29 Kasım 2011 Salı

karışıklık

yorulduğumuzda ya da duraksadığımızda bize güç verecek motivasyonların arayışına çıkarız. elimizdekini anlamadan daha fazlası için bir mücadele vermeye başlarız. sistematik olarak başlayan bu düşünceler, gene sistematik olarak çıkmazlara sürüklenir. elimizdekinin değerini daha sonra anlayabiliriz. ne olduğu çok da önemli değildir. kafamızda şekillenen belli algıları onun üzerine kurarız. değer verdiğimiz şeyler bir an bizi üzecek şeylere dönüşebilir. aradığımız huzurdur ama bunu her zaman yakalayamayabiliriz. neden böyle olur? ya da her zaman böyle olmak zorunda mı? her zaman kırılan bir yerde mi olmalıyız? bunların cevapları her zaman elimizde değildir. daha iyi bir dünya ya da daha çok paylaşıma açık bir dünya hayal ederiz ama bu sadece bizi daha fazla üzer. neden böyledir sorusuna somut bir cevap yok burada. olması gerekenler benzer yollar ile sonuca doğru uzanırlar. sonuç bir çok zaman dilimi için üzüntüdür. kafamızı karıştıran şeyler de burada başlar zaten. kafamız karışır ve bazı şeyler önemsizleşir. değerlerini kendi içinde isimlendirirler ve soyut bir yere doğru ilerlerler. duygularımızı oluşturan yer burasıdır belki de. kalbimize yakın ama ruhumuza uzak bir yerde duygular oluşmaktadır. kafamızı karıştıran düşüncelerin içinde yer alması da böyle bir şey sanırım.
 
umudun içimizde yeşermesini bekleriz ama bu zamanlarda kafamız daha fazla karışmaktadır. hayallerimizdeki gibi mi olur herşey? benzer duygular ile mi şekillenir? bunla hep muamma olarak kalacaktır. bizi üzen ya da yıpranmamızı sağlayan şeyler bunlardır.

güçlü olabilmek için ya da güçlü kalabilmek için kendi içimizde bize ait motivasyonlar olmalı. her zaman özel bir şeyler olmasa da bize yakın motivasyonları kurabilmeliyiz kafamızda. soru işlaretlerini en aza indiren, bizi en az şekilde yoran algılar geliştirmeliyiz. bunu yapabilirsek rahatlama vücudumuza yayılabilir. rahatlamak derken tüm dertlerin azalmasından bahsetmiyorum, bir nebze huzur bulabilmek ya da nefes alabilmekten bahsediyorum. duraklama zamanlarını daha az sert olan geçişler ile şekillendirmekten bahsediyorum. bunu yapabilirsek belki de daha rahat bir yere yelken açmış oluruz. kafamızı fazla karıştırmaya gerek yok ama elden pek fazla şey gelmiyor böyle zamanlarda. düşündüğümüz ya da umut verdiğimiz alanı kapsayacak ölçüde huzur veren şey barınmayabiliyor insanın içinde. elbette bu supernatural değil. oradaki gibi farklı canavarlar ile uğraşmıyoruz ama o canavarlar belki de hala içimizde. nasıl şekillendiğini bilmeden içimizde akmaya devam ediyor. huzuru bulmak için çabalayanlarda ortak görülen keder burada da devreye giriyor. neden böyle? neden böyle olmak zorunda? ya da her zaman böylemiydi? büyüdükçe işlerin rengi değişiyor. daha az huzur ve daha fazla sorumluluk ile doluyor insan. neden böyle şekilleniyor bir fikrimiz yok aslında. olanlar sadece bu düzlemde ortaya çıkıyor.

doom gibi depresif müzikler bizi sarmalıyor bu düzlemde. agalloch mesela. amerikadan çıkmasına rağmen o soğuk hüznü her albümde suratımıza çarpıyor. kederi bu soğuklukta yaşamak bazen rahatsız edici olsa da elimizden çok da bir şey gelmiyor. müziğin akışına kendimizi bırakmak ve olması gerektiği gibi algılamaya çalışmaktan başka çıkar yol gözükmüyor. neden her şey bulanık? neden karanlığa açılan bu yollar bizi kolayca avlıyor? soruların devamı her zaman umut veren bir yerden gelmiyor. daha dayanıklı olmamız lazım belki, daha fazla güven içimizde şekillenmeli ama olmayabiliyor. arayışımız hep huzur üzerine. huzurlu olmak ve bunu yaşamak üzerine. bunu kolayca kavrayabilirsek daha sistemli olabiliriz sanırım. elimizdekinin kıymetini bu şekilde bilmeliyiz belki de. yaşanması gereken sıkıntıları bir ders olarak algılamalıyız. o zaman işlerin rengi biraz daha farklı olacaktır. kafamızda şekillenen algının kırılmaz bir yere geçmesini belki de bu şekilde sağlayabiliriz. olsun ya da olmasın bu böyledir. sıkılsakta bu böyle devam edecek. elimizde böyle zamanlarda sadece keder kalacak belki de kim bilir. mücadele her zaman devam edecek ki devam etmeli de. olması gereken şey bu düzlemde olmalı belki de kim bilir. soğuğu hissetmek buna yakın bir düşsel araç olsa gerek. soğuk ve daha fazla soğuk. sıcağın hissedilemediği yüreklerde daha fazla kederin şekillenmesi bu şekilde olacaktır belki de kim bilir...






bazen soğuk ya da karamsarlık olması gerektiğinden fazla çöker insanın üzerine. bu durumlar gerçekleştiğinde ümitsiz bir profil çizebilir. üzerinde çok fazla durmadan farklı yerlere kanalize edilirse bu durum, insanın huzur bulduğu bir tapınağa da dönüşebilir. düzlemsel olarak farklı yapılar barındıran düşünceler insanı uzaklaştırmaktadır. ne kadar uzaklaşmak istediğimiz ise farklı düşünceler içinde şekillenmektedir. durumumuzu daha net ortaya koymak için kafamızdakileri belli bir sıraya göre sıralamalı ve onun üzerinde zaman harcayarak daha düzgün yanıtlar aramalıyız. muamma olan şeyler bize güç verebilir aslında. sonsuzluk içinde kaybolmadan önce düşünceler daha sistematik hale getirilebilir ve insana huzur verecek bir yere çekilebilir. bunun için öncelikle olan şeyleri yerine getirmeli ve adım atarak bunları tamamlamalıyız. sistematik olarak ilerleyen düşüncelerin yanında cılız sesli olanların koca bir ejderhaya dönüşmesine izin vermemeliyiz. sadece daha farklı bakmalı ve onu daha net anlamalıyız. bize huzur verecek yerler belki de buralara saklanmıştır. sıkıntının en temeline inerek olayları orada çözmeye çalışmalı ve dikkatli gözlerle irdeleyerek farklı bakış açıları ile zenginleştirmeliyiz. düşüncemizin arkasında yatan şeyler bunlarla alakalıdır belki de. bunu net olarak anlamak ya da tanımlamak mümkün gibi gözükmese de aslında olduğu yerden çok daha bağımsız bir yere sürüklenebilir. hayatın her evresinde bakış açıları farklı kapıları aralamakta ve farklı deneyimleri insanlara sunmaktadır.

yılmadan ve kırılmadan yola devam etmek gerekiyor. düşen motivasyonları artırmak ve mücadeleye devam etmek en mantıklı olan yollardan bir tanesi. bizim için geçerli olan şey daha fazla mücadele. ne yapmamız konusundaki kesin ayrımları ortaya koymamız ve kafamızda canlandırdığımız dünyaya yaklaşmak için biraz daha çalışmamız gerekir. odaklanmalı ve kesin olarak bunu istemeliyiz. bu şekilde daha sistemli düşünceler geliştirebilir ve kendimize daha faydalı olabiliriz. sonuç olarak tek bir hayat var, o da bizim hayatımız. bu hayatı güzel bir şekilde yaşamak istiyorsak mücadeleye devam etmemiz gerekmektedir. bunu net olarak anlayabilirsek, o zaman işlerin rengi biraz daha değişecektir. umutlara bel bağlamamız gerekmektedir ve hayal ederek, çalışarak bir yere taşımalıyız bunları. her şey için bir sistem ve bir cevap var. önemli olan bunu kavrayabilmek.

belli düzenler geliştirerek verimliliği artırabiliriz. sadece elimizdeki düzenin nasıl yürüdüğünü anlamamız lazım. bu en başta adım atmayla ortaya çıkan bir şey ama sonrasında bir düzene ihtiyaç duyuyor. kafamızda şekillenen düşünclerin tam olarak nereye varması gerektiğini çok net görmeliyiz. bunun için de çabalamalıyız. sistemli bir hale getirebilirsek, içimizdeki sıkıntıları da minimal bir hale çekebiliriz. daha net görüp, daha net düşünüp, daha net uygulayabileceğimiz zamanlar için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder