tetris cidden insana çok keyif veren bir icat. zamanlaması elbette 90 lara ait. bu durum göz önüne alındığında eski teknoloji bize keyif verecek hale geliyor. burada aklıma tron geliyor. gerçekten efsane. kesinlikle göz önünde bulundurulması gereken bir eser. 90 lardan bu zamana gerçekten çok şey değişti ve daha fazla bireyselleştik aslında. elimizde olanlardan daha fazlasını istemeye başladık. ekonomik anlamda sıkıntıya girmemizin sebebi de belki budur. tam olarak bir şeyler söylemek cidden zor. tetris olayına geri dönersek, algoritmasını cidden çok merak ettiğim bir alet. burada eskiden hayal ettiğim katlanabilir tetrislerden buldum. şu anda bir sanal hayvan bulabilirsem onu da anı olarak elimde bulundurmak isterim açıkcası. tamaguchiydi sanırım adları. ölenler için mezarlar yapılıyordu japonyada. zaten ne kadar dengesiz muhabbet varsa hepsi japonyadan çıkıyor. adamlar animelerden, tetrislerden, uzun çalışma saatlerinden kurtulabilmiş değiller. yeni yeni bir sürü şey ekleseler de aslında olması gereken şeyi tam olarak tanımlamıyor. elimizdeki değerleri tüketim toplumu içinde tanımlıyoruz.
kafamızı karıştıran bir sürü şey var. 90 lar belki de daha kolaydı kim bilir. zaman ilerledikçe 60 lar ve 70 lerin müzikleri cidden ilham kaynağı oluyor. çok başarılı işler çıkarmışlar. ellerindekini çok net kullanmışlar. pink floyd mesela. çok geç dinlemeye başladığım bir grup. hayat death metal ekseninde giderken pek dikkat edilmiyor aslında. sonrasında cidden kafamı çok rahatlattığını anladım ve diğer gruplara da göz atma gereği duydum. her yeni zaman dilimi aslında birbirinden farklı bir sürü şeyi tanımlıyordu. elimizdekinin kıymetini bilmekte belki böyle bir şey.
steven wilson. porcupine tree den hatırlayacağımız deha. bu adamı opethle çalışmaya başladıktan sonra tanıdım. en son halinde ise israilde orphaned land ile birlikte sahnede bir şarkı çalarken gördümn ve bireysel projesinde çektiği dvd yi izleme fırsatını edindim. dvd de ipodların müziği nasıl öldürdüğü konuşuluyordu genel olarak ya da milenyumda müziğin nereye geldiği diyelim. yaşı biraz daha ileri olanlar ya da geniş b,ir plak koleksiyonu olanlar için gerçekten anlaşabilecek bir durum. bu zamana uyum sağlayanlar için ise artık mp3 ler ve cd ler var ya da dvd ler diyelim. müziğin geldiği nokta cidden net olarak tüketim toplumunu tanımlıyor. elimizde olanların nereye geldiğini anlatıyor. bu da sanrım bizim dünyayı algılayış şeklimiz. steve wilson bir prodüktör ve gerçekten müzikal anlamda çok başarılı. özellikle konu 60 lar ve 70 ler olunca. bunu gözardı etmek cidden güç ama zaman farklı bir yerde devam etmekte. bunları elimizi aldığımızda nasıl davranmamız gerektiği hakkında net bir fikrimiz olmuyor. bazı kavramlar var özellikle müzikle ilgili. onları yerine getirebilirsen en azından gruplara destek olabilirsek, mp3 olayı da çok sıkıntılı bir durum arzetmeyecektir.
dünya müzikle dönüyor bir anlamda ve dönmeye de devam edecek. sadece bakış açılarımız değişecek ve doğruyu bir şekilde bulacağız.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder