30 Kasım 2011 Çarşamba

bakış açısı ve hayaller

karanlığı kötülük olarak tanımlarız. aslında bu ışığın olmadığı zamanlar için kullandığımız bir referans değil midir? bir çok noktada iyi ve kötü olarak değerlendirirken artık çağımızda kaotik bireyler ortaya çıkmaktadır. ne tam olarak iyidir, ne de tam olarak kötüdür. sadece yaşamaya çalışırlar. bu insanlar artık eskiye göre daha fazla görmeye başladık. eski şovalyelerin zamanı artık geride kaldı ve çizimlerde olduğu gibi bir dünya artık yok. referans noktalarımız frp tabanlı bir dünyayı tanımlar oldu. herkes oradaydı ama kimse orada yaşamıyordu. sanal dünyalar yarattık kendimize. evimiz gibi oldular ama asla evimiz varolmamıştı belki de. içimizdeki çelişkiler bizi baştan aşağı samrış durumdayken bile elimizdekinin kıymetini bilmek için çok fazla düşünmüyoruz aslında. yaşadığımız dünya ya geçmişte ya da gelecekte. şu an için kurguladığımız bir dünya daha varolmadı belki de. nasıl olmalı? neye göre yaşanmalı? bu soruların cevapları çok net olarak belli olmasa da aslında kafamızda kurguladığımız bir gerçeklik var. bu gerçeklik yaşamaya devam edecek. nasıl olduğundan daha bağımsız olarak varolacak ve belki de bizi olması gereken yere doğru sürükleyecek. sorduğumuz sorularda hep iyiliğe ve kötülüğe referans verilir. bu şu kadar iyidir, o şu kadar kötüdür, arkadaki evet o da kaotik biridir. nasıl yani? böyle sorularla neden hayatımızı dolduruyoruz? neden kategorize ediyoruz. neden onları belirli kriterler ile değerlendirmek zorundayız? bunlara net olarak cevaplar veremiyoruz değil mi? içimizden sadece öyle geliyor. öyle düşünüyoruz. öyle varoluyoruz. öyle nefes alıyoruz. sistemleri kendimiz yarattık ve içinde bocalamaya devam ediyoruz. nefes alışlarımız belki bu yüzden daha hızlı, kalbimiz belki bu yüzden daha dar. iyiliğe açılan yollar içinde neden ayaklarımızı sürükleriz? neden bir karşılık ararız? neden doğrudan sonuca ulaşmak isteriz? süreçleri anlamamaktan kaynaklanan problemler hepimizi bu çağa taşıdı belki de. olmamız gereken yerden aldı bizi ve bu sınav için buraya getirdi. test edilmek gerekiyordu belki de. ya da etrafımızda olanlar bunun kanıtıdır. olmamız gereken şeye dönüşene kadar devam eden bir yolda ilerliyoruzdur. olması gereken bakış açılarımızı canlandırıyoruzdur. tüm detayları bilsek ya da bilinmezlikle ilgili kafamızda soru işaretleri kalmasa yine aynı şekilde devam eder miydik? bilinmezliğe bakış açımız farklıdır. bazıları kurtadam ve vampir efsanelerinde sonsuz hayatı canlandırırken, bir çoğumuz dini figürler ile gerçeği algılamaya çalışırız. hepimiz için aynı dünya vardır ama koşulları farklılaşmıştır. hissettiğimiz böyledir belki de. elimizden geleni ortaya koyarak bu durumu tanımlamaya çalışırız. tabi felsefeciler vardır bu dünyada da. onların sorguladıkları gerçeklik kalıpları bizimkilerden biraz daha farklıdır. varoluşcu felsefe ile ilgilenen insanların açıktları kapılar da en az diğerleri kadar zordur.

ilkel dürtülerimiz hep aynı kalmaktadır. mücadele o tarafta bile değişmeden durmaktadır. ilk adamdan son adama kadar hissettiklerimiz aynıdır. hiçbir zaman da değişmeyecek gibi duruyor. sadece imkanlar biraz daha artacak, bakış açılarımız biraz daha gelişecek ama düşündüğümüz şeyler çok fazla değişmeden devam edecektir. her zaman olduğu gibi farklı sistemler keşfederek bu maceraya devam edeceğiz. geri dönüşü olmayan bir yolculuk. her zaman varolduğu gibi devam edecek. kafamız çoğu zaman karışacak belki ama elimizdekini anlamadıktan sonra sadece bakış açılarımız ile değerlendireceğiz. bizi bazen huzurlu yapacak, bazen kafamızı karıştıracak, bazen nefes almamızı sağlayacak. elimizdeki bilgileri işleme şeklimiz yanlıştır belki de. bilim insanı olmaktada aslında yanlışları kabul ederek devam etmeye çok açık olsa da, orada bile farklı bakış açıları geliştiren insanlar tematik olarak farklı şeyleri yansıtmaktadır bizlere. bu hayatın içinde varoluyoruz. iyilik ve kötülüğü bu hayatın içine taşıyoruz. bizi bazen huzurlu, bazen rahatsız hale getirse de elimizdekini değerlendirmenin farklı bir yolu bu olsa gerek. insanlar ile bağlar kuruyoruz. bazen eksik kalıyor, bazen tamamlanmış oluyor. bir şekilde sona ulaşıyor. ne yaptığımızın çok da bir anlamı yok aslında. sadece nasıl değerlendirdiğimiz ile alakalı aslında. elimizdekinin kıymetini bilip doğru bir yolda devam ediyorsak bu bizi daha huzurlu hale getiriyor. düşünme şeklimizi değiştirerek farkjlı kapıları açıyor ve bizi olduğumuz kişiye doğru dönüştürmeye başlıyor. cevaplar her zaman elimizde belki ama buna ulaşmak için yeterince çaba göstermiyoruz sanırım. dünyayı farklı isimlerle anıyoruz. birileri earth diyor birileri dünya. birileri ise bambaşka isimler ile yoluna devam ediyor. herkesin ilgilendiği inançlar da birbirinden çok bağımsız. nasıl baktığımızla değil belki de nerelerde kesiştiğimizle birbirimizi tanımlıyoruz. arayışımız "huzur" la alakalı. huzur olmasa belki yaptığımız bir çok şeyi yapmayız. ilaç kullanmayız, alkol almayız ya da sigara içmeyiz. aradığımız bir nebze rahatlama değil mi? sanırım bu rahatlama hissi bize başka kapıları açıyor. nasıl baktığımız çok önemli olmasa da şimdi önemli belki de. olması gerektiği gibi devam ediyor belki de kim bilir.






aşk belki de hayatımıza anlam katan en önemli şeydir. huzur arayışımızı farklı bir boyuta taşıyordur. nesneler ile kurduğumuz bağlar tanımlıyordur bizi. neden nesnelere anlamlar yükleriz? neden uğurlu kalemimiz ya da şapkamız vardır. bazı kıyafetler neden daha çok rahat hissettirir bizi? ya da renklere ne demeli ? bunların hepsi raslantısal mıdır? sanmıyorum. cevapların hepsi bende olmasa bile bir kısmını kendi içimde taşıyorum herkeste olduğu gibi. birinden hoşlanmak, birini sevmek, flört etmek. insanı çok fazla huzurlu kılan şeyler arasında sanırım. neden böyledir? bir fikrim olmasa da bana huzur verdiğini hissediyorum. hislerimiz değil mi bizi var eden şeyler arasında en önde gelenlerden. rahatlamamıza yardımcı olan bir kumsal gibi değil mi? biraz daha fazla kumla kaplı ve daha çok taş var ama her zaman o rahatlığı, dalgalar ile bize sürüklemiyor mu? neden doğa bize huzur verir? neden bakış açımızı yeşillerin olduğu bir dünyaya kaydırır? bu sorular her zaman bizi çevrelemiyor mu? daha fazla soru ve daha fazla soru. aynı döngüye hapseden şeylerden birisi de değil mi? ne yaptığımızın çok bir anlamı yok aslında. sadece olan şey bizi buraya sürüklüyor. huzur arayışımız hiçbir zaman bitmeyecek. nereleri gözlediğimiz çok önemli belkide ya da nereyi anlamaya çalıştığımız. kafamızı karıştıran bir çok ögeye rağmen hayat devam ediyor. her adımda biraz daha ilerliyoruz ve hayatımızı tüketiyoruz. bazıları yaşıyoruz diye algılarken, bazıları ölüyoruz diye algılıyor. ikisi de verdiği referans noktası olarak bize mantıklı bir bakış açısı sunuyor. nasıl baktığımız çok önemli değil ama olan şey bu sanırım. dünyayı algılayış şeklimiz bizi daha huzurlu kılıyor. nasıl baktığımız, nasıl düşündüğümüz bizim dünyayı algılayış şeklimizi değiştiriyor. neden öyle olduğu hakkında bir fikrim olmasa da yaşlandıkça daha farklı algılar geliştirdiğimizi görüyoruz. dünya yaşamak için güzel bir yer ve olumlu bakış açıları geliştirmek için. bunun devam etmesi de cidden huzur veriyor. arada akıp giden noktalar arasında sadece bi kaç ara noktayı bizim varlığımız dolduruyor. bazıları için anlamlı, bazıları için kapanmış kapılar ardına saklanmış gibi. elimizdekinin kıymetini bilerek belki de daha ileriye gidebiliriz. sadece beklememiz gerekir belki de kim bilir. elimizdekini anlamak için yeterince uzun yaşasak bile bu bizi değiştirecek mi? anlaşılabilir kılacak mı? ya da tüm cevapları bize verecek mi? macera hala devam ediyor ve devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder