düşüncelerin şekillendiği ayrı bir evrende karşımıza çıkan gerçeklik bundan çok çok daha farklı olacaktır. ne beklediğimizden ziyade, ne gördüğümüz önem kazanacaktır. tasvirlerin anlamını yitirdiği, net düşüncelerin bizi sardığı ve keskinliğin olduğu bir ortamda istediklerimiz karşımıza çıktığı şekilde farklılaşacaktır. beklediğimiz ya da istediğimiz gerçeklik bundan biraz daha farklıdır. kafamızda şekillenen gerçekliğe göre hareket etmemiz gerekmektedir. bunu becerebilmemiz için elimizde olana sıkı sıkıya bağlanmamız gerekmektedir. fazlasını isteme, elinde olana odaklan ve başarılı olmak için uğraş. elinde olanların anlamını ortaya çıkar, elinde olanlarla gurur duy ve daha fazla çalış. hepsi çaanın içinden geçemktedir.
karşımıza çıkan şeylerin gerçekliği kendi sınırlarımız ile alakalıdır. insanın sınırları nelerdir ? bunun aslında çok da somut bir kanıtı yok. günlerce yürümek öldürür mü? saatlerce çalışmak kafamızı patlatır mı? günlerce bir işle uğraşmak bizi sıkıntıdan öldürür mü? bu soruların hepsinin ortak bir yanıtı var. "hayır" hiç biri söylendiği gibi sonuçlanmaz. insanın kapasitesi her zaman artırılabilir düzeydedir. daha fazlasına çıkabilir, daha fazlasını elde edebilir. bunu yapabilmek için daha fazla çalışması ve odaklanması gerekmektedir. bunu becerebilirsek o zaman işlerin daha farklı olduğunu da görürürz. bu karşımıza çıkan fırsatlardan bir tanesidir. elimizdekileri kullanırsak, kapasitemizi de artırabiliriz.
kapasitemiz nasıl artar? elbette daha fazla çalışma ve disiplin ile. bunu oturtabilirsek, daha fazlasını görmüş oluruz ve daha fazlasını karşımıza almış oluruz. mantıklı olan da budur. bu imkanları değerlendirirsek ve kapasitemiz üzerine uğraşırsak, o zaman beklediğimiz gibi sonuçlanacaktır ve o işi yapabileceğizdir. her zaman karşımıza zorlayıcı bir şey çıktığında yapamayız gibi hissederiz. her zaman alternatif bir sonuç bekleriz ve çoğu zaman vazgeçeriz. eğer bu durumu mantıklı bir şekilde ele alırsak, vazgeçmeden çalışırsak, karşımıza çıkan şeyleri de başarmamız ona göre kolaylaşacaktır. başarı aslında beklediğimizden çok daha yakın bir yerdedir. bunu görebilirsek daha fazla çalışıp odaklanabiliriz.
imkanlarımızı kullanmaya başlayıp, odaklanmayı becerebilirsek, o zaman karşımıza çıkan şeylerin sonuçları da çok farklı olacaktır. sınırlarımız ile alakalı sorunlar var ise bunu daha net bir şekilde çözebiliriz. sınırlarımızı daha farklı bir alanda genişletebilirsek o zaman daha farklı bir yerde hayatımıza devam edebiliriz. sınırlarımızı kaldırdıkça ve kendimizi zorladıkça sonuçları da daha farklı olacaktır. bunu becerebilirsek, o zaman imkanlarımızı daha net değerlendirmiş oluruz. kendimize güvenmemiz gerekir ve daha fazla odaklanmamız gerekir. bunun içine çabayı da koyarak, karşımıza çıkan şeyler büyük olacaktır. bunu görmemiz lazım ve odaklanmamız lazım. sadece bakış açılarımız ile belli bir yerden bir yere taşıyabiliriz düşüncelerimizi
eğer odaklanacaksak ve düşüncelerimiz netleşecekse, hazırlıklı olmalıyız. kapasitemizi artırmak için daha fazla çalışmalıyız. odaklandıktan sonra karşımıza çıkan güçlükleri yenmek için daha fazla çalışmalıyız. odaklanarak bunu netleştireilir ve kapasitemizi artırabiliriz. bunu becerebilirsek o zaman karşımızda olan şeylerin anlamı da bununla beraber gelecektir ve daha rahat çözülecektir. kafamızdaki düşünceler netleşmeli ve bir yere odaklanmalı. bunu becerebilirsek o zama karşımıza çıkan şeyin de gerçekliği artacaktır. sadece çalışmak ve odaklanmak gerekmektedir. bunu becerdikten sonra karşımızda olan şeyleri daha net kavrayabiliriz. zorluklarla daha kolay mücadele edebiliriz. potansiyelimiz ya da gerçek potansiyelimiz bu şekilde ortaya çıkacaktır. bunu becerebildikten sonra imkanlarımızın anlamı ve potasiyelimizin değeri de karşımıza en mantıklı haliyle çıkacaktır. daha fazla çalışma ve daha fazla umut için, sadece "çaba"...
24 Ocak 2012 Salı
23 Ocak 2012 Pazartesi
sınırlar
hayatın içinde olan şeyleri bir anda kavramamız imkansız gibi gözükmektedir. olan şeyleri kavramak için belirli bir algının üzerinde olmak gerekmektedir. daha sistematik daha öznel olursak belki bunları kavrayabiliriz. daha net olmak için çabalamamız gerekmektedir. bunu her zaman beceremeyebiliriz. belirli kalıplar ile düşünmek her zaman kafamızın içinde olan bir gerçeklik. daha fazlasını aramak ise insan olmamızın gerektirdiği bir gerçeklik. bunu becerebilirsek daha farklı kapıların açıldığını düşünürüz. bu elimizde olanla alakalıdır aslında. imkanlarımızı adam gibi şekillendiririsek, o zaman kavramların da bir anlamı olacaktır. bunu becerebilmek için daha fazla çalışmamız gerekir belki ama sonunda olan şey aynıdır. düşünsel olarak bir yerden bir yere taşınmamız gerekemektedir.
bunların hep aynı kalıplar olduğunu anlamak için zamana ihtiyacımız vardır. bu zamanı adam gibi değerlndirirsek o zaman kalıpların da anlamları olduğunu anlayabiliriz. daha fazla düşünmeden elimizde olanı daha net kullanmak bu fikir içinde bize verilen gerçeklik olmuştur artık. daha fazla düşünmeli ve daha fazla yorulmalıyız. insanın sınırları belirlenmiş değildir. daha fazlasını yapabilir, daha fazlasını anlayabilir sadece biraz daha zamana ihtiyacı vardır. sınırlarımız belirli değilse ve bu sınırları aşabilirsek o zaman daha farklı kalıplar içinde de durumu değerlendirebiliriz. bunu net olarak görmemiz gerekmektedir. sınırlarımızın olmadığını aslında kafamızda sadece bu sınırların belirlendiğini düşünürsek o zaman varacağımız yer de daha farklı olacaktır. bunu net olarak görebilmemiz gerekmektedir.
eğer insanın sınırları tahmin ettiğimiz gibi yoksa ve daha fazlasını kaldırailiyorsa, o zaman neden daha fazla çalışmayalım. o zaman neden daha fazla mücadele etmeyelim. bir yerde olması gerekeni diğer tarafa taşımak istiyorsak bunu yapmamız gerekmektedir. sınırlarımızı aşmanın en güzel yolu ise daha fazla çaba ve çalışmaktır. daha fazla çaba gösterebilirsek, o zaman anlamamız gerekenin daha fazlasını da net olarak görebiliriz. bunu becerdiğimiz taktirde işler daha verimli olacaktır. daha fazlasını net olarak kavrayabiliriz. bunu berecebilmek için daha fazlasına ihtiyacımız var ise o zaman daha fazlasını ortaya koymamız gerekmektedir. bunu becerebilirsek işlerin daha farklı olduğunu da anlayabiliriz. çalışmak ve daha fazla çalışmak, sınırlarmızı geçmenin belki de en güzel yoludur.
bunların hep aynı kalıplar olduğunu anlamak için zamana ihtiyacımız vardır. bu zamanı adam gibi değerlndirirsek o zaman kalıpların da anlamları olduğunu anlayabiliriz. daha fazla düşünmeden elimizde olanı daha net kullanmak bu fikir içinde bize verilen gerçeklik olmuştur artık. daha fazla düşünmeli ve daha fazla yorulmalıyız. insanın sınırları belirlenmiş değildir. daha fazlasını yapabilir, daha fazlasını anlayabilir sadece biraz daha zamana ihtiyacı vardır. sınırlarımız belirli değilse ve bu sınırları aşabilirsek o zaman daha farklı kalıplar içinde de durumu değerlendirebiliriz. bunu net olarak görmemiz gerekmektedir. sınırlarımızın olmadığını aslında kafamızda sadece bu sınırların belirlendiğini düşünürsek o zaman varacağımız yer de daha farklı olacaktır. bunu net olarak görebilmemiz gerekmektedir.
eğer insanın sınırları tahmin ettiğimiz gibi yoksa ve daha fazlasını kaldırailiyorsa, o zaman neden daha fazla çalışmayalım. o zaman neden daha fazla mücadele etmeyelim. bir yerde olması gerekeni diğer tarafa taşımak istiyorsak bunu yapmamız gerekmektedir. sınırlarımızı aşmanın en güzel yolu ise daha fazla çaba ve çalışmaktır. daha fazla çaba gösterebilirsek, o zaman anlamamız gerekenin daha fazlasını da net olarak görebiliriz. bunu becerdiğimiz taktirde işler daha verimli olacaktır. daha fazlasını net olarak kavrayabiliriz. bunu berecebilmek için daha fazlasına ihtiyacımız var ise o zaman daha fazlasını ortaya koymamız gerekmektedir. bunu becerebilirsek işlerin daha farklı olduğunu da anlayabiliriz. çalışmak ve daha fazla çalışmak, sınırlarmızı geçmenin belki de en güzel yoludur.
22 Ocak 2012 Pazar
focus 2
odaklanmak her işte başvurabileceğimiz temel taşlardan bir tanesidir. odaklandıkça gerçekliği daha net görebiliriz. olmsı gerektiği şekilde algımızı şekillendirip, mücadeleye öyle devam edebiliriz. olması gerekeni net olarak algılayıp yolumuza devam edebiliriz. yolumuzda elbette bir sürü engel olacaktır. ne olduğundan ziyade bizim nasıl algıladığımız bu duurmu daha da netleştirmektedir. bakış açımızı bu duruma göre adapte edebilirsek, karşımıza çıkan gerçeklikte bu düzlemde olacaktır. mücadele etmenin bir farklı ismi gibi. odaklandıkça karşımızdaki gerçekliği daha net görebiliriz.
bazı zamanlarda sadece makina olmamız gerekmektedir. sadece makina olarak hayatımızda bazı şeyleri üst üste koyabiliriz. elimizde birikmiş veriler olmalı ki, sonuca ulaşırken bunları daha net değerlendirebilelim. mücadelenin devam ettiği yerde algımızı biraz farklılaştırmak bize güç verecektir. elimizdeki imkanları ona göre şekillendirmekte bize somu faydalar sağlayacaktır. nasıl baktığımız önemlidir. olayların kurgusunu ne denli anladığımız önemlidir. bunu yapabilirsek yolumuzu daha net hale getirebiliriz. bu a elimizdeki imkanların sonuçlarından biri olacaktır.
daha fazla mücadele ve daha fazla odaklanma ile yolumuzu aydınlatabiliriz. karşımıza çıkan şeylerin gerçekliğini daha net görebiliriz. algımızı burada şekillendirebiliriz. nasıl baktığımızdan ziyade nasıl uyguladığımız bizim sebep ve sonuçlarımızdan biridir. kafamızdaki düşünceleri netleştirmeli ve elimizeki imkanları netleştirmeliyiz. bunu yapabilirsek, motivasyonumuzu da istediğimiz noktaya taşıyabiliriz. elimizdekinin değerlendirmenin en iyi yollarından birisi de bu olmaktadır. zihnimizi keskinleştirip sadece buna odaklanarakta işlerimizi farklılaştırabilir ve başarı dediğimiz kavramın yanına yaklaşabiliriz. sonuçta temel aldığımız en temel kavramlardan birisi de başarı olmaktadır. sadece dikkatli gözler gerekmektedir. dikkatli gözlere sahip olduktan sonra çalışma ivmemiz artacak ve olayları daha net görebileceğiz. elimizde olan çalışmak ve daha fazla odaklanmak. bunu becerebilirsek somut algılar içinde kendimizi bambaşka yerlerde bulabiliriz.
bazı zamanlarda sadece makina olmamız gerekmektedir. sadece makina olarak hayatımızda bazı şeyleri üst üste koyabiliriz. elimizde birikmiş veriler olmalı ki, sonuca ulaşırken bunları daha net değerlendirebilelim. mücadelenin devam ettiği yerde algımızı biraz farklılaştırmak bize güç verecektir. elimizdeki imkanları ona göre şekillendirmekte bize somu faydalar sağlayacaktır. nasıl baktığımız önemlidir. olayların kurgusunu ne denli anladığımız önemlidir. bunu yapabilirsek yolumuzu daha net hale getirebiliriz. bu a elimizdeki imkanların sonuçlarından biri olacaktır.
daha fazla mücadele ve daha fazla odaklanma ile yolumuzu aydınlatabiliriz. karşımıza çıkan şeylerin gerçekliğini daha net görebiliriz. algımızı burada şekillendirebiliriz. nasıl baktığımızdan ziyade nasıl uyguladığımız bizim sebep ve sonuçlarımızdan biridir. kafamızdaki düşünceleri netleştirmeli ve elimizeki imkanları netleştirmeliyiz. bunu yapabilirsek, motivasyonumuzu da istediğimiz noktaya taşıyabiliriz. elimizdekinin değerlendirmenin en iyi yollarından birisi de bu olmaktadır. zihnimizi keskinleştirip sadece buna odaklanarakta işlerimizi farklılaştırabilir ve başarı dediğimiz kavramın yanına yaklaşabiliriz. sonuçta temel aldığımız en temel kavramlardan birisi de başarı olmaktadır. sadece dikkatli gözler gerekmektedir. dikkatli gözlere sahip olduktan sonra çalışma ivmemiz artacak ve olayları daha net görebileceğiz. elimizde olan çalışmak ve daha fazla odaklanmak. bunu becerebilirsek somut algılar içinde kendimizi bambaşka yerlerde bulabiliriz.
focus
devam etmek belki de hayatımızın içindeki anlamlar açısından çok çok daha mantıklı bir yerde duruyor. hayatımızda bir şeyleri başarabilmek için temel olan şey devam etmektir. bir şeyler yaparız, o "an" için mantıklı olabilir ya da mantıksız ama bir süreklilik sağlamadıktan sonra sonunda ne olduğunu göremeyiz. bu mücadele garip şekilde devam etmektedir. devam ettikçe ya da bir yol katettikçe hayatın içindeki kavramları daha net görebiliriz. bu a bize bakış açısı sağlar. bakış açımızı zenginleştirebilirsek ve bu yolda devam eebilirsek, o zaman imkanların daha farklı şekillenmiş olduğunu da görebiliriz. önemli olan devam etmektir. bunu başarabilirsek zaten işlerin ne kadar kolay yürüdüğünü anlayabiliriz.
devam etmek içinde şöyle bir detay da var, devam ettikçe elimizde biriken veriler olacaktır. bu biriken mevzuları net olarak anlayabilirsek, o zaman kavramların yerine net olarak oturduğunu da görebiliriz. bunu yapmamız lazım sadece. bunu başarabilirsek o zaman işlerin nasıl bir denge içinde olduğunu da görebiliriz. önemli olan mücadelenin kendisi ise devam etmek bize bakış açısı kazandıracaktır. her alanda bu böyledir aslında, elde biriktirebildiğimiz veriler var ise , o zaman durumları daha net görebiliriz. bu da bizi bir yere taşıyacaktır. önemli olan nereye kadar devam ettiğimizle alakalaı, eğer mücadeleyi yarım bırakıyorsak o zaman bir anlamı elbette olmayacaktır. ne kadar deneyebiliriz. edison ne kadar uzun denemeler yapmıştı? soruların cevabı açık aslında. tarihe geçmiş bu insanlar belki binlerce kez deneyip, yanılmışilardır. binlerce kez deneyip yanıldıktan sonra biryerde somut verilere ulaşmak gayet mantıklı ve makul durmaktadır. bunu net olarak görebilmemiz lazım. bunu başarabilirsek, o zaman imkanların da verimli kullandılığını anlayailiriz.
hangi kavramlar ile düşündüğümüz önemli. eğer mücadeleyi ön plana taşıyorsak, o zaman işlerin daha net yürümesini de anlayabiliriz. mücadelenin anlamı belki de burada ortaya çıkmaktadır. bunu net olarak görebilirsek karşımızdaki sorunu anlamakta o derece kolay olacaktır. sadece mücadele et ve devam et yoluna. bu yolda ilerledikçe zaten somut bakış açıları net olarak oturacaktır. bunu görebildiğin zaman işlerin ne denli farklılaştığını da anlayabilirsin. önemli olan bunu anlayabilmek sanırım. bunu net olarak görebildikten sonra işlerin de değiştiğini idrak edebilirsin. devam ettikçe ve somut veriler biriktirdikçe o zaman karşımızda olan şeyi de anlamak o kadar zor olmayacaktır. önemli olan mücadelenin kendisi sadece fikri değil. bu büyük bir meydan okuma ama bunu yapmazsak zaten somut bir sonuç elde edemeyiz. o zaman mücdeleye buradan başlamak en mantıklısı.
devam etmek içinde şöyle bir detay da var, devam ettikçe elimizde biriken veriler olacaktır. bu biriken mevzuları net olarak anlayabilirsek, o zaman kavramların yerine net olarak oturduğunu da görebiliriz. bunu yapmamız lazım sadece. bunu başarabilirsek o zaman işlerin nasıl bir denge içinde olduğunu da görebiliriz. önemli olan mücadelenin kendisi ise devam etmek bize bakış açısı kazandıracaktır. her alanda bu böyledir aslında, elde biriktirebildiğimiz veriler var ise , o zaman durumları daha net görebiliriz. bu da bizi bir yere taşıyacaktır. önemli olan nereye kadar devam ettiğimizle alakalaı, eğer mücadeleyi yarım bırakıyorsak o zaman bir anlamı elbette olmayacaktır. ne kadar deneyebiliriz. edison ne kadar uzun denemeler yapmıştı? soruların cevabı açık aslında. tarihe geçmiş bu insanlar belki binlerce kez deneyip, yanılmışilardır. binlerce kez deneyip yanıldıktan sonra biryerde somut verilere ulaşmak gayet mantıklı ve makul durmaktadır. bunu net olarak görebilmemiz lazım. bunu başarabilirsek, o zaman imkanların da verimli kullandılığını anlayailiriz.
hangi kavramlar ile düşündüğümüz önemli. eğer mücadeleyi ön plana taşıyorsak, o zaman işlerin daha net yürümesini de anlayabiliriz. mücadelenin anlamı belki de burada ortaya çıkmaktadır. bunu net olarak görebilirsek karşımızdaki sorunu anlamakta o derece kolay olacaktır. sadece mücadele et ve devam et yoluna. bu yolda ilerledikçe zaten somut bakış açıları net olarak oturacaktır. bunu görebildiğin zaman işlerin ne denli farklılaştığını da anlayabilirsin. önemli olan bunu anlayabilmek sanırım. bunu net olarak görebildikten sonra işlerin de değiştiğini idrak edebilirsin. devam ettikçe ve somut veriler biriktirdikçe o zaman karşımızda olan şeyi de anlamak o kadar zor olmayacaktır. önemli olan mücadelenin kendisi sadece fikri değil. bu büyük bir meydan okuma ama bunu yapmazsak zaten somut bir sonuç elde edemeyiz. o zaman mücdeleye buradan başlamak en mantıklısı.
mücadele 3
her zaman dakik ve sistematik olmamız lazım. bize güç sağlayan şeyler bunlardır. gücümüzü ortaya çıkarmak için, çalışmaya her zaman hazır konumda olmalıyız. çalışmanın sınırlarını belirleyen bir şey yoktur. sadece mücadelenin anlamını tetikleyen şeyler vardır. eğer mücadeleye bu şekilde devam edebiliyorsak, bizim karşımıza çıkan gerçeklikte eskisine göre daha farklı olacaktır. olmaısı gerkeni algılamamız gibi bir süreçten diğerine sıçramak gibi, algımızı artırmaktadır. imkanlar dahilinde bir çok şey yapabiliriz. elindeki imkanları ön plana çıkar o zaman. ne olduğu önemli değil sadece mücadeleni adam gibi tanımla. bunu becerebilirsen elindeki imkanların şekillenişi de daha farklı olacaktır. olması gerekeni anlaman için biraz daha fazla mücadele etmen gerekir. matematiksel bir düzlemde ilerlemek gibi elinde olanı değerlendirmekte sana bambaşka kapılar açacaktır. imkanların nereye doğru ilerlediğine bakmaksızın çalışmaya devam etmelisin. bu çalışma senin verimliliğini artıracak ve sana mücadelenin farklı kapıları olduğunu gösterecektir. imkanlarını buna seferber edersen, o zaman karşında olan gerçeklik de daha farklı olacaktır.
bir çok şey sistematik olmak zorunda. sistematik olarak ilerleyemezse sana sağlayacağı fayda da azalacaktır. bunu bilmelisin ve bunun için mücadele edebilmelisin. bunu net olarak kavramak seni huzurlu kılacaktır. daha fazla detaya hakim olmak ister gibi devam etmelisin. imkanlarını bunun içinde şekillendirmelisin. güçlü olmalı ve keskinleşmelisin. kaya gibi net olmalı ve mücadelene devam edebilmelisin. her şleyin içinde sistematik yanlar olduğunun farkına varacaksın ve mücadele daha anlamlı bir yerde devam edecek. bunu net olarak kavrayabilirsen, karşındakilerde daha fazla mücadele etmene gerek kalmadan zafere odaklanabilirsin. anlık zaferler varmış gibi hissederiz ama gerçekte böyle bir algı yoktur. sadece elimizdeki imkanlar vardır ve ona göre şekillenmektedir.
sen netleştikçe düşüncelerin de senin buyruğunda devam edecektir. ekstra can sıkıcı düşüncelerden bu şekilde uzaklaşabilirsin. bunu becerediğin anda ise gerçekten alman gereken içsel yardıma ulaşabilirsin. ferrasini satan bilgeden bahsetmiyorum, sadece sana motivasyon sağlayan gerçekliklerden bahsediyorum. bunu yakalayabilirsen motivasyonu nereden bulduğunun bir anlamı yoktur. sadece o moıtivasyon vardır ve devam etmektedir. senin kalıplarını daha anlamlı hale getirmektedir. bunu anlayabilirsen o zaman gerçeklik daha farklı boyutlarda devam etmektedir. bunu netleştirmek senin elinde. hayatın içindeki spiralleri kavramakta senin elinde. bunu becerebilirsen zaten hayatın anlamına dair net düşünceler de beraberinde şekillenecektir.
en temel olana bakmalıyız. temel olan ya da temeli oluşturabilecek olan "çaba" dır. bunu netleştirebilirsen kafanda o zaman çalışmaların da daha anlamlı bir hale bürünecektir. daha anlamlı olan şeyin ise gerçekliğpi daha farklı yansımalar içinde bulunacaktır. hayatın içindeki detayları kavramak için de gözlerimizi daha fazla açık tutmalıyız. zamanı çok iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. zamanın içindeki atlamaları hayatımıza sokuyorsak, "an" kavramının da bir anlamı olmayacaktır. ne geçmiş, ne gelecek... sadece varolan şimdilerde hayatımızın geçmişini ve geleceğini şekillendiriyoruz. şimdileri verimli kullanabilirsek o zaman işlerin dengesi daha farklı olacaktır. nasıl olması gerektiğpini net olarak görebilmemiz gerekmektedir. mücadelenein anlamı da burada ortaya çıkmaktadır. elimizdekiler neyse onun üzerinden çalışmalı ve keskinleşmeliyiz ki, hayatımızın içinde denediğimiz yöntemlerin bir anlamı ve somut bir kalıbı olabilsin. bunu becerdikten sonra imkanların şekillenişi ile ilgili daha net kavramlar kafamızda şekillenecektir. bunu becermek bizim elimizde ve rahatlama bizim elimizde. bunu yapabilirsek o zaman hayatın anlamına dair net düşünceler kafamızın içinde sabitlenmeye başlamaktadır. sadece daha fazla mücadele ve devam etmek ile yolumuzu şekillendierbiliriz ve aydınlatabiliriz.
kafamız çoğu zaman karışacaktır. bu en normal hallerden bir tanesidir. basamakları belirlediğimiz sürece kafamızın karışıklığı da azalacaktır. o zaman kavramların netleşmesi bizi üzmekten ziyade güç verecektir. bunu becerebilirsek o zaman kafamızdaki netliği de daha iyi anlayabiliriz. mücadele her alanda devam ediyoırsa ve daha güçlü durmamız gerekiyorsa o zaman mücadelein anlamı da daha fazla ortaya çıkmaktadır. sadece yapmamız gereken zamanlar vardır. fazla düşünmeden çalışmamız gereken zamanlar vardır. bunları netleştirebilirsek, o zaman anlamlar içinde daha net sonuçlar elde edebiliriz. bu olması gerekendir belki de ama kariımızda olanı bu şekilde tanımlamak bize somut bir gerçeklikten öteye taşımamamktadır.
devam etmeli ve yorulmamalıyız. yorulduğumuz zamanlarda basamak olan düşünceleri hatırlayıp yolumuza devam etmeliyiz. bunu becerebilirsek o zaman anlamlara dair daha net düşünceleri de oturtmuş oluruz. gerçmiş ve geleceğe hakim olan zaman makineleri içinde de hayatın anlaını sorgulayabiliriz. bunu becerdiğimiz an da karşımıza çıkan şeyin gerçekliği de farklı olmaktadır. bunu başartailirsek o zaman hayatın içindeki gerçekliği de daha net kavrayabiliriz. olmamız gerekni hatırlatması açısından temel düşünceler önemlidir. o zaman yoluna durmadan devam et ve motivasyonu üst sıralara taşı. bunu becerebilirsen karşındaki netlik daha fazla olacaktır ve seni sonuca doğru itecektir. sonuca geldiğğin anda başka bir gerçeklik karşına çıkmkatadır ve bu hayuatın döngüselliğine girmiş olursun. bunu somut olarak yaptığında karşılaştıkların da senin gerçekliğini yeniden sana hatırlatacaktır. tel gerçeklik üzerinden tanımlarsak "çaba " var ise ve "an" içinde bir şeyler yapıyorsak, o zaman daha fazla üzülmeden yolumuza devam edebiliriz.
bir çok şey sistematik olmak zorunda. sistematik olarak ilerleyemezse sana sağlayacağı fayda da azalacaktır. bunu bilmelisin ve bunun için mücadele edebilmelisin. bunu net olarak kavramak seni huzurlu kılacaktır. daha fazla detaya hakim olmak ister gibi devam etmelisin. imkanlarını bunun içinde şekillendirmelisin. güçlü olmalı ve keskinleşmelisin. kaya gibi net olmalı ve mücadelene devam edebilmelisin. her şleyin içinde sistematik yanlar olduğunun farkına varacaksın ve mücadele daha anlamlı bir yerde devam edecek. bunu net olarak kavrayabilirsen, karşındakilerde daha fazla mücadele etmene gerek kalmadan zafere odaklanabilirsin. anlık zaferler varmış gibi hissederiz ama gerçekte böyle bir algı yoktur. sadece elimizdeki imkanlar vardır ve ona göre şekillenmektedir.
sen netleştikçe düşüncelerin de senin buyruğunda devam edecektir. ekstra can sıkıcı düşüncelerden bu şekilde uzaklaşabilirsin. bunu becerediğin anda ise gerçekten alman gereken içsel yardıma ulaşabilirsin. ferrasini satan bilgeden bahsetmiyorum, sadece sana motivasyon sağlayan gerçekliklerden bahsediyorum. bunu yakalayabilirsen motivasyonu nereden bulduğunun bir anlamı yoktur. sadece o moıtivasyon vardır ve devam etmektedir. senin kalıplarını daha anlamlı hale getirmektedir. bunu anlayabilirsen o zaman gerçeklik daha farklı boyutlarda devam etmektedir. bunu netleştirmek senin elinde. hayatın içindeki spiralleri kavramakta senin elinde. bunu becerebilirsen zaten hayatın anlamına dair net düşünceler de beraberinde şekillenecektir.
en temel olana bakmalıyız. temel olan ya da temeli oluşturabilecek olan "çaba" dır. bunu netleştirebilirsen kafanda o zaman çalışmaların da daha anlamlı bir hale bürünecektir. daha anlamlı olan şeyin ise gerçekliğpi daha farklı yansımalar içinde bulunacaktır. hayatın içindeki detayları kavramak için de gözlerimizi daha fazla açık tutmalıyız. zamanı çok iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. zamanın içindeki atlamaları hayatımıza sokuyorsak, "an" kavramının da bir anlamı olmayacaktır. ne geçmiş, ne gelecek... sadece varolan şimdilerde hayatımızın geçmişini ve geleceğini şekillendiriyoruz. şimdileri verimli kullanabilirsek o zaman işlerin dengesi daha farklı olacaktır. nasıl olması gerektiğpini net olarak görebilmemiz gerekmektedir. mücadelenein anlamı da burada ortaya çıkmaktadır. elimizdekiler neyse onun üzerinden çalışmalı ve keskinleşmeliyiz ki, hayatımızın içinde denediğimiz yöntemlerin bir anlamı ve somut bir kalıbı olabilsin. bunu becerdikten sonra imkanların şekillenişi ile ilgili daha net kavramlar kafamızda şekillenecektir. bunu becermek bizim elimizde ve rahatlama bizim elimizde. bunu yapabilirsek o zaman hayatın anlamına dair net düşünceler kafamızın içinde sabitlenmeye başlamaktadır. sadece daha fazla mücadele ve devam etmek ile yolumuzu şekillendierbiliriz ve aydınlatabiliriz.
kafamız çoğu zaman karışacaktır. bu en normal hallerden bir tanesidir. basamakları belirlediğimiz sürece kafamızın karışıklığı da azalacaktır. o zaman kavramların netleşmesi bizi üzmekten ziyade güç verecektir. bunu becerebilirsek o zaman kafamızdaki netliği de daha iyi anlayabiliriz. mücadele her alanda devam ediyoırsa ve daha güçlü durmamız gerekiyorsa o zaman mücadelein anlamı da daha fazla ortaya çıkmaktadır. sadece yapmamız gereken zamanlar vardır. fazla düşünmeden çalışmamız gereken zamanlar vardır. bunları netleştirebilirsek, o zaman anlamlar içinde daha net sonuçlar elde edebiliriz. bu olması gerekendir belki de ama kariımızda olanı bu şekilde tanımlamak bize somut bir gerçeklikten öteye taşımamamktadır.
devam etmeli ve yorulmamalıyız. yorulduğumuz zamanlarda basamak olan düşünceleri hatırlayıp yolumuza devam etmeliyiz. bunu becerebilirsek o zaman anlamlara dair daha net düşünceleri de oturtmuş oluruz. gerçmiş ve geleceğe hakim olan zaman makineleri içinde de hayatın anlaını sorgulayabiliriz. bunu becerdiğimiz an da karşımıza çıkan şeyin gerçekliği de farklı olmaktadır. bunu başartailirsek o zaman hayatın içindeki gerçekliği de daha net kavrayabiliriz. olmamız gerekni hatırlatması açısından temel düşünceler önemlidir. o zaman yoluna durmadan devam et ve motivasyonu üst sıralara taşı. bunu becerebilirsen karşındaki netlik daha fazla olacaktır ve seni sonuca doğru itecektir. sonuca geldiğğin anda başka bir gerçeklik karşına çıkmkatadır ve bu hayuatın döngüselliğine girmiş olursun. bunu somut olarak yaptığında karşılaştıkların da senin gerçekliğini yeniden sana hatırlatacaktır. tel gerçeklik üzerinden tanımlarsak "çaba " var ise ve "an" içinde bir şeyler yapıyorsak, o zaman daha fazla üzülmeden yolumuza devam edebiliriz.
mücadele 2
hayatın içindeki anlamları karıştırırken elimizdekilerin farkına varabiliyor muyuz acaba ? sorularla kafamızı karıştırıyoruz belki de. olması gerekene yaklaşmak adına bir çaba var içimizde. gökyüzündeki renk tayfları gibi bize huzur vermeye çalışıyor belki de. imkanlarımız dahilinde düşünüyoruz, bazen farkediyoruz, bazen farkedemiyoruz. imkanları kullanmak burada ortaya çıkıyor açıkcası. kafamızın karışıklığı da burada kaybolabilir. sadece dikkatli gözlerle incelememiz lazım. bunu başarabilirsek işlerin çok da karmaşık olmadığını anlarız. tutkuyla devam etmek lazım. onu bir kere ortaya çıkardığımızda gerisi bir akarsu gibi gelecektir. çok fazla susamak gibi. belki de bilgiye öyle açız ve öyle odaklanmış haldeyiz ki, kafamız bir nebze ilerlerken karışıyor. bu durumları farketmekte geç kalabiliriz ya da geç kalmasak bile elimizdekini anlamlandıramayabiliriz. her şeyin bir sonucunun olması gerekmiyor. süreçleri kavrayabilirsek, o zaman kafamızda çok çok daha netleşecektir mevzular. ne yapmamız gerektiğine dair, nasıl şekillendirmemiz gerektiğine dahil. bir sürü soruyu canlandırmak adına bunu yapabilmeliyiz.
sistematik olarak hayatın içine belirli algılar yerleştiririrz. bu algıların kabul edilebilir olduğu belli yerler vardır. bunları sistemin içine dahil ederiz. eğer kabul edemediğimiz şeyler varsa onları dışarda bırakmayı yeğleriz. elimizdeki sistemi tanımlamanın tek yolu belki de budur. bunu başarabilirsek bambaşka yerlere kapılar açılır. bunları net olarak algılamamız gerekir. becerebilmemiz önemlidir ama beceremediğimiz durumlar da olacaktır.hepsi aynı kalıplar içinde seyretmez. öncelik önemlidir belki de ama önceliği neye tanıyacağımız bundan daha önemlidir. somut olarak elimizdekileri değerlendirmenin bir yolunu bulabilirsek, o zaman sistem tam olarak işlevsel olan yerine dönmüş olur. matematiksel olarak varolamayız. duygularımız vardır. hissettiğimiz gerçeklikler vardır. bunların olduğu bir dünyada gerçekten varolmak güç ve sabır istemektedir.
düşüncelerimiz belirli kalıplarda hareket eder ve bir yeren bir yere taşınır. bunları net olarak göremeyebiliriz. bazen sadece hissederiz. hissettiğimiz gerçeklikte bazen yeterli olmaktadır. korkularımızdan sıyrılmamız gerekmektedir. korkularımız ile yüzleşebilirsek o zaman işlerin daha farklı olduğunu da kavramış oluruz. hepsi aynı sistemin bir parçası ve olması gerekeni her halukarda hatırlatmaktadır bize. elimizdekinin anlamı da budur. sistematik olarak çalışmak zorundayız. mücadeleyi her alana taşımak zorundayız. bu mücadele olmazsa o zaman belirli bir anlamı da olmayacaktır. sadece olması gerekene odaklanmamız gerektiği gibi bir algının içine hapsoluruz. bu algılardan çıkmanın ise tek yolu "çaba" göstermek ve daha fazla çalışmaktır. bunu becerebilirsek o zaman elimizdeki imkanlar da daha farklı şekillenecektir.
hayatı her zama tanımlamak isteriz. matemtiksel olarak tanımlayanlar için belirli düzlemler oluşmaktadır ama gerçeklik burada devam etmemektedir. gerçekliğin olduğu yerde daha fazla çaba olmalı ve daha fazla mücadele. bunu becerebilmeliyiz. bunu yapabilirsek o zaman anlamlı olan şeyler de daha farklı şekillenecektir. bizimle birlikte büyüyüen algıların içinde olması gerekene daha yakından bakmamız gibi. hayat bu gerçeklikler üzerinden tanımlanır. hayatın içindeki sırlardan bahsetmiyorum. bizim için önceliği olan gerçeklikten bahsediyorum. bu gerçekliği sağlayabilirsek o zaman daha farklı kalıplar içinde de devam edebildiğini görmekteyiz. sadece biraz daha fazla mücadele ve netlik. netleştirebilirsek düşüncelerimizi o zaman bambaşka kapılar açılacaktır. bu kapıları gördükçe daha fazla huzur bulabiliriz. o zaman mücadelenin anlamı da daha farklı olacaktır. bizim için tanımlanan gerçekliğin aynısı olarak devam edecektir. bunu kavramamız lazım. önceliklerimizi yeniden şekillendirmemiz lazım.
hayatın içinde mücadeleyi yeniden ateşlemek istiyorsak çaba göstermeli ve bunu becerebilmeliyiz. bunu başardığımız anda işlerin daha somut ilerlediğini ve bize somut gerçeklikler ve başarılar sağladığını da anlamış oluruz. bunu anlamak gerçekten zor olmasa gerek. sadece düşün ve odaklan. olması gerekeni yeniden şekillendir ve ayağa kaldır. mücadeleni yeniden tanımla ve güçlü dur. kafandaki soru işaretlerini azaltmalısın ki işler daha verimli olabilsin. olması gerekeni tanımlamak adına mücadele olması gerektiği yerde devam etmeli. bunu anlayabilirsen zaten işlerin daha verimli olduğunu da görebilirsin. bu da hayatımızdaki gerçeklik algısını yeniden şekillendirmek ve güçlü durmakla alakalı. mücadele varsa ve devam ediyorsa o zaman daha çok çalışmamız gerekmektedir.
sistematik olarak hayatın içine belirli algılar yerleştiririrz. bu algıların kabul edilebilir olduğu belli yerler vardır. bunları sistemin içine dahil ederiz. eğer kabul edemediğimiz şeyler varsa onları dışarda bırakmayı yeğleriz. elimizdeki sistemi tanımlamanın tek yolu belki de budur. bunu başarabilirsek bambaşka yerlere kapılar açılır. bunları net olarak algılamamız gerekir. becerebilmemiz önemlidir ama beceremediğimiz durumlar da olacaktır.hepsi aynı kalıplar içinde seyretmez. öncelik önemlidir belki de ama önceliği neye tanıyacağımız bundan daha önemlidir. somut olarak elimizdekileri değerlendirmenin bir yolunu bulabilirsek, o zaman sistem tam olarak işlevsel olan yerine dönmüş olur. matematiksel olarak varolamayız. duygularımız vardır. hissettiğimiz gerçeklikler vardır. bunların olduğu bir dünyada gerçekten varolmak güç ve sabır istemektedir.
düşüncelerimiz belirli kalıplarda hareket eder ve bir yeren bir yere taşınır. bunları net olarak göremeyebiliriz. bazen sadece hissederiz. hissettiğimiz gerçeklikte bazen yeterli olmaktadır. korkularımızdan sıyrılmamız gerekmektedir. korkularımız ile yüzleşebilirsek o zaman işlerin daha farklı olduğunu da kavramış oluruz. hepsi aynı sistemin bir parçası ve olması gerekeni her halukarda hatırlatmaktadır bize. elimizdekinin anlamı da budur. sistematik olarak çalışmak zorundayız. mücadeleyi her alana taşımak zorundayız. bu mücadele olmazsa o zaman belirli bir anlamı da olmayacaktır. sadece olması gerekene odaklanmamız gerektiği gibi bir algının içine hapsoluruz. bu algılardan çıkmanın ise tek yolu "çaba" göstermek ve daha fazla çalışmaktır. bunu becerebilirsek o zaman elimizdeki imkanlar da daha farklı şekillenecektir.
hayatı her zama tanımlamak isteriz. matemtiksel olarak tanımlayanlar için belirli düzlemler oluşmaktadır ama gerçeklik burada devam etmemektedir. gerçekliğin olduğu yerde daha fazla çaba olmalı ve daha fazla mücadele. bunu becerebilmeliyiz. bunu yapabilirsek o zaman anlamlı olan şeyler de daha farklı şekillenecektir. bizimle birlikte büyüyüen algıların içinde olması gerekene daha yakından bakmamız gibi. hayat bu gerçeklikler üzerinden tanımlanır. hayatın içindeki sırlardan bahsetmiyorum. bizim için önceliği olan gerçeklikten bahsediyorum. bu gerçekliği sağlayabilirsek o zaman daha farklı kalıplar içinde de devam edebildiğini görmekteyiz. sadece biraz daha fazla mücadele ve netlik. netleştirebilirsek düşüncelerimizi o zaman bambaşka kapılar açılacaktır. bu kapıları gördükçe daha fazla huzur bulabiliriz. o zaman mücadelenin anlamı da daha farklı olacaktır. bizim için tanımlanan gerçekliğin aynısı olarak devam edecektir. bunu kavramamız lazım. önceliklerimizi yeniden şekillendirmemiz lazım.
hayatın içinde mücadeleyi yeniden ateşlemek istiyorsak çaba göstermeli ve bunu becerebilmeliyiz. bunu başardığımız anda işlerin daha somut ilerlediğini ve bize somut gerçeklikler ve başarılar sağladığını da anlamış oluruz. bunu anlamak gerçekten zor olmasa gerek. sadece düşün ve odaklan. olması gerekeni yeniden şekillendir ve ayağa kaldır. mücadeleni yeniden tanımla ve güçlü dur. kafandaki soru işaretlerini azaltmalısın ki işler daha verimli olabilsin. olması gerekeni tanımlamak adına mücadele olması gerektiği yerde devam etmeli. bunu anlayabilirsen zaten işlerin daha verimli olduğunu da görebilirsin. bu da hayatımızdaki gerçeklik algısını yeniden şekillendirmek ve güçlü durmakla alakalı. mücadele varsa ve devam ediyorsa o zaman daha çok çalışmamız gerekmektedir.
21 Ocak 2012 Cumartesi
kapalı gökyüzü
kapalı günlerde mutsuz oluruz, ben hariç. kapalı günlerin oluşturduğu atmosferi her zaman svmişimdir. bulutların kocaman gökyüzünü kapladığı, kar ve yağmurun aralıklarla şenlendirdiği, bir gökyüzü hayal et, işte sen buradasın. nefes alıyorsun ve hazırsın. neye hazırsın sorusus hemen çınlıyor değil mi? güzel bir gün için hazırsın ve bırak endorfin salgılasın bünyen. böylece daha huzurlu hissedebilirsin. etrafımızdaki insan faktörünü dışarda bırakırsak, dünya çok yalnız bir yer. yalnız olduğu kadar bu anlamda ıssız da. kendi düşüncelerimiz içinde boğulduğumuz zamanlarda çok da farklı çıkarımlar yapamayabiliriz. elimizde olan budur belki de. başkasına ya da başkalarına ihtiyaç duymadan devam edebiliriz.
imkanların kullanıldığı kristal bir gözkyüzü hayal et. ıssız bulutlarla çevrili olsun ve hazır ol. odaklanman gereken şeyler önünde sadece dikkatini ver. bir yere taşınmasını istiyorsak belki de hazır olmalıyız. imkanlarımızı kendi ellerimiz ile yeşertmeye hazır olmalıyız. aşk yaşamak bu durumlarda gerçekten çok çok farklı hissettirmektedir. aşık olduğumuz zamanlarda puzzle ın eksik parçaları tamamlanmış gibi bir yerde huzur bulmaktayız. bu da bize kendimizi iyi hissettirmekte ve başka şeylere odaklanmamızı sağlamaktadır. elimizdeki imkanları bu şekilde yönlendirebilirsek o zaman çok farklı yerlere getirebiliriz. kafamızda şekillendirdiğimiz dünyanın gerçekliğine ulaşmak için elimizdekini iyi kontrol etmeliyiz.
bir sürü olay içinde farklılıkları gözlemleriz. farkındalık burada huzuru verse de aslında bambaşka şeylerin kapısını açmaktadır. bunları görebilirsek hayata dair daha fazla hazır hissederiz. 90 lardan sıyrılan bir nesil var önümüzde. tasosu, lelebi tozu, sahte parası, çizgi filmleri ile. bunların hepsinin birleştiği yerde daha fazlasına gerek yoktu belki de. sonra dünya değişti 2000 ler ile bambaşka bir düzlemin içine girdi. elde olanları bu şekilde anlar ve birleştirirsek karşımızda olacak şey de daha farklı oılacaktır. sadece olması gerekene odaklanmak belki de tüm sorunları çözecektir. daha fazla detaya sahip olmak hayat adına güzel bir seçim olacaktır. imkanlarımızı değerlendirmek ve onun özünde çalışmak, çaba göstermek bizi bir yere taşıyacaktır.
imkanların kullanıldığı kristal bir gözkyüzü hayal et. ıssız bulutlarla çevrili olsun ve hazır ol. odaklanman gereken şeyler önünde sadece dikkatini ver. bir yere taşınmasını istiyorsak belki de hazır olmalıyız. imkanlarımızı kendi ellerimiz ile yeşertmeye hazır olmalıyız. aşk yaşamak bu durumlarda gerçekten çok çok farklı hissettirmektedir. aşık olduğumuz zamanlarda puzzle ın eksik parçaları tamamlanmış gibi bir yerde huzur bulmaktayız. bu da bize kendimizi iyi hissettirmekte ve başka şeylere odaklanmamızı sağlamaktadır. elimizdeki imkanları bu şekilde yönlendirebilirsek o zaman çok farklı yerlere getirebiliriz. kafamızda şekillendirdiğimiz dünyanın gerçekliğine ulaşmak için elimizdekini iyi kontrol etmeliyiz.
bir sürü olay içinde farklılıkları gözlemleriz. farkındalık burada huzuru verse de aslında bambaşka şeylerin kapısını açmaktadır. bunları görebilirsek hayata dair daha fazla hazır hissederiz. 90 lardan sıyrılan bir nesil var önümüzde. tasosu, lelebi tozu, sahte parası, çizgi filmleri ile. bunların hepsinin birleştiği yerde daha fazlasına gerek yoktu belki de. sonra dünya değişti 2000 ler ile bambaşka bir düzlemin içine girdi. elde olanları bu şekilde anlar ve birleştirirsek karşımızda olacak şey de daha farklı oılacaktır. sadece olması gerekene odaklanmak belki de tüm sorunları çözecektir. daha fazla detaya sahip olmak hayat adına güzel bir seçim olacaktır. imkanlarımızı değerlendirmek ve onun özünde çalışmak, çaba göstermek bizi bir yere taşıyacaktır.
20 Ocak 2012 Cuma
odaklanmak
düşüncelerdeki boşlukları doldurmak lazım. insan ruhunun içinde olan şey ne acaba? bizi bu kadar sorgulayan ya da önemseyen yapan. içimizdekiler ile mi varoluyoruz? yoksa varolmamaız başka sebepler üzerinden mi tanımlanıyor? bu sorulara bir sürü yanıt verebiliriz ama net olanı veremeyiz sanırım. zaman bir şekile geçiyor. zaman içinde yaptıklarımız ve odaklandıklarımız var. bunları biraraya getirdiğimizde imkanların daha da arttığını gözleyebiliriz. bu savaş daha ne kadar sürecek? bilincimiz bunu kavrayacak donanımlara sahip olabilecek mi? her kitapta bunu yaşamak için ya da her nefeste kafamızın çalışma şeklini değiştirmemiz gerekir.
nefes almak gibidir bazı duygular. içimizde akan ama seslerini bazen yükseltip, bazen alçaltan duygular gibi. tamamlanması zaman alacaktır. bize bir nebze huzur verdiyse eğer üzerine durabilir ve çıkarımlar yapabiliriz. bize eğer alternatif bir kapı oluşturuyorsa bu değeleri korumak ve her zaman arkasında savaşmak gerekecek. nasıl düşündüğümüzle doğru orantılı giden hisler ile konuyu ele alıyoruz. boşluklar her zaman varolacak ama biz aynı yerde mi kalacağız? basamak atlamak için en iyi yöntem bir kaç adım geriye çıkıp öyle denemektir. bunu zihinsel olarak yapabilirsek, irademiz keskinleşecektir. keskinleşmiş bir irade ile istediğimizi yapabilir, kendimizi motive edebilir, hayatımızda değiştirmek istediğimiz şeyleri kolayca değiştirebiliriz. umut elimizde kalan şeylerden sadece bir tanesi. eğer umudumuzu koruyabiliyorsak, mantık çerçevesinde de durumları değerlendirebiliriz.
imkanları kullanmaya başladıktan sonra motivasyon artacaktır. motivasyon gerektirmeyen bazı şeylerden biri de çalışmaktır. eğer motivasyonun gelmesini beklersek, o zaman hiç bir şey yapmamış oluruz. motivasyon olmadan sadece odaklandığımız şeyi yapabilir ve bir düzen sağlayabiliriz. olması gereken budur aslında ama görebililenler için. hayatın her alanında mücadele devam ediyor. gücümüz yettiğince biz de devam ediyoruz yolumuza. herşey zihinsel aktivitenin öne çıkması ile alakalı. destansı hikayeler artık çağımıza çok yaklaşmıyor. digital çağ başladığı için semboller artık google ya da steve jobs tarafından belirleniyor.
elimizdeki imkanlar ile digital çağı kesiştirebilirsek, o zaman olmamız gereken yere daha fazla yaklaşırız. kafamızda kurduğumuz dünya gerçek dünyaya bi kaç adım daha yaklaşır. etrafımızda ya da arkamızda hayaletler yok. o yüzden elimizdeki imkanları max çıkarmak bize önemli şeyler kazandıracaktır. sadece nasıl baktığımız önemli. nasıl algıladığımız önemli. algımızı buraya taşıyabilirsek, elimizde olanın faydasını kendimizde daha çok hissederiz. hepsi mücadelenin içinde ama nerde başladığı belirsiz. sessiz bir anda oturmalı ve yapmamız gerekene odaklanmalıyız. bunu başarabilirsek mücadelenin de ne olduğunu anlayıp, kazanım açısından bir kaç basamak yukarı çıkabiliriz. imkanları değerlendir ve odaklan.
nefes almak gibidir bazı duygular. içimizde akan ama seslerini bazen yükseltip, bazen alçaltan duygular gibi. tamamlanması zaman alacaktır. bize bir nebze huzur verdiyse eğer üzerine durabilir ve çıkarımlar yapabiliriz. bize eğer alternatif bir kapı oluşturuyorsa bu değeleri korumak ve her zaman arkasında savaşmak gerekecek. nasıl düşündüğümüzle doğru orantılı giden hisler ile konuyu ele alıyoruz. boşluklar her zaman varolacak ama biz aynı yerde mi kalacağız? basamak atlamak için en iyi yöntem bir kaç adım geriye çıkıp öyle denemektir. bunu zihinsel olarak yapabilirsek, irademiz keskinleşecektir. keskinleşmiş bir irade ile istediğimizi yapabilir, kendimizi motive edebilir, hayatımızda değiştirmek istediğimiz şeyleri kolayca değiştirebiliriz. umut elimizde kalan şeylerden sadece bir tanesi. eğer umudumuzu koruyabiliyorsak, mantık çerçevesinde de durumları değerlendirebiliriz.
imkanları kullanmaya başladıktan sonra motivasyon artacaktır. motivasyon gerektirmeyen bazı şeylerden biri de çalışmaktır. eğer motivasyonun gelmesini beklersek, o zaman hiç bir şey yapmamış oluruz. motivasyon olmadan sadece odaklandığımız şeyi yapabilir ve bir düzen sağlayabiliriz. olması gereken budur aslında ama görebililenler için. hayatın her alanında mücadele devam ediyor. gücümüz yettiğince biz de devam ediyoruz yolumuza. herşey zihinsel aktivitenin öne çıkması ile alakalı. destansı hikayeler artık çağımıza çok yaklaşmıyor. digital çağ başladığı için semboller artık google ya da steve jobs tarafından belirleniyor.
elimizdeki imkanlar ile digital çağı kesiştirebilirsek, o zaman olmamız gereken yere daha fazla yaklaşırız. kafamızda kurduğumuz dünya gerçek dünyaya bi kaç adım daha yaklaşır. etrafımızda ya da arkamızda hayaletler yok. o yüzden elimizdeki imkanları max çıkarmak bize önemli şeyler kazandıracaktır. sadece nasıl baktığımız önemli. nasıl algıladığımız önemli. algımızı buraya taşıyabilirsek, elimizde olanın faydasını kendimizde daha çok hissederiz. hepsi mücadelenin içinde ama nerde başladığı belirsiz. sessiz bir anda oturmalı ve yapmamız gerekene odaklanmalıyız. bunu başarabilirsek mücadelenin de ne olduğunu anlayıp, kazanım açısından bir kaç basamak yukarı çıkabiliriz. imkanları değerlendir ve odaklan.
devam etmek
özgürleşmek için yüklerimizden kurtulmak gerekir. bizi sıkıntıya sokan herşey yüklerimizi tanımlar. bazen ders çalışmak, bazen ekmek almaya gitmek gibi tanımlarla bu boşluğu doldurailiriz. odaklanmamız gereken şeylerden biri de bu yükleren kurtulamk için nasıl bir çaba göstermemiz gerektiğidir. yaklaşımlarımızı yeniden düzenler ve mantıklı bir yere oturtursak, bize fısıldadaıkları şeyleri daha net görebiliriz. görebildiklerimiz ile bambaşka kapılar açılır ve orada olduğunu bilmediğimiz şeyler bile bize huzur vermektedir. önemli olan yüklerimizi anlamak ve onları belirli kalıplar ile yeniden yorumlamak. bakmamız gereken yeri göremeyebiliriz belki ama sadece dikkatli gözlerle bu detayları farkedebiliyorsak, o zaman harekete geçmenin zamanıdır da diyebiliriz. mantıklı ya da mantıksız elimizde olan şeylerin birleştiği yerde nasıl kullanmamız gerektiğpi ortaya çıkar.
bu mevzuları toparlayarak gelsek ve yüklerimizden kurtulmak için elimizdekilerin kıymetini bilsek ve sınırlarımızı ona göre belirlesek? sigara içmek yerine tütün içmek gibi. eğer paran bunu karşılamıyora ve sigara içmeye devam etmek istiyorsan, o zaman yapacağın şey en ucuzundan tütün almak olacaktır. "this is the time to rise." kalıpları aradan çıkarmadıktan sonra ve onlara anlam yüklüyorsak, bize olması gerekeni vermektedirler. imkanlarımız dahilinde özgürleşiriz. imkanlarımız dahilinde hayatımıza bir ivme veririrz. o zaman elimizdekilerin farkına varmadan başkalarına ihtiyacımız olmadığını da anlarız bu sayede. bunu becerebilirsek bir yerden bir yere taışıdığımız kavramlar da daha etkili ve önemli olacaktır.
dayanak noktalarını iyi belirlemek lazım. motivasyonu beklemek yerine, hayata dair dayanak noktalarını hazmedebilirsek, bambaşka bir düzlemde ilerleyecektir. düşünsel olarak keskinleşebilirsek, varlığımızı tanımlarken ki sorular azalacaktır. mücadele her zaman ki gibi devam etmekte ve elimizdekilerin yerini bir başkası almaya çalışmakta. gerçek özgürlük buradan geçmiyor sanırım. gerçekten özgürleşebilmek için, bu ağır yükleri bırakmamız gibi. önemsemek, önemsenmemek gibi aslında bu düzlemler. bunu kavrayabilirsek başka bir hayatın kapısını aralamış oluruz. düşündüklerimiz ve sistemeatize ettiğimiz kavramları göz önüne getirerek karşımıza çıkanı da daha net görebiliriz.
sakin kalarak düşüncelere yer açabiliriz. sakin kaldıkça işlerin rayına girmesi ve kontrollü ilerlemesi daha klay olacaktır. sistemlere bakarız. uygun olan sistemi kendimize adapte etmeye çalışırız. bir yerde olan şeylerin kavranılması bazen olsa da, süreklilik içinde üzerine düşünülürse, sonuçları tatminkar olacaktır. imkanlarını kullan. mantıklı olanı yap ve hayatına devam et. olması gerekenlerin biraz dışına çıkıp öyle hareket edebilirsin. korkuların ile yüzleş, yapman gerekeni yap ve odaklan. bu sayede olaylar belli kalıplarda daha mantıklı ilerleyebilir. sakin kalmalı ve yola devam etmeli.
bu mevzuları toparlayarak gelsek ve yüklerimizden kurtulmak için elimizdekilerin kıymetini bilsek ve sınırlarımızı ona göre belirlesek? sigara içmek yerine tütün içmek gibi. eğer paran bunu karşılamıyora ve sigara içmeye devam etmek istiyorsan, o zaman yapacağın şey en ucuzundan tütün almak olacaktır. "this is the time to rise." kalıpları aradan çıkarmadıktan sonra ve onlara anlam yüklüyorsak, bize olması gerekeni vermektedirler. imkanlarımız dahilinde özgürleşiriz. imkanlarımız dahilinde hayatımıza bir ivme veririrz. o zaman elimizdekilerin farkına varmadan başkalarına ihtiyacımız olmadığını da anlarız bu sayede. bunu becerebilirsek bir yerden bir yere taışıdığımız kavramlar da daha etkili ve önemli olacaktır.
dayanak noktalarını iyi belirlemek lazım. motivasyonu beklemek yerine, hayata dair dayanak noktalarını hazmedebilirsek, bambaşka bir düzlemde ilerleyecektir. düşünsel olarak keskinleşebilirsek, varlığımızı tanımlarken ki sorular azalacaktır. mücadele her zaman ki gibi devam etmekte ve elimizdekilerin yerini bir başkası almaya çalışmakta. gerçek özgürlük buradan geçmiyor sanırım. gerçekten özgürleşebilmek için, bu ağır yükleri bırakmamız gibi. önemsemek, önemsenmemek gibi aslında bu düzlemler. bunu kavrayabilirsek başka bir hayatın kapısını aralamış oluruz. düşündüklerimiz ve sistemeatize ettiğimiz kavramları göz önüne getirerek karşımıza çıkanı da daha net görebiliriz.
sakin kalarak düşüncelere yer açabiliriz. sakin kaldıkça işlerin rayına girmesi ve kontrollü ilerlemesi daha klay olacaktır. sistemlere bakarız. uygun olan sistemi kendimize adapte etmeye çalışırız. bir yerde olan şeylerin kavranılması bazen olsa da, süreklilik içinde üzerine düşünülürse, sonuçları tatminkar olacaktır. imkanlarını kullan. mantıklı olanı yap ve hayatına devam et. olması gerekenlerin biraz dışına çıkıp öyle hareket edebilirsin. korkuların ile yüzleş, yapman gerekeni yap ve odaklan. bu sayede olaylar belli kalıplarda daha mantıklı ilerleyebilir. sakin kalmalı ve yola devam etmeli.
"an"
hayatın içinde korkular vardır. bu korkular bazen bizi anlamsız yerlere sürüklerler. sürükledikleri bu yerlerde daha fazla sıkıntı bizi bekler. düşüncelerimiz netleşemez. muğlak durumlar içinde kalırlar. bu muğlaklık sıkıntı vermeye başlar bir yerden sonra. dünyanın etrafında dönen ay gibi, bu düşünceler de bizim yörüngemizde dönmekte ve bize zarar vermektedir. olumlu taraflarına odaklanıp, mantıklı işler ortaya koyabilmek için daha fazla çalışmamız gerekmektedir. her mevzunun içinde "çaba" vardır. bu çaba bizi bir yerden bir yere taşır. korkularımız için bile olsa üzerinde çalışmamız ve elimizdeki durumları mükemmelleştirmemiz gerekir.
anlamlı olsun ya da olmasın, hayatın içinde çaba göstermemiz gereken bir sürü durum vardır; ders çalışmak, işe gitmek, kitap okumak, araştırmak gibi. bunlar varoldukça çaba da varolacaktır. en mantıklı olanlarını kendimize göre modifiye edip, mücadeleye devam etmek gereki. gerekliliktir bir çok zaman bu durumlar. bize olmsı gerekeni vermeye çalışırlar. karşımıza çıkan tüm varyasyonlar için bir cevabımız olmalı. korkularımızla yüzleşip hayata devam etmemiz gerekiyor. somut sonuçlar elde edebilmemiz için mantıklı bir zihni ihtiyacımız var. olması gerekenler ve olanlar hayatın içinde ayrımları daha net dile getiriyorlar. korkularımızla yüzleşmek büyük bir zaman dilimi ve çaba gerektirecektir ama olması gerekene en yakın olan bu değil midir?
her yerde aynı zaman yaşanmakta ve aynı zaman dilimi için elimizdekiler tükenmekte. bir profesör de olsa ya da bir çöpcü aynı zaman diliminde yaşıyor bu insanlar. kafalarında kurdukları dünya da bunun yansıması bir anlamda. daha farklı kalıplara ayrılmış şekilde devam ediyor. bu kalıpların sonu gelmese de az çok bize bir şeyler anlatıyor. otobüs için bilet almak gibi. madem ki yüzleşmek istiyoruz o zama o bileti almamız lazım. kafamızın daha rahat olabilmesi için bir şekilde devam etmeliyiz bu hayata.
kararlı davranmak belki de hepsinin altında yatan gerçekliğin bir başka yansımasıdır. kararlı olabilirsek atladığımız alanarda azalacaktır. bunu becerebilirsek zaman içindeki sıçramaları net olarak görebiliriz. zaman içinde sıçradıkça bir yere varmayız. "an" ı kaçırıp sadece olması gerekene odaklanmamız gerekir. tüm zaman sadece sıçramalar ile 3te birine dönecektir. bu da beklediğimiz bir şey değil aslında sadece olanlar arasında. bunu tersine çevirip "an" içinde dikkatimizi dağıtmazsak, yorucu olsa bile bizi bir yere taşıyacaktır. kafamızda kurduğumuzdan, daha gerçek ve bir şeyleri yapabilme ihtimalimiz daha yüksektir. kafamızdaki kurgular ile uzaktan yakından alakası olmayan bir gerçeklik sunar. hayatın dailer içinde yaşlandığını görmek huzursuz etse de insanı, alında bir yere varmaktadır. daha dikkatli gözler ile inceleyip, güzel olana doğru evrilmemiz lazım.
mantıklı ya da mantıksız, hayatın içineki döngüleri çoğu zaman çok yakından izleriz. bu döngülerden uzak durmaya çalışırız. döngülerin mantığını çok uzak bir yere koyarız. olması gerekeni net olarak anlamasakta, elimizdekinin kıymetini daha çok bilip, farklı bir düzleme çıkarabiliriz. imkanlar dahilinde bir şeyler yapmak ya da yapamamak, bizim sorunumuz tam olarak burada başlıyor. elimizdekileri adam gibi değerlendirebilirsek o zaman "an" kavramını daha net görebiliriz. görmemiz gereken de bu olmalı. yaklaştığımız gerçeklik burada bizi mutlu etmeli ve bir basamak daha yukarıya taşımalı. olması gerekenler için mücadele değil belki ama olanlar için hala mücadele edebiliriz. sorunlarımızı aşmamızın yollarından biri de hala buralardadır. beklemek yerine harekete geçme zamanıdır.
anlamlı olsun ya da olmasın, hayatın içinde çaba göstermemiz gereken bir sürü durum vardır; ders çalışmak, işe gitmek, kitap okumak, araştırmak gibi. bunlar varoldukça çaba da varolacaktır. en mantıklı olanlarını kendimize göre modifiye edip, mücadeleye devam etmek gereki. gerekliliktir bir çok zaman bu durumlar. bize olmsı gerekeni vermeye çalışırlar. karşımıza çıkan tüm varyasyonlar için bir cevabımız olmalı. korkularımızla yüzleşip hayata devam etmemiz gerekiyor. somut sonuçlar elde edebilmemiz için mantıklı bir zihni ihtiyacımız var. olması gerekenler ve olanlar hayatın içinde ayrımları daha net dile getiriyorlar. korkularımızla yüzleşmek büyük bir zaman dilimi ve çaba gerektirecektir ama olması gerekene en yakın olan bu değil midir?
her yerde aynı zaman yaşanmakta ve aynı zaman dilimi için elimizdekiler tükenmekte. bir profesör de olsa ya da bir çöpcü aynı zaman diliminde yaşıyor bu insanlar. kafalarında kurdukları dünya da bunun yansıması bir anlamda. daha farklı kalıplara ayrılmış şekilde devam ediyor. bu kalıpların sonu gelmese de az çok bize bir şeyler anlatıyor. otobüs için bilet almak gibi. madem ki yüzleşmek istiyoruz o zama o bileti almamız lazım. kafamızın daha rahat olabilmesi için bir şekilde devam etmeliyiz bu hayata.
kararlı davranmak belki de hepsinin altında yatan gerçekliğin bir başka yansımasıdır. kararlı olabilirsek atladığımız alanarda azalacaktır. bunu becerebilirsek zaman içindeki sıçramaları net olarak görebiliriz. zaman içinde sıçradıkça bir yere varmayız. "an" ı kaçırıp sadece olması gerekene odaklanmamız gerekir. tüm zaman sadece sıçramalar ile 3te birine dönecektir. bu da beklediğimiz bir şey değil aslında sadece olanlar arasında. bunu tersine çevirip "an" içinde dikkatimizi dağıtmazsak, yorucu olsa bile bizi bir yere taşıyacaktır. kafamızda kurduğumuzdan, daha gerçek ve bir şeyleri yapabilme ihtimalimiz daha yüksektir. kafamızdaki kurgular ile uzaktan yakından alakası olmayan bir gerçeklik sunar. hayatın dailer içinde yaşlandığını görmek huzursuz etse de insanı, alında bir yere varmaktadır. daha dikkatli gözler ile inceleyip, güzel olana doğru evrilmemiz lazım.
mantıklı ya da mantıksız, hayatın içineki döngüleri çoğu zaman çok yakından izleriz. bu döngülerden uzak durmaya çalışırız. döngülerin mantığını çok uzak bir yere koyarız. olması gerekeni net olarak anlamasakta, elimizdekinin kıymetini daha çok bilip, farklı bir düzleme çıkarabiliriz. imkanlar dahilinde bir şeyler yapmak ya da yapamamak, bizim sorunumuz tam olarak burada başlıyor. elimizdekileri adam gibi değerlendirebilirsek o zaman "an" kavramını daha net görebiliriz. görmemiz gereken de bu olmalı. yaklaştığımız gerçeklik burada bizi mutlu etmeli ve bir basamak daha yukarıya taşımalı. olması gerekenler için mücadele değil belki ama olanlar için hala mücadele edebiliriz. sorunlarımızı aşmamızın yollarından biri de hala buralardadır. beklemek yerine harekete geçme zamanıdır.
17 Ocak 2012 Salı
sevgi ve huzur
bilge bir adam, dağda oturmuş ibadetle meşgulmüş. karşıdan gelen genç bir kız görmüş. kız bir sepetin içinde elmalar taşıyormuş. bilge adam sormuş "bu elmaları nereye götürüyorsun?". kız cevap vermiş " sevdiğime götürüyorum". adam "kaç tane elma götürüyorsun" diye sormuş. kız cevap vermiş " sevgilime götürdüğüm elmalara sayamam ki çünkü ona aşığım." bilge adam kendi yaptığı işe bakmış ve elinde duran tesbihi kırmış. sevginin sayılarla, sembollerle ifade edilemeyeceğini anlamış çünkü sevgi çok daha derin bir kavrammış. bazen sevgi ya da mutluluk, bazen huzur ya da rahatlık insanın ön sıralarda arzuladığı kavramlar içindedir. bu kavramları kendi içinde farklılaştırır. kendine göre şekillendirir. elindekini göremez belki.
sevgi diyorsak ve bunun arayışına giriyorsak, hayatımızın boşa geçtiği anlamına gelmez. bir sürü şey yapılabilir sevgi için. en önemli olanı da "beklemek" sanırım. elindeki imkanlar dahilinde bazı kavramları şekillendirir ve bir yere gelmesine çalışır. her şey de olduğu gibi "çaba" her zaman ön plana çıkmaktadır. eğer bir kavram için çaba göstermiyorsak, onu gerçekten istemiyor ya da beklemiyor gibi görülürüz. her şeyin hayatın içinde yansımaları vardır. gökkuşağının renklerine benzerler. her nefeste yeni bir hayatın oluşması için farklı renklere ihtiyacımız vardır. sevgi ya da çaba farklı gibi gözükse de içinde aynı renkleri barındırır. biri olmadan diğerinin varolması da biraz zordur.
hayatımızdaki anlamlı olan şeylere baktığımız zaman, bizi mutlu eden şeyler görürüz. muğlak olan taraflar çok fazla uğraşmamızı beklese de aslında netlik bize daha keskin bir bakış açısı sunar. nasıl algıladığımız burada gerçekten önemlidir. nasıl baktığımızda farklı bir durum karşısında, bakış açımızın şekillenişini tanımlar. huzur sevgiden sonra aradığımız yegane sığınaktır. huzur hayatımızın içine yayıldıysa ve parça parça her yeri sarmaya başlamışsa, gittiğimiz yolun bizim için en iyisi olduğunu gösterir. hepsinin birleştiği tek bir yer var o da ruhumuz. bunu netleştirebilirsek, ihtiyaçlarımızın da nasıl şekillendiğini daha net görebiliriz. bazen görmek istediğimiz yerde, bazen görmek istediğimizden çok uzakta mücadele devam etmektedir. her şeyin sonlu olacağını düşünmek yerine biraz daha çabalamak bizi farklı bir bakış açısı ile donatacaktır. elimizdekini dışarıya yansıtabilirsek, huzur ve sevgiyi kendi hayatımız içine taşıyabiliriz. ne kadar rastgele görünse de her şey bizim çabalarımız ile şekillenmektedir. mücadele edersek kaybetmenin ya da kazanmanın bir farkının olmadığını anlarız, bu da bize yaşam sevincini armağan etmektedir. her yerde aynı zaman diliminde yaşayan insanları gördükçe mücadelemizin anlamsız olmadığını da farkederiz.
sevgi diyorsak ve bunun arayışına giriyorsak, hayatımızın boşa geçtiği anlamına gelmez. bir sürü şey yapılabilir sevgi için. en önemli olanı da "beklemek" sanırım. elindeki imkanlar dahilinde bazı kavramları şekillendirir ve bir yere gelmesine çalışır. her şey de olduğu gibi "çaba" her zaman ön plana çıkmaktadır. eğer bir kavram için çaba göstermiyorsak, onu gerçekten istemiyor ya da beklemiyor gibi görülürüz. her şeyin hayatın içinde yansımaları vardır. gökkuşağının renklerine benzerler. her nefeste yeni bir hayatın oluşması için farklı renklere ihtiyacımız vardır. sevgi ya da çaba farklı gibi gözükse de içinde aynı renkleri barındırır. biri olmadan diğerinin varolması da biraz zordur.
hayatımızdaki anlamlı olan şeylere baktığımız zaman, bizi mutlu eden şeyler görürüz. muğlak olan taraflar çok fazla uğraşmamızı beklese de aslında netlik bize daha keskin bir bakış açısı sunar. nasıl algıladığımız burada gerçekten önemlidir. nasıl baktığımızda farklı bir durum karşısında, bakış açımızın şekillenişini tanımlar. huzur sevgiden sonra aradığımız yegane sığınaktır. huzur hayatımızın içine yayıldıysa ve parça parça her yeri sarmaya başlamışsa, gittiğimiz yolun bizim için en iyisi olduğunu gösterir. hepsinin birleştiği tek bir yer var o da ruhumuz. bunu netleştirebilirsek, ihtiyaçlarımızın da nasıl şekillendiğini daha net görebiliriz. bazen görmek istediğimiz yerde, bazen görmek istediğimizden çok uzakta mücadele devam etmektedir. her şeyin sonlu olacağını düşünmek yerine biraz daha çabalamak bizi farklı bir bakış açısı ile donatacaktır. elimizdekini dışarıya yansıtabilirsek, huzur ve sevgiyi kendi hayatımız içine taşıyabiliriz. ne kadar rastgele görünse de her şey bizim çabalarımız ile şekillenmektedir. mücadele edersek kaybetmenin ya da kazanmanın bir farkının olmadığını anlarız, bu da bize yaşam sevincini armağan etmektedir. her yerde aynı zaman diliminde yaşayan insanları gördükçe mücadelemizin anlamsız olmadığını da farkederiz.
16 Ocak 2012 Pazartesi
mücadele
hayata dair herşeyin içinde bulunduğu ve düzenin sağlandığı bir sistem tarafından kontrol edilir. insan da bu sistemin dışında değildir. biyolojik makinalar olsak bile temelinde benzer komutlar ile hayatımızı şekillendiririrz. fiziksel bedenimizin ihtiyaçları vardır bunları karşılamak zorundayız, yoksa yaşayamayız. fiziksel bedenin ihtiyaçları olduğu gibi, ruhani bedenimizin de ihtiyaçları vardır. hayata dair yakalamamız gereken bazı yollar vardır. bunları temel aldığımız şey ruhsal ihtiyaçlarımız olarak nitelendirirsek, karşımıza somut veriler çıkmaktadır. zihinsel motivasyonu sağlamak için belirli yöntemler kullanabiliriz. herkese göre değişse de bazı yerlerde aynılığı ile dikkatimizi çeker. odaklan, elindeki imkanların değerini bil, çalış...
üç temel nokta üzerinden bu durumu tanımladıktan sonra gerçekten bunlarla nereye varmamız gerektiği üzerine kafamız karışmadan çıkarımlar yapabiliriz. başarılı olabilmek için zihnimizi keskinleştirmemiz gerekmektedir. motivasyonu üst sıralara taşımak adına, en başta yapmamız gereken şey odaklanmaktır. hangi semboller işe yarayacaksa ya da hangi film, müzik, kitap işe yarıyorsa bunları aktif bir şekilde kullanmamız gerekmektedir. mücadele burada başlar. karşımızdaki düşmanı anlamak için daha dikkatli gözlerle bakmak gerekmektedir. yakınına yaklaştıkça daha net gözüken kavramları, içselleştirmemiz gerekmektedir. seslenmemiz gereken kişi kendimiziz. yazılanlar kendimiz için, mücadelemiz kendimiz için. yol almaya burada başlayabiliriz. motivasyonları tam olarak kavrayabilmek için bireyselleşmek gerekir. bencillikten bahsetmiyorum. elimizdekini en iyi şekilde kullanmöak için gerekli motivasyonlardan bahsediyorum. bunların başlangıcı odaklanmaktan geçiyor. keskin bir zihin ve algı bizi buraya taşıyacaktır. "an" ı değerlendir ve üzerinde düşün.
diğer kısımda ise elimizdekiler önemlidir. sanayi toplumumun oluşturduğu açgözlülüğü geride bırakıp, elimizdeki imkanların bize neler sağladığına bakmamız lazım. elimizdekileri cidden anlıyor muyuz? daha fazlasına cidden ihtiyacımız var mı? bu soruların en doğru cevaplarını bu noktada kavrayabiliyoruz. bir şey yapmak için şunu da aldıktan sonra başlıcam, şu da eksik onu bir edineyim ya da bunlar benim için yeterli değil. ihtiyaç sahibi olarak, doğru gözlerle bu durumu değerlendirdin mi? yoksa sana dayatılan, reklamlardan, promosyonlardan mı etkilendin. keskinleşmen gereken yer burası. daha fazlası değil. odaklanmak için elindekileri kullan, sana en doğru yolu onlar gösterecektir. imkanların aslında yeterli olduğunu, fazladan yeni bir kaleme ya da silgiye ihtiyacın olmadığını anlayacaksın. kalem ve silgi elbette metaforik anlamlar taşıyor, senin algılaman gereken şey şu " gerçekten neye ihtiyacın var? imkanların yetersiz mi? ihtiyaçların bu kadar fazla mı?" bu sorulara yanıt bulduktan sonra, odaklanmanın aslında basit ve temel bir kaç kural üzerinden yürüdüğünü hissedersin. "kendini yeterli hisset, imkanları sonuna kadar kullan, içsel huzuru yakalamak için daha fazlasına sahip olmana gerek yok" bu kavramlar net oturduktan sonra imkanların bizi max ma taşıdğını rahat bir şekilde göreilirsin.
bulmacanın son parçasını ise "çalışmak" oluşturuyor. zihin keskinleştikten sonra, çalışmak zor gelmeyecektir. daha zorlarına alışan zihin çalışma evresinde sıkıntı çıkarmadan görevini yerine getirecektir. odaklanmak gerektiğini hatırlayacaksın, elindeki imkanların yeterliliğini hatırlayacaksın son olarak yapman gereken şey çalışmak. bunu becerebildikten sonra herşey normal düzenine girecektir ve rutinlerini oluşturacaktır. mücadele bu noktada başlıyor. rutinlerini oluşturduktan sonra yapman gereken tek şey " zamanı verimli kullanmak". bu kavramları inceledikten sonra aslında şunu daha net görüyoruz, biraz zorlama ile fiziksel ve ruhsal bedenimiz rutinlerini oluşturacaktır. bu rutinler tamamlandıktan sonra geriye kalan tek şey dişlilerin, çarkların dönmesi ve karşımıza olumlu şeyleri getirmesidir. kötülük, iyilik kavramlarını dışarda tutarak, bize faydası olan şey olumludur gibi bir yerden değerlendirmek lazım durumları. bu söylenilenler normal ve min koşullar için geçerliliğini korur. ekstradan karşımıza çıkan kötülük ya da rutini bozan olayları içine dahil etmeden değerlendirmek lazım. normal bir birey, normal bir zeka, normal bir algı için sistemler çok karmaşık olmadan karşımıza "huzur" kavramını çıkaracaktır.
bir süre bunları değerlendirdikten sonra, uygulama aşamasında olumlu süreçler ile karşılaşırız. ihtiyaçlarımız aslında kafamızda kurduğumuz gibi çok fazla değildir. bir kalem, kağıt ve silgi devam eden durumlar için basit ama tek gerçeklik gibi gözükebilir. daha fazlasına ihtiyacın yok ve daha fazlasına gerek yok. sadece odaklan. nefes almak gibi rutinlerini anla ve mücadele etmeye devam et. sonunda ne olduğu önemli değildir, önemli olan süreçtir: bu sözler ilk başta senin için değil, en başta benim için. iki nokta arasındaki düz çizgi içinde ikimizde aynı yerdeyiz aslında, temel olarak insan sınıfına dahilsek ve ihityaçlarımız belirli ise, senden ve benden ziyade olan şey "biz" iz. sesleri duy, görmen gerekenleri gör ve daha fazla çalış. daha fazlası rutinler içinde sana kendini gösterecektir.
üç temel nokta üzerinden bu durumu tanımladıktan sonra gerçekten bunlarla nereye varmamız gerektiği üzerine kafamız karışmadan çıkarımlar yapabiliriz. başarılı olabilmek için zihnimizi keskinleştirmemiz gerekmektedir. motivasyonu üst sıralara taşımak adına, en başta yapmamız gereken şey odaklanmaktır. hangi semboller işe yarayacaksa ya da hangi film, müzik, kitap işe yarıyorsa bunları aktif bir şekilde kullanmamız gerekmektedir. mücadele burada başlar. karşımızdaki düşmanı anlamak için daha dikkatli gözlerle bakmak gerekmektedir. yakınına yaklaştıkça daha net gözüken kavramları, içselleştirmemiz gerekmektedir. seslenmemiz gereken kişi kendimiziz. yazılanlar kendimiz için, mücadelemiz kendimiz için. yol almaya burada başlayabiliriz. motivasyonları tam olarak kavrayabilmek için bireyselleşmek gerekir. bencillikten bahsetmiyorum. elimizdekini en iyi şekilde kullanmöak için gerekli motivasyonlardan bahsediyorum. bunların başlangıcı odaklanmaktan geçiyor. keskin bir zihin ve algı bizi buraya taşıyacaktır. "an" ı değerlendir ve üzerinde düşün.
diğer kısımda ise elimizdekiler önemlidir. sanayi toplumumun oluşturduğu açgözlülüğü geride bırakıp, elimizdeki imkanların bize neler sağladığına bakmamız lazım. elimizdekileri cidden anlıyor muyuz? daha fazlasına cidden ihtiyacımız var mı? bu soruların en doğru cevaplarını bu noktada kavrayabiliyoruz. bir şey yapmak için şunu da aldıktan sonra başlıcam, şu da eksik onu bir edineyim ya da bunlar benim için yeterli değil. ihtiyaç sahibi olarak, doğru gözlerle bu durumu değerlendirdin mi? yoksa sana dayatılan, reklamlardan, promosyonlardan mı etkilendin. keskinleşmen gereken yer burası. daha fazlası değil. odaklanmak için elindekileri kullan, sana en doğru yolu onlar gösterecektir. imkanların aslında yeterli olduğunu, fazladan yeni bir kaleme ya da silgiye ihtiyacın olmadığını anlayacaksın. kalem ve silgi elbette metaforik anlamlar taşıyor, senin algılaman gereken şey şu " gerçekten neye ihtiyacın var? imkanların yetersiz mi? ihtiyaçların bu kadar fazla mı?" bu sorulara yanıt bulduktan sonra, odaklanmanın aslında basit ve temel bir kaç kural üzerinden yürüdüğünü hissedersin. "kendini yeterli hisset, imkanları sonuna kadar kullan, içsel huzuru yakalamak için daha fazlasına sahip olmana gerek yok" bu kavramlar net oturduktan sonra imkanların bizi max ma taşıdğını rahat bir şekilde göreilirsin.
bulmacanın son parçasını ise "çalışmak" oluşturuyor. zihin keskinleştikten sonra, çalışmak zor gelmeyecektir. daha zorlarına alışan zihin çalışma evresinde sıkıntı çıkarmadan görevini yerine getirecektir. odaklanmak gerektiğini hatırlayacaksın, elindeki imkanların yeterliliğini hatırlayacaksın son olarak yapman gereken şey çalışmak. bunu becerebildikten sonra herşey normal düzenine girecektir ve rutinlerini oluşturacaktır. mücadele bu noktada başlıyor. rutinlerini oluşturduktan sonra yapman gereken tek şey " zamanı verimli kullanmak". bu kavramları inceledikten sonra aslında şunu daha net görüyoruz, biraz zorlama ile fiziksel ve ruhsal bedenimiz rutinlerini oluşturacaktır. bu rutinler tamamlandıktan sonra geriye kalan tek şey dişlilerin, çarkların dönmesi ve karşımıza olumlu şeyleri getirmesidir. kötülük, iyilik kavramlarını dışarda tutarak, bize faydası olan şey olumludur gibi bir yerden değerlendirmek lazım durumları. bu söylenilenler normal ve min koşullar için geçerliliğini korur. ekstradan karşımıza çıkan kötülük ya da rutini bozan olayları içine dahil etmeden değerlendirmek lazım. normal bir birey, normal bir zeka, normal bir algı için sistemler çok karmaşık olmadan karşımıza "huzur" kavramını çıkaracaktır.
bir süre bunları değerlendirdikten sonra, uygulama aşamasında olumlu süreçler ile karşılaşırız. ihtiyaçlarımız aslında kafamızda kurduğumuz gibi çok fazla değildir. bir kalem, kağıt ve silgi devam eden durumlar için basit ama tek gerçeklik gibi gözükebilir. daha fazlasına ihtiyacın yok ve daha fazlasına gerek yok. sadece odaklan. nefes almak gibi rutinlerini anla ve mücadele etmeye devam et. sonunda ne olduğu önemli değildir, önemli olan süreçtir: bu sözler ilk başta senin için değil, en başta benim için. iki nokta arasındaki düz çizgi içinde ikimizde aynı yerdeyiz aslında, temel olarak insan sınıfına dahilsek ve ihityaçlarımız belirli ise, senden ve benden ziyade olan şey "biz" iz. sesleri duy, görmen gerekenleri gör ve daha fazla çalış. daha fazlası rutinler içinde sana kendini gösterecektir.
15 Ocak 2012 Pazar
düşüncelerdeki arka kapılar
" this is the time to rise" mottoyu bu cümle üzerinden tanımlayabiliriz. bakış açılarımız zamanla değişmektedir. rüzgarlı bir günde havada kurumayı bekleyen, asılı çamaşırlar gibi. kafamızdaki dengeler de bazen karışabilir. bunları belirli bir düzlemden ifade etmek yerine anlamaya çalışsak, çıkacak veriler gerçekten şaşırtıcı olacaktır. düzlemsel olarak farklı çizgileri takip ederek bir yol oluşturacaktır. olması gereken de budur bir anlamda, bunu tartmak ve isimlendirmek zor aslında. beynimizin çalışma şeklini belli rutinler ile yeniden tanımlarsak, hayallereimize ulaşmak için çok da fazla bir şey yapmamıza gerek kalmaz. elimizdekileri ön plana çıkarıp, imkanlar dahilinde bir şeylerin filizlenmesini izlemek, huzur verici olacaktır. kafamız bir çok zaman karışabilir, gerçekliği olması gerektiği gibi algılamayabiliriz. düzen dediğimiz şey de tam olarak burada ortaya çıkmaktadır.
bize güçsüz hissettiren zamanlarda olması gerekeni daha rahat görebiliriz. tanımladıklarımızın gerçekliğini daha fazla ortaya çıkarabiliriz. nasıl baktığımızla alakalı aslında. elimizdekinin ne kadar kıymetli olduğu ile alakalı. yaklaşımlarımız, bakış açılarımız bize gerçekliği sunacaktır. takıldığımız noktalarda ise soruları başkasına değil de, kendimize sorarsak, cevaplaması daha kolay olan düzlemler içinde ilerleyebiliriz. mantıklı olan da budur aslında. nasıl algıladığımızı zamanla değiştirebiliriz. bir yerden bir yere ulaşmaya çalışıyorsak, en kısa yol hangisi ise onu keşfetmek mantıklı olacaktır. düşüncelerimizin de belirli sistemlere ihtiyacı var, net olarak bazı kavramları algılayabilmemiz için. düzlemler bu anlamda değerlidir.
kafamızı karıştırmadan yola devam etmek verimliliği de artıracaktır. düşündüklerimiz, bize umut veren şeyler, semboller ve hayaller. elimizde bunlardan daha fazlası mevcuttur aslında. olması gerektiği gibi bakabilir ve iç dinamiklerini kavrayabilirsek, kafamızdaki ütopyalar da gerçekleşebilir. nasıl baktığımız bizim algımızı şekillendirmektedir. kafamızı fazla karıştırmadan yola devam edebilmeyi bilmeliyiz. imkanların ne denli faydalı olduğunu algılayıp, yerimizden kalkmalı ve adım atmamız gerekmektedir. düşüncelerimizin arkasında yatan gerçeklik belki buradadır? neden olmasın. algılarımız farklılaştıkça, kafamızda şekillendirdiğimiz değerlerde o düzlemde hareket etmektedir. kafamızı fazla karıştırmadan önümüzdeki işe odaklanmak ve o yolda ilerlemek, bir nebze de olsa içimizi rahatlatmaktadır. "do your work, don't be stupid"
bize güçsüz hissettiren zamanlarda olması gerekeni daha rahat görebiliriz. tanımladıklarımızın gerçekliğini daha fazla ortaya çıkarabiliriz. nasıl baktığımızla alakalı aslında. elimizdekinin ne kadar kıymetli olduğu ile alakalı. yaklaşımlarımız, bakış açılarımız bize gerçekliği sunacaktır. takıldığımız noktalarda ise soruları başkasına değil de, kendimize sorarsak, cevaplaması daha kolay olan düzlemler içinde ilerleyebiliriz. mantıklı olan da budur aslında. nasıl algıladığımızı zamanla değiştirebiliriz. bir yerden bir yere ulaşmaya çalışıyorsak, en kısa yol hangisi ise onu keşfetmek mantıklı olacaktır. düşüncelerimizin de belirli sistemlere ihtiyacı var, net olarak bazı kavramları algılayabilmemiz için. düzlemler bu anlamda değerlidir.
kafamızı karıştırmadan yola devam etmek verimliliği de artıracaktır. düşündüklerimiz, bize umut veren şeyler, semboller ve hayaller. elimizde bunlardan daha fazlası mevcuttur aslında. olması gerektiği gibi bakabilir ve iç dinamiklerini kavrayabilirsek, kafamızdaki ütopyalar da gerçekleşebilir. nasıl baktığımız bizim algımızı şekillendirmektedir. kafamızı fazla karıştırmadan yola devam edebilmeyi bilmeliyiz. imkanların ne denli faydalı olduğunu algılayıp, yerimizden kalkmalı ve adım atmamız gerekmektedir. düşüncelerimizin arkasında yatan gerçeklik belki buradadır? neden olmasın. algılarımız farklılaştıkça, kafamızda şekillendirdiğimiz değerlerde o düzlemde hareket etmektedir. kafamızı fazla karıştırmadan önümüzdeki işe odaklanmak ve o yolda ilerlemek, bir nebze de olsa içimizi rahatlatmaktadır. "do your work, don't be stupid"
14 Ocak 2012 Cumartesi
elektriksel sinyaller
akılda kalıcı düşünceler şekillendikten sonra, hayata dair arayışlarımız farklı bir format kazanır. gücümüzü max ma taşımak belki bir zorunluluk halini almıştır. mücadele her alanda devam ediyordur. hayat dediğimiz şey duyguların savaşının ve bir anlamda karmaşasının olduğu yerdir. düşündüklerimiz daha farklı yerlere giderler ve benzer ögeleri kendi içinde gruplarlar. zamanı ve anı yaşamak bir çok noktada umut verici olmaktadır. zamanı ve anı yaşayabilirsek, zamanda sıçramalar yapmak zorunda kalmayız. zamanda sıçramalar da şunu anlatmaktadır; anı değerlendirme sadece belirli zaman aralıklarında yaşa ve harekete geç bir şekilde. düşüncelerin keskinleşmesi lazım. düşmanınla yüzleşmek aslında kendi içinde olan bir kavramdır. düşmanı dışarda aramaya gerek yok. kendi kendimizi güçsüz hale getiriyorsak o zaman düşman kimdir ? bu sorunun yanıtı hepimize açık sanırım
hayatın içinde algılayabildiğimizden çok fazla bilgi saklanmıştır. belirli metaforlar ile bir kısmını yakalasak bile, aslında olması gerekene dikkat edersek daha fazla yaklaşırız. bu düzlemleri nasıl harekete geçiririz? elbetteki daha fazla çalışma ve elimizdekinin kıymetini bilmek ile. motivasyonları dışarda ararız genel olarak. aslında en yakın motivasyon kafamızda şekillenen bir kaç düşünce içine gizlenmiştir zaten. beklediğimiz kadar hafif gelse bile aslında onu güçlendirmek, sesleri keskinleştirmek bizim elimizdedir. yaklaşımlarımızı bu şekilde artırabilir ve güçlendirebiliriz. daha çok ses duymakla ve içerdeki mücadeleyi azaltmakla alakalıdır aslında. kısaca denge de diyebiliriz. dengeyi sağladıktan sonra sadece yolda ilerlememeiz yeterli olacaktır. yolda ilerledikten sonra aslında yapmak istediklerimize daha fazla yaklaşırız. bunu gözardı etmeden hissetmeli ve hayata dair uygun koşulları belirlemeliyiz. nasıl şekillneceği bizim elimizdedir.
ilerlediğimiz yolda konsantre olarak ilerlemeliyiz. karşımıza çıkanları ancak bu şekilde anlamlandırabiliriz. elimizdekinin değeri artırmakta burada karşımıza çıkıyor. bu düzlemleri yakalayabilirsek hissettiğimiz şeyler de anlam kazanacaktır. mücadelenin boşuna olmadığını kendimize ispatlamamız lazım. ancak bu şekilde yeniden güç bulabiliriz. motivasyonlarımızı bu şekilde ayakta tutabiliriz. hissettiklerimizin kaynağını güçlendirebilirsek, motivasyonu tam olarak hayatın içine yayarız. yemek yemek bile belki daha keyifli bir hal alacaktır. bunu yaptığımız zaman gerçek güçten bahsedebiliriz. bu da bizi huzurlu kılacaktır. önemli olan nasıl hissettiğimiz ve olayları nasıl algıladığımızda gizlidir aslında. kafamızı rahatlatan değerleri bu şekilde canlandırabiliriz. önümüzde bir iş var ise ve konsantrasyonumuz azalıyorsa yapmamız gereken en temel şey, geriye çekilip odaklanmaktır sadece. bir adım geriden takip edebilirsek olayları o zaman gerçek motivasyona ulaşmışz oluruz. bu da bize huzur verecektir. çalışma kavramı burada devreye giriyor. ne kadar çok çalışırsak ve hissedersek, verim o kadar çok artacaktır.
değerlerimizi güçlendirmeli ve en yakın zamanda odaklanma işini çözmemiz gerekiyor. eğer hayata dair odaklanmayı halledebilirsek, o zaman karşımıza çıkan şeyler bambaşka olacaktır.karşımızda bir ejderha yok, onu öldürmemeiz gerekmiyor. gerçek ejderhayı arıyorsak, kalbimizin derinliklerine bakmamız gerekir. bunu da yapabilirsek, hayatımızın akışı olumlu yönde değişecektir. her yerde bir mücadele yaşanmaktadır. böceklerin dünyasında kral olmak için herkesi yenmek zorundasınızıdır, buna da doğa izin vermez. insan düzlemi ise bambaşka bir yerde aktığı için kendimize sunduğumuz gerçeklik, fiziksel mücadeleden daha fazlasını gerektirmektedir. zihinsel olarak ne kadar güçlenirsek, sorunlara verdiğimiz tepkiler de o denli huzurlu ve çözüme yönelik olacaktır. yola devam etmeli ve mücadeleyi bir üst aşamaya taşımalıyız.
eğer bir hayat var ise, bu hayatın içinde keyif almamız gereken anları kaçırmadan, odaklanmalıyız. bu anları netleştirebilirsek, zihnimizde şekillenen gerçeklikleri de daha kolay kavrayabiliriz. bu da elimizdekinin değerini bir üst basamağa taşımaktadır. tasvirler, tanımlamalar, şekilleri semboller,,, hepsinin içinde saklı olan tek bir şey var "motivasyon" bunu net bir şekilde kavrayabilirsek o zaman mücadelenin anlamı da ortaya çıkmaktadır. en büyük düşmanımız kendimiz isek, o zaman kendimizi tanımaya daha fazla zaman ayırmalıyız. yapabildiklerimizi görmeli ve onların üzerine odaklanmalıyız. bu da bize huzur verecektir. duymak istediklerimizi kendimize söyleyebiliriz. fısıltılar arttıkça kendimizi huzurlu hissederiz. hayatın içinde olması gerekenlere tutunup, "an" ı daha fazla detay ile yaşabiliriz ve motivasyonumuzu bir üst aşamaya taşımalıyız.
hayatın içinde algılayabildiğimizden çok fazla bilgi saklanmıştır. belirli metaforlar ile bir kısmını yakalasak bile, aslında olması gerekene dikkat edersek daha fazla yaklaşırız. bu düzlemleri nasıl harekete geçiririz? elbetteki daha fazla çalışma ve elimizdekinin kıymetini bilmek ile. motivasyonları dışarda ararız genel olarak. aslında en yakın motivasyon kafamızda şekillenen bir kaç düşünce içine gizlenmiştir zaten. beklediğimiz kadar hafif gelse bile aslında onu güçlendirmek, sesleri keskinleştirmek bizim elimizdedir. yaklaşımlarımızı bu şekilde artırabilir ve güçlendirebiliriz. daha çok ses duymakla ve içerdeki mücadeleyi azaltmakla alakalıdır aslında. kısaca denge de diyebiliriz. dengeyi sağladıktan sonra sadece yolda ilerlememeiz yeterli olacaktır. yolda ilerledikten sonra aslında yapmak istediklerimize daha fazla yaklaşırız. bunu gözardı etmeden hissetmeli ve hayata dair uygun koşulları belirlemeliyiz. nasıl şekillneceği bizim elimizdedir.
ilerlediğimiz yolda konsantre olarak ilerlemeliyiz. karşımıza çıkanları ancak bu şekilde anlamlandırabiliriz. elimizdekinin değeri artırmakta burada karşımıza çıkıyor. bu düzlemleri yakalayabilirsek hissettiğimiz şeyler de anlam kazanacaktır. mücadelenin boşuna olmadığını kendimize ispatlamamız lazım. ancak bu şekilde yeniden güç bulabiliriz. motivasyonlarımızı bu şekilde ayakta tutabiliriz. hissettiklerimizin kaynağını güçlendirebilirsek, motivasyonu tam olarak hayatın içine yayarız. yemek yemek bile belki daha keyifli bir hal alacaktır. bunu yaptığımız zaman gerçek güçten bahsedebiliriz. bu da bizi huzurlu kılacaktır. önemli olan nasıl hissettiğimiz ve olayları nasıl algıladığımızda gizlidir aslında. kafamızı rahatlatan değerleri bu şekilde canlandırabiliriz. önümüzde bir iş var ise ve konsantrasyonumuz azalıyorsa yapmamız gereken en temel şey, geriye çekilip odaklanmaktır sadece. bir adım geriden takip edebilirsek olayları o zaman gerçek motivasyona ulaşmışz oluruz. bu da bize huzur verecektir. çalışma kavramı burada devreye giriyor. ne kadar çok çalışırsak ve hissedersek, verim o kadar çok artacaktır.
değerlerimizi güçlendirmeli ve en yakın zamanda odaklanma işini çözmemiz gerekiyor. eğer hayata dair odaklanmayı halledebilirsek, o zaman karşımıza çıkan şeyler bambaşka olacaktır.karşımızda bir ejderha yok, onu öldürmemeiz gerekmiyor. gerçek ejderhayı arıyorsak, kalbimizin derinliklerine bakmamız gerekir. bunu da yapabilirsek, hayatımızın akışı olumlu yönde değişecektir. her yerde bir mücadele yaşanmaktadır. böceklerin dünyasında kral olmak için herkesi yenmek zorundasınızıdır, buna da doğa izin vermez. insan düzlemi ise bambaşka bir yerde aktığı için kendimize sunduğumuz gerçeklik, fiziksel mücadeleden daha fazlasını gerektirmektedir. zihinsel olarak ne kadar güçlenirsek, sorunlara verdiğimiz tepkiler de o denli huzurlu ve çözüme yönelik olacaktır. yola devam etmeli ve mücadeleyi bir üst aşamaya taşımalıyız.
eğer bir hayat var ise, bu hayatın içinde keyif almamız gereken anları kaçırmadan, odaklanmalıyız. bu anları netleştirebilirsek, zihnimizde şekillenen gerçeklikleri de daha kolay kavrayabiliriz. bu da elimizdekinin değerini bir üst basamağa taşımaktadır. tasvirler, tanımlamalar, şekilleri semboller,,, hepsinin içinde saklı olan tek bir şey var "motivasyon" bunu net bir şekilde kavrayabilirsek o zaman mücadelenin anlamı da ortaya çıkmaktadır. en büyük düşmanımız kendimiz isek, o zaman kendimizi tanımaya daha fazla zaman ayırmalıyız. yapabildiklerimizi görmeli ve onların üzerine odaklanmalıyız. bu da bize huzur verecektir. duymak istediklerimizi kendimize söyleyebiliriz. fısıltılar arttıkça kendimizi huzurlu hissederiz. hayatın içinde olması gerekenlere tutunup, "an" ı daha fazla detay ile yaşabiliriz ve motivasyonumuzu bir üst aşamaya taşımalıyız.
9 Ocak 2012 Pazartesi
boşluk ve zaman
yastığımızın üzerine kafamızı koyduğumuzda, dünyadaki bütün sesler bir an için kesilmiş gibi olur. müzik açmak belki de en iyisidir bu durumda. akan düşüncelerin içinde gizemlerle birlikte sürüklenen yıldızlar gibi. galaksimiz gibi. başka galaksiler gibi. hayat devam ediyor. yıldızların arkasındaki dünyada hayat bir şekilde varoluyor. bir sürü gizem ve bir sürü bilinmezlik. hayatın her alanaında kendini gösteriyor. olması gerektiği gibi aslında. dünyada kendimize ait bir yaşam kurguluyoruz. bunun detaylarını kendimiz işliyoruz. olması gerektiği gibi. ne fazla ne eksik. herkesin hayatın içinde bi rolü var. bu rollere bazen alışamasakta, orada durmaktalar. bir sürü detayla birlikte orada asılı kalmışlar. elimizdekiler gibi, imkanlarımız gibi. bunları net açılardan görememek gibi. biraz zihnimizi aydınlatailirsek, karşımıza çıkan gerçeklikler de buna nazaran farklı olacaktır. farklı derken, normal rutinlerin biraz dışında, nefes aldıracak türden bir rahatlama sunması gibi. kafamızda bir sürü düşünceler var ve bu düşüncelere yakın şeyler genelde orada olmuyor.
hayatın tamamen farklı aktığı bir dünyada, stargate,starwars gerçek olabilmekte. bu düzlem içinde kafamızdakileri de şekillendirebiliriz. jediler dünyada yok belki ama kendimizi jedilara dönüştürürsek , o zaman adalet sağlanmış olur. dünyanın da gittiği yer orası değil mi? bir sürü silah ve silah tüccarları yer almakta. dünyayı silahlandırmak üzerine kurgulanmış bir hayal. silahsızlanma üzerine düşlediğimiz şeyler çok az. karşımıza hırsızlar, katiller, soyguncular. bir sürü adam geliyor. hergün farklı detay üzerinden sürükleniyor. bunu kavramak çok da zor değil aslında. fark yaratmak lazım. hayata dair bir şeyleri aşıp, onların etrafında dolanarak insanlara yardım etmeliyiz.
yardımdan kastım , biraz daha iyimser olmak ve o iyimserliği kullanmak üzerine kurgulanmış olmalı. belki başlangıç, belki son ama orada durmakta. neler üzerine kafa yorarsak hayatta karşımıza o geliyor. düzenli bir hayata sahip olduktan sonra, hayatı kavramak adına yapılan şeyler de göreceli olmaktan çıkacaktır. artık kendi gerçekliğimiz haline gelecektir. kafamızda bir sürü düşünce var ama olumlu bir yere sürüklenen şeyler bazen olmayabiliyor. kafamızın rahat etmesi gibi. düzlemleri anlamak gibi. bazı şeyler de detaylarda daha fazla keyif veriyor. olan olayları düşünüp detaylarında farklı şeyler çıkarıyoruz. sosyalleşme denen olgu cidden enteresan. bir yerden bir yere varmasa bile , insanı bir an için düşünceler içinde bırakıyor. boşlukları doldurmak gene bize kalıyor. zorunluluklarımız yoksa artık kafamız daha rahat olacaktır. düzmelmsel olarak daha farklı bir yere gelecektir. beklediğimiz şey belki de budur.
hayatın tamamen farklı aktığı bir dünyada, stargate,starwars gerçek olabilmekte. bu düzlem içinde kafamızdakileri de şekillendirebiliriz. jediler dünyada yok belki ama kendimizi jedilara dönüştürürsek , o zaman adalet sağlanmış olur. dünyanın da gittiği yer orası değil mi? bir sürü silah ve silah tüccarları yer almakta. dünyayı silahlandırmak üzerine kurgulanmış bir hayal. silahsızlanma üzerine düşlediğimiz şeyler çok az. karşımıza hırsızlar, katiller, soyguncular. bir sürü adam geliyor. hergün farklı detay üzerinden sürükleniyor. bunu kavramak çok da zor değil aslında. fark yaratmak lazım. hayata dair bir şeyleri aşıp, onların etrafında dolanarak insanlara yardım etmeliyiz.
yardımdan kastım , biraz daha iyimser olmak ve o iyimserliği kullanmak üzerine kurgulanmış olmalı. belki başlangıç, belki son ama orada durmakta. neler üzerine kafa yorarsak hayatta karşımıza o geliyor. düzenli bir hayata sahip olduktan sonra, hayatı kavramak adına yapılan şeyler de göreceli olmaktan çıkacaktır. artık kendi gerçekliğimiz haline gelecektir. kafamızda bir sürü düşünce var ama olumlu bir yere sürüklenen şeyler bazen olmayabiliyor. kafamızın rahat etmesi gibi. düzlemleri anlamak gibi. bazı şeyler de detaylarda daha fazla keyif veriyor. olan olayları düşünüp detaylarında farklı şeyler çıkarıyoruz. sosyalleşme denen olgu cidden enteresan. bir yerden bir yere varmasa bile , insanı bir an için düşünceler içinde bırakıyor. boşlukları doldurmak gene bize kalıyor. zorunluluklarımız yoksa artık kafamız daha rahat olacaktır. düzmelmsel olarak daha farklı bir yere gelecektir. beklediğimiz şey belki de budur.
8 Ocak 2012 Pazar
seçilim
düşüncelerimizin şekillendiği belli kalıplar vardır. hep başlangıçları ve sonları bu kalıpların içinde düşünürüz. bir yere varmayan sorular, kafamızı karıştıran olgular, sembolize olmuş materyaller. bunlar bize istediğimiz şeyi vermektedir aslında. olması gerekene doğru uzanana bir yolculuk. bunları nasıl değerlendiririz bir fikrim olmasa da, bir yerden başlayanların bir yerde sonu vardır. başlangıçlar ve sonlar hep döngünün materyalleridir, tabi görmek isteyene. onun dışında takip edilebilecek çok fazla şey yoktur. kafamız her daim karışık olarak kendimizi mutlu bir şekilde ifade edemeyiz. nasıl düşündüğümüzden , nereye varması gerektiğine kadar bir sürü kavram kafamızı meşgul etmektedir.
nasıl olması gerektiği hakkında bir fikrimiz olmasa da , aslında elimizde olanları kullanmak ilk adımı oluşturabilir. alışveriş merkezlerinde bir sürü yeni uygulama görürüz. hep yeni promosyonlara sahip ürünler, birbiri ardına devam eden yeni materyaller, aklımızı karıştıran bir sürü sorular ve beklendiği gibi yanıt alınamayan bir sürü kavramlar. bunların çıktığı yer ya da başladığı yer neresidir? nereye varması gerekir bunların? bu sorular hep muğlak gibi durmaktadır. başarının sırrı belki de bu muğlaklığüı ortadan kaldırırp yeni önerilere açık olmakta gizlidir.
semboller ile hayatımızı bir yerden bir yere taşırız. net olabildiği kadar karışıkta olabilmektedir. nasıl baktığımızın ya da algıladığımızın bir önemi yoktur. önemli olan tek şey ne kadar yol aldığımızdır. yol almak önemlidir. zaman geçtikçe insanlar neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu kabullenmek adına bir savaşın içine girerler. bu sonu gelmeyen bir savaştır. çıkar yol olarak bir sürü alternatif sunulsa da, olması gerekeni algılamayan bünyeler için hep kısır döngüler olacaktır. nasıl düşündüğümüz ? nasıl yaklaştığımız ? nasıl değerlendirdiğimiz? hepsi bunların önem kazanmaktadır. önem kazanana algılarımızın yerine koyabileceğimiz alternatifler yoktur. bir yerden sonra elektrik sinyallerine dönüşür ve işlenmeye hazır hale gelirler. bir insan bedeninde günde kaç milyon tane olay meydana gelmektedir. nasıl algılarız bunu ve nereye koyarız bunları. bunlar kafamızı karıştıracaktır.
her zaman olduğu gibi kısır döngülerden sıyrılmadıkça, bir netlik algısı oluşturamayız. netlik bir yerde önemlidir. iç içe geçmiş düşünceler içinde , ne olması gerektiğine dair yazdıklarımızın da anlamı o kadar büyük olacaktır. nasıl baktığımızla alakalı aslında. görmek istediklerimizi kolay kolay göremeyiz. her zaman sıkıntı oluşturmaktadırlar. bu sıkıntıları göz önüne almak da sanırım en büyük yanılgılardan bir tanesidir. matematiksel varsayımlar oluşturabiliriz. bunlar belirli alanları sembolize etse de aslında bir yerden bir yere giderken gerektiği gibi bir matematik bize doğru yolu gösterecektir. algımızın ne kadar kısır olduğu ile alakalı düşünürsek, somut verilerin olması bizi daha huzurlu hissettierecektir. olması gereken de belki de budur. yaklaşımlarımız çok önemlidir. nasıl düşündüğümüz , nasıl algıladığımız kavramların içini dolduran matematiksel değerler. hepsi birleştiği zaman eynimizin işlevsel olan kısımlarını daha net tanımlayailmektedir.
kafamız karışltığı kadar belirli düzenlere de yaklaşabilmektedir. buradaki hayata basittir ve bize doğru şeyleri yapma hissiyatı uyandırır. ne düşündüğümüzün burada bir önemi yoktur. nasıl baktığımızın bir önemi vardır. nasıl algıladığımız önemlidir burada. beynimizi çalıştırdıkça, alternatfileri göz önüne aldıkça, karışımıza çıkan şeyler de huzur verici olacaktır. huzur aradıkça belki de en yakın olduğumuz kavramlardan birini şekilledirmektedir. bunu net olarak görebilirsek, kafamızda çok fazla karışmayacaktır. elimizdeki imkanları kullanmak alakalı herşey sanırım. eğer elimizdekileri yüzde yüz oranında kullanabilirsek, dışardan ekstra müdahalelere ihtiyacımız kalmayacaktır. sadece birtaz daha üzerine düşünmeli ve bir adım geri çekilerek olayların gidişatını kurgulayabilmeliyiz. elimizdeki imkanların verimli bir şekilde kullanılması bizi biraz daha rahatlatacaktır. kendimize ait bir dünyayı şekillendirecektir. bunu başarabilirsek zaten , imkanlarımızı doğru yerde kullanmak kavramını da net olarka tartabiliriz. yaklaşmamız gereken yer belki de burasıdır.
nasıl olması gerektiği hakkında bir fikrimiz olmasa da , aslında elimizde olanları kullanmak ilk adımı oluşturabilir. alışveriş merkezlerinde bir sürü yeni uygulama görürüz. hep yeni promosyonlara sahip ürünler, birbiri ardına devam eden yeni materyaller, aklımızı karıştıran bir sürü sorular ve beklendiği gibi yanıt alınamayan bir sürü kavramlar. bunların çıktığı yer ya da başladığı yer neresidir? nereye varması gerekir bunların? bu sorular hep muğlak gibi durmaktadır. başarının sırrı belki de bu muğlaklığüı ortadan kaldırırp yeni önerilere açık olmakta gizlidir.
semboller ile hayatımızı bir yerden bir yere taşırız. net olabildiği kadar karışıkta olabilmektedir. nasıl baktığımızın ya da algıladığımızın bir önemi yoktur. önemli olan tek şey ne kadar yol aldığımızdır. yol almak önemlidir. zaman geçtikçe insanlar neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu kabullenmek adına bir savaşın içine girerler. bu sonu gelmeyen bir savaştır. çıkar yol olarak bir sürü alternatif sunulsa da, olması gerekeni algılamayan bünyeler için hep kısır döngüler olacaktır. nasıl düşündüğümüz ? nasıl yaklaştığımız ? nasıl değerlendirdiğimiz? hepsi bunların önem kazanmaktadır. önem kazanana algılarımızın yerine koyabileceğimiz alternatifler yoktur. bir yerden sonra elektrik sinyallerine dönüşür ve işlenmeye hazır hale gelirler. bir insan bedeninde günde kaç milyon tane olay meydana gelmektedir. nasıl algılarız bunu ve nereye koyarız bunları. bunlar kafamızı karıştıracaktır.
her zaman olduğu gibi kısır döngülerden sıyrılmadıkça, bir netlik algısı oluşturamayız. netlik bir yerde önemlidir. iç içe geçmiş düşünceler içinde , ne olması gerektiğine dair yazdıklarımızın da anlamı o kadar büyük olacaktır. nasıl baktığımızla alakalı aslında. görmek istediklerimizi kolay kolay göremeyiz. her zaman sıkıntı oluşturmaktadırlar. bu sıkıntıları göz önüne almak da sanırım en büyük yanılgılardan bir tanesidir. matematiksel varsayımlar oluşturabiliriz. bunlar belirli alanları sembolize etse de aslında bir yerden bir yere giderken gerektiği gibi bir matematik bize doğru yolu gösterecektir. algımızın ne kadar kısır olduğu ile alakalı düşünürsek, somut verilerin olması bizi daha huzurlu hissettierecektir. olması gereken de belki de budur. yaklaşımlarımız çok önemlidir. nasıl düşündüğümüz , nasıl algıladığımız kavramların içini dolduran matematiksel değerler. hepsi birleştiği zaman eynimizin işlevsel olan kısımlarını daha net tanımlayailmektedir.
kafamız karışltığı kadar belirli düzenlere de yaklaşabilmektedir. buradaki hayata basittir ve bize doğru şeyleri yapma hissiyatı uyandırır. ne düşündüğümüzün burada bir önemi yoktur. nasıl baktığımızın bir önemi vardır. nasıl algıladığımız önemlidir burada. beynimizi çalıştırdıkça, alternatfileri göz önüne aldıkça, karışımıza çıkan şeyler de huzur verici olacaktır. huzur aradıkça belki de en yakın olduğumuz kavramlardan birini şekilledirmektedir. bunu net olarak görebilirsek, kafamızda çok fazla karışmayacaktır. elimizdeki imkanları kullanmak alakalı herşey sanırım. eğer elimizdekileri yüzde yüz oranında kullanabilirsek, dışardan ekstra müdahalelere ihtiyacımız kalmayacaktır. sadece birtaz daha üzerine düşünmeli ve bir adım geri çekilerek olayların gidişatını kurgulayabilmeliyiz. elimizdeki imkanların verimli bir şekilde kullanılması bizi biraz daha rahatlatacaktır. kendimize ait bir dünyayı şekillendirecektir. bunu başarabilirsek zaten , imkanlarımızı doğru yerde kullanmak kavramını da net olarka tartabiliriz. yaklaşmamız gereken yer belki de burasıdır.
bug
böcekleri öldürebileceğimizi bize küçükken kim söyledi? onların yaşamaya hakkı olmadığını ya da binlerce varyasyondan sadece birini oluşturduklarını? herkesin herşeye hakkı olan bir dünyada yaşıyoruz değil mi? kurallar onlar için geçerli değil gibi sanki. ulaşabildikleri bizden fazla gibi. bunların hepsinin geldiği bir yer var ve o da "bilinç".biz bilinçli davranabilirsek, onların yaşama alanları da o kadar genişlemeyecektir. burada yapmamız gereken şeyler ön plana çıkıyor.
hayatın içinde bir sürü gizemli daire var. bunlar gökkuşağının renkleri gibi, bizi sarmalamış durumda. olması gerekenden farklı olarak her yerimizi kuşatıyorlar. bunları görebilmek için aydınlanmış gözlere ihityacımız var. olması gerektiği gibi yaklaşmaya ihtiyacımız var. içimizdeki tutarlı tarafa ihtiyacımız var. bize bilinci aşılayacak olan da içimizde o tutarlı ve gördükleri şeyleri net olarak algılayabilen insandır. bunları göz önüne almamız gerekiyor. nasıl yapabildiğimize bakmamız lazım. olayları o ölçekte kavrayabilmemiz lazım. bize huzur verecek olan tarafta burada yatmaktadır.
herşey çok bireysel. olması gerektiğinden fazla bireysellik içine gömülmüş. ne bir tutan var, ne de hesap soran var. dalgalanmış düşünceler içinde sürükleniyoruz. olması gereken belki de budur ama aslında bir adım geriden baktığımızda olayların hiç de beklediğimiz gibi yürümediğini anlıyoruz. neler karşımıza çıkıyor ve nasıl olmalı? gibi bir sürü soru aklımızı kurcalarken mantıklı olabilmekte biraz zor gözüküyor.
imkanlarımızın kullanımını biraz daha açarsak, insanlığa faydalı olmak için yapabileceğimiz şeylerde birden fazlalaşacaktır. o sorumsuz halimizden bilinçli bireyler yaratabilirsek, dünyada açlık ya da silahlanma sorunu ya da savaşlar kalmayacaktır. nasıl algıladığımız önemli bu dünyayı ama eninde sonunda varacağımız yer aynı gibi gözüküyor. mücadelemizin anlamını tanımlayan şeyler bunlar oldukça o kadar fazla yol yürümeye de gerek kalmıyor. karşımıza çıkanların bir kısmını anlayabilsek bile bu bir kazanımdır.
biyolojik makineler olduğumuz gerçeği kapı gibi ortada dururken hala absürd şeyler için savaşmanın mantığını anlamak cidden zor. herkesin hakimiyet mücadelesi ve bir yere varmayan savaşlar. mücadele hep aynı döngü üzerinden devam ediyor. tanrısal olduğumuzu mu düşünüyoruz? acizliğimizi göremiyorm muyuz? bunları anlamlandırmak bu kadar mı zor? karşımıza çıkan şeyin büyüklüğünü anlayamıyor muyuz? karşımıza çıkan en büyük kudret sahibi ALLAH. bunu kavramak o kadar zor olmasa gerek. acizliğimizi anladığımız anda yönelirsek, bizim için ve insanlık için huzurlu yarınlar olacaktır. hep dolaylı olarak bahsedildi tanrı kavramından. bir tanrının bu biyolojik makinelere verdiği güç ile kendimizi şekillendiriyoruz. olması gereken bir yere doğru ilerliyoruz.
hepimizin ölümleri var. yakınlarımız ölüyor, biz ölüyoruz. bu dünyaya ne bırakıyoruz? arkamızda iyilikler mi var ? yoksa kötülükler her yeri sarmalamış durumda mı? bunu net olarak görebilmemiz lazım. herkesin farkında olduğu bir gerçeklikten söz ediyoruz aslında. herkesin anladığı ama uzak kalmaya çalıştığı, kendini orada göremediği, sınırların çizilmediği bir dünya hayal ediyoruz. bu hayallerimize tanrısal kavramları eklesekte onun için yapsak bazı şeyleri, o zaman belki huzura ereceğiz. huzur aramak bu dünyada geçerli belki ama neden huzur diğer dünyalarda yakalanmasın?
hayatın içinde bir sürü gizemli daire var. bunlar gökkuşağının renkleri gibi, bizi sarmalamış durumda. olması gerekenden farklı olarak her yerimizi kuşatıyorlar. bunları görebilmek için aydınlanmış gözlere ihityacımız var. olması gerektiği gibi yaklaşmaya ihtiyacımız var. içimizdeki tutarlı tarafa ihtiyacımız var. bize bilinci aşılayacak olan da içimizde o tutarlı ve gördükleri şeyleri net olarak algılayabilen insandır. bunları göz önüne almamız gerekiyor. nasıl yapabildiğimize bakmamız lazım. olayları o ölçekte kavrayabilmemiz lazım. bize huzur verecek olan tarafta burada yatmaktadır.
herşey çok bireysel. olması gerektiğinden fazla bireysellik içine gömülmüş. ne bir tutan var, ne de hesap soran var. dalgalanmış düşünceler içinde sürükleniyoruz. olması gereken belki de budur ama aslında bir adım geriden baktığımızda olayların hiç de beklediğimiz gibi yürümediğini anlıyoruz. neler karşımıza çıkıyor ve nasıl olmalı? gibi bir sürü soru aklımızı kurcalarken mantıklı olabilmekte biraz zor gözüküyor.
imkanlarımızın kullanımını biraz daha açarsak, insanlığa faydalı olmak için yapabileceğimiz şeylerde birden fazlalaşacaktır. o sorumsuz halimizden bilinçli bireyler yaratabilirsek, dünyada açlık ya da silahlanma sorunu ya da savaşlar kalmayacaktır. nasıl algıladığımız önemli bu dünyayı ama eninde sonunda varacağımız yer aynı gibi gözüküyor. mücadelemizin anlamını tanımlayan şeyler bunlar oldukça o kadar fazla yol yürümeye de gerek kalmıyor. karşımıza çıkanların bir kısmını anlayabilsek bile bu bir kazanımdır.
biyolojik makineler olduğumuz gerçeği kapı gibi ortada dururken hala absürd şeyler için savaşmanın mantığını anlamak cidden zor. herkesin hakimiyet mücadelesi ve bir yere varmayan savaşlar. mücadele hep aynı döngü üzerinden devam ediyor. tanrısal olduğumuzu mu düşünüyoruz? acizliğimizi göremiyorm muyuz? bunları anlamlandırmak bu kadar mı zor? karşımıza çıkan şeyin büyüklüğünü anlayamıyor muyuz? karşımıza çıkan en büyük kudret sahibi ALLAH. bunu kavramak o kadar zor olmasa gerek. acizliğimizi anladığımız anda yönelirsek, bizim için ve insanlık için huzurlu yarınlar olacaktır. hep dolaylı olarak bahsedildi tanrı kavramından. bir tanrının bu biyolojik makinelere verdiği güç ile kendimizi şekillendiriyoruz. olması gereken bir yere doğru ilerliyoruz.
hepimizin ölümleri var. yakınlarımız ölüyor, biz ölüyoruz. bu dünyaya ne bırakıyoruz? arkamızda iyilikler mi var ? yoksa kötülükler her yeri sarmalamış durumda mı? bunu net olarak görebilmemiz lazım. herkesin farkında olduğu bir gerçeklikten söz ediyoruz aslında. herkesin anladığı ama uzak kalmaya çalıştığı, kendini orada göremediği, sınırların çizilmediği bir dünya hayal ediyoruz. bu hayallerimize tanrısal kavramları eklesekte onun için yapsak bazı şeyleri, o zaman belki huzura ereceğiz. huzur aramak bu dünyada geçerli belki ama neden huzur diğer dünyalarda yakalanmasın?
5 Ocak 2012 Perşembe
pi ve yaklaşımlar
bir yerden bir yere uzanan zaman dilimleri içinde hepimiz her zaman mutlu olmayabiliriz. mutluluk kavramı sürekli değişebilir ve bir yere ulaşmayabilir. bu döngüler devam ederken, elimizdekine odaklanmayı bilmemiz lazım. elimizdekiler derken, imkanlarımız dahilinde olan şeylere odaklanmamız lazım. bu şekilde ancak bir yerden bir yere ulaşabilir. dikkat etmekte fayda var. olması gerekeni algılayabilmek için bir yol açmalıyız kendimize. bu yolda ilerlerken gördüklerimiz ya da duyduklarımız, düşündüklerimiz bize yardımcı olacaktır. bir yerden bir yere ulaşmak istiyorsak, en kestirme olanı kullanmalıyız. bu da düz bir çizgi olmaktadır elbette. bu düz çizgide ilerlerken, imkanlarımızı önümüze sermeliyiz ve çıkan sonuca göre hareket etmeliyiz.
bir sayı dizisinde hayatımızı akmasını değiştiremeyiz. sayıların arkasındaki anlamları da kolay kolay kavrayamayaız. bir teoriye göre evrendeki tüm varlıklar sayılar üzerinden kurgulanmışır. evreni sayılar oluşturmaktadır. bu aslında erken zaman matrix e açılan bir kapı gibi durmaktadır. bunun eski yunanda olması ise çok da şaşırtıcı değildir. kavramların algılanışı ile alakalı. bu sayılar eğer bir spirale dönüyorsa, burada şekillerin de ortaya çıkması lazım. pi yi araştırırken şekiller bulmak gibi. pi de bunu net olarak görebiliyoruz. max cohenin yaşadıkları, gördüğü halüsünasyonlar, yaşamı anlamlandırışı insanı farklı düşüncelere çekiyor. bir yerde matematik dururken, bir yerde de fiziksel bir rahatsızlık var ve bir yansıması oluyor. ilaçlar ile tam olarak düzelmiyor. açılan bir beynin sancıları. bunu kavramak çok da kolay değil aslında.
elimizdeki veriler ile böyle bir teori ortaya koyabiliriz ama bunu ispalamak ve arkasındaki zekayı kavramak kolay değil. bazıları buna güç diyor, bazıları ise tanrı. her iki yaklaşımda da bu sayıların arkasında bir gerçeklik yattığı anlaşılıyor. bunu net olarak göremesekte bazı yerlerden bu anlamları çıkarailiriz. pi yi ararken arkasında cidden şekiller oluşur mu? spirallere dolanan bir dünya gözümüzün önüne gelir mi? bunlar askıda kalan sorular. ne yapmamazı gerektiği hakkında bize net veriler vermiyorlar belki ama yolumuzu üzerindeki taşları bunlar oluşturuyor.
max cohenin yaptığı gibi annesi güneşe bakmaması gerektiğini söylüyor ama bir gün max gözlerini dikerek güneşe bakıyor ve etraftaki herşey çekilmeye sonra parlak bir ışık hüzmesi olmaya doğru ilerliyor.bunu kavramak çok da kolay değil. max in hastalığını da tanımlamak kolay değil ama hala orada. pi filminde tevrat ve kurana atıf yapılması ilginç. birebir incilden bahsetmiyor. bu iki dine referans veriyor. neden böyle yapıyor bu kouda bir fikrimiz yok. zaten pi yi izlerken içindeki rastlantısal şeyleri anlamakta cidden zor. halüsinasyonlar var ama bir yere ulaştırmıyor bizi. 216 rakamdan oluşan şayı ne? bu konuda da net bir fikrimiz yok. bizdeki ebced hesabı gibi yahudilerde kitaplarını sayısal sistem olarak kullanıyor. bir koda göre yazılmış olduğunu iddaa ediyor. kuranda son dönemlerde 19 mucizesinin işlenmesi gibi.
varsayımlarımız bizi bir yere taşımaktadır. önemli olan bir yerde zihnimizin açılıyor olmasıdır. kavramları bu değerler üzerinden tanımlarsak, karşımıza çıkan sonuçlar da bundan çok farklı olmaz. algılayabildiğimiz içindeki değişkenler gibi, bunlar da bir anlamda bir yerde yol gösterici olmaktadır. hayatı dar bir yerden algılamak yerine , bakış açımızı genişletebilirsek, bize belirli sistemler ile geri dönecektir. bu da hayatımıza kattığımız anlam ile alakalı. bakış açılarımız belirli dereceler ile değiişir ve döngüsel bir yere uzanır. geldiği yerde bir bilinç var ise bakış açılarımızda buna göre ayrı bir yerden şekillenir.
bir sayı dizisinde hayatımızı akmasını değiştiremeyiz. sayıların arkasındaki anlamları da kolay kolay kavrayamayaız. bir teoriye göre evrendeki tüm varlıklar sayılar üzerinden kurgulanmışır. evreni sayılar oluşturmaktadır. bu aslında erken zaman matrix e açılan bir kapı gibi durmaktadır. bunun eski yunanda olması ise çok da şaşırtıcı değildir. kavramların algılanışı ile alakalı. bu sayılar eğer bir spirale dönüyorsa, burada şekillerin de ortaya çıkması lazım. pi yi araştırırken şekiller bulmak gibi. pi de bunu net olarak görebiliyoruz. max cohenin yaşadıkları, gördüğü halüsünasyonlar, yaşamı anlamlandırışı insanı farklı düşüncelere çekiyor. bir yerde matematik dururken, bir yerde de fiziksel bir rahatsızlık var ve bir yansıması oluyor. ilaçlar ile tam olarak düzelmiyor. açılan bir beynin sancıları. bunu kavramak çok da kolay değil aslında.
elimizdeki veriler ile böyle bir teori ortaya koyabiliriz ama bunu ispalamak ve arkasındaki zekayı kavramak kolay değil. bazıları buna güç diyor, bazıları ise tanrı. her iki yaklaşımda da bu sayıların arkasında bir gerçeklik yattığı anlaşılıyor. bunu net olarak göremesekte bazı yerlerden bu anlamları çıkarailiriz. pi yi ararken arkasında cidden şekiller oluşur mu? spirallere dolanan bir dünya gözümüzün önüne gelir mi? bunlar askıda kalan sorular. ne yapmamazı gerektiği hakkında bize net veriler vermiyorlar belki ama yolumuzu üzerindeki taşları bunlar oluşturuyor.
max cohenin yaptığı gibi annesi güneşe bakmaması gerektiğini söylüyor ama bir gün max gözlerini dikerek güneşe bakıyor ve etraftaki herşey çekilmeye sonra parlak bir ışık hüzmesi olmaya doğru ilerliyor.bunu kavramak çok da kolay değil. max in hastalığını da tanımlamak kolay değil ama hala orada. pi filminde tevrat ve kurana atıf yapılması ilginç. birebir incilden bahsetmiyor. bu iki dine referans veriyor. neden böyle yapıyor bu kouda bir fikrimiz yok. zaten pi yi izlerken içindeki rastlantısal şeyleri anlamakta cidden zor. halüsinasyonlar var ama bir yere ulaştırmıyor bizi. 216 rakamdan oluşan şayı ne? bu konuda da net bir fikrimiz yok. bizdeki ebced hesabı gibi yahudilerde kitaplarını sayısal sistem olarak kullanıyor. bir koda göre yazılmış olduğunu iddaa ediyor. kuranda son dönemlerde 19 mucizesinin işlenmesi gibi.
varsayımlarımız bizi bir yere taşımaktadır. önemli olan bir yerde zihnimizin açılıyor olmasıdır. kavramları bu değerler üzerinden tanımlarsak, karşımıza çıkan sonuçlar da bundan çok farklı olmaz. algılayabildiğimiz içindeki değişkenler gibi, bunlar da bir anlamda bir yerde yol gösterici olmaktadır. hayatı dar bir yerden algılamak yerine , bakış açımızı genişletebilirsek, bize belirli sistemler ile geri dönecektir. bu da hayatımıza kattığımız anlam ile alakalı. bakış açılarımız belirli dereceler ile değiişir ve döngüsel bir yere uzanır. geldiği yerde bir bilinç var ise bakış açılarımızda buna göre ayrı bir yerden şekillenir.
4 Ocak 2012 Çarşamba
telkin ve takıntılar 3
hayatımızda bazı hayaller ile gerçekliği yeniden tanımlarız. amaçlarımıza yakın olan şeyleri, planlarımız arasına alıp, yolumuza devam ederiz. her başlangıç gibi her son da bizim için önemlidir. bir çok konu hakkında takıntılarımız vardır. bazılarının ki az, bazılarının ki çok ama olması gereken şey , bizim gerçekliğimizden uzak olan şeylerdir. takıntılar her olaya yeni bir boyut getirir ve abartmayı da içinde barındırır. eğer birisi takıntılarını ön plana alarak yaşıyorsa, bu hayatı gerçekten yaşıyor denemez o kişi için. hayata dair gülümsememiz gereken yerler vardır. bu noktaları kaçırırsak, hayat anlamsızlaşmaktadır bizim için. olması gerekenden başka bir yola doğru sürüklenmektedir. kafamızda şekillendirdiğimiz düya takıntılar ile varoluyorsa, o zaman gerçeklik algımızı yeniden şekillendirmemiz gerekir.
takıntıların içine hapsolmuş bir insan, hayatı gerçekten yaşayamaz. bulabildiklerine tutunur ve bir şekilde kurtarılmış hissine sahip olur. gerçekte hayatın içinde akan şeyler bunlar değildir. daha huzurlu ve daha fazla güvenin olduğu yerler vardır. hayatı bu şekilde tanımlayabiliriz. takıntılardan uzak kalmak için bazı şeyleri kendimize kabullendirmemiz gerekir. kendimize telkinlerde bulunmalıyız. bir işi başarmak için nasıl içsel motivasyonlar yer alıyorsa, başka gerçeklikler içinde içsel motivasyonlar yer almalı. kendimizi sürekli motive edecek cümleler, kitaplar, filmler ve müzikler buılmalıyız. bunu başarabilirsek, bambaşka bir boyuta girmiş oluruz. geldiğimiz bu yer de bize bir nebze huzur aşılamayı becerir.
kendi dünyamıza bilgeliği taşımalıyız. bu da telkinlerle olur. kendimizi motive olduğumuz şeye inandırmalıyız. başarmanın büyük bir kısmı telkinlerin içinde yer almaktadır. kafamızı rahatlatmanın yolu da telkinler içinde yer almaktadır. bize yakın bir gerçekliği bu şekilde tanımlayabiliriz. elimizde olan imkanları buna göre çok daha iyi kullanabiliriz. kafamızda şekillendirdiğimiz gerçekliği, daha çok ön plana çekebiliriz. muhtemel gerçeklikleri böyle değerlendirebiliriz. elimizde olanları bu şekilde anlamlandırabiliriz. kafamızdaki dünya ile gerçek dünya arasına kurulan köprüleri, kendimize yaptığımız telkinler geçmektedir. neler düşündüğümüz, neler yaşadığımız bu döngüler içinde bize ayrı kapılar sunmaktadır. kendimizi daha iyi hissettirmektedir. olması gerekeni daha net kavrayabiliriz bu şekilde.
takıntıların içine hapsolmuş bir insan, hayatı gerçekten yaşayamaz. bulabildiklerine tutunur ve bir şekilde kurtarılmış hissine sahip olur. gerçekte hayatın içinde akan şeyler bunlar değildir. daha huzurlu ve daha fazla güvenin olduğu yerler vardır. hayatı bu şekilde tanımlayabiliriz. takıntılardan uzak kalmak için bazı şeyleri kendimize kabullendirmemiz gerekir. kendimize telkinlerde bulunmalıyız. bir işi başarmak için nasıl içsel motivasyonlar yer alıyorsa, başka gerçeklikler içinde içsel motivasyonlar yer almalı. kendimizi sürekli motive edecek cümleler, kitaplar, filmler ve müzikler buılmalıyız. bunu başarabilirsek, bambaşka bir boyuta girmiş oluruz. geldiğimiz bu yer de bize bir nebze huzur aşılamayı becerir.
kendi dünyamıza bilgeliği taşımalıyız. bu da telkinlerle olur. kendimizi motive olduğumuz şeye inandırmalıyız. başarmanın büyük bir kısmı telkinlerin içinde yer almaktadır. kafamızı rahatlatmanın yolu da telkinler içinde yer almaktadır. bize yakın bir gerçekliği bu şekilde tanımlayabiliriz. elimizde olan imkanları buna göre çok daha iyi kullanabiliriz. kafamızda şekillendirdiğimiz gerçekliği, daha çok ön plana çekebiliriz. muhtemel gerçeklikleri böyle değerlendirebiliriz. elimizde olanları bu şekilde anlamlandırabiliriz. kafamızdaki dünya ile gerçek dünya arasına kurulan köprüleri, kendimize yaptığımız telkinler geçmektedir. neler düşündüğümüz, neler yaşadığımız bu döngüler içinde bize ayrı kapılar sunmaktadır. kendimizi daha iyi hissettirmektedir. olması gerekeni daha net kavrayabiliriz bu şekilde.
2 Ocak 2012 Pazartesi
telkin ve takıntılar 2
kısalan günlerin ortasında olduğumuz bu zaman diliminde, hava gereçkten insana huzur katıyor. bu tür havaların rahatlığı herkesi bulmasa da, bunu yaşayanlar için bir anlamda huzur olabilemektedir. hayata dair bakış açımızın mevsimsel özellikler ile de gelişebileceği aşikar. birileri bu havalarda daha fazla çalışırken, birilerinin ise mesai saatleri bir şekilde kısalıyor. elbette memuriyetten bahsetnmiyorum. hayatımızda olan döngülerin mevsimsel yansımaları da olabileceğinden bahsediyorum. telkin ve takıntıların içinde yaşayan ying yang algısı, belki de mevsimsel süreçler ile de bize bir şeyler anlatmak isityordur.
mevsimlerin değiştiği ara dönemlerde, algılarımız da hormonal düzeyde karışmaktadır. belli geçişler yaşanırken, bir şekilde huzursuz olup, kendimizi depresyonun ortasında bulailiriz. peki bu telkinler cidden işe yarıyorsa, mevsimsel döngüler de olsa takıntılardan kurtulabilir miyiz? takıntıların kaynağına inmemiz lazım. eğer telkin işe yarıyorsa o zaman mevsimsel geçişler bile olsa , takıntıları o şekilde algılamayacağız. kafamızda yarattığımız dünya için bir ilmik daha atacağız. mevsimsel geçişler de belki de en iyi olan kendimize yaptığımız telkinlerdir. sürekli pozitif olmak gerektiğini haykırıp kaçmaktan ya da kuantum meselesinden bahsetmiyorum. basit ama etkili çözümlerden bahsediyorum. bugün karşıdaki insanlara "gülümse" gibi. bugün ders çalışmaya biraz daha fazla zaman ayır gibi. bu düşünceler kafamızda sürekli dönerse, gerçekleşmesi için çok da bir şey yapmamıza gerek kalmaz.
kafamızda takıntılar sürekli yer ediyorsa ve bizi olumsuza doğru çekiyorsa, o zaman yapacağımız çok da bir şey yok demektir. ilk akışta böyle gözüküyor değil mi? aslında derinine indiğimiz zaman takıntıları telkinler ile uzaklaştırabiliriz. bir yerden bir yere ulaşmaya çalıştıkça güçlenen takıntıların önünü, pozitif algı ile ya da telkinler ile kesebiliriz. ne yaptığımızı anlamak için de biraz zaman lazım. her olguya anlamlar yükleyemeyiz. eğer bir gerçeklik varsa ve takıntılarla, telkinler arasında sürekli geçişler mümkünse ying yang içinde olumlu olanı seçebiliriz. hayatımıza pozitif değerler katmak için yapmamız gereken şeyler belki o kadar da karmaşık değildir.
mevsimlerin değiştiği ara dönemlerde, algılarımız da hormonal düzeyde karışmaktadır. belli geçişler yaşanırken, bir şekilde huzursuz olup, kendimizi depresyonun ortasında bulailiriz. peki bu telkinler cidden işe yarıyorsa, mevsimsel döngüler de olsa takıntılardan kurtulabilir miyiz? takıntıların kaynağına inmemiz lazım. eğer telkin işe yarıyorsa o zaman mevsimsel geçişler bile olsa , takıntıları o şekilde algılamayacağız. kafamızda yarattığımız dünya için bir ilmik daha atacağız. mevsimsel geçişler de belki de en iyi olan kendimize yaptığımız telkinlerdir. sürekli pozitif olmak gerektiğini haykırıp kaçmaktan ya da kuantum meselesinden bahsetmiyorum. basit ama etkili çözümlerden bahsediyorum. bugün karşıdaki insanlara "gülümse" gibi. bugün ders çalışmaya biraz daha fazla zaman ayır gibi. bu düşünceler kafamızda sürekli dönerse, gerçekleşmesi için çok da bir şey yapmamıza gerek kalmaz.
kafamızda takıntılar sürekli yer ediyorsa ve bizi olumsuza doğru çekiyorsa, o zaman yapacağımız çok da bir şey yok demektir. ilk akışta böyle gözüküyor değil mi? aslında derinine indiğimiz zaman takıntıları telkinler ile uzaklaştırabiliriz. bir yerden bir yere ulaşmaya çalıştıkça güçlenen takıntıların önünü, pozitif algı ile ya da telkinler ile kesebiliriz. ne yaptığımızı anlamak için de biraz zaman lazım. her olguya anlamlar yükleyemeyiz. eğer bir gerçeklik varsa ve takıntılarla, telkinler arasında sürekli geçişler mümkünse ying yang içinde olumlu olanı seçebiliriz. hayatımıza pozitif değerler katmak için yapmamız gereken şeyler belki o kadar da karmaşık değildir.
1 Ocak 2012 Pazar
telkin ve takıntılar
hayatımızda her gün farklı şekillenir. bir yerden bir yere ulaşmak için en kısa yol iki nokta arasında, düz bir çizgidir. hayatın anlamı içinde de bu aforizma kullanılabilir. bir şeylere ulaşma isteğimiz ne kadar direk olduğumuzla alakalıdır aslında. elimizdekileri yönetmek için bir mücadele veririz. bu mücadeleyi de tanımlamak gerekmektedir. kendimiz için iyi bir şeyler umuyorsak "telkin" i ciddi anlamda kullanmak zorundayız. insanlar kendi seslerini değil, dış sesleri daha fazla algılarlar. telkinler eğer bizim dış sesimiz olursa, çok daha mantıklı bir yerde duygularımız ile mantığımızın kontrolünü sağlamaktadırlar. takıntılar herkes için her koşulda devam eden algılardır. kötülüğü ya da kötü hissetmeyi tanımlayan kavramların başında gelirler. bunları çoğu zaman anlayamayız ama kendimize telkinlerde bulunarak bu takıntıların iyi bir hale gelmesini sağlayabiliriz.
nasıl düşündüğümüzden ziyade, kafamızda şekillenen telkinlerin nasıl olduğu önemlidir. motivasyonu içsel bir şekilde sağlayabilirsek, kendimizi daha huzurlu bulabiliriz. takıntılar örümcek ağları gibi insanı bir yerden sonra sarmalamaya başlar. sarmaladıkça daha fazla kötü düşünce ve garip sorumluluklar yükler. eğer kendi gücümüzü hissedebilirsek, o zaman karşımıza çıkan şeyin takıntı olup olmadığını da anlayabiliriz. hayatın her alanında mücadele olduğu gibi bu alanda da mücadele vardır. sürekli devinim halinde olan duyguların önüne geçmek için bazı algılarımızı kapatmak zorundayız. takıntıların ortaya çıktığı yer de burasıdır:
telkinler ile kendimizi daha pozitif ve algısı daha açık bir yerde bulabiliriz. hani psikologların "kafanızda güzel bir yer hayal edin" cümlesini anımsatan bir bölgedir. telkinler devam ettikçe biz de kendimizi daha huzurlu hissederiz. amacımıza ulaşmak için çabalamak da bunların içinde yer almaktadır. mücadele hayatın her alanında devam ediyorsa, biz de elimizden geleni yapmalıyız. sorumnluluklarımızı telkinler üzerinden de kurgulayabiliriz. elimizde kalan şeyler takıntılardan çok daha uzak bir yerde, bir parça huzur olacaktır. hayat bu şekilde devam etmektedir. elimizdekinin anlamı var ise bu çabalamaktan geçmektedir. herşeyin başlangıcı ve sonu vardır. süreç içinde nasıl yaşadığımız önemlidir. telkinler ve takıntılar birbirinin zıttı gibi düşünülse de dinamikleri aynıdır. pozitif ve negatif birbirine benzer koşullarda ayırt edilebilirse, telkin ve takıntılar için de aynı durum geçerlidir. daha net algılayıp , daha huzurlu bir hayatı yaşamak dileğiyle.
nasıl düşündüğümüzden ziyade, kafamızda şekillenen telkinlerin nasıl olduğu önemlidir. motivasyonu içsel bir şekilde sağlayabilirsek, kendimizi daha huzurlu bulabiliriz. takıntılar örümcek ağları gibi insanı bir yerden sonra sarmalamaya başlar. sarmaladıkça daha fazla kötü düşünce ve garip sorumluluklar yükler. eğer kendi gücümüzü hissedebilirsek, o zaman karşımıza çıkan şeyin takıntı olup olmadığını da anlayabiliriz. hayatın her alanında mücadele olduğu gibi bu alanda da mücadele vardır. sürekli devinim halinde olan duyguların önüne geçmek için bazı algılarımızı kapatmak zorundayız. takıntıların ortaya çıktığı yer de burasıdır:
telkinler ile kendimizi daha pozitif ve algısı daha açık bir yerde bulabiliriz. hani psikologların "kafanızda güzel bir yer hayal edin" cümlesini anımsatan bir bölgedir. telkinler devam ettikçe biz de kendimizi daha huzurlu hissederiz. amacımıza ulaşmak için çabalamak da bunların içinde yer almaktadır. mücadele hayatın her alanında devam ediyorsa, biz de elimizden geleni yapmalıyız. sorumnluluklarımızı telkinler üzerinden de kurgulayabiliriz. elimizde kalan şeyler takıntılardan çok daha uzak bir yerde, bir parça huzur olacaktır. hayat bu şekilde devam etmektedir. elimizdekinin anlamı var ise bu çabalamaktan geçmektedir. herşeyin başlangıcı ve sonu vardır. süreç içinde nasıl yaşadığımız önemlidir. telkinler ve takıntılar birbirinin zıttı gibi düşünülse de dinamikleri aynıdır. pozitif ve negatif birbirine benzer koşullarda ayırt edilebilirse, telkin ve takıntılar için de aynı durum geçerlidir. daha net algılayıp , daha huzurlu bir hayatı yaşamak dileğiyle.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)





















