmaya ve karanlığa nasıl yaklaştıklarını kendimce anlatmaya çalıştım. üzerine konuşulacak çok fazla grup var ama yukarıdaki gruplar, bunlar arasında benim için en fazla öne çıkanları gibi. unuttuklarım ya da şu an için aklıma gelmeyenler var tabi ki. soru gelebilir. neden black metal grubu yok gibi. ben kötülük konseptinden ziyade, minimal karanlığın bize kattıklarını anlatmaya çalıştım. kelimeler yetersiz belirli zamanlarda ama müzik bunu kendi adına yapacaktır. kendi yolculuğumda bu gruplar bana arkadaş oldu. bana göremediğim şeyleri gösterdiler ve zaman ayırdığım kavramların, ne kadar anlamlı olabileceğini bana anlattılar. ben onlara zaman ayırdım, ironik olarak onlar bana daha fazla zaman ayırmış olarak döndüler. bu süreçlerde bu gruplardan cidden çok faydalandım ve kendi yolumu ararken, karşıma çıkan engelleri aşmak için bu grupları yeri geldiğinde zırh olarak, yeri geldiğinde kalkan olarak kullandım. benim yolculuğumda bana çok şey kattılar. umarım sizin yolculuğunuzda da bu minimal karanlık bana öğrettiği gibi o gizemli sözleri, size de fısıldar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder