28 Aralık 2011 Çarşamba

kalıplar ile düşünmek

mücadele her zaman devam etmektedir. elimizdekilerin kullanımı geciktikçe, başarı oranımız da düşer. bir yerden bir yere varmaya çalışırız. her zaman olduğu gibi yolda takıldığımız belirli işaretler vardır. bu işaretler varoldukça yolda nasıl ilerlediğimizi, algılayabiliriz. bu işaretlerin olmadığı bir dünyada yürüdüğümüz yolu tanımlamak, gerçeklikten çok uzak bir yere düşmektedir. beynimizde yorumlanan elektriksel sinyaller, gerçekliğğ oluştururken, yapmamız gereken belirli görevler de asılı kalmaktadır. mücadelenin gerçek anlamı budur. olması gereken budur. bunları net olarak bilemesek de düşündükçe daha derine doğru ilerlemekteyiz. belirli semboller, nesneler ile aramızda bağ kurmaya başlarız.

nesnelerin anlamları çok özel ya da gizli olmasa da, belirli kalıplar içinde bunların olabilirliğini ya da anlaşılabilirliğini tartmak, farklı anlamları yakalamak adına güzel bir çabadır. mücadele etmeye başladığımız anda ve gerçekliği tanımlamaya başladığımız anda, her şey bir anda değişmektedir. insanların din içinde de algıladığı şeyler bunlardır. bir yerde gerçeklik durmakta bir yerde daha imgesel yaklaşımlar ile bazı şeyleri tanımlamaktadır. ne olduğunun çok önemi yoktur ama bazı şeyler de sadece orada durmaktadır. duran şeyleri isimlendirmemiz biraz zor olsa da, zaman geçktikçe kendi için belirli anlamları bulabilir. nasıl baktığımız ve nasıl kavradığüımız çok önemlidir. dünyayı yeniden tanımlamak ise böyle birşeydir. bir yerden bir yere taşımaktadır. semboller ve anlamları üzerine çok fazla kafa yorabiliriz ama elimizdeki gerçekliği farkediyor muyuz? bunlar askıda kalan şeyler oluyor genelde. nasıl düşündüğümüz, nasıl algıladığımız burada o ayrımların hepsini ortaya çıkarmaktadır. belirli bir düzen ve belirli kalıplar ile gerçekliğe ulaşmak burada saklıdır.





dünyada yaşayabilmek için belirli motivasyonlara ihtiyacımız vardır. bunları sürekli olarak canllı tutabilirsek, bir yerden bir yere varmaktadır mevzular. düşünsel gerçeklikler de canımızı sıkabilir bu gerçeklikte. gerçek olmayan ama beynimizin gönderdiği sinyalleri gerçek gibi yorumlayan belirli durumlar ortaya çımaktadır. buna en güzel örnek rüyadır. rüyalarımızda alternatif dünyaların kapılarını açarız. belki de paralel evrenlere açılan kapılar bunlardır. o evrenlerde olan şeyleri görmekteyiz. belirsizlik burada kendini gösterebilemektedir. bu devam ettikçe de huzuru yakalamamaız çok olası gözükmemektedir mücadele her an içinde devam etmektedir ve mantıklı kalıplar ile de devam edecektir. olması gerekn bir dünyayı tanımlamak için yapmamız gerekenler bellidir. nasıl olduğu nasıl algılandığının da çok bir önemi yoktur. bir yerden bir yere yolculuk yapmak gibidir. sadece düşünsel anlamlada belirli kalıplar ile şekillendirmketedir bazı kavramları.

sonuca varmak diye bir şey yoktur. genel olarak "an" içinde değerlendirirsek, süreçler vardır. bazıları bu süreçlerin içinde yaşar, bazıları ise tamamen dışındadır. somut kanıtlardan daha uzakta devam eden düşlerdir. gerçekliğe açılan kapılardır ama her zaman doğru olduğu anlamına gelmez bunlar. zihnimizde şekillenen düşüncelerin her zaman mantıklı bir tarafı yoktur. olması gerekenler vardır sadee. karşımıza çıkan gerçeklikler vardır. bunları ancak o şekilde tanımlayıp, kendi hayal dünyamız içinde gerçekmiş gibi algılarız. olayların belirli kalıplar içinde devam etmesi ve düşünsel özgürlüğü yakalamamız ümidiyle. hayat devam ediyor ve her saniye bir öncekinden daha önemli. süreçleri ancak bu şekilde anlayabiliriz.

gerçeklik ve zaman

her şeyin değişebildiği ve düzeni,n ortadan kalktığı bir dünya hayal et. her zaman olduğu gibi insanoğlu mücadele edecektir ama bir sonuca varabilir mi? yaptıkları şeylerin bir anlamı olabilir mi? bir düzen oluşur mu? bakış açılarımızın sınırları yoktur. dünyayı algılayış şeklimiz, her bedende ve her beyinde farklılaşmaktadır. bizim algılayabileceğimizden fazla varyasyon ve düşünce vardır. bunları belirli kalıplarla düşünmek imkansıza yakındır. mutluluk arayışımız gibi çok fazla varyasyon oluşturmaktadır. bu varyasyonlar da bizi bir yere götürmez, eğer hayatı tam olarak kavramak istiyorsak. belirli düzenler birbiri ardına sıralanmıştır. belirli bir mantıklı kurgulanmış, kurallı bir dünya içinde yaşıyoruz. yaptıklarımızın ya da düşündüklerimizin limiti yoktur. limitsiz olsa da, bir yerde belirli bir düzene ulaşmaktadır. belirsizlikten daha mantıklı bir varyasyona dönüşmektedir. algıladığımız dünyanın sınırları ile alakalı sanırım. bizi götürdüğü yerle alakalı.

dünyada belirli şekiller vardır. bazı yerlerde spiraller döngüyü temsil etmekle birlikte, sonsuzluğa açılan kapılar gibidir. ne gördüğümüzün çok bir önemi yoktur aslında. baktığımız yer bizi şekillendirmektedir. düşüncelerimiz belirli bir düzene ulaşmaktadır. bunu başardıktan sonra imkanları kullanmamızın bize neler verebileceğini de gözardı etmemeliyiz. bu mücadele de bir çok şey aynı olsa da, bir çok şey farklılaşmaktadır. belirli bir düzene buradan ulaşmaktadır. bunlar bizim algıladığımız ve gerçekliği tanımladığımız düşünceler. herkesin hayatında dünyayı kavramak için açılmış kapılar bulunmaktadır. bu kapılardan geçtikçe bazı yerlerde düzenin olduğunu görürürz. bir çok açıdan karmaşıktır ama yine de arkasında bir düzen yatmaktadır. çocukluğumuzda bulutlarda gördüğümüz şekiller gibi. dünyada daha fazla zaman geçirdikçe bulutların şekilleri de ortadan kalkmaktadır. ortadan kalkan bu şekiller bizi nereye götürür bunu bilemeyiz. mutluluk ya da huzur dediğimiz şey de bazen bu şekillerin arkasında saklanmaktadır. orada bir düzen gözkmektedir yakalayabilenler için.




gerçeklik algımızı değiştiren belirli kalıplar varsa, bu kalıpların arkasında da belirli bir düzen vardır. gerçekliği nasıl tanımlarız? bir anlamda kontrol gerçeklikten geçer. yaşadığımız dünyanın boyutları ile alakalıdır. buna yaklaştıkça daha fazla şey görebilir ve bununla yüzleşebiliriz. elimizdekilerin anlamı bu yönde ortaya çıkmaktadır. daha fazla çalışmak ve daha fazla mücadele etmek gibi belirli algılar ve sistemler ile düşünürüz. düşündüklerimizin her zaman gerçek hayatta yer etmesine gerek yoktur.. bakış açımız genişledikçe algıladığımız dünya da farklılaşmaktadır. bunu gördükçe içimizdeki huzur biraz daha artmaktadır. yakalayabilenler için bu kalıpların belirli anlamları vardır. yaklayamayanlar ise bu dünyanın gerçekliği üzerinde sürekli kafa patlatmaklta ama bir yere ulaşmamaktadır. spiraller ile ifade etmeye çalışırlar ama spiraller de o kaotik düzeni anlatmaya yetmez. bir çok değişken ile devam eden bir dünya kurgularız. bu dünyanın gerçekliği bizi belirli yerlere götürür ama sonuca ulaştırmaz. her zaman mücadele ile alakalı olmuştur yaklaşımlarımız. gerçekliğe karşı verilen mücadele, sinirsel faaliyetlerin olduğu bir dünyadan daha uzakta yaşayanlar için. filmler, kitaplari, müzikler hayatımızı çevreler. gerçekliği buraya kaydırmaya çalışırız. bir sonuca ulaşamasak da denemeye değerdir. her zaman katmanlı olan bu sistemin içinde daha farklı kapılar vardır. sistemin mantıklı olması da burada devreye girmektedir. nasıl düşüneceğimiz nasıl algılayacağımız ile ilgili sorular devam etmektedir.

nerden başlarsak başlayalım, gerçeklik algısı bizi bir yere ulaştırır. bu gerçeklik ile olması gerektiği gibi düşünebiliriz ve belirli sistemler ile hayatımızı rayına sokabiliriz. olması gerekenlerin olmadığı ya da çok fazla olduğu bir dünyada yaşamak gerçekten zordur. arkasındaki arayışlarımız mantıklı gibi gözükse de bir yere ulaşmamaktadıor. bunları net olarka görmemiz gerekir. mücadelenin temel anlamı da belki budur. olması gerekene doğru evrilmek ve düşünsel anlamda yorulmak. çalışmakta bu düzenin içindedir. daha fazla çalışarak bir yere ulaşmaya çalışırız. bir yere her zaman varmasa da belirli kalıpları anlayabbilmemiz için elimizdeki şifreelerden bir kaçını bu düzlemler oluşturmaktadır. her zaman daha fazla çaba ve daha fazla çalışma ile bir dünya yakalanabilir. bu dünyanın ne kadar gerçek olduğu ise bizim düşüncelerimizde yer almaktadır.

27 Aralık 2011 Salı

düşüncedeki boşluklar

ne kadar düşünürsek düşünelim, bazen somut olan mevzuları kavramak için daha fazla efor sarfetmemiz gerekir. etrafımızda olan şeyleri tanımlamak bazen o kadar zor gelir ki, ne olduğunu kavrayamadan başka bir sıçrama yaşarız. bunu da görebilmek insanı bazen yıpratmaktadır. elimizde olan değerleri kavrayabilmek adına, bir şekilde mücadele etmemiz gerekir. ne olduğunun çok önemi yoktur, sadece olan şeyler vardır. bunları net görebilirsek bizim için anlamlı bir yere sürüklenmektedir. içimizdekileri anlamak ya da yansıyanları görmek adına mücadele etmek, hayatımızdaki döngülerin tamamını sembolize etse de, elimizden geleni yapmadıktan sonra geriye çok da fazla bir anlam kalmayacaktır. sistematik düzlemler ile yolumuzu belirleriz. en azından elindekini anlayanlar için yollar, daha düzenli ve daha anlaşılabilir olmaktadır. aklımızdaki belli sembolleri birleştirirsek, bu düzlemlemleri yakalamakta çok zor olmayacaktır. bakış açımız sürekli dereceler ile değişir. 360 dereceli bir döngüde sürekli yer değiştiren birinin pozitifi, birinin negatif olan şeyler bizim karşımıza başka gerçeklikleri çıkarmaktadır. bunu zaman içinde daha net görebiliriz. 359 olan açı, 360 olarak algılanabilir mi? bakış açılarımız değiştikçe sonsuzda birbirlerine yaklaşırlar ve aynı olurlar. belki farklıdırlar ama o aidiyet ve aynılık hissini bir şekilde yaşarlar.

belirli kalıplar ile düşünürüz bazen. algımızla şekillendirdiğimiz bir dünya vardır. bu dünyada bazen istediklerimizi bulşuruz, bazen ise başarısız oluruz. önemli olan demektir. ne kadar çok denersek, o kadar başarılı olabiliriz. elimizdekileri değerlendirmekte, bu deneme kısmında işimize yaramaktadır. elimizdekileri tam performans ile kullanabilirsek, o zaman istediğimiz şeylere daha çok yaklaşabiliriz.bu durum mücadele etmekle aynı şeydir aslında. başarısızlıklardan bir şeyler öğrenmektir. kalıpların dışına çıkmak ve daha pozitifi düşünebilmektir. bunu başarabilirsek, o zaman imkanlar daha net olacaktır bizim açımızdan. mantıklı olana doğru evrilmek burada devreye girer. yaptığımız seçimler ve aldığımız kararlar ile bir yerden bir yere doğru uzanırız.






hayatımızda nesnelerin ya da sembolik değeri olan plastiklerin, bizim için anlamları vardır. süregelen mücadelede elimizde olanların bir anlamda yansımasıdır ve doğru kullanılmaya yakın olmasıdır. bunu net olarak görebilirsek, bize bir anlamda huzur verecektir. semboller müzik, filmler ya da kitaplar olabilir. neye öncelik tanıdığımız çok önemlidir burada. eğer önceliklerimizi belli bir sistematik ile değerlendirirsek, o zaman bir yere ulaşmış oluruz. bir yere taşıyan şeylerin de manevi değerleri kendi içinde oluşmaktadır. bir grubu dinlemek ya da ondan haz almakta aynı şeydir aslında. sadece bakış açımızın değişmesi değildir her şey. bakış açımızla birlikte nasıl hareket ettiğimizin de değişmesidir. bunu becerebilirsek, o zaman anlamlı bir yere sürüklemiş oluruz bazı şeyleri. baktığımız ve gördüğümüz şeyler arasında ,ilalki farklar oluşacaktır. bu farkların doğal süreçler ile birbirlerinden ayrılması da bizim için bir işarettir. bu işaretlere güvenerek bir şeyler ortaya çıakrırırz. kıymetini bilmek ya da imkanları kullanmakta burada devreye giriyor. nasıl baktığımızın çok önemi olmasa da, değerlerindrdiğimiz şeylerinm önemi olacaktır.

oluşacak yeni kavramlar yoktur. aynı kavramların bizim için yeniden tanımlanması vardır. mücadele ve çaba olmalıdır. eğer bunları insan yakalayabilirse, bir basamak daha üste çıkmaktadır. elindekinin kıymeti de bu ölçekte doğru bir şekilde değerlendirilebilir. hepsi bir hat üzerinedir. bir yerden bir yere bizi taşırlar ve olumlu bir bakıuş açısı oluşması için bizi cesaretlendirirler. olması gereken de belki de budur. nasıl algıladığımız ve seçimleri ne üzerinden yaptığımızdır. kavramların arka arkaya sıralandığı yerlerde, elimizdekini anlamak ya da anlamlandırmak önemlidir. sembollerin arkasındaki anlamlar her zaman değerli olmuştur. bize yeni bir bakış açısı kazandırmak için oradadırlar belki ya da daha farklı algılamamız için hazır şablonlar kullandırtmaktadır. bunun ne olduğunu somuıt olarak bilemeyebiliriz , ya da anlamayabiliriz. önemli olan seçimlerimizin arkasındaki gerçekliğe ulaşmaktır. bunu becerebilirsek, daha anlamlı olmaktadır herşey. kalıplarının anlamı olmaktadır. sembollerin anlamı olmaktadır. bizim için geçerli olan da budur. semboller ve olan gerçekliklerin bir anlamı var ise ve bizi buluyorsa, o zaman huzuru doğru yerde aradığımız da bize gösterebilir. sistematik bir çalışma ile hayata tutunursak, o zaman anlamlı olacaktır bazı değerler. elimizden geleni yaptıkça işlerin bir yere doğru çekilmesi ve sembolik olarak yürümesi de anlamlı olacaktır.

26 Aralık 2011 Pazartesi

mevsimler

iliklerimize kadar soğuğun işlediği bu günlerde, bu havalardan keyif almak herkes için ayrıcalık olmasa bile ufak bir kesim için ayrıcalık. huzuru aradığımız bu zamanlarda, kalbimize ferahlık veren bir düzlem içinde yer almakta. hava daha da soğudukça alınan haz da artacaktır. yağmur ya da kar ne yağıyorsa, soğudukça her yer, alınan keyif daha da fazla olacaktır. kafamızı rahatlatacaktır. mevsimsel olarak belirli hormonların daha çok ya da daha az salgılanması ile sıkıntıya gireriz. depresyon başlangıcı olabilir bu mevsimsel değişimler. bizi başka bir formata doğru sürüklerler. etraftaki havanın kokusu bile bizi farklı bir düzleme sürükleyebilmektedir. deneme yanılmaya gerek kalmadan, depresyonda olduğumuzu net olarak anlayabiliriz. bazen aldığımız ilaçlar bizi rahatlatır. bakış açımızı da bazen değiştirebilmektedir.

soğukla depresyonun ortak bir noktası var mıdır? bazen evet, bazen hayır. önemli olan nasıl hissettiğimizse, soğuk havalar bizi mutlu da hissettirebilirler. nasıl algıladığımızdır önemli olan. geçiş süreçlerini başlatırlar ya da olması gerekene doğru hareket ederler. net olarak cevaplayamayız. bunlar biriktikçe bizi daha güçlü ya da daha güçsüz yapmaktadırlar. bunların birleşiminde biz de kendimizi daha huzurlu yada daha rahat hissederiz. mevsimler önemlidir. başka ruhlara geçiş yapmamızı sağlarlar. bazen daha hüzünlü, bazen daha mutlu. ne olacağüının çok da önemi yoktur bu düzmlemde. önemli olan o değişimdir. değişim oldukça kendimizi daha rahat hissederiz.





tasvirler ile bir dünyayı tanımlamak gerçekten güç. çok fazla detay ve çok fazla değişken var. büyük yazarlara baktığımızda tasvirleri çok fazla kullanırlar ama bu durum gerçek dünyayı tanımlamak için yeterli olmayabilir. tolkien e baktığımızda inanılmaz tasvirler ile orta dünyayı tanımlamaktadır. yeterli midir? elbette yeterli değildir ama kafamızda bir dünya oluşturur. başarısı buradan kaynaklanmaktadır. bir gündemi vardır ve o dünyada yaşananları daha güzel anlatabilmektedir. unutulmuş diyarlar serisi için de aynı şey mevcuttur. yaptığımız şey başka dünyaları ya da alternatif evrenleri tanımlamaktır. bunun için yeterli olmasak bile mücadele ederiz. bir yerden bir yere taşırız bunları. yapmamız gereken de budur belki de. bundan da tam olarak emin olmayaız. elimizdekileri kullanmak da diğer dünyaları tanımlamakta bize bakış açısı sağlar. bu bakış açısı bu dünyayı daha fazla gözlemlemekle alakalıdır. daha fazla gözlemledikçe, daha fazla yoruldukça kafamızdakiler de farklı bir yere oturur.






dünya o kadar karmaşık bir yer ki, o kadar fazla detay var ki, bunları birleştirmek cidden güç. dünyada 100 milyon tane tür yaşıyormuş. böcekler, kuşlar, kedigiller ve daha saymadığımız bir sürü detaya sahip hayvan. böcekler için ise söylenebilecek hiç bir şey yok, binlercesi hatta milyonların ötesindekiler. karıncaların dünyasına ise bernard werber ile girdik. orada bile o kadar fazla detay var ki, anlamak cidden güç. nasıl olacağı belirisiz aslında. kafamızda döndürdüğümüz bir gerçeklik var ve bu gerçekliğe sıkı sıkıya bağlıyız. kendimizi bu şekilde tanımlayarak, alternatif dünyaların kapılarını aralıyoruz.

bu dünya ya da tanımladığımız alternatif dünyalar, hepsi de bir varoluşu yeniden isimlendirmek için. bu dünyadaki sıkıntılarımızı azaltmak ya da aloternatif dünyalar ile pekiştirmeık için. her zaman arayış mutluluk üzerinden. bunu tanımlayabildikten sonra, herşey belki de daha farklı olacaktır. daha farklı olanı anlamak için mücadele etmeliyiz ve bir yere taşımalıyız. her zaman aynı döngüde durmamak için alternatif kapıları aralamalıyız.

25 Aralık 2011 Pazar

sokaklar ve sistem

algıladığımız dünyanın farklı açılımları vardır. arkasında bir düzen ve şekiller barındırmaktadır. bunları her zaman fark edemeyebiliriz. farkettiğimiz zamanlar da ise belki o düzen ortadan kaybolur. birbirinin üzerine eğilen sistematik algılar gibi. olması gerekenden olana doğru uzanan bir yol gibi. bakış açılarımız sürekli değişerek, olayları algılayış şeklimizi değiştirir. nasıl algıladığımız önemlidir ama neden o şekilde algılarız? hala kafamızı karıştıran değerler içinde yer almaktadır. samanyolu galaksisinde ufacık bir nokta olmamızla alakalıdır belki herşey. o kadar küçüğüz ki, o kadar uzağız ki bazı gerçekliklerden. evreni nasıl algılamamız gerektiği konusunda sürekli kafamızı karıştıran soruları sorup duruyoruz. neden böyle? neden buradayız ? gibi gibi. daha çok sorulacak soru var ama aynı düzlemlerde kalabilmemiz için daha fazla zorlamamamız gerekir belki de.

hayatımızın içine bir anlam katabilmek istiyorsak, çok fazla çalışmamız ve algılamamız gerekir. bunu başarabilirsek, işlerin daha düzgün ilerlediğini görürüz. bir anlam olmaya başlar hayatımızın içinde. nerden nasıl algıladığımızın bir önemi kalmaz. gerçekliğe doğru açılan  kapılar gibi olumlu bir yere doğru taşınmaktadır.olumlu olan değerleri gördükten sonra ne yapmamız gerektiği konusu da kafamızı karıştırmaktadır. ne yaptığımızın pek önemi yoktur. önemli olan "çaba" dır. eğer herhangi bir olay için çaba gösterebiliyorsak, o zaman doğru yolda olduğumuzu görebiliriz. neden böyle diye sormaya da çok gerek yoktur. sadece algıladığımız dünya bizi oraya çekmektedir. kafamızdaki soruların bir kısmını azaltmaktadır. bunlar azaldıkça kafamızı karıştıran algılar da azalacaktır. düşündüğümüz şeylerin yüzeye çıkması da bu şekilde olmaktadır. her zaman mücadele etmeliyiz. mücadele ettikçe olaylar bir kalıbın içine girmektedir.o kalıba dikkatlice bakarsak, belirli bir sistemin içinde olduklarını da görürürz. o sistem de varoluşun temellerini anlatmaktadır. mücadele iki taraflı da devam etmekteir . olması gerektiği gibi aslında.





neler düşündüğümüzün çok da bir önemi olmasa da, düzenli bir hayatın içinde anlamlar karşımıza çıkacaktır. bu anlamların da karşılığında huzur bize biraz daha yaklaşacaktır. nadir de olsa aklımızın bir köşesinde ortaya çıkan denemeler vardır. kendimizi bir adım öteye taşımak için mücadele etmemiz gereken yollar vardır. bu yolları kavramakta bir nebze bizi rahatlatacaktır. rahatlamaya ulaştıktan sonra destansı bir şekilde hayatımzdaki yolları kavramaya çalışıırz. belirli düzenler içinde hareket ederler ama bizi bir yere götürmezler. olması gerekeni net olarak kavrayabilmek için yapmamız gereken şeylerden sadece bir kaçını oluştururlar. bunların olması gerekir. neden olması gerektiği hakkında bir fikrimiz olmasa da . düzen bizi buraya çekmektedir. elimizdekileri kavramak için mükemmel açılımlardan birisidr. bu yolları kavradıkça elimizdekiler de daha anlamlı bir yere doğru evrilmektedir. düşündüklerimizin belirli kalıplardan çıkıp hayatın içine yayılması gibi. beynimizin içindeki bir kıymık gibi, sürekli hareket ederler ve bir yerden sonra acı vermeye başlarlar. olması gerekenei net olarak görebilmemiz için elimizdekilerin anlamı buraya doğru kaymaktadır. kaydıça kafamızdaki düşüncelerde anlamsızlığını yitirip, bir yere doğru evrilmeye başlarlar.

hayatımızdaki algıların bir çoğu değişmeye müsaittir. ne kadar farkettiğimizle alakalıdır aslında. eğer tam bir kavrayış geliştirebilirsek, düzeni bir şekilde yakalamış oluruz. bu da bize farklı kapıların açılması için bir başlangıç sağlamaktadır. bunu net olarak görebilirsek, o zaman hayatın içindeki anlamlarda çok uzak kalmayacaktır bize. neden böyle düşündüğümüzün çok da bir önemi yoktur. olması gereken algılar içinde bunlar varoluşumuzu tanımlamaktadır. bunu başarabilenler için oldukları yerden daha fazlası da mevcuttur aslında. sadece bakış açılarını değiştirmek gereklidir. bakış açılarımız olumlu bir yere evrildikten sonra algıladığımız gerçeklikte değişmektedir. bu da bize düşünmek için fırsat tanımaktadır. beynimizdeki kapıların yavaş yavaş açılması gibi. bir düzene girmektedir ve o düzen içinde farklı bir sistematik geliştirmektedir. olması gereken de bu dur belkide bunu tam olarak kavrayamayız. sistemli olduktan sonra yaradılışı tanımlayan şeyleri de daha net anlayabiliriz. bu da bize olumlu anlamda çok şey katacaktır.

24 Aralık 2011 Cumartesi

boşluk ve düzen

başlangıçlarda olan şeyi kavramak biraz güç. deneme yanılma yöntemi ile bir yere varamıyoruz. mücadelemiz, anlamlı bir yere sürükleniyor gibi gözükse de, aslında olan ya da olmayan şeyler üzerinden hayatı tanımlıyoruz. mücadele etmemizin arkasında böyle bir gerçeklik var belki de, sadece farkedemediğimiz paremetreler. bazen düşüncelerimizin kapladığı alanı anlamak cidden zor olabiliyor. düşündükçe daha da derinlere inen ve somut bir yere ulaşmayan mantıksız şeyler üzerinden hayatımızı tanımlıyoruz. mantıklı olan ya da olması gereken şeyi bu şekilde kavrıyoruz. kafamızdaki düşünceleri buna göre şekillendiriyoruz. mantıklı olan ya da olması gereken bir yere açıyoruz, açılıyoruz. düşüncelerin anlamını yitirdiği bir yerde biz ne yapmamıza nasıl karar vereceğiz. olması gerekneleri mi göz önüne alacağız yoksa olanları mı değerlendireceğiz? nasıl olduğunun çok da bir önemi yok aslında. nasıl algıladığımız önemli konuyu burada. neye göre şekillendirdiğimiz ortada. bunlar olması gereken şeyler belki de ama olan şeylerin içindeki bilinci anlayabilecek miyiz? sorular hep aslı kalıyor ama bir yere varıyor, en azından bazen bir yere varıyor.

derinlere ulaştıkça, yüzme biliyorsak bize huzur dolu anlar yaşatan bir durum içinde kendimizi bulabiliriz. nasıl baktığımız ya da nasıl algıladığımızın bir önemi yoktur. sadece olması gerekeni buna göre sıkıflandırırırz. sınıflandırma yapmaya başladıktan sonra ise bir bilince ulaşıyorız. eskiyi ve yeniyi kendi içinde buldukça daha makul bir yere ulaşmaktadır. değerlendirdiğimiz kavramlar da burada bu ölçeklerde tanımlanabilir. mücadele etmeye devam etmeliyiz. mücadele ettikçe daha net göebiliriz bazı şeyleri. bu da bize olumlu bir bakış açısı sağlayacaktır. nasıl olduğunun bir önemi yoktur. sadece olması gereken zamanlar bile mantık içinde değerlendirilebilir. nasıl bakıyoruz? nasıl şekillendiriyoruz? bunların hepsi aynı yerde dönen mevzular olarak kalıyor. bakış açımızı buna göre şekillendiriyor. olması gerekeni algılayabilmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. bunlar elbette mantık çizgisinde giden şeyler. mantıklı olarak algıladığımız bir sürü şeyin geri dönüşü olmaktadır. bunu açık bir şekilde gördükten sonra olumlu olana doğru evrilebiliriz.




herşey belirli bir kalıpla düşünmenin çok da büyük faydası olmayacaktır. elimizdekileri kullanabildikten sonra belirli anlamlar oluşacaktır. nerden enereye gittiği ve nasıl algılandığı önemlidir burada. sınırlar çizeriz ama bu sınırların olan şeyle pek bir alakası yoktur. olması gereken şekiller vardır arka planda ve bir bilinç vardır, her zaman bize ait olmasa da. bu düzlemler içinde herşey farklılaşabilir ve anlam kazanabilir. anlamlı olmasını sağladıktan sonra bir yerde mutluluk verecektir. önemli olan çalışmaksa eğer, süreç içinde ne olduğunun da bir önemi yoktur. sadece havada aslılı olan düşüncelker vardır. bu düşünceler bizim gerçekliğimizi tanımlarlar. bir yerden bir yere taşınması da aynen bu şekilde olmaktadır. daha fazla tasvir etmeden durağanlığı anlamak için verilen bazı çabalar vardır. bunların sonucunda bir bilinç oluşmakta ve anlaqmlı bir yere doğru hareket etmektedir. nasıl baktığımızın bir önemi yoktur aslında. nasıl algıladığımız burada önemlidir. olması gerekene doğru evrilmesi bir anlam taşır. daha fazlasını aramak belki bencillik olacaktır.

insan her zaman daha fazlasını arar ve daha fazlası için mücadele eder. önemli olan şey belki de elimizdekine ulaşabilmekteir. elimizdekine ulaşabiliyorsak çok da farklı anlamlar yüklemenin anlamı yoktur. eğer bu durumların arkasında bir bilinç varsa ve bizi oraya sürüklüyorsa, o zaman yapmamız gereken şeyler de o ölçeklerde hareket edecektir. mücadelenin devam ettiği yerde, bilinci ayağa kaldırmak, hayallere uzanan bir dünya için daha gerçekci algılar oluşturabilmektedir.

boşlukları doldurmak 3

güzel bir güne uyanmak hepimizi mutlu hissettirir. günü güzel kılan nedir? sorumluluklarımıza yaklaşmamız mı? kendimizi olumlu bir yere taşımamız mı ? ne olmasını bekleriz? soruların hepsi havada kalıyor aslında. düşündüklerimiz bazen çok fazla yoğunlaşır. sürekli atılımlar halini alır ve belirli bir düzene girmeye çalışır. burada düzen dediğimiz şey aslında zihinsel yansımalarımızı kontrol edebilmektir. eğer bunu başarabilirsek, o zaman anlam kattığımız şeylerin de bir sonuca doğru uzanması gerekir. gerekliliği bu şekilde tanımlarız aslında. olması gerekene doğru açılan kapılar olarak belirleriz. sistem içinde belirli buglar olacaktır. bunları özverili bir çalışma ile düzeltebiliriz. nasıl olduğunun bir önemi yoktur, sadece olması bile bilinçle arka plana itiilmiş olarak mümkündür. bizim seçimlerimizin sonucu olarak ortaya çıkan şeyleri düzen olarak adlandırabiliriz.

her şeyin belirli bir kalıpla değerlendirildiği dünyada kendimize ait şeyler bulmak biraz zamana  alsa da , bir yerden sonra bireyselleşmektedir. bireyselleştikçe anlamlı olan şeylerin değeri artacaktır. burada olması gereken şey bizim nasıl algıladığımızdır. mantıklı olan da budur zaten. sürekli basamakları tırmanmaya çalışırız. bu basamaklar ilk başta yoktu belki ama sonradan hayatımız basamaklarla yükselen bir yapı haline geldi. bunun olumlu atılımları mümkün müdür? elbette mümkündür. algımızda şekillenen gerçekliği böyle tanımlamak bile bize bir şeyler kazandıracaktır. boşlukları doldurmak. hangi boşlukları ama ? burada şu devreye giriyor, hayatımızda belirli kalıplar var ve bilincin olmadığı zamanalarda kontrolü kendilerine alıyorlar. kitap okumadığımız ya da çalışmadığımız zamanlarda, anlamsız olan bir şeyler izlemek ve ya da dinlemek olarak karşımıza çıkıyorlar. bunlar böyle devam ettikçe sonuca çok da fazla yaklaşıyor değiliz. sadece zamanımızın belirli bir bölümünü bunlara harcıyoruz demektir. zamanı bunlar üzerinden tanımladıkça boşluklar kendilerince dolmaya devam ediyorlar. daha da sıklaşarak, daha fazla anlam kıazanarak devam ediyorlar. belki de olması gereken şey budur, bunu bilmek mümkün değil belki ama kalıpları anlamlı hale getirebiliriz. en azından bunu yapabilecek güç var elimizde.




dünyadaki bir sürü şeyi anlamayabiliriz. düzenleri ve spiralleri kavrayamayabiliriz. bunun mantıklı bir tarafı da olmayabilir. kendi düzlemimizde ise bazı düzenler mevcuttur. bunu anlayabilmek için adım atmak gerekmektedir. adımları sıklaştırdıkça daha makul bir yere çekilmektedir. bunu daha net görürüz böyle zamanlarda. algıladığımız gerçekliğin boyutu da değişmektedir. bunu net olarak kavrayabilirsek, önümüzde açılan kapıların da olduğunu görürüz. böyle olması belki de en mantıklı olan düzlemlerden biridir. bilincin olmadığı bazı yerler vardır. sadece çalışmanın olduğu ve daha sonra bilincli hale gelen düzlemler evrende bulunmaktadır. herşeyi kendi bakış açımız ile değerlendiririrz. doğrular ve yanlışlar bu şekilde devam etmektedir. bunları bir sonuca bağlayabilirsek, ilk baştaki adımımımız olduğunu daha net görebiliğriz. her düzlemin anlamlı bir varoluşu vardır. bunları görebildikten sonra elimizdekini anlamlandırmakta o ölçeklerde mantıklı olmaktadır. her yerde bir düzen vardır. bu düzenlerin her zaman mantıklı kalıplar içinde değerlendirilmese bile orada durmaktadırlar. bunu net olarak görebilirsek uyanışımıza sebep olan başlangıçları da öylece tanımlayabiliriz. net olarak kavradığımız ve bilincin ortaya çıktığı durumları da yaşayabiliriz böylece.

her düzlemin bir sebebi ve sonucu vardır. bunu ilk başlarda göremezsek bile daha sonradan mantıklı bir kalıp içinde değerlendirebiliriz. olması gerekeni daha net görebiliriz bu açıdan. mantıklı olan çıkarımları da bu sayede yakalayabiliriz. mantıklı olan da budur aslında. mücadele etmek, basamakları tırmanmak, boşlukları doldurmak, bu ölçeklerde değerlendirilir. bunu kavradıkça daha mantıklı bir yere ulaşmaktadır sebepler sonuçlar. olması gerekeni de net olarak bu şekilde kavrayabiliriz.

boşlukları doldurmak 2

sabit düşünceler bize bir şey kazandırmaz. eğer motivasyon dışında sabit düşünceler var ise bunun çok fazla faydasını görmeyiz. motivasyonla birleşen sabit düşünceler var ise o zaman anlamlı hale gelecektir. sonuçta hepsi seçim içinde olan kavramlar. ne yapmaya çalıştığımızı seçersek, o zaman elimizdeki kavramlar anlamlı bir yere oturacaktır. mücadelemizi tanımlayan şeylerden biri de bu sanırım. ne kadar çok çabalarsak bize umut veren bir düzleme çekilecektir o düşünceler. aynı kalıplar anlamlı hale geldiğinde, yolculuğumuz daha keyifli olacaktır. eğer yolculşuk yapabilecek kadar çok anlamlar yüklüyorsak, o zaman daha da netleşecektir bu düşünceler.

rubijk küpü yapmak gibidir aslında bu düşünceler. ilk başlarda çok fazla zorlayacak ama bir süre sonra anlamlı hale gelecektir. eğer kendi hayatımızı düzene sokmakla alakalı olan şeyleri yapmazsak ve boşlukları doldurmazsak, boşluklar bir şekilde kendi başlarına dolacaktır. bunu da görmemiz gerekir. boşluklara anlam yüklemenin bir mantığı elbette yoktur ama eğer bunları biz doldurmazsak kendi başlarına bir şeyler ile dolmaya başlayacaktır. bilincimiz geri plana çekilecek ve bilincaltımızda devam eden şeyler bizi bir yere götürecektir.





hayatın içinde belirli düzenler vardır.bunları bir şekilde anlayabilirsek ve boşlukları doldurabilirsek, o zaman daha anlamlı hale gelecektir. önemli olan sanırım her seferinde olduğu gibi mücadele etmek. eğer bu mücadeleyi başlatır ve bir yere taşırsak, o zaman anlamlı hale gelecektir. anlamlı olması içinde çok fazla çalışmamız gerekmektedir. eğer çalışmaktan yorulmayıp devam edersek bunun üzerinde bize o bilinci sağlayacak ve mücadelemizi anlamlı hale getirecektir. elimizdekileri kullanmanın mantığı da burada yatmaktadır zaten. eğer düzenli olur ve elimizdeki imkanları kullanabilirsek, o zaman daha fazla mücadele etmemize gerek kalmaz. burada mücadeleden kasıt en baştaki savaştır aslında, mücadele ettikçe arkasında bir düzen belirecektir.

her düzlemde bazı olguları anlamamıza gerek yoktur. olması gerektiği gibi kavrayıp ona göre değerlendirirsek, elimizdeki imkanları da o düzlemde şekillendirmiş oluruz. her seferinde olduğu gibi farklı anlamların bir araya gelmesini yaşayabiliriz. ne kadar çok çalışırsak, o kadar çok yoruluruz aslında. elimizdekini de o ölçeklerde anlamlı hale çekeriz. mücadelenin devam etmesi buna karşılık gelir.

boşluklar bilincli bir şekilde doldukça bizim de yapacağımız şeyler artacaktır. mücadele olumlu bir yerde devam edecek ve katlanarak olumlu bir yere çekilecektir. burada çok fazla düşünmeye gerek yok, sadece oılmasını istediğimiz şeyleri bir plan dahilinde yaşayabilirsek, buraya çekilecektir. boşlukların kendi seçimlerimiz ile dolması dileğiyle...

23 Aralık 2011 Cuma

boşlukları doldurmak

hayatımızda yaptığımız işler ile bir yere ulaşmaya çalışırız. bazı şeyleri boşkukları doldurmak olarak yaparız. boşlukları doldurmak için kitap okuruz ya da düşünürüz. bunu yapmadığımız zamanlarda hayat kendi içinde zaten bu boşlukları dolduracak bir yol geliştirir. müzik dinlemediğimiz zaman film izleriz ve o zaman yine de dolmuş olur. bunu engelleyecek tek şey belirli planlar ile yolumuza devam etmektir. bu planları uygulayabilirsek hayata dair boşlukları bilinçli olarak doldurmuş oluruz. en azından bu boşluklar bizi bir yere taşıayacak araçlar haline gelir. diğer türlü sadece belirli yerlere giden küçük araçlar olarak devam edecektir. bu anlamda boşlukların dolması gerçekten önemlidir. bilincimizin olmadığı yerlerde, bilincsizc belki de o anı doldurmak için ne yapmamız gerekiyorsa onu yaparız. yaptığımız bazı şeyleri de kayıt altına alırız. bilincli ya da bilinçsiz bir şekilde bu hayatın içinde yer almaktayız.




bazı insanlar vardır ve kitap okumak ya da bir şey yapmak onlara çok mantıklı gelmemekteidir. bu durumu da haklı olarak savunurlar. kitap okuyanlar ölmüyor mu? ya da kitap okusan da nereye kadar ulaşabilirsin ki ? gibi sorularla bizi yıldırmaya çalışırlar. hayatın bir çok alanında insanlar tarafından olumsuz eleştiriler alırız. her seferinde ya onlara göre bir şeyi yapamayaız ya da  yapsak bile başarılı olamayız. kendilerinin yaşadıkları hayata bizi de ortak etmeye çalışırlar. bunu gördükten sonra yapacağımız tek şey kendi hayatımıza odaklanmak olmalıdır. kendi hayatımıza bilinç getirebilirsek, (elbette her durum için geçerli değil tabi) o zaman çabalarımızın bir anlamı olacaktır. hayatımız boşlukları kendiliğinden dolan değil bir şekilde planlar dahilinde dolan bir alan haline gelecektir. neyi nasıl düşündüğümüzden ziyade,karşımıza çıkan gerçeklikleri tartmamız bu anlamda önemlidir. bunu başarabilirsek, olumlu anlamda bir yerlere sürükleyebiliriz hayatlarımızı. kendi planlarımız içinde bir doluluk yakalayabiliriz.

eninde sonunda her şey çaba harcamaya dönüşmektedir. eğer bir işte bilinç ve çaba var ise, orada mücadele devam etmektedir. bizi olumlu bir yere çekmektedir bu durumlar. başarılı olmak ya da olmamak burada ortaya çıkar. eğer düşündüğümüz şeyler belirli bir bilinçle bağ kurmuş bir şekilde devam ediyorsa, bu durum gayet mantıklı bir yere sürüklenmektedir. bunu yapmak ise bize ayrı bir haz verecektir. hayatımızdaki boşlukları dolmasına izin vermeden, bir bilinç ile doldurabiliyorsak o zaman çaba anlamlı olacaktır. konu ne olursa olsun bir bilinç ve çaba gerekmektedir. bunu görebilirsek, hayatımız içinde belirli anlamları canlandırabiliriz.

düzen arkasındaki anlamlar

zamandan uzak düşünceler ile başlıyor hikayeler. nereye vardığının bir öenmi yok aslında. olması gerekenler, bizim için şekilleniyor belirli bir düzende. yapmamız gereken şeyler içinde "anlamak" var. anlayabildikten sonra şekillenen kalıpların oluşturduğu düzlemler, bize daha fazla zaman kazandıracaktır. mücadele anlam üzerinde devam etse de, esas mevzu kendini bulmakla alakalıdır. kendini bulabilmek için bu mücadeleye gireriz. bizi olumlu bir yere taşırlar. olması gerekenleri bu şekilde anlamlandırabiliriz. kafamızı karıştıran düzlemlerin ötesine geçebilmek için "çaba" gerekemektedir. çabayı sağlayabilirsek, bazı kavramlar bizim için daha kolay olacaktır. mücadeleye orada devam etmekte daha anlamlı olacaktır.

her yerde belli kalıplar ve spiraller var. evrenimizi tanımlarken bile spirallere ihtiyaç duyuyoruz. bu yolda ilerlerken de bazı şekiller ile kendi düşüncemizi tanımlıyoruz. aklımızda olması gereken yöntemlerden birisi de bu mücadeleyi tanımlamak. her ne kadar bir çok zaman içinde başarılı olamasakta, aslında aklımızı çevreleyen düşünceler bu başarı dediğimiz olaya kendini daha da yaklaştırmaktadır. bunun anlamını kavrayailmek için de yeterince zaman ayırıp düşünmemiz gerekmektedir.




farklı düzlemler, spiraller ve pi' yi yeniden tanımlamak, hayatın içinde bulunduğu düzlemleri daha iyi anlamak adına verilmiş, anlamlı bir mücadeledir. bu mücadeleyi tanımlamak için çok da yorulmamıza gerek olmamaktadır. bunu anlayabilirsek zaten, kafamızdaki düşünceler de daha net olacaktır. her yerde ve her zaman olması gereken şey kabullenmemektir. başarısızlığı kabullenmemekten bahsediyorum elbette. alternatif yollar aramak ve bu yollar içinde mücadele etmek, bize farklı kapılar açacaktır. bu kapılardan girebilirsek, aklımızda olan şeylerin yansımasını daha kolay kabul edeceğiz. kabul ettiğimiz gerçeklikler de bize anlamlı bir yolda, yol gösterici olacaklardır. yolların bazılarını hepimiz biliriz. yolu bilmek demek yolda yürümekle aynı şey değildir. kendini bilirse insan, yolda yürürken olacakları tahmin bile edemez. sadece olması gerekene bırakır onları ve tecrübe etmeye gayret gösterir. bunu tanımlayabilenler için mücadele anlamlı bir yerde devam etmektedir.

hayatımız bir şekilde akmaktadır. düşüncelerimiz bize yol göstermektedir. belirli düzenleri yakalamış zihinler için, kavranacak mevzular daha da anlamlı durmaktadır. anlamları kendimiz yükleriz nesnelere. en iyi kalemimiz vardır, mutluluk veren post-it, iyi silen silgi ve daha fazlası. nesnelerdeki anlam bazen pozitif yansımalar kazandırsa da bazı durumlarda batıl olan şeylerin kapısını aralamaktadır. nesnelere böyle anlamlar yüklemeden, onları olduğu gibi kabullenmek, şekillerin ve düzenin dünyasında en makul olacak şeylerden bir tanesidir. elbette bazen nesneler anlam kazanır ama bu anlamlarla çok fazla düşünürsek, geriye çok da bir şey kalmamaktadır açıkcası. bu da anlam yüklediklerimizin ne denli manasız olabileceğini göstermektedir. düzenleri anlamak için bir çok şeyden bağımsız hareket etmemiz gerekmektedir. eğer sayıların, kelimelerin, yazılanların, matematiksel kavramların bir anlamı var ise arkalarında bir şekil ya da bir düzen barınmaktadır. bunu belki ilk başlarda fark edemeyiz ama dikkatli gözlerle incelersek, bunların orada olduğunu daha net görebiliriz. gördüklerimiz de bizim için bir anlamda yeterlilik taşır. bunu kabullendikten sonra olaylar daha farklı olmaktadır.düzenleri kavramak ve hayatımızın anlamını yeniden şekillendirebilmek için çok fazla çalışmak dileğiyle...

21 Aralık 2011 Çarşamba

zihinsel sıçramalar

su hepimiz için yaşamın kaynağıdır. yıkanmakta buna paralel bir yerde, bize huzur verir. belirli düzenlerle çevrili olan dünyamızdaki gerçeklerden sadece birisidir. düşündükçe daha derine inip, ihtiyaçlarımızı şekillendirdiğimizde, temel şeyler haricinde diğerlerinin zevk olsun diye yapıldığını algılarız. şekeri normal olarak meyvelerden almak yerine, ekmeğe nutella sürmeye benziyor.

zamanın içinde başlangıçlar ve sonlar barınmaktadır. her yaşayan ölecektir. alternatif senaryolar içinde hepimiz hayatın farklı alanlarında yaşarız. gerçekliği bu alanlara göre tanımlarız. öleceğimiz gerçeğini ise tanımlamak bizim için en zor işlerden bir tanesidir. nasıl yaklaştığımız ve nasıl isimlendirdiğimiz önemlidir.

mutluluk gibi bir algıyı insan kendi içinde bulmalı. mutluluk beraberinde huzuru da getirecektir. yaklaşımlarımızı pozitif bir yere taşıyıp bize bir düzen kazandıracaktır. bu olduğu sürece hayatımıza olumlu bir yönde devam edebiliriz. hissettiğimiz huzuru burada bulabiliriz. bize olumlu sonu.lar verecektir. mantıklı olan da bu zaten. beklediğimiz ya da hissettiğimiz gerçekliğe bir adım daha yaklaşabilmek meselesi.





"an" içinde sürekli tekrar eden duygusal algılara kapılırız. bazıları çok dengesiz olurken, bazıları çok sistemli olabilmektedir. her durumun içinde bilinç olmasa da bir çok durum için bilinç gereklidir. bu durum da zaten mücadelenin anlamını tanımlıyor. mücadele olmadan beklediğimiz huzuru ya da bütünlüğü tanımlamamız gerçekleşecektir.

olması gerekeni doğru bir şekilde algılayabilirsek, mantıklı kararlar verip, sistemli bir şekilde hareket edebiliriz. sistemli olmak demek her zaman mutluluk tanımı içinde geçerli olmuyor. sadece olması gerekeni o şekilde tanımlıyor. buradan da bir anlam çıkarabiliriz aslında. bazı şeyler bilincsiz şekilde gelişir ve sadece olur. bunu da kabullenmek lazım.sistemin arkasındaki düzeni anlayabilmemiz gerçekten zor. çok fazla değişkenle devam ettiği için bize kazandırdığı algı ise "zaman" oluyor.

düşlerimizde gördüğüm gerçeklikler bazen bu hayatın içine de taşınır. belirle semboller ile bu hayatın içinde de bağ kurarlar. bunları kavrayamadan nasıl algıladığımızın pek de bir önemi yoktur. rüyalar çoğu zaman sıradan gerçeklikler halini almaktadır. rüyaların hepsinin gerçek olduğu bir dünyada yaşamak hiçte hoş olmazdı sanırım. dengeler sürekli değişiyor. bir yerde kapılar açılırken, bir yerde hepsi kapanıyor.





tüm kapılar kapansa bile, çalıştıktan sonra ya da mücadeleye devam ettikten sonra alternatifler açılacaktır. bu dünya üzerinde çok fazla anlamadığımız şey var. bu anlamadıklarımız da bize bir temel kazandırıyor. bilgiye nasıl ulaşmamız gerektiği konusunda bizi cesaretlendiriyor. bakıuş açımızı bu şekilde yönlendirmek en mantıklı olanlardan bir tanesidir.

içsel disiplinler ile alakalıdır bir çok gerçeklik. bunlar olduğu sürece yolumuza devam edebiliriz. yolda yürürken elbette yorulacağız, elbette gücümüz tükenecek ama gerçeklik çok uzakta olmayacak bizim için. her zaman olduğu gibi "çaba" göstermek gerekir ki, huzuru yakalayabilelim.

hayallerden gerçeklere

belirli düzenleri yakalamak için bir sürü çaba sarfederiz. elimizde olanı anlamak için ise çok fazla düşünmeyiz. imkanları verimli kullanmak, bu durumdaki en mantıklı yaklaşım olsa bile, insan elindekinden fazlasını her zaman işlemektedir ve bunun için kendine söylediği şeyler vardır. bunları düşünürsek neyin önemli olduğunun farkına varmak bizi daha bilinçli kılmaktadır. imkanlarımızı bu ölçeklerde şekillendirirsek, karşımıda olan gerçeklik de daha farklı olacaktır. nasıl algıladığımız çok önemli bu noktada.

düşündükçe daha da derinlere inmeye başlarız. semboller hayatımız içinde yer bulmaya başlar ve nesneler ile bağlar kurarız. cansız olarak algılanan maddelere karşı, şans ya da talih giib kavramların olduğu bir dünya tanımlarız. belirli taşlar bizi motive eder, belirli ipler bize huzur sağlar. nasıl baktığımız önemli elbette. bunlar psikolojik anlamda çok fazla anlamlı gelmese de, bizim dünyamızda ufak şeylerin anlamları da kendilerinden kat be kat daha büyük olmaktadır.




sigara içmek gibi bir kavramı bile insanlar, ateşi görmek ve ondan korkmak olarak bile tanımlayabilmektedirler. her devirde yansımalar farklı olacaktır. bazen başka insanların bizden kat be kat ilerde olduklarını düşünürüz. oysa hepimiz yanı zaman diliminde yaşıyoruz. "an" hepimiz için aynı şeyi tanımlasa da bazı insanları bizden daha üstün görürüz. sene 2011 ve hepimiz aynı yerdeyiz. bilgi açısından elbette bir üstünlük olacaktır. diğer açılardan ise bu üstünlüğü tanımlamak cidden zordur. sadece olan şeylerin arkasındaki anlamlara bakabiliriz ve bu da bize çok fazla gerçeklik sağlamaz.

bir şeyler içmek, bir şeyler yemek ve düşünmek. insanoğlunun yaptığı şeylerde en büyük paya sahip olan kavramlar bunlar sanırım. bunları düzenleyebilirsek, beklediğimiz sonuçlardan daha farklılarını da elde edebiliriz. düzenli çalışmakta bize alternatif kapılar oluşturacaktır. belirli bir sistemin içinde yer aldığımızı düşünürsek, karşımıza çıkan şeylerden en büyüğü de çalışma olacaktır. bu kavramı düzgün tartıp, devam edebilirsek yolumuza , karşımıza çıkan şeyler hayal ettiğimiz şeylerden gerçekliğe ulaşacaktır. önemli olan da zaten ne kadar gerçek olduğudur. yaklaşımlarımız ona göre şekillenir. eğer kafamızda olanları gerçek dünyaya yansıtabilirsek, düşündüklerimiz ya da algıladıklarımız da farklılaşacaktır.




düşünsen temelleri bu yönde atabilirsek, karşımıza çıkan şeyler de anla alakalı ipuçları barındıracaktır. elimizdekileri verimli kullanabilirsek, hayal ettiğimiz bir çok şeye daha rahat ulaşabiliriz. düşündüklerimiz ve yaşamımıza geçen şeyleri bu aöıdan değerlendirebiliriz. umudun açık kapılardan biri olduğu yerde, bunu tüm yaşamımıza taşımamız dileğiyle.

döngüler

yapısal bütünlüğün korunduğu düşüncelerde, zaman zaman sıçramalar yaşanmaktadır. bir düşünceden diğerine sürekli yol alınmaktadır. arada geçen düşünceleri yakalamak ise zorlaşmaktadır. sistematik olarak bakıldığında belli bir düzen içinde gittiği gözükse de, aslında ilerlediği yollar o düzenden çok çok daha uzak bir yerdedir. devam eden düşüncelerin ve ortaya çıkan şekillerin sonu yoktur. beynimizin ne kadar bilgi tutabildiği ya da saklayabildiği hala sır olarak dolanmaktadır. ne kadar birikim yapacağından önemsiz olarak ilerlemesi, bize belirli bir zamanı kazandıracaktır. düşündüklerimiz belli kalıpların dışına çıkabilmktedir. düşündükçe daha da derinlere inilmektedir. bu derinliği sağladıktan sonra devam etmek belki de en zor olan kısmıdır. nasıl düşündüğümüzden bağımsız olarak , belirli durumlar ile aramızda bağlar kurarız. bu bağların ne kadar derin olduğunu söylemek zor cidden. orada durmaktalar ve orada devam etmekteler.



algımız değiştikçe bakış açılarımız da farklılaşmaktadır. hayatımız içinde de benzer döngüler barınmaktadır. nasıl davranmamız gerektiği hakkında hiç bir şey bilmediğimiz kavramları, bu noktadan bakarak şekillendirebiliriz. nasıl olduğunun pek bir önemi yoktur. olması sadece belli durumlarda bizim için yeterlidir. bakış açımız bu şekilde yeniden farklışalabilir ve bir düzene ulaşır. bakış açılarımız aynı mekanik bir saat gibi değişirken, içerdeki tik takları duymak o kadar zor olmasa gerek. başlangıç ve sonların aynı anda olduğu yer "şimdiki zaman", bunu kabullenebilirsek, değişim için de yer açmış oluruz.

olayların tamamı basamak basamak ilerlediği için baktığımız yer de daha karmaşık olabilir. bu noktada elimizden çok bir şey gelmez aslında. olanı kabullenmek belki de daha yapıcı bir durumu oluşturabilir. kafamız bir çok zaman karışabilir. elimizdekilerin değerini de anlamayabiliriz ama sonuçta nasıl düşündüğümüz önemli. pozitif bir yere çekemezsek algımızı, aynı döngüler belki binlerce kez devam edecek. bir sonuca ulaşmadan sürekli dönen düşünceler içinde kalacağız. elimizden bir şey gelmeyecek beli ama durumları net bir şekilde göremeyeceğiz. bir çok durumda çalışmamız ve işleri ilerletmemiz önemli. geriye kalan zaman da elimizdekiler ile ne yapacağımız önemli. sistematik düşünceler her zaman bizi bulmaz. bulduğunda yeterince güçlü olmalıyız ve o durumu ortaya çıkarabilmeliyiz.




hayatın içinde bir sürü bağ kurarız. her olay örümcek ağı gibi birbiriyle bağlantılı olarak devam eder. semboller önemlidir. sembolleri anladıkça şekillenen düşünceleri de daha net görebiliriz. bu örümcek ağı dediğimiz şebeke de bizim olayları kavrayışımızı değiştirir. her şey sanki aynı düzlemde olmak zorundaymış gibi bir yere sürüklenir. nereden başlamak gerektiği hakkında bir fikrimiz yoktur. önemli olan belki de ilk adımı atabilmektir. ilk adımı attıktan sonra nereye ulaştığı çok da önemli değildir. sadece olması gerekenler olur ve bizim düzen dediğimiz şeyin arkasında bir gerçeklik belirir ve bu gerçekliğe göre isimlerini çağırırız. hayatımıza devam etmenin en önemli yanlarından birisi de "an" ı yakalayabilmektir. eğer anı yakalayabilirsek, sistemler bizi daha çabuk bulacaktır. bu düzeni zihnimizde yakalayabilirsek, herşey daha kolay olacaktır.

yapısal bütünlük

başlangıçlar ve sonlarla ilgileniriz, süreç ve anı yaşamak gibi gayelerimiz yoktur. bize mantıklı da gelmez zaten. peki niye? geçmiş ve gelecek kaygılarımız, an içinde olan olayları kavramamızı güçleştirir. bir sonuca bağlanmayacak fanteziler üzerinde hayatımızı şekillendiririz. ayın bazen beyaz ışık yaydığını düşünüp, güneş ile kıyaslamaya kalkarız. bu düşünceler elbette bize bir şey katmaz. sadece zaman içinde olan olayları uzatmaktadır. düşündüklerimizin belli kalıplar içinde akmasına izin vermeliyiz. belli düşüncelerin anlaşılması ve yol alabilmek için elimizden geleni yapmalıyız. hepsi süreçlerle başlar ve sonuca doğru evrilir. kafamızdaki doğruları bu düşünceler üzerinden kurgularsak, belki bir yere varmış olur. elbette bu düşünceler içinde klesinlik yoktur. kesinlik olabilmesi için keskin bir zihne ihtiyacımız vardır. bunu ancak bu şekilde aşabiliriz.

zihnimizde bazen canlanan kötü düşüncelerin arkasına, mutluluk veren bir arkadaşın telefon etmesiyle geçebiliriz. ne düşündüğümüz sistematik olarak bir kalıba oturmasa bile, anlamını daha net görüp devam edebiliriz. bazı düşünceleri yeniden canlandırabiliriz. kalıplarla düşünmediğimiz sürece alternatif kapılar açılabilir. bir yerde odaklanmamız gerekir. odaklandığımız zaman elimizdekileri daha net kullanabiliriz. odaklanmış olmak demek sistemli olmak demekle aynı şeydir bir anlamda. mücadele etmeli ve ortaya bir şeyler çıkarmalıyız. ne çıktığı çok önemli olmasa da yolda yürümek diye isimlendirilebilir. bir yolu bilmekle, yolda yürümek arasındaki farklılıklar burada da devreye girer. düşüncelerimizin şekillenişi bizi bir yere taşımaktadır. "çaba" nın olduğu yer diye de isimlendirilebilir.




insanların yaşamında olan şeyler bazen karmaşıktır, bazen bir o kadar kolaydır. anlayabilmek için dikkatli gözlerle bakmak gerekir. ne kadar dikkatli olursak olalım, motivasyonlarını görmek zordur. bazıları için film, bazıları için müzik, bazıları için kitaplardır. bunların birleştiği yerde devamlılık ortaya çıkar. nasıl görmek istediğimizle doğru orantılıdır. elimizdekini anlamakta buna benzer yollar izlemektedir. bu düşünceyi canlandırabilirsek adım attığımız yolun ilk basamağı olabilirler. denge çok önemlidir. dengeyi yakalayabilenler için düzenler vardır. bu düzenleri anlamasa bile oradadırlar.

belirli bir düzeni,n oluşması zaman alır. nerden başlanacağını bilmek gerekir. bu şekilde sistemli hale gelecektir. önemli olan basamakları doğru çıkmak. bunu olduğu gibi kabullenebilirsek, işler beklediğimizden biraz daha farklı gelişebilir.bu şekilde bir düzen oluşacaktır. nerden başlandığı önemli olsa da, ikinci basamak olarak nerden devam edilmesi gerektiği de önemlidir. bunları doğru kavrayabilirsek, efor harcamamız gereken konulardan birisi de azalmış olur.

aynı döngüler insanı yakalar. aynı döngüler belki çok uzun bir süre onu esir eder. geldiği noktada nasıl davranmamız gerekir gibi sorular bizi esir alır. olması gerekene yaklaşmak böyle bir şeydir sanırım. o sistematik durumu kavrayabilirsek, düze çıkmak daha yakın olacaktır. elimizdekileri adam gibi değerlendirmek dileğiyle...

20 Aralık 2011 Salı

düzen

karanlık kaplamaya başladığı zaman düşünceleri, çıkış yollarını bulmakta zorlanırız. bizi bir yerden bir yere taşır. sebepleri bellidir aslında. düşünmek pek fazla yarar sağlamaz. algıladığımız dünya ile gerçeklik birbirinden tamamen farklı olabilir. nasıl değerlendirdiğimize gelince, aslında bu noktada bir merci yoktur. yanlışta değerlendirebiliriz, doğru da. sadece olan ve harekete geçen düşünceler var ise. direnmenin de pek bir anlamı yoktur. olumsuzlukları olumluya çevirecek güç var içimizde. kendimizi iyileştirecek güç içimizde. bu durumu kavramak, adım atmak açısından çok önemli. sadece oraya yönelik bir sistemde mücadele ediyoruz. değerlendirdiğimiz düşünceler de aslında boşlukları doldurmakla uğraşıyor.

akıntıya karşı yüzmek gibi, beklediğini alamamak gibi, düşünmek ve sonuca ulaşmamak gibi, hayat gibi.düşüncelerimiz belli kalıplara referans oluşturuyor aslında. nasıl baktığımız önemli.düşsel kavramların çok da bir anlamı olmayabiliyor. mesele uçan balinaları aramak mı? bize uçmayı öğretebilirler mi? kayıt altına aldığımız düşüncelerin bazen bir temeli olması gerekmez. belli döngüsel durumlar, zamanı daha iyi uygulamamız için bize fırsat veriyordur. beklediklerimiz ve olan şeyler birbirinden farklı olabiliyor. böyle durumlarda neye sarılmamız gerekir? düşüncelerimizin rahatlaması için ne yapmamız gerekir? hep aynı kalıplar ile düşüncelerimizi tanımlıyoruz. bir sebep sonuç döngüsünde olayları kafamızda canlandırıyoruz. nerden nereye geldiğininde bir önemi yok aslında. sadece hareket eden figürler var. sistematik olarak gelişen bazı düşüncelerin, dinamiğini bilmek ya da bilmemek arasında bir fark yoktur. hepsi tercihlerimiz ile alakalıdır ve seçimi anlatır. bir şeyi seçmek için de olması gerekenden daha uzağa bazen bakmak gerekli değildir.




ilerleyen zaman içinde, kendimize ait bir düzlem geliştirmeye çalışırız. toplumsal bazda bu sistemler çökebilir. anlamlarına uzak kalabiliriz. neyi neden düşündüğümüzün bir anlamı yoktur. sadece olan düşünceler vardır. sistematik burada pek bir işe yaramayabilir. bazen döngünün basitliği ile alakalıdır. bu düzlemi anlayabilirsek, ulaşacağı yer de farklı olacaktır. herşey belli sistemler üzerinden hareket eder. bunu kavramanın bir mantığı da yoktur aslında. beynimiz çok gelişmiş bir bilgisayar ama depolanacak verinin de belli sınırları olmalı. bunun etrafında dolaşan bir sürü böcek olsa da, aslında yakın olmak çok da zor değildir. sınırlar koymamızın bir anlamı yoktur. kafamızdaki sınırlar ile gerçek dünyaya yansıyanlar aynı döngüler içinde değerlendirilemez. bazılarının ortak yönleri vardır ama genel bir sistemi ya da düzeni buradan açıklamaya çalışmanın bir mantığı yoktur.

hepimizin mücadeleleri vardır hayata dair. irili ufaklı parçalar ile belli bir düzen yakalarız. gerçekten hayat dediğimiz şey bizim bakış açılarımızda şekillenen düzenler midir? çok fazla soru sordukça aslında olan mevzuları algılamak için biraz daha geriye çekilmemiz gerekiyor. her çekilişin arkasında bir kuvvet var ve dünyamızı şekillendiriyor. nasıl baktığımızın çok bir önemi yok. olan şeyler sadece bize bu imkanları sağlıyor. düzenli bir hayatı bize empoze ediyor. bu hayattan almamız gereken kadar zevk alıp yola devam etmemizi sağlıyorlar. düzen çok önemli ama esas önemli olan ne kadar bilinçli olduğumuz. düzen boşlukları bir şekilde doldurur. eğer bir planımız yok ise zaman, düzlem olarak herşeyin içini dolduracaktır.

19 Aralık 2011 Pazartesi

figür

katı düşünce sistemleri nihai kararlar verirken daha etkili olabiliyor sanırım. katı disiplinler, gerek savaş sanatları olsun, gerek borsa olsun, taviz vermeden devam ettikleri için daha net sonuçlara ulaşabiliyorlar. bu hayattaki en üzücü şeylerden birisi de yarım bırakmak ya da vazgeçmek. eğer bir şeyden bezmişseniz ve devamını getiremeyecek durumdaysanız pes edersiniz. bu hayatın her alanaında böyledir. başarıyı yakalayanlar, pes etmeden yollarına devam edenlerdir. düşünsel olarak devam ettirebiliriz evet devam edicem, evet başarıcam gibi sözler etrafta duyulmaktadır. gerçek olan ise bu insanların pes etmesidir. bıraktıktan sonra bir şeylerin anlamı yoktur aslında. sadece devam etmeye güçleri yoktur. bakış açıları buna göre şekillenmiştir. devam etmenin ve içsel motivasyonu sağlamanın bir sürü yolu vardır. bunları iyi gözlemleyerek yakalayabiliriz. eski kavimlerin ya da milletlerin, hayvan figürleri vardır. hayvanların davranışlarına göre kendi kültürlerini şekillendirirler. bazıları ejderha, bazıları kurt, bazıları ise fili seçerler. buna göre tanrısal ya da ,insani düzlemde kendilerine örnek alacakları bir figür yaratırlar. bu durumun illaki mantık çerçevesinde değerlendireilecek bir durum değildir. insanlar sadece kendilerine yol gösterecek ve davranışlarını kopyalayacakları bir figür oluştururlar. bu da belli bir yere sürüklemektedir toplumsal olayları. bunun eşiğinde totemler ve şaman kavramları ortaya çıkar. totemler bir nevi yerel tanrı figürüdür ve şamanlar aracılığı ile iletişim kurduklarına inanılır.




eski insanlar ile yeni nesil insanlar arasında çok da büyük farklılıklar yoktur. sadece kültürleri ve inanışları farklıdır. bu kadar küçük bir farkın olması da çok önemli değildir. yapısal olarak düşünceleri aynı yerde dolanmaktadır. yazı yeni keşfedildiğinde taş tabletlere yazdılar düşündüklerini. kağıdın icadı ve matbaa ile olaylar bambaşka bir boyuta yükseldi. artık düşüncelerimizi kayıt altına alabiliyorduk. bir anlamda gelişmiştik artık. farklı bir algı ile yolumuza devam ediyorduk. bu da bize isten,ilen şeyi vermektedir aslında. nasıl algıladığımız çok önemlidir bu noktada. artık birikimlerimiz vardır. ilginç bir araştırmaya göre her 5 senede insanoğlu tüm bilgisini iki katına çıkarmaktadır. bakalım kurduğumuz bu medeniyetler ya da kültürel farklılıklarımız bizi nereye götürecekler. her alanda olduğu gibi sembolik kavramlar bizim için değerlidir. ülkesel bazda ya da yöresel anlamda bir sürü figür hayatımızın içindedir. bileklikler gibi mesela. çok enteresan inanışları beraberinde getirir. nesnelere yüklediğimiz bazı anlamlar bizi toplumsal anlamda motive etmektedir. bunu nasıl beceriyoruz bilmiyoruz ama bu küçük renkler ya da semboller, hayata daha fazla anlam katıyor. şans ve şanssızlık gibi. aslında olan şeyin bunlarla pek bir alakası yok. sadece olmaya devam edenler var. akarsu gibi sadece akıyor. yollarını kendi oluşturuyor aslında.




eskiden gökyüzüne bakarak bir çok şeyi anlamlandırmaya çalıştık. yıldızlara baktık, insanların kaderleri ve hayatları hakkında yorumlar okuduk. bizi farklı inanışlara sürükledi. bir çoğu belki günümüzde mantıksız gibi gelse de aslında mevcut olan durum o şekilde değildir. bunun da çok bir önemi yok aslında bu noktada. önemli olan bizim hangi anlamları yüklediğimiz. toplumsal figürler hala hayatımızda olduğu için, çok da fazla detaylıca bunları düşünmenin bize kazandıracağı bir şey yok. sadece olan şeyler var ve hepsi döngüseller. aşk gibi. aşık olursun ama kimse sana aşık olduğunu söylemez. bu böyledir aslında. bakış açılarımızı bu anlamda başka bir yere taşıyabiliriz. nesnesel anlamdaki motivasyonları bazen min a indirmek, alternatif kapıların açılmasını sağlayacaktır. figürler önemli ama hayatımızın tamamını kaplamasına izin vermemeliyiz. şans gibi şeylere, evet inanabiliriz ama hayatın gerçeği bu dur demek çok da mantıklı gelmiyor aslında.

18 Aralık 2011 Pazar

farkındalık ve motivasyon

yalnızlığın öyküsü sanırım bireysellikle başlar. bir yerden bir yere taşıdığımız düşünceler bize gerçekliği sunabilir. gerçeklik dediğimiz kavram bazen beynimizin içindeki dünyada varoluyor. gerçeklik olarak küçük elektriksel sinyalleri takip ediyoruz ve kafamızda bir şekil meydana geliyor. etrafta çok fazla spiral ve belli oranlar varsa, bu durumu izah etmek hiç de kolay olmuyor. maddenin arkasındaki gerçekliğe bakamıyoruz. sadece somut kanıtlar ile bazı şeyleri tartıyoruz. biz anlamasak bile insanoğlu bazı şeyleri anlıyor. herkes birbirinden bağımsız parçalar halinde bütüne bakmaya çalışıyorlar. nereye vardığı ya da varacağı çok önemli değil. sadece bir yolda ilerlerken gördüklerimizi bu olayların yansımasını oluşturuyor. mücadelemizi buraya taşıyor belki de. nasıl davranmamız gerektiği bu düşünceler etrafında şekilleniyor. düşündüklerimiz bize yeni kapılar açıyor. bu kapılardan geçtikçe daha fazla kapı açılıyor ve gelecek ya da geçmiş dediğimiz döngülere bu kapılar sayesinde kapılıyoruz. "an" ı yaşamak herkesin gerçekliği değil sanırım. sürekli ya geçmiş ya da gelecek için kaygılardan oluşan bir hayatımız var. bu hayat bu döngüde devam ettikçe çok da fazla şey beklememeiz gerekiyor. sadece keşfettiğimiz bazı değerleri ayağa kaldırmak gerekiyor.

düşücneler bazı zamanlarda çok sancılı şeyleri tetikleyebiliyor. gerçek olmayan şeyler, paranoyalar, obsesif yaklaşımlar. bize istediğimizi vermiyor elbette ama bazen mutlu olmak için bunları gözardı etmemiz gerekiyor. sistemleri bu şekilde yağa akaldırabiliriz. dengeler bu kavramlar üzerinden canlanırken, nasıl algıaldığımız çok önemli aslında. elimizde bir değer var ve bu değere göre bir pay biçiyoruz kendimize. aynı döngüselliğe sıkışıp kalarak, yeni şeyler üretmeden, öncekiler sonrakiler arasında sadece bir köprü görevi biçiyoruz kendimize. saçma sapan düşüncelerin etrafında şekillenen düzenler, bize belki alternatif oluşturuyor. nasıl algıladığımız gerçekten önemli.





bazen mutlu olmak için anlamsız gelen şeyleri yapıyoruz. hayatta daha sağlıklı olmak için vazgeçmemiz gerekenlerden bir tanesi de sigara. sigara içmeye devam ettikten sonra kölelikten başka bir şey kalmıyor geriye. yediğimiz yemekler, içtiğimiz su bile aynı tadı vermez oluyor. saçma sapan toplumsal dengeler ile ergenlikte insanlar farklı olduğunu göstermek için bu maddeye başlıyorlar. kullandıkça anlamsız görüntüler oluşuyor. sesleri çıkartıp sadece görsel olarak sigara içen birini izlemek çok komik. elinde tütünden yapılmış bir madde var, bunu ateşliyor ve dumanını içeri çekip, dışarı veriyoruz. ne kadar aptalca! kullanan için öyle gelmiyor ama. samki bir amacı varmış gibi yoluna devam ediyor. kendine ait bir düzeni var ve manasız bir şekilde içindeki boşlukları kapatıyor.

keskin bir irade ile bu sorunlar geride bırakılabilir ama insan denemekten de yoruluyor bazen. anlamsızlık bu yolda devam ediyor ve geriye bir şey bırakmıyor. garip döngüler hala devam ediyor ve arkasıda kalan sadece küller.bu evreleri aşabilmek için belirli motivasyonlara ihtiyacımız var. bunlar film, kitap, müzik üçgeninde dönüyorlar. bu döngünün içine girdiğimiz zaman çok fazla benzer şey kuruyoruz kafamızda. aynı olgular sürekli dönüyor ve bir yere bırakmıyor aslında. kirlenmekte böyle bir yerde. kirlendiğimiz zaman ve obsesif sendromlar arttığı zaman elimizde çok fazla seçenek kalmıyor aslında. düşündüklerimiz bizi sıkıntıya sokuyor sadece. geride anlamlı tek bir kanıt bile kalmıyor. ha kalması önemli mi? elbette değil ama başlangıçlar ve sonlar üzerinden konuşuyorsak, bunların bir geçerliliği olmalı.






evrende bir düzen var ve temel bazı kurallar var.alternatif spiritual yaklaşımlar, bunların aşılabileceğini gösteriyor. maddesel şeyler ise bunun tam tersini söylüyor. bu kuralları aşamazsınız diyor. belki biri doğru, belki diğeri ya da her ikisi de. peki bu doğrular bizi nereye götürüyor. genelde hiçlik içine hapsediyor bazı kavramları. bunlar devam ettikçe de biz kendimizden uzaklaşıyoruz. uzaklaştıkça yalnızlaşarak, kendimizi buluyoruz. bu gerekli mi? elbette değil ama bir yerde gerekli olmalı. benzer değerler üzerinden bir yere varmamız gerekiyor. bunu kavrayabilirsek, o zaman daha farklı davranabiliriz bazı değerlere. nasıl algıladığımız gereçkten çok önemli bu noktalarda. bazen bir alışveriş merkezi bile bize huzur vereibiliyor. temel olan şey mutluluk ve huzur sanırım. insan bunları hayatında yakalayabilirse, başka kapıların arkasındakileride görebiliyor, görmese bile çok da önem arzetmiyor onun için.mücadele her alanda devam ediyor. başlangıçlar ve sonlar olarak tanımlıyoruz bazı şeyleri. yazılarımızı ya da düşüncelerimizi bu ölçeklerden şekillendiriyor. döngüselliğin en kötü tarafı da bu sanırım. sürekli benzer cümleler, sürekli benzer kelimeler. mantralar halini alıyor bir yerden sonra.

mantralar neden önemlidir? sürekli tekrarladıkça bir yerden sonra gerçek hayatın içinde yansımalar bulabilir kendine. nasıl baktığımız önemli burada ama gerçek hayatta yansımalarının olması sanki daha da önemli. kendimizden sıyrılmalıyız. manasız isteklerimizi min a indirerek yol alabiliriz sanırım. kafamızdaki dünya ile gerçek dünya arasında bağ kurabilirsek, bizi anlamlı bir yerde barındırabilecektir. düşündüklerimiz ve yaklaşımlarımız bu olayların temelini gösterse de, mevzunun içinde dallanan budaklanan bir sürü detay var. her detay önemli bir sistem kurarken. çok dikkatli gözlere sahip olmak gerekiyor. eğer bu algıyı oluşturabilirsek, mücadelemeiz daha anlamlı bir yerde devam edecektir. herkesin hayatında olduğu gibi bizim hayatımızda da ihtiyaç duyduğumuz temel şeyler var. bazen kalem, bazen cd, bazen kitap, bazen kağıt. bunlar yeni zamanın bize sunduğu nimetler. bu nimetler olduğu sürece akan düşüncelerin anlamı daha da net  oturacaktır. döngüselliğin güzel tarafı da bu sanırım. herhangi bir konudan bağımsız olarak hareket edebilmesidir. bunu kavrayabilirsek, hayatımızdaki hareketler de daha matıklı olacaktır. önemli olan da zaten işlevsel olan şeyler değil midir?






nesnelerin kirlenmesi ve neslerle gelen kötülük. hepsi obsesif düşüncelerin sonucu. temizlenmenin gerçek anlamı ne ? manevi temizlik ne demek? ruhumuz ne zaman huzur bulacak. bu döngülerin burada bir anlamı yok aslında. sadece bakış açımızı bir yere taşımakla ilgileniyorlar. bizi takip eden ya da bizim üzerimizden insanlığı tanımlayanlar için net gözlem araçları oluyoruz.

bir şekilde para kazanmamız lazım. bunun içinde isteyerek ya da istemeyerek belli kavramları oturtmamız lazım. bunu net olarak tanımlayabilirsek, bizim için manalı olacaktır. para kazanmak demek her zaman istediğiniz işi yapmak değildir. bazen para kazanmak sevmediğiniz işlerde zaman harcamak demektir.bu dünyada herkes o kadar şanslı değil. şansı kendi içinde yakalayanlar, çok fazla çalışanlar oluyorlar. bunu başarabilenler için belli sistemler kendi içinde bir düzen oluşturuyor. manalı ya da manasız bir yere götürüyorlar bunları. hayatımızda para kazanmak için olumlu bir poziston var ise bu motivasyonun içinden geçiyor.

do your work. don't be stupid...

orphaned land

orphaned land ile tanışmam lise 2 nin başlarına uzanıyor. müziğin çekme kasetlerle dinlenildiği zamanlarda, albüm bulmak cidden zorken, bir arkadaşımla takasa girerek keşfettim. best of venom albümüne karşılık orphaned land el norra alila albümünü aldım. oryantal doku, sözler, death metal ögeleri ve sözler girince devreye bambaşka bir atmosfere açıldı kapılar. nerdeyse lise 2 nin tamamı boyunca orphaned land dinledim. sabah serviste, okulda, eve dönerken sürekli aynı albümü dinliyordum. daha sonra bir albümleri daha olduğunu öğrendim. saharaydı albümün adı ve kapağında bir caminin iç süslemeleri kullanılmıştı. orphaned land, orta doğudan çıkan belki tek belki bi kaç gruptan biriydi. el norranın girişini çok net hatırlıyorum. "find your self and discover god". bu sözler ile açılıyordu albüm. orphaned land in o zaman ki mottosu " tango between god and satan" dı. müziklerinde şeytani ve tanrısal ögeleri işliyorlardı bir anlamda. bu açıdan bakınca death metal konseptinin hem içinde, hem de dışında yer alıyorlardı. belki amaçladıkları buydu ya da daha farklı düşünceler ile şekillendirmişlerdi doğrularını ama bizim duyduğumuz buydu. orphaned land in o zamanlar adam gibi bir sitesi bile yoktu. uyduruk bi kaç siteden grupla alakalı videolara ulaşılabiliyordu. 96 yılından sonra uzun bir ara verdiler. sürekli orphaned land dinlendi ama yeni bir şeylere ihtiyaç vardı. sene 2004 yılına gelindiğinde, orphaned land den sevindirici bir haber duyuldu. albüm kaydı için stüdyoya girmişlerdi. mabool ismini verdikleri bir albüm çıkaracaklardı. içinde ne olacaktı? orphaned land değişmişmiydi? başka bir çişzgiye mi kaymıştı müzikleri? o zaman için hepsi muamma idi. fazlada bir bilgi yoktu orphaned land ile ilgili.




sonunda mabool albümü piyasaya çıkmıştı. orphaned land değişmişti ama olumlu bir yönde. artık daha profesyonel bir sound vardı ama prodüksüyon adam gibi yapılmıştı. uzun yıllar dinlenecek bir albüm yapmayı başarmışlardı.birth of the three, ocean land, the kiss of babylon, building the ark ve norra el norra öne çıkan şarkılar arasındaydı. mabool albümü çıktıktan hemen sonra orphaned land istanbulda bir konser vermişti. şanslııyım ki bu konserde bulunma fırsatı yakaladım. inanılmaz bir atmosfer vardı. saharadan ve el norra aililadan bile şarkılar çalıyorlardı. salonun tamamı tek bir ağız olmuş gibi tüm eski ve yeni şarkılara eşlik ediyorlardı. kobinin seyirci ile iletişimi inanılmazdı. sahne şovu olarak dansöz bile getirmişlerdi. bizim yöreye özgü bir durum olduğundan herkes keyfini sürdü konserin. belki avrupada dansöz çıksa bir anlam ifade etmeyecekti ama bizim toplumumuz için dansöz kavramı çok uzak değildi. konser inanılmaz keyifli geçti. konserin sonuna doğru estarabim cover ı ile seyirciye tam olarak ulaştılar. biraz bozuk bir türkçe ile estarabim in  söylenmesi inanılmadı. herkes coşmuştu ve bir ağızdan eşlik ediyorlardı. 2 saatlik konser dolu dolu geçmişti. eski ve yeni haliyle orphaned land hala en sevdiğim gruplar arasında yer almaktadır. uzun zaman dinleyip bu adamlar bir çok insan tarafından yeniden keşfedilmesi gerçekten keyifliydi. sahnede inanılmaz pozitif olan grup, gerçekten ne yaptığını çok iyi biliyordu.




orphaned land karşılık olarak neydi? uzaklarda yaşayan "dost" olabilir. kardeşliği yaşamaya çalışan bir avuç insan da olabilir. herşeyiyle bize huzur veren bir gruptur orphaned land. yeni albümleri olan neverending way of orwarrior ise mabool a göre çok daha progresif bir albüm olmuş. yerel enstrumanlara daha fazla yer verilmiş ve prodüksüyon steven wilson tarafından yapılınca, çok çok daha profesyonel bir çizgiye oturmuşlar. orphaned in amerikada ve avrupada konserleri olduğunu duyuyoruz. 20 yılı devirdiler ve hala müziğe devam ediyorlar. bize yöresel lezzetleri, death metal ve progresif müzik olarak sunuyorlar. bu adamların gerçekten çok büyük sanatçılar olduğu zaman içinde belki daha fazla anlaşılacak. uzun yıllar müzik yapması ve bize kardeşliği öğretmeleri dileğiyle.

the storm still rages inside...

çaba ve yanılgı

rüyalarımızda hayatın gerçekliğini tanımlarız. bizi mutlu eden şeylere yaklaşırız. tamamiyle gerçektir ve bize huzur verir. nasıl bir gerçeklik? bunu tanımlamanın bir yolu yok aslında. iki farklı dünya arasında geçiş yapmak gibi. bizi biz olduğumuz için tanımlar. ötesine geçtiğimizde ise neler olacaüğını tam olarak bilemeyiz. rüyalarımız bazen bizim canımızı sıkar. bize umudun kaybolduğunu gösterir. her zaman umut vardır. her zaman oradadır ama bunu bazen göremeyebiliriz. olması gereken belki de böyledir. yapmak istediğimiz bir sürü şeyi rüyalarda gerçekeleştirebiliriz. bize huzur veren kısmı da bu olmalı. nasıl çalıştığı hakkında bir fikrimiz yok ama nasıl aktığı yönünde bir fikrimiz olabilir. neler arka arkaya sıralanır? tekrar eden düşüncelerin mantığı nedir? bunlara verebileceğimiz net bir yanıt olmasa da bazen bizi buraya taşımaktadır. daha fazla çalışmamız belki de bize bu gerçekliği tattıracaktır. çalışmak lazım daha da fazla çalışmak lazım. bir düzen olabilmesi için bunun öne çıkması gerekir.

yalnızlığımız da belki rüyalarımızla birlikte gelir. gerçekliği rüyalarda yaşayabilmek bizi bu hayattan uzaklaştırıp, diğerine daha yakın hale getirmektedir. bize huzur veren belki de budur. bakış açılarımız bu köklerden filizlenir. gökyüzünü izlemek gibidir bazen. yıldızlarda anlam aramak gibidir. stargate de olduğu gibi yıldızlardan yola çıkarak koordinatlar oluşturabilir ve farklı dünyalara yolculuk edebiliriz. her zaman böyle olmamamkatdır tabi. yıldızsız bir gökyüzü genel olarak bulacağımız şeydir. bizi bize yaklaştıran ve durmadan devam etmemizi sağlayan gerçeklik belki de budur. nasıl algıladığımız çok önemli aslında burada. nasıl yaklaştığımız da önemli açıkcası. elimizdeki değerler ile bir yere ulaşmak için çalışırız. denemeler yaparız ve bize bir gerçeklik sunar. peki bu istediğimiz şey midir? bunu bilemesekte üzerine kafa yormaya devam ederiz. mutluluk nedir? rüyalarımızda mutlu olursak, bunu gerçek hayata da taşıyabilir miyiz? bunlar gene havada kalan sorular: dikkatimizi tek bir şeye vermemiz gerekir. dikkat etmezsek mutluluk bizden bir adım daha uzaklaşmaktadır. hayatın içinde aradığımız şey mutluluk ise bize ne verdiği de çok önemli sanırım. düzenin olması bize bir bakış açısı sağlayacaktır. düzenli şekilde devam ederse, belki sonunda o huzuru bulabiliriz.





 
düşüncelerin bazıları huzurumuzu kaçırmaktadır. nerden yaklaştığınız çok önemlidir aslında. dikkat etmezsek sıkıntılı düşünceler içinde kaybolmaktadır bazı gerçeklikler. bunu yakalayabilmemiz için dikkatimizin sürekli etrafta olması gerekir. bir şeyler için mücadele etmek adına, bazı değerleri geriye atamayız. bize vermesi, gereken modern düşünlerden uzaklaşmış oluruz. sistematik olarak devam edersek, bize huzur verecek limanları yakalayabiliriz. aklımızda şekillenen şeyler bu değil midir? olması gerekene yaklaşan bu değil midir? kafamızda her zaman sorular olacak ve saçmalama bunlar içinde de devam edecektir. 2 oyunlu tetrisimi bozduığum zamandaki gibi. başkalarında birden fazla oyunlu tetrisler görmüştüm. yaşım baya küçüktü. tetrisi açarak içine başka oyunlar yükleyebileceğimi düşündüm. açtım tuşlarını çıkardım. mekanizmasını anlamaya çalıştım ama başarılı olamadım.tahta kalemi kğçük küçük keserek tuş yapmaya çalıştım ama çabam bir yere varmadı. sonuç olarak tetris bozulmuş ve ben oyun yükleyememiş oldum. buradaki temel düşünce "çaba" ile alakalıdır. çabam mantıklıydı ama beni bir yere taşımadı. olması gerekenden uzaklaştırdı sadece. bozulmuş bir tetris kaldı elimde. şu andaki bakış açım ile değerlendirirsem, mücadele etmenin önemi anlaşılabilir ve yeni fikirler hayata geçirilebilir. elbette her zaman başarı bunun içinde yoktur. genel anlamda çaba vardır içinde ve bizi biz yapan şeylerden birisi de "çaba" dır.

17 Aralık 2011 Cumartesi

geçmiş zaman ve gelecek arasındaki bağlar

televizyonların iki kanallı olduğu günleri anımsıyorum. çok küçüğüm 5 yaşındayım belki de tam hatırlamıyorum. okuma yazmayı öğrenmişim kendi çabamla. daha fazla ödev yapmak, büyükler gibi çalışmak istiyorum. ödevlerim bir saatte bitiyor. sürekli aynı döngüde sıkışıyorum. memlekette geçen yaz tatilleri. uzun can sıkıntısı. siyah-beyaz bir televizyon.susam sokağı izlemek ve daha sonra damda yatıp, gökyüzünü izleyerek zaman geçirmek. antalyaya giden uçakları izlemek. gecede bi kaç tane. kafamda sürekli hayallerin olması ve daha fazla bireyselleşme. annem ve babam çalışıyor. bana babaannem bakıyor. elimde kurduğum hayaller var. bulutları izlerken kafamda oluşan şekiller ve hayvanlar var. aşağı evde kümes var ve her sabah yumurtaları toplamak için aşağıya iniyorum. vücudumda alerjik yaralar çıkıyor. büyüyünce geçeceğini söylüyorlar. can sıkıntısına bir de kremlerin kokusu karışıyor. kremleri o günden beri sevmem. ellerimin yağlanması hoşuma gitmiyor. zaman geçtikçe büyüyorum. memlekette geçirdiğim zamanlar azalıyor. artık bi kaç senede bir gidiyorum ve büyüdüğüm için istersem gitmeyebilirim.seçenekler tamamen bana kalmış. işte büyümek böyle bir şey. büyüdükçe daha fazla bireyselleşiyoruz. internetle ilk kez orta okulda tanışıyorum. istanbula gittiğimiz zamanlarda kuzenim bizi internet kafeye götürüyor ve irc en popüler tanışma aracı. irc deki ilk nickim nemesis enforcer.gi joe o zamanlar izlediğim en iyi çizgi filmler arasında. cobraların kralını koruyan savaşçının adı "nemesis enforcer". bu nicki kullanıyorum. tabi istanuldan döndüğümüzde interneti kullanabileceğim bir yer yok. gene arka planda kalıyor. ilk bilgisayarımı üniversite 2. sınıftayken aldım. internet kafelerde özellikle lise 2 zamanında çokca vakit geçirdim. lise 2 zaten sürekli dışarda geçirmişim gibi hissederim.



büyüdükçe sorumluluklarımız arttı ve ilk gitarımı aldım lise 2 de. gerçekten o gün çok mutlu olmuştum. dershane sınavında ilk üçe girmem de, evdekileri ikna etme konusunda iyi olmuştu. zaman içinde insan sosyal bağlarından uzaklaşıyor. belki de ben çocukluğumu kendi halimde geçirdiğim için vardığım yer burası oldu. sosyal anlamda başarılı olsam da yalnız kalmak en büyük tercihlerim olabiliyor, özellikle çok yorulduğum zamanlarda. 90 lar gerçekten inanılmazdı. apartmandaki çocuklarla klüpler kurup, dergi çıkarttık birlikte. apartmandaki herkes aldı tabi. o parayla etliekmek yaptırıp, maç yaptığımız arazide hepsini yedik. güzel anılar kaldı geride. herkesin çocukluğu elbette kendine güzel ama böyle hatıralar olmasa sanırım pek de anlamı olmazdı. bir yerden sonra insan yalnızlaşıyor. uzak kalmak belki iyi geliyor tam bunu isimlendiremem. gökyüzünü izleyip ulver dinlediğim zamanları hatırlıyorum. sanki evrene sountrack yapılmış gibi, ulver dinlerken gökyüzü parıldamaya başlıyor. kveldssanger inanılmaz bir akustik çalışma. 1996 yılında çıktığı gözönüne alınırsa, ulverin ne kadar başarılı ve ileriye dönük işler çıkaran bir grup olduğu anlaşılabilir. metamorphosis ile elektronik-dark-ambient bir sounda kavuşmaları da cidden dikkat çekici. dark elektronic şeylere insan alışmayınca, bir anda karşısında görmesi tuhaf oluyor cidden. müzik içinde de gerçekten yalnızlığı birebir yaşatan gruplar var. empyrium da bunlardan bir tanesi. weiland gibi bir albümü yapabilmiş insanlar cidden saygıyı hak ediyor. akustik tabanlı black metal ögeleri olan albümler cidden insanı bambaşka diyarlara taşıyor. yolda ilerlerken hayata kattığımız sountrackler, yıldızlı gecelerde daha fazla parlamaya başlıyor. insanın aklındaki binbir düşünce, müzikle birleşince bambaşka bir atmosferi yansıtmış oluyor. emek verilmiş ürünlerin zihinlerde karşılık bulması insanı bu dünyada yalnız olmadığına inandırıyor. herkesin kendi içinde, tamamen kendine ait bir sountrack i var.




müzik ileriye doğru evrildikçe ve zaman geçtikce insanın temel zevkleri aynı kalsa da zamanla eskiye duyulan özlem artıyor. pink floyd eskiden bir şey ifade etmezken, şimdi ise seçimlerin arasında yukarılarda bir yerde yer alıyor. adamlar gerçekten zamanı aşan işler yapmışlar. zaman ilerledikçe, biraz daha yaşlandıkça, elimizdeki materyalleri değerlendirmemiz gerçekten farklılaşıyor. düşündüğümüz şeyler bazen belli kalıplar içinde devam ederken, müzik gibi konularda ise daha alternatif bir çizgiye kayabiliyor. death metalin şahane bir tür olduğunu kenara yazdıktan sonra bir anlamda 70 lerin death metali de pink floyd ve benzeri gruplar oluyor. bu adamların yaptıkları işler uzun yıllar boyunca hatırlanacaklar. belli bir yaştan sonra herkesin beğenisi benzer yerlere de kayabiliyor. önemli olan sanırım ortak payda da buluşabilmek.

izlediğimiz filmlerde gerçekten zamanla daha olumlu bir çizgiye kayıyor. sinemada ilk izlediğim film siege di. ortaokul 3. sınıfta izlemiştim. inanılmazdı. hala da bana öyle gelir. izledikçe insan o zamanları hatırlıyor. bazen bir koku, rüzgar, müzik, film, kitap o andaki duygu durumumuzu net olarak ifade edebiliyor. bunlar katlanarak çoğalan değerler. eskiyi düşündüğümüzde müzisyenler hala var ama sesleri saklamak. bir nevi büyü olarak algılanırdı sanırım o zamanlarda. şimdi ise bu toplumun en cahili bile mp3 hakkında bir fikre sahip. sıkıştırma oranları arttı, teknoloji bir anda ilerledi ve standart bir değere doğru hareket ediyor. eskiden bilgisayarlar pahalıyken şimdi çok çok daha ucuzlaşmaya başladı. bilgiye erişim eskisinden daha farklı. meydan lauresse gitti yerine google geldi. aradığımız herşeye bir yanıt bulabiliyor. youtube, torrent, sözlük, bunlar da eklenen güzellikler arasında. eskiden arşivlerimiz vardı. şimdi ise sadece internetimiz var. arşivlere gerek kalmadı. istediğimiz şey ne ise anında bulup, indirebiliyoruz. bu da gerçekten lüks eskiyi düşününce. 2 kanallı siyah beyaz televizyondan, lcd ekranlı yeni model bilgisayarlara geçiş yaptık.



yaklaşık 8 senedir televizyon izlemiyorum. izlemeye de gerek duymuyorum. izlediğim şeyleri torrent vasıtası ile daha kolay elde edebiliyoırum ve zamanımı bu strateji üzerine kuruyorum. eskiden sadece gösterilen vardı ekranda, şimdi ise canım neyi isterse o var. artık tamamen bireyselleşme yolunda ilerliyoruz ve daha fazlası bizi bekliyor.teknolojide bir aşama sonra zihinlerimiz birbirine bağlanacak. böylece bilgiye belki daha kolay ulaşıcaz ya da alternatif film senaryolaru gerçek olacak. hayal ettiğimiz bir çok şey gerçek olmuşken, bu tarz şeylerin de gerçek olacağını düşünmek eskisi gibi hayal olarak algılanmıyor. sadece biraz daha zaman meselesi. 1999 yılında the matrix le beraber, bambaşka bir dünyanın kapıları aralandı. matrix alternatif bir senaryo sundu. insanların makineler ile savaşı ve insanımsılar. her zihnin birbirne bağlandığı interaktif bir ortam ve mücadele eden iki farklı grup. makineler vs insanoğlu. zion da 250.000 kişinin yaşadığı düşünülürse oran baya düşüyor. geriye kalanlar? hala makina ağına bağlılar. gerçekliği kendi dünyalarında bambaşka bir şekilde yaşıyorlar. ellerinde olan da bu dur belki de. mücadele etmesi gereken yol belki de buradadır.

geçmişle gelecek arasındaki köprüler bizleriz. "an" ı yaşayan insanlar için gelecek şu andan öte bir yerde değil ama hastalıklı zihinlerin geçmişe ve geleceğe takılması gibi obsesif bir durum var. insanoğlu belki bu yüzden beklediği verimde gelişemiyor. belki biraz daha zaman lazım düşünmemiz ve kavramamız için. eğer eskiyi ve yeniyi kendinde yeniden şekillendirmek istiyorsak, daha fazla mücadele etmeli ve daha fazla çalışmalıyız. istisnalar olmadan daha verimli yollar keşfedip, mücadeleyi oradan tanımlamalıyız. 

çalışmak

gördüğümüz rüyalar bazı zamanlarda günümüzü etkiler. sürekli düşündüğümüz şeyler, gerçeklik halini alarak rüyalarda devam ederler. bazen korkarız, bazen mutlu oluruz, bazen ağlarız. yaşam gibi bir döngü içindedir ama gerçeklik kavramı hayata göre daha azdır. beklentilerimiz ya da istediklerimiz bizi buraya taşımaktadır.beklenti içinde olmadan önce ne yapmamız gerekir? fazlasıyla motive olup, çok çalışmak. ancak çalıştıkça bazı şeyleri doğru yapabiliriz. pratik mükemmelleştirir. çalışma kavramı, yapı olarak can sıkıcı bir durumu ifade eder. elimizden geldiğini yaparız ama bazen bir yere varmaya bilir. böyle zamanlarda herşeyi bir kenara mı bırakmalıyız? yoksa gerçekten daha fazla odaklanıp daha fazla mı çalışmalıyız? her zaman sağdaki seçenek olduğu gibi, bu durumda da arkadan işaretler doğru olduğunu gösteriyor. soğuk havalarda insanlar eve kapanırlar ve yapacak daha iyi alternatifleri olmadığı için bazen koyverirler ya da çalışmak istemezler. çalışmaların rutini oluşturması en temel basamaktır sanırım. rutinleri düzenledikçe, işlerimizin daha fazla düzgün ilerlediğini görürürz. herşeyin içinde spiraller ve belli sistemler olduğu gibi, çalışma kavramının içinde de aynı düzen bulunmaktadır. daha fazla zaman ahrcamak ve daha fazla odaklanmak ile bazı şeyleri sonuca ulaştırabiliriz. düşünsel olarakta keskin bir motivasyona ihtiyaç vardır. bu motivasyonu sağladıktan sonra elimizdeki imkanları daha net görebiliriz. başlangıçlarda hep düzen vardır ve olmak zorundadır. bu düzen oturduktan sonra sadece gün içinde yapmamız gereeknlere bakarak bile olayları netleştirebiliriz.



değişim herşeyde olduğu gibi rahatlatıcıdır. ilk başlarda zor gelecektir ama zamanla insan adapte oluyor. öyle garip bir ruh halindeki insan, saçma sapan mevzular bile olsa onların hepsine adapte olabiliyor. dünyadaki farklı yerleşim yerlerinde insanların farklı yemeklere ve farklı içeceklere adapte olup, damak tadlarını geliştirdikleri gibi, insan alışacaktır. çalışma da rutin olarak böyledir. bir yerden bir yere taşır ama en başta yapmamız gereken şeyi sona saklamamamız lazım. bu sistemi en baştan kurabilirsek, devamı çok rahat bir şekilde gelecektir.

motivasyon bu hayatın içinde olmazsa olmazlardandır. bir işe başlayacaksak ve pozitif düşünebiliyorsak, o işin sonunu getirmek cidden çok kolaydır. bu motivasyonları sağlayamıyorsak, o zaman ilerlediğimiz yollarda bize sıkıntı vermeye başlar. mantıklı olan şey en baştan sağlam motivasyonları ayağa kaldırmaktır. filmler, müzikler, diziler, kitaplar bize bu motivasyonu sağlayabilir. düzeni yakalamak bu yollardan geçiyorsa eğer, çabalamak lazım bir yere ulaşmak için. aklımızda ne olursa olsun, sağlam bir irade ile bazı şeyleri sonlandırabiliriz.




iradenin girdiği yerlerde, çalışma da çok fazla motivasyona ihtiyaç olmadan devam etmektedir. baştan başlayıp denemek lazım ve bir sonuca ulaştırmak lazım bazı mevzuları. düşündükçe daha derine batmadan, temel bazı düşünceleri ele alarak sistemlerimizi canlandırabiliriz. düşündüklerimizin gerçek olabilmesi için daha fazla kafa yormalı ve adapte olmalıyız. adaptasyonu mutlu bir şekilde yapabilirsek, sistemlerin daha düzgün ilerlediği bir dünyanın kapılarını aralayabiliriz.

bu durumda aslında duygusuz olmak diye bir şey yoktur. dışardan öyle gözükse de bizler makine değiliz. matematiksel sistemler içinde olmak insan doğasına her zaman mutluluk vermez. sistemli olmak demek duygulardan arınmış olmak demek değildir. bazı seçenekleri adam gibi seçmek ve sonlandırmak da olabilir aslında bu soruların yanıtı. cevap aradıkça ve üzerine düşündükçe sıyrıldığımız duygular vardır. umuda sarılarak hayal kırıklıklarının bir nebze önüne geçmiş oluruz. doğru düşünerek bunları canlandırabilir ve daha düzgün olmasını sağlayabiliriz. her ne sebeple olursa olsun, extreme durumlar olmadığı sürece motivasyonumuzu düşürmek bize iyi gelmeyecektir. motivasyonları koruyacağımız bir yer varsa, bu da düşünceler içinde devam boşlukların dolmasıdır. bunları adam gibi doldurabilirsek sistemli hale gelebilir ve başarılı olabiliriz. zafer hazırlık gerektirir.