30 Temmuz 2012 Pazartesi

Domatesli Makarna

Hayattan yeterince tad almadığımı düşündüm ve değişik bir şeyler arıyordum. Yediklerim tatsız, tuzsuzdu. Buradan başlamak istedim. Yemek yeme ve lezzet kalitesini yükseltirsem, hayatın daha olumlu gideceğini düşünerek, kendime yeni bir uğraş buldum. Blogumda yaptığım yemeklere de yer vermeyi düşünüyorum artık. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine cafe fernando isminde bir blogla tanıştım ve oradan bazı tarifler aldım. Bunlardan ilki kolay hazırlanır yemeklerden makarna üzerine olacak. Domatesli makarna yapıcağım bu sefer ve elimden geldiğince sıkı bir iş çıkarmayı hedefliyorum. Yapıcağım diye konuşuyorum aslında ama yaptım, yedim ve rehavetle bu yazıyı yazıyorum. Tarifin üzerinde oynamalar yaptım ve kendime ait bir tarif çıkardım ortaya. İnanılmaz olmadı belki ama lezzetli olduğu kesin. Yerken keyif aldım. Belki sizlerde benim gibi yeni uğraşlar edinmek istersiniz ve bu da bir başlangıç olur.

Yemek yapmanın rahatlatıcı etkisini gördükten sonra daha fazla bu işe yoğunlaşmaya karar verdim. Fotograflar ile zenginleştirerek paylaşmayı da uygun gördüm. Kendi yemeğimi yapıp, kendim fotograflayıp ortaya güzel bir şey çıkardım.Bu gibi uğraşların rehabilite edici özelliği ile insan kendini bir parça ferahlamış hissediyor. Yeni lezzetler denemek ve bundan haz almak, güzel detaylar arasında. Yaşam kalitesinin yükselmesi burada başlıyor aslında. Kendimize eğlenceli uğraşlar bulabilirsek, hayattan daha fazla keyif alıyoruz. Yeni uğraşlar ise yeni bir enerji veriyor ve insanın huzur bulmasını sağlıyor. Lafı fazla uzatmadan yemek tarifine geçicem.




İlk önce domatesleri küp şeklinde kestim ve blendıra attım. Blendır'da bir süre geçirdikten sonra hafif sıvı bir kıvama geldi. Bunları yaparken 2 büyük domates kullandım. Benim için 2 domates yeterli oldu. 3 ya da 4 kişilik bir yemek için, 7 ile 8 arasında domates kullanılabilir. Bunları bir kapta beklemeye aldım.




Makarna için suyu kaynattım ve içine biraz tuz attım. Ben makarnada yağ kullanmıyorum. Daha lezzetli olduğunu düşünüyorum. Makarna suyu kaynadıktan sonra spagetti makarnaları kırmadan suya attım. 10 ile 15 dakika arasında kaynar suda beklettikten sonra ayrı bir tabağa aldım.




Şimdi sos yapma zamanı! 50 gram tereyağını kısık ateşte eritmeye başladım. Üzerine ayrı tabağa aldığım domates suyunu ekledim. Tuz koyarak karıştırdım. Şimdi işin püf noktasına gelelim. Sosun içine ikiye kesilmiş parça soğan attım. Soğanların lezzetini vermesi için sosun içinde beklettim. İçine kimyon, karabiber ve kekik ekleyerek karıştırdım. Sıcak sosu bir süre beklettim. Makarnanın üzerine dökdükten sonra, maydanozlar ile süsledim ve servise hazır hale geldi.




Ben bu yemeği yapmaktan inanılmaz keyif aldım. Bir nevi rehabilitasyon oldu. Bundan sonra daha farklı ve deneysel işler ile yaptıklarımı paylaşmayı planlıyorum. İnsanın hayatında bir şeyler yapması önemli. Onu şimdi yapması ise daha da önemli. Eğer bir şey yapmadan hayatı rayına bırakırsak, keyifsiz ve tatsız bir hayat ile karşı karşıya geliriz. Bunu engellemenin en güzel yolu bir yerden başlamak. Bu benim için yeni tarifler denemek olarak başladı. Başka yeni şeyler de deneyeceğim. Denediklerimi zamanla burada paylaşıcam.

27 Temmuz 2012 Cuma

Yoldaki Düşünceler

Hayatımla alakalı motive olmuş durumdayım şu anda. Kafamda bir sürü düşünce var ve hepsi gerçekleşmeyi bekliyor. Bu durum hepsi için olası olmasa da, düşündüklerimi gerçekleştirmek adına önemli bir adım. Planlarım var. Programlarla alakalı olsun, yazı çizi işleri ile ilgili olsun kafamda güzel şeyler şekilleniyor. Bir aksilik çıkmazsa pazartesi günü promine ile ilgili çalışmaya başlayacağım. Solidworks ve Autocad de çalışmak istiyorum açıkcası. Solidworks benim asıl programım. Onun üzerinde bir şeyler yapıyorum genel anlamda. Bu açıdan doyurucu bir program. İçindekiler bana keyif veriyor açıkcası.

Bir şeyleri sıra ile yapmak lazım. Bunu net olarak görüyorum. Kafamda bir sürü düşünce var ve bu düşünceler gelecek adına cidden güzel düşünceler. Bir şeylerin olması ihtimali içinde kafamda şekillenen bu düşüncelerden daha fazlasını umabilirim aslında. Elimdeki imkanları değerlendirdiğim sürece, bir sonuca doğru varıyor hepsi.

Zamanı iyi kullanmak lazım. Programlar için bu gerçekten önemli. Zamanı kullandıktan sonra geride olan şeylerin de çok bir anlamı kalmıyor. Bu düşünceler içinde hayatıma bir yön vermeyi planlıyorum. Anlamlı şeyler olsun istiyorum. Bu açıdan yaptıklarım cidden önemli. Karşıma çıkan fırsatları da ona göre kullanmak istiyorum.

Bugün dolmuş şöförü ile tartıştık. İnmem gereken yerden çok uzak bir yerde indirdi ve bir ton laf etti. Ben de söylendim açıkcası ve adama patladım. Sonunu tatlı bağladıkta Ramazan ramazan sorun olmadı açıkcası. Oruçluyum ben asabiyim tribini anlamıyorum. Ağzını burnunu sebepsiz yere kırsam, çok mu yerinde olacak? Manasız olacak sadece ama aklımdan geçen bundan başkası olmuyor genelde.

Düşünceler var akan kafamın içinde. Bir rahatlama çöktü içime. İlaçların da etkisi var tabi bunda. Böyle bir yaşam benim için ideal bir yaşam. Kafamda düşünecek ve üretecek şeyler olsun. Bu zamanı iyi değerlendirebileyim. Bunun haricinde çok bir şey istemiyorum açıkcası. Bu şekilde devam edersem bir yerde rayına girecek işler.

Ev olayı netleşiyor gibi. Geçen gün bursa başvurdum. Aksilik çıkmazsa o da çıkacak ve bursumu alarak, elimde yeterli para ile eve çıkabileceğim. Bunların olması gerçekten güzel şeyler. Artık özgür bir ortama ihtiyacım var. Bu özgürlüğü bir şekilde yaşamam lazım. Özgür düşünceler şekillendirmem lazım. Bunların bir anda olması demek, benim bir anda huzur bulmam demek. Bu açıdan çok mantıklı ve bir o kadar yerinde bir durum. Kafamın içindekiler beni şu anda cidden mutlu ediyor.

Planlarım var geleceğe dair ve umutsuz planlar değil. Solidworks'ten biraz para kazanayım ve evimi oturtabileyim. Bunlar ilk başta istediğim şeyler. Gerisinde çok düşünecek bir şeyim yok açıkcası. Böyle olmasını seviyorum. Kafamdaki düşünceler beni bir nebze huzurlu kılıyor ve kafam rahat ediyor. Bunun tekrarlanması ve düzenli bir hale gelmesi lazım.

Bugün şükür ki yaratıcıya mutluyum. Kafamdakiler ile uzlaşmam ve bir nebze beni rahatlatması güzel oldu. Daha fazlasını istemezdim açıkcası. Daha fazla çalışma isteği var içimde ve buna paralel düşünceler şekilleniyor. Yolda'da nihayet ilerleyebildim. Bu da güzel bir detay aslında. İlerlemek bana huzur veriyor. Aslında arayışıma baktığım zaman huzurdan başka bir şey göremiyorum. Zamanla olacak şeyler belki ama orada huzur var. Bunun olmasını görmek beni mutlu ediyor sadece.




Bir sürü düşünce ve içinden çıkılmayacak durumda değiller. Beni bugün bir nebze ferahlattılar. Bunun olması bana cidden umut veriyor. Geleceğe dair hayallerimi besliyor ve beni keyiflendiriyor. Böyle olması çok manidar aslında. Kafamdaki düşüncelerin de bu boyutta şekillenmesi bana keyifden ziyade bir şey vermiyor. Bunun olması cidden şahane. Elimdeki imkanları artık adam gibi kullanabiliyorum. Bunların olması da cidden keyiflendiriyor. Daha fazla bir şey istemezdim. Tek istediğim şey, olan şeyleri devam ettirebilmek. Başkasına da gerek yok zaten.

Buhranlar

Düşünceler sürüklenirken bir yere varmasını istemediğim algılar da ortaya çıkıyor. Bu algıların olması bana hayatın normal akşını hissettirse de, aslında öyle olmadığını biliyorum. Dün gece travmatikti. Nietzsche belgeseli izledim. Baya baya üzüldüm. Nietzsche'yi okumak ya da izlemek beni her daim üzmüştür. Midem fenaydı ve gece kustum. Bunlar üst üste gelince kendimi garip bir gecede buldum. Gece 4:30 a kadar sıkıntılarım geçmedi. Ondan sonra bir şekilde uyudum. Buhranların olması çok anormal değil belki ama sıkıntılardan sonra açılan kapılar da mevcut. Bunu görebilmek insanı biraz mutlu ediyor açıkcası.

Hayatın tuhaf taraflarını görmek ve bunların içinde karmaşık düşünceler ile yaşamak cidden tuhaf. Hayatın bulanık yüzü insanı hiç mutlu etmiyor. Aksine fazlasıyla üzüyor ve bir şekilde üzmeye devam ediyor. Neden böyle sorusunun cevabı bende yok. Olmasına da gerek yok. Hayat böyle ve hayat iç çekişler arasında yer almaya mahkum gibi. Bazı şeyleri çok uzattığımın ve döngüselliğe girdiğinin farkındayım. Bu döngüsellikten kaçamıyorum. Ara ara başka şeylere odaklansam da, tekrar eden düşüncelerde bir güç buluyorum. Bu gücü anlamlandırmaya çalışıyorum ve ona farklı anlamlar yüklüyorum.

Buhranların zaman içinde azalmasını istesem de hiç öyle olmayacakmış gibi geliyor. Sıkıntı hayatın içinde ve sıkıntı düşüncelerde. Bu düşüncelerden uzaklaşmadığımız sürece aynı döngüde olmaya devam edeceğiz. İşin tuhaf tarafı bu sanırım. Uzaklaştıkça daha fazla uzaklaşıyor insan. İnsan olmanın gereği de bu sanırım. Bir şekilde uzaklaşmak ve yeniden yaklaşmak. Başka türlü açıklanamazdı zaten.

Hayat bambaşka seçenekler sunsa da, hayatın içinde olan gerçeklik başka. Bunu net bir şekilde görebilmek lazım. Bunu görebilmek içinse daha fazla okumak ve üzerine çalışmak lazım. Okumalar böyle zamanlarda daha değerli oluyorlar. Bunu gördüğümüzde yapmamız gereken şey açık aslında. Daha fazla efor sarfetmek ve bir yere taşımak. Düşüncelerin geldiği yer bu olduktan sonra yapacak çok da bir şey yok açıkcası.




Uzak kalınan zamanlara atfen söylenen ya da yapılan çok şey var. Kriz anlarında ortaya çıkan düşünceler gibi. Bunların o buhranla beraber yürümesi tuhaf cidden. Kaçış yolları o kadar az ki. Kaçamadıktan sonra elden gelen başka bir şey de yok açıkcası. Orada olanı anlamaya çalışmaktan başka. Anlamlandırmak her zaman mümkün olmasa da, anlamlı kılınan şeyler olacaktır. Bunlar en doğal haliyle oradalar ve orada olmaya devam edecekler. Düşünceler hiç bir zaman uzak kalmaya meyilli değildir. Bu düşüncelerin olması ise sadece içimizdeki buhranla alakalıdır. Bu buhran azaldıkça sonuçlar daha iç açıcı olacaktır.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Akşam ve Dalları

Bir hayal dünyasından sesleniyorum. Ne daha fazlası, ne daha eksiği içinde barınıyor. Düşler sarmış kafamdaki her yeri, her hücreyi ve sarmaya da devam ediyor. Rutinlerim var bu hayata karşı. Yazılması gerekenler ve okunması gerekenler. Huzuru biraz bunlarda buldum. Ne olması gerektiğini bilmiyordum. Aradım uzunca bir zaman ama sessizlikte huzur buldum. Bunlar hayatımın en önemli parçaları haline geldiler. Bunlardan kopamadım ve kopmakta istemedim. Yazmak istedim delilercesine. Kimse okumasa bile yazmak istedim. Günün birinde benim çığlıklarımı duyan birileri olacaktı. Olmasını hayal etmeden yazdım ve bir yerden sonra beni okuyan insanların da olduğunu farkettim. Bunlar tesadüfi olarak gelişti belki ama oradalardı.

İnsan hayatında buruk geçen zamanlar var. Bu zamanların adını koyamıyoruz. Sadece üzgün ve sadece orada. Orada olması bile can yakmaya yeterli potansiyeli içinde barındırıyor. Can yandıkça daha fazlasını istiyor insan. Seçeneksiz kaldıkça üretmek istiyor. Yerine yenisini koymak istiyor ve yenilerini görmek istiyor. Kısaca insan çok şey istiyor. Umutlarını yaşatmak ve sevmek istiyor.

Sevmeyen ve sevilmeyen insanlar gördüm. Onların acısına ortak oldum. Onlar gibi olamadım belki ama onlardan daha farklı bir yaşam formu haline geldim. İçimdeki buhran gün geliyor dünyaları kaplıyor, gün geliyor bir bardağı bile doldurmaya yetmiyor. İnsanların kafasındaki kötü düşüncelere baktım. Umarsızca ürettikleri kötülüklere baktım. Bir ayna oldu benim için. Benim de kafamda kötülükler vardı. Kötülüğü üreten melekler ya da şeytanlar değildi, bizzat kendi dünyamızda şekillenen gerçekliklerdi.

Zaman geçti ve büyüdüm. Eskiden olanlardan daha fazlasına sahibim. Sahip olmaktan ziyade üretmek benim için daha cazip olsa da, sahip olmayı seçtim. Daha fazla kitaplarımın olmasını, daha fazla oyunlarımın olmasını, daha fazla kalem ve daha fazla defter. Daha fazla yazmak için değil, daha fazla yazmayı arzuladığım için bunları seçtim. Geri dönüşü henüz olmadı ama geri dönecekler. Bana bir hayat verecekler ve bu hayat anlamlı olacak. Anlamlı bir yere oturacak. Ne olduğunu bilmiyorum. İsmini de bilmiyorum ama orada. Orada olduğunu bilmek bile kimi zaman bana huzur vermeye yetiyor.

Hayatın içindeki dalları gördüm. Ölmüş ağaçların dallarına hayat diyen insanları gördüm. Umursamadıkları yaşamlarını ve kaybettikleri zamanı düşündüm. Bu hayatta insanlık için daha fazlası üretilebilirdi. Olmadı. Kimse bunu düşünmedi. Düşünmesine de gerek yoktu belki. Hepimiz bencildik ve bencil olmaya devam ediyorduk. Her nefeste yeni bir hayatı kimse yaşamıyordu. Herkes bir şeyler şikayet ediyordu. En çok da koşturmacadan. Herkesin hayatında olan bu koşturma anlamsızdı. Anlamsızlaşmıştı ve o şekilde hayatına yön veriyordu.

Yön verilen o kadar fazla şey vardı ki, bir marangozun her şeyi yontması gibi. Her şey belirli bir kalına doğmuştu ve bu kalıplar her şeyi şekillendiriyordu. İkiyüzlülük ve insanların umarsızlığı burada kendine yol buluyordu. Dallanan kalıplardan düşünceler oluşuyor ve bu düşünceler anlamsız yerlere doğru sürükelniyordu.

En temel ihtiyaçlarımızı bile bazı sebeplerden dolayı yerine getiremiyorduk ve nefes alamıyorduk. Alınan nefesler azınlıktaydı ve bu azınlık o kadar yayılmıştı ki, genel içinde olanların bile anlamı yok gibiydi. Sürgünler oldu hayatlardan. Birileri oyunun dışında kaldı ve oyunlar bozuldu. Oyunların bozulmasıyla oldukları kalıplar yitirildi ve yerine anlamsızlık geldi.

Bu anlamsız düşünceler o kadar fazlaydı ki, suyun akması gibi onlar da bir yöne doğru akmaktaydı. Bu akıntının içinde varolmak bazılarına zor geldi ve hayatlarını sonlandırdılar. Fiziksel olarak ölmediler. Ruhları öldü ve ıskartaya çıkarıldı. Bunlar düşünceydi ve düşünceler asla ölümsüz değildi. Bazılarının düşünceleri ölmeye mahkumdu ve zamanla öldüler.




Yerine gelen düşünceler kendilerini kabul ettiremedi ve sürgüne zorlandı. Dışlandılar ve açıkta kaldılar. İşte bizim varoluşumuz da böyle karışıktı. Dallardan oluşmuştu ama dallar aslında varoluşumuzu tanımlamaktan çok uzaktı. Orada saklanan sinsi bir düşman gibi melekler ve şeytanlar anlaşmalar yapmışlardı. Bu anlaşmalardan zararlı çıkan hep biz olduk. Ölümsüz olmadık ve ölümsüz kalamadık. Ölümsüz olunmayan yerde ise manasız düşünceler şekillendi. Bu düşüncelerden arta kalan şeylerden beslendik ve beslenmeye devam ediyoruz.

Hayat kısa bir gündü ve o gün şimdiydi. Şimdiye bakarak ürettiğimiz bir çok şey darmadağın oldu ama geride bazı şeyler kaldı. Düşünce parçalarından yeni toplumlar oluştu. Bazıları kendi varoluşlarını bitirdiler, bazıları ise varolamadılar. Bu döngüler her zaman oradaydı ve orada olmaya devam etti. Bu düşüncelerden sıyrılmadıkça özgürleşemezdik. Özgürleşemedikte. Bazıları çalıştı ve daha fazlasını üretti. Geriye daha fazla şey bıraktı ama amaçladıklarını bırakabildiler mi? Bunlar hep soru işaretinin kendisi olarak kalacaklar. Geride ise anlamlı bir kaç kelime kaldı. Aşk gibi, nefes gibi, yaşam gibi, ölüm gibi...

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Akşam ve Okumak

İnsanların ikiyüzlülüğü her zaman kendini gösteriyor. Bir arkadaşımın başını ciddi şekilde ağrıttılar. Üzerinde olmayan ama ödemesi gereken borç içinde kaldı. Adam uzunca bir süre zorlanacak ama elden gelir de başka bir şey yok. Ben şunu görüyorum, seçeneksiz zamanlarda gerçek üretim ve gerçek çalışma ortaya çıkıyor. Ona da bunu söyledim. Seçeneksiz kalmadan doğruyu ve yanlışı net olarak ayırt edemiyoruz. Elden gelir de başka bir şey olmuyor. Sürekli beklemek yerine harekete geçmek lazım.

Çalışmaların dinamiğinde de bu var aslında. Kitap okumak ya da müzikle uğraşmak da aynı düzlemde ilerleyen şeyler. Beklentilerimiz ve bu beklentilere göre az ya da çok yaptığımız şeyler var. Bunları net olarak görebilmek lazım. Bunu yaptığımız zaman, karşımızdakinin de anlamı oluyor. Çalışma burada kendine yer buluyor.

Ne kadar fazla çalışırsak, sonuçları da ona göre oluyor ve bizi verimli bir yere çıkarıyor. Bunu net olarak görebilmek lazım. Bunu gördükten sonra karşımızda olanı anlamak için ne kadar efor sarfetmemiz gerektiğini de daha yerinde görebiliyoruz. Hep aynı döngüler aslında ama bu döngülerin bir amacı var. Başladığı bir yer var ve sonuca doğru ilerlediği bir yer var.

Bunlar oldukça kendimizi daha iyi hissediyoruz ve amaçladığımız şeylere olan yakınlığımız artıyor. Bunu görebilmek insana huzur veriyor. Düzenli bir okuma planı ve düzenli bir okuma yaptıktan sonra, kitaplardan öğrenilecek çok şey var. Vikitap gibi detaylarla beraber bu durumu daha da zenginleştirmeyi planlıyorum. Zaman içinde bloga eklenen yeni bölümler ile daha farklı bir konsept oluşacak.

Geçmişe dönüp bakabilmek, bu durumlar içinde geçerli. Bunlar olduğu sürece kendimizi daha iyi hissedeceğiz ve karşımızdakinin de anlamı olacak. Aynı döngülerde olmak bazen bana keyif veriyor. Eldeki imkanları kullanmanın gerekliliğini biliyorum ve ona göre hareket edebiliyorum. Bu da olması gereken şey aslında. Bu detayları farkettikçe karşımızdakinin de anlamı daha fazla oluyor. Ona göre şekillenen bir gerçeklik var ve bu gerçekliğin sınırlarını bilemiyoruz.

Gerçeklik algısı cidden çok yuhaf. Aşk gibi belirli bir kalıpta değerlendirilmiyor. Olan şeyleri daha net görebiliyoruz ya da anlam bulabildiğimiz ölçekte kendimize yer buluyoruz bu dünyada. Bu dünyanın sınırları o kadar geniş ki, nerede durduğumuzun da bir anlamı yok açıkcası. Olması gerekeni daha net görüp ona göre hareket edebiliyoruz. Bu da kafamızdaki düşünceleri daha da netleştiriyor.

Bazen alkol almak lazım. Bunu net olarak istiyorum. Şu anda evdeki durumlardan dolayı bunu yapamasam da, o zamanlar da gelecek. O zamanlar geldiğinde yapmak istediklerim ve karşıma çıkanları ona göre daha rahat değerlendirebileceğim. Karşımda olanın anlamı daha net ortaya çıkacak ve sonuçlarına aldırmadan kararlar verebileceğim. Bunlar benim için baya önemli ve her zaman önemli olmaya devam edecek.




Karşımda olanın anlamı da burada ortaya çıkıyor. Hayaller ve hedefler buna göre şekilleniyor. Karşımdaki düşünceleri bilmeden daha doğru bir hareket şekli geliştiremem zaten. Okumam gerekiyor ve çalışmam gerekiyor. Bunları belirli düzenler içinde yapmam gerekiyor ki anlamlı olabilsin. Böyle detaylarla hayat daha da anlamlı bir yere sürükleniyor ve anlamını kendi içinde bulabiliyor. Bunlar cidden önemli. Tüm detayların birleştiği yerde bunların olması da o çalışma dürtüsünü yeniden şekillendiriyor.

Hayatımızda bir sürü şey var. Kalıcı olan tek şey ise çalışmak. Yeterince efor sarfedersek ve ona göre bir hayatı şekillendirebilirsek, o zaman karşımızda olan da anlamlı ve çalışmalar da anlamlı. Bunun üzerine söylenebilecek bir şey yok. Sadece orada olanbı daha net görebiliriz ve buna göre şekillendirebiliriz dünyamızı. Dünyamızda olan kalıpları aşmak istiyorsak, daha fazla çalışmalı ve daha fazla mücadele edebilmeliyiz.

Sabah Ritüelleri

Sabah erken kalktım ve gün için olumlu planlarım var. Bugün okumak istediğim şeylere amansız bir iriş yapacağım. Dün bir arkadaşımla gayet akıcı ve başarı üzerine güzel bir konuşma yaptık. Konuşmadan ziyade paylaşım diyelim. Bunun gibi şeyler beni fazlasıyla motive ediyor. Nereden nereye gelindiğini görmek cidden keyifli. Bir şeyleri başarmış olmakta aynen bunun içinde.

Sabah sabah güne gene Kvelertak dinleyerek başladım. Bugün gazın dozunu gene artırdım. Günlük mazot ihtiyacımı karşılıyorum. Müzik hayatın içinde cidden önemli bir yerde. Bunun paylaşılıyor olması cidden keyifli.Kvelertak'tan Mono'ya hızlı bir geçiş yaptım. Sabah sabah biraz daha Post işler dinlemek keyifli olacak. Mazot ihtiyacımı günlerdir karşılıyorum zaten.

Hayatın içinde amaçlar önemli ya, işte bu yüzden kitap okumak o kadar değerli. Kitap okuyabildiğin sürece bir şeyler anlamlı ve anlamlı olmaya devam edecek. Yolda'da bugün biraz daha ilerlemek istiyorum. Vikitap sayesinde katalog oluşturabilicem. Blog sayesinde de okuduklarımı paylaşabileceğim. Bunların hepsi değerli. İleride dönüp bakacağın şeylerin geride not olarak kalması cidden değerli.

Amaçlarımız var ya, işte o amaçlar bizim daha fazla çalışmamızı sağlıyor. Bir amacın olmalı ve bunu gerçekleştirebilmek için mücadele edebilmelisin. Bunların hepsi değerli ve değerli olmaya devam edecekler. Yüksek lisans planlarım da hala hayata geçmek üzere askıda bekliyor. Bunu yaparsam huzur bulacağım. Bir nebze daha rahatlamış olacağım.

Düşlerden uyanmak gibi hayal kurmak. Hayallerin içinde kitaplar ve müzik var. Bazen yavaş, bazen ise hızlı şeyler. Düşüncenin içinde yatan anlamlar gibi. Bu anlamlar değerli. Bir yerden bir yere taşıyan şeyler ve bu açıdan zihinsel yolculuğu da hızlandırıyor. Değerli olmasının sebebi sanırım burada yatıyor.

Her gün diğerinden biraz daha farklı. Bu dünyada geçen hayat, gün geçtikçe daha farklı oluyor. Daha hayatın içinden olmaya devam ediyor. Hayatın içine kitaplarla ve müzikle daha fazla işliyor. Handikaplarımız var, eksiklerimiz var ama sonuçta bunlar bizi biz yapan şeyler.

Ne kadar değerli olduğuna bakmaksızın karşımıza çıkan eksiklikler var. Rüyamda alakasız şeyler gördüm. Hindistandaydım ve oranın büyük paralarından alıyordum. Bozuk paralar ile onları değiştiriyordum. Uçak hava alanında fırtına ile karşılaştı ve zar zor havalanabildi. Havalanması beni biraz korkuttu. Hareket edemedim. Hareket edecek mecalim de yoktu. Öylece bekledim ve öylece durdum. Sonra bir anda rüyamdan uyandım. Silkindim ve yeni güne doğru hareket etmeye başladım.




Bunlar hayatın içinde her zaman olan şeyler gibi ama değil. Bilinçaltımızda olan şeyleri ve değişimleri görmek bazen korkutucu ama genel olarak heyecanlı. Yeni bir gün başladı ve ben bu yeni günde bir şeyleri daha değerli kılmak istiyorum. Daha değerli kılmak için daha fazla çalışılması gerektiğini biliyorum.

24 Temmuz 2012 Salı

Eldeki İmkanlar

Bugün beklentimin altında geçti. Gün hala bitmiş değil belki ama istediğim verimde bir şeyler okuyamadım. Bu açıdan çok verimli değildir. Can sıkıntısını gidermek üzere bir şeyler yaptım ve bu da açıkcası çok parlak sonuçlar vermedi. Verimli olarak yazabilmek adına bir şeyler yapmam lazım. Yolculuğu adam gibi tanımlayabilmem lazım. Bu açıdan mantıklı seçenekler yaratmam ve şehri ona göre şekillendirmem gerekiyor. Elimde bir fotograf makinesi var ve fotograf makinesini işlevsel olarak kullanma planlarım var. Blogumdaki fotografların bunlardan oluşmasını istiyorum. O hafta içindeki şeyleri fotograflayıp, ona göre bir yol çizeyim istiyorum. Burada da konuya göre onları paylaşayım ve bir katalog oluşturayım diyorum. Bu açıdan düşününce gayet mantıklı bir yol olarak gözüküyor.

Loreena Mckennitt dinliyorum. New age akımının temsilcisi olabilmem için tütsü ve mumlar eksik. Bu kadını dinlemeyeli neredeyse seneler olmuş. Senelerden sonra dinlemek, eskiden sahafta çalıştığım zamanları anımsattı. Kitaplar arasında olmak ve onlara sahip olamamakla alakalı anılarım vardı. Bu anılar artık geride kaldı. Şu anda istediğim kitaba sahip olabiliyorum. Biraz bekleme ile istediklerimi alabiliyorum. Bu açıdan çok mantıklı bir yola girdim. Kredi kartımın olması da aslında çok güzel oldu. İstediğimi daha rahat alabiliyor ve ona göre hareket edebiliyorum. Bu açıdan kredi kartı gerçekten nimet niteliğinde. Fotograf çekmeyi gerçekten istiyorum. Çok başarılı olduğum söylenemez ama ışık ve renk uyumunu yakaladığım sürece, elimden geldiğince güzel fotograflar çekebilirim diye düşünüyorum. Bu açıdan gayet mantıklı. Olması gerektiği gibi hareket edebilirim bu vesile ile.

Blog benim hayatımda cidden önemli bir yer tutmaya başladı. Yazdıklarımı paylaştığım ve kendimi bir nebze rahatlattığım yer oldu. Bu açıdan kafamı dağıtmak için güzel bir vesile. Yazdıklarımın bazen saçmalıktan öte olmadığını biliyorum. Şunu da biliyorum ki, insan bazen saçmalamaya ihtiyaç duyuyor. Bu güdümü tatmin edebileceğim başka bir yer yok. Bu yer ise tamamen bana ait. Biriken yazılar içinde geçmişe bakabiliyor ve geçmişte olanları görebiliyorum. Yeni bölümlerden albüm kritiği olan bir albüm kısmını aktif hale getirdim. Kitap bölümü ile de bunu desteklemeyi planlıyorum. Bu sayede hayatımda aktif olarak olanları sergileyebileceğim. Bu açıdan gayet mantıklı bir evrim.

İnsanın hayatında çaba büyük bir önem arzediyor. Zaman içinde olanların karşılarında olanlarla buluşmak ve onlarla belirli zamanları paylaşmak cidden şahane. Eski zamanları ve imkansızlığı düşününce bu zamanlar gerçekten değerli. Değerini net olarak görebiliyorum. Bu değere göre hareket edebiliyorum. Eskiden imkanlar kısıtlıydı ve can sıkıntısı ona göre çok hızlır artıyordu. Şimdi ise can sıkıntısı biraz daha azaldı ve imkanlar o ölçekte arttı. Bu gerçekten verimli bir zaman dilimini tanımlıyor.




Hayat bir çok yerde acımasız ama bu aklıma Dostoyevski'nin bir sözünü getiriyor. " Sizin sevmediğiniz bu hayat, bir başkasının hayalidir". Bu söz gerçekten önemli. Başkalarının hayallerini yaşadığımızı bazen farkedemeyiz. Bunu farketmek için daha fazla çabalamalı ve ona göre bir şeyler ortaya koyabilmeliyiz. Benim ara ara tekrarladığım ve yavaş yavaş motto olmaya doğru giden bir söz var. "Eldeki imkanları kullanmak". Bunu yapabilenler için sıkıntı biraz daha azalmıştır. Bu sıkıntının azalmasında imkanları kullanmanın yüceliği de büyüktür. Bu yücelik ile karşımıza çıkan şeyler çok çok daha değerli ve çok çok daha anlamlıdır. Daha anlamlı olabilmesi için imkanları kullanmak ve daha fazla çalışmak, bazı şeyleri kökünden çözecektir.

Kvelertak - Kvelertak

Bugün Kvelertak üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. 2010 yılında kendi isimlerini kullanarak çıkardıkları albüm resmen estirdi. 2 senedir devasa gruplar ile turluyorlar bu manyak adamlar. Tür olarak death metalden, sludge'a, black metal'e, core ögelere kadar karmaşık bir müzik icra ediyorlar. Ayarlaması zor ama lezzeti korudukları için insana safi gazı verecek bir albüm yapmış adamlar. Cidden deli tipler. Bir konserlerinde grup elemanları barın dışına çıkıp, sokakta çalmaya başlıyorlar. Grup Norveçli ve sözler norveçce. Bu gruptan sonra dünyada norveçce öğrenmek isteyen insanlar bile türedi. Müzik böyle bir şey işte. Yeri geldiğinde kendi kültürünü de satıyorsun. Parçalara tek tek girmeyeceğim ama albümün neredeyse tamamı hitlerden oluşuyor. İlk 5 parça ise direk safi gazı veriyor. Ulvetid, Mjöd, Fossegrim, Blodtorst ve Offernatt açılıştaki en gaz şarkılar. Mjöd'e gayet gaz bir klip çektiler.




Grubun parlaması ve dikkatleri üzerilerine çekmeleri, biraz da albüm kapakları sayesinde oldu. John Baizley tarafından albüm kapakları tasarlandı. Baroness'in vocalistinden bahsediyorum. Bu adamın kapak çalışmaları efsane olma yolunda ilerliyor. Kvelertak'ta bunlardan nasibini alanlar arasına girdi. Çok keyifli baykuşlu bir kapak tasarımı ile John Baizley hünerini gösterdi. Bunun sayesinde bile gruba dikkatini yönelten bir çok kişi oldu. Artık şu yerleşmeye başladı. John Baizley bir gruba albüm kapağı tasarlıyorsa, o grup boş değildir. Kvelertak buradan da yürümüş oldu. Enteresan bir şekilde adamlar ingilizce kullanmıyorlar. Norveçce söylüyorlar ve bu kulakları tırmalamıyor. Bu dengeyi yakalamak biraz zor ama burada vocalistin başarı da devreye giriyor. Grupta 3 gitar var. Diğer gruplara göre biraz farklı bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu adamlar keyifli tipler ve formülü tam olrak tutturmuşlar. Albümdeki tarz olayının dozajını çok güzel ayarlamışlar. Bu dozaj ile bir sürü albüm yapılabilir. Yeni albüm kayıtlarına 2012 de başlayacaklarını söylemişler. Aynı tarzda bir albüm daha çıkarsalar bile, o albüm de tutacaktır.




Şarkılar eğlenceyi ve gaz atmosferi çok net veriyor. Burada grubun yakaladığı tını da önemli. Sözler kendi dillerinde ama tınısı ingilizce gibi. Burada vocalistin de başarısı ortaya çıkıyor. Tip olarak sallamaz ve aşırı dövmeli tipler olarak karşımıza çıkıyorlar. Boyuna kadar dövme mi olur? Parmaklar bile dövme ile mi kaplanır? Bu soruların hepsinin cevabı "Evet" olarak cevaplanabilir. Adamlar bu işi yaparken cidden eğleniyorlar.




Grupla daha önce karşılaşmamış olanların bir kez denemesi gerekiyor. Back vocal ve vocal uyumları da çok başarı bu adamların. Saldırı vocallerini çok keyifli yapmışlar. Bir anda gazdan öldürebiliyorlar. Tür hakkında bir bilgisi olmayan birisi için, ne dinliyorsun sorusuna bu günlerde Kvelertak diye cevap verilebilir. Sentezledikleri tür ile bir çok kişinin beğenisini kazanacaklardır. Zaman ayıran insanların hepsinin hoşnut kalacağını düşünüyorum. Aylık mazot ihtiyacınız varsa, bu grup tam size göre. Kvelertak sanırım kafa kola almanın norveçcesi. Bunu kendilerine isim yapmışlar. Ne kadar eğlendiklerini sanrım buradan da anlıyoruz. Grup 2010 yılındaki en sıkı işlerden birini ortaya koymuş. Bu ölçekte devam ederlerse, efsaneler arasına kendi isimlerini kazıyabilirler.

Sabah ve Prodigy

Sabak sabak güne prodigy ile başlamak enteresan. Elektronik müziğin her alini sevmem ama bazı müzikler geçmişle bağ kurmamızı sağlar. Lise zamanlarından benden büyük abilerin, yatılı okulda sürekli prodigy dinlediğini hatırlıyorum. O zamanlar çok fazla ilgimi çekmemesine rağmen, ilerleyen zaman içinde bana birşeyler kattığını hissettim. Müziğin her türünü karşı somut bir ilgim oldu. Kalıplar dğeişse bile müziğin vermek istediği şey değişmiyor. Bunu görebilmek cidden inanılmaz. İçindeki detaylar ile elektronik müzik olsun, akustik kayıtlar olsun insanın duygu durumunu fazlasıyla değiştirebiliyor. Bunun olması dinamik olarak kattığı değer ile alakalı sanırım.

Bazı değerler var ki cidden orada olmasını tüm kalbimizle istiyoruz. Müziğin rahatlatıcı etkisi de burada başlıyor. Prodigy club ortamındaki gazdan ziyade, hayatın içindeki gazı insana verebiliyor. Bu önemli bir detay. Bunu her zaman yaşayamasakta, detaylarda bize kattığı şeyler önemli. Müziğin her koşulda, her zaman söyleyeceği bir şeyler var. Onu bağnazlıkla kalıplara sokmanın ise bir mantığı yok. Kitaplar ile çevrili bir dünyada tercihlerimiz varsa bile çok fazla seçmiyorsak, müzik içinde aynı şey geçerli. Bize istediğimiz atmosferi farklı kalıplarda verebiliyor. Bunun olması herkes için önemli olmayabilir ama benim için önemli. Daha erken yaşlarda belli kalıplar ile müzik dinlerdim. Bunun benim üretkenliğime kötü yaklaşımlar getirdiğini anladım. Bunun olması sadece can sıkıcıydı. Bunu aşabilmek için biraz zaman gerekti ve müzik benle beraber farklı bir yere evrildi. Bunun gözlerimdeki ışıkla beraber ilerlemesi harika. O ışık bitmediği sürece, müziğin anlamı da bitmeyecek. Bazı kalıplardan, başka yerlere sürüklenecek. Zamanla daha sistematik olacak ve bu kaılıpları da aşarak, beni ben yapan değerlerin tam ortasına oturacak.

Bugün yapacak çok şey var. Öncelikle okunması gerekenler ve sıraya konulması gerekenler var. Bunları yavaş yavaş yapmayı planlıyorum. Akşamın bir an önce olmasını istiyorum aslında. Sıcak dayanılmaz boyutlarda seyrediyor. Bu sıcaklığı aşabilmek zor ama aşmak ister mi bir insan? Yazı sevmeyen biri olarak kesinlikle evet diyorum. Blogu biraz daha zenginleştirmeye karar verdim. İki yeni bölüm daha ekleyeceğim. Biri kitap bölümü olacak. Okuduğum ve okumak istediğim kitapları burada paylaşacağım. Diğer bölüm ise albüm kritiklerinden oluşacak. Uzun zamandır albüm kritiği yapmayı planlıyordum. Bunları sistematik hale getirip bir yerden başlayacağım. Yavaş yavaş olacak belki ama kalıplar içinde ilerleyerek, daha güzel bir atmosfer yakalamayı planlıyorum.

Bugün dediğim gibi yapacak çok şey var. Okumalardan ve zaman ayırmam gereken şeylerden oluşuyor. Bunların içinde bir düzen yakalamam gerekecek. Bu düzen ise bana çalışma şevki de kazandıracak. Eve çıkma planlarım kafamda daha da netleşiyor gibi. Artık yalnız kalmam gerektiğini ve ona göre çalışmam gerektiğini biliyorum. Bunların olmasını istiyorum artık. Tek başıma kalmak ve ona göre çalışmak istiyorum. Planım bu açıkcası. Bunun olması için de daha fazla çalışmam gerekecek bunun da farkındayım. Kendimi de denemek istiyorum açıkcası. Daha fazla odaklanmak ve daha fazla uğraşmak istiyorum.




Hepimizin aşması gereken bir sınır var bu hayatın içinde. Daha iyi bir hayatın ortaya çıkabilmesi için mücadelenin taşınması gereken bir yer var. Bu yeri net olarak görebilmek için, odaklanmış olmak gerekiyor. Odaklanmış ve kararlı. Bunu hayatın içine yayabilirsek, beklenen sonuçlar da iç açıcı olacaktır. Bu sonuçları görebilmek için bazen kendimizi denemekte gerekiyor. Bunu sadece yakından görmemiz gerekiyor. Bu kadar. Bunu başarabilirsek, o zaman işler daha kolay olmaya doğru evrilecektir. Belirli bir sistem ve disiplin lazım. Bunu sağlayabilenler için huzur dolu zamanlar da yakın oluyor. Okumak ve çalışmak bunun en başındaki sistemi tanımlıyor. Bunu yapabilenler için huzur da yakındır açıkcası. Zamanla daha net oturacak ve ona göre şekillenecek işler var hayatın içinde. Bunu da görebilmek için kafandaki detayların ona göre şekillenmesi gerekiyor. Zaman meselesi ama aşılamayacak şeylerden değil.

Eski Sıkılgan Zamanlar

Yeni bir arşiv sitesi buldum. Adı vikitap. Burada okuduğunu kitapları listeleyebiliyorsunuz. Güzel bir fikir ama arşiv anlamında daha çok eksikleri var. Zamanla kapanır diye düşünüyorum. Bu fikrin hayata geçirilmesi bile bence çok şahane olmuş. Bunu gördükleri ve uyguladıkları için adamları tebrik etmek lazım. Bu yaklaşımlar beni cidden keyiflendiriyor. Bunun gibi sitelerin artması ile arşivlerimiz daha da canlı olacak ve daha fazla gelişebilecek. Bu anlamda çok yol katetmek lazım ama başlangıçların olması bile insanı keyiflendirmeye yetiyor. Ben de kitaplarıma yavaştan başladım. Yolda'yı okumaya başlamak keyifli oldu. Bu serüven beni bambaşka diyarlara doğru çekiyor. Her kitapta yeni bir dünya yakalamakta böyle bir şey sanırım. Şu anda Kingdom Of Sorrow dinliyorum. Sludge'ın farklı bir formunu bu saatte dinlemek insanı neşelendiriyor. İçindeki çok fazla yeni fikir barındıran ve güzel yapıtlar ile başbaşa kalmak cidden büyük keyif. Kitap okumak gibi bu durum da ayrı bir zevki canlandırıyor.

Okumanın yanında başka uğraşlar edinebilmekte ayrı bir meziyet. Eski zamanları ve canımın sıkıldığı zamanları düşününce, şu zamanlar büyük nimet. İnternetim var, kitap alabiliyorum, istediğm grupları dinleyebiliyorum. Daha ne isteyebilirim ki. Benim için en büyük hazları yakalayacağım alanlar belli ve bu alanlarda sıkıntı çekmeden, zamanı yakalayabiliyorum. Bu anlamda bile ortaya çıkan şeyler inanılmaz. Birde tablet ya da kinddle alsaydım, çok çok iyi olacaktı ama her şey zamanla. Zaman içinde belirli serüvenler ile sahip olmak insanı mutlu ediyor. Süreçleri geçirdikçe nesnelere verilen değer de artıyor. Bunu görebilmek insanı keyiflendiriyor. Süreçler içinde yaşamak cidden büyük haz. Zaman geçtikçe daha değerli olanı daha net görüp, ona göre hareket edilebiliyor. Bunların birleşmesi bile harika cidden. Zamana yayılan ve bu zamanı bize gösteren değerlerin bir araya gelmesi şahane. Eskiden dediğim gibi inanılmaz sıkılırdım. Çocukluğum sıkılmakla geçti. Bu süreçleri atmam ergenlik yıllarına kadar mümkün olmadı. Bir şey isteyen bir çocuk olmadığımdan, çok da bir şeyim olmadı. Sahip olma duygusunu çok sonraları geliştirdim. Sanki dünya bir şey istememek üzerine kuruluydu. O dünyada sadece zaman zaman olan ihtiyaçlarımın ortaya çıkması haricinde, aileme bir masrafım yoktu. Çok fazla beklentim yoktu.

Küçükken bir televizyonumun olmasını o kadar çok istiyordum ki. Bunun hayalini kuruyordum. Zaman içinde o da oldu ama artık televizyon izlemeyen biri olarak, internet tüm ihtiyaçlarımı karşılıyor. Bu ihtiyaçlar kitaptan, dinlenecek müziğe, zaman geçirilecek oyunlara kadar geniş bir çizgiye yayılıyor. Bunun olması benim gibiler için büyük nimet. Bu zamanla oluştu ve zaman içinde de bana haz vermeye başladı. Bilgisayarım geç bir zamanda oldu. Üniversite 2. sınıfta alındı bilgisayar. O zamana kadar internetin ne olduğunu bile adam gibi bilmiyordum. Sadece arada zaman geçirdiğim bir dünyaydı. İnternet kafade ilk girdiğim internet sitesini hatırlıyorum. Superonline'nın sayfasını açmıştım. Nasıl inanılmaz gelmişti. İlk mailimi aldığımda bile inanılmaz mutlu hissetmiştim kendimi. Şu zamankinden çok daha fazla ve mutlu edici zevklerdi. Zaman geçti ve büyüdüm. Şimdi elimde olan imkanlar çok çok daha fazla ve beklediğim şeyler de ona göre fazlalaştı. Eskisi gibi daha minimal bir dünyada idare edebilsem de artık daha fazlasını istiyorum. Bir açlık başladı mı sonu gelmiyor nedense.

Bu süreçler herkesin hayatında olan süreçleri tanımlıyor aslında. Bunlar varoldukça bizim yaşama dair düşüncelerimizde o ölçüde keskinleşiyor. Yaklaşımlarımız o ölçüde ilerliyor ve bize çıkar yollar sunuyor. Bir şekilde davranışlarımızı şekillendiriyor ve ona göre ilgi alanları geliştirmemizi sağlıyor. Bunların olması tek kelime ile inanılmaz. Benim inandığım bir şey vardır. Belirli olaylar ölçüsünde belirli ritüeller gelişir. Bu ritüeller zaman içinde kendi yollarını bulurlar. Bu yollar o geleneği yıllar içinde başka yerlere taşır. Bunun olması ise çok tuhaftır. Çünkü daha önce bilmediğiniz bir alanda gelişen ritüelleri görmek inanılmazdır. Bu ritüeller insana huzur verirler. Bu huzur içinde çok fazla detay vardır aslında. Sadece doğru yerden bakmak bile bazı şeylerin doğru anlaşılması için yeterlidir. Bunu görebilmek için çok detaylı bir yaklaşım geliştirmemiz gerekmez. Orada olanlar oradadır ve ritüeller zamanla kendilerine bir yol bulurlar. Bu ritüellerin oluşması ise çok tesadüfi gibi dursa da, aslında öyle olmayabilir. Bunun için zaman önemlidir ve bu zaman diliminde olanlar da önemlidir. Ritüellerin bu hayatın içinde anlamlı yollar geliştirmesi de, aynı döngü içinde varolur ve bir çıkış yolu sağlar. Bunu görebilmek ise inanılmazdır. Ritüellerin kendine ait şekillerini ve kendine ait döngülerini görebilmek çok tuhaftır. Oradadırlar ve orada olmaya devam edecekler. Zaman geçtikçe yenileri eklenecek ve ona göre bir yol izleyecekler.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Mücadele ve Anlamlar

Sıkıntılı bir günden en iyisi sakin kalmaya çalışıp bir şeyler okumak. Kitaplarım geldiğine göre artık yapacak çok şey var demektir. Mücadele etmenin tam zamanıdır. Bunu anlayabilenler için umut ışığı her zaman olmuştur. İş için, okul için, yazılanlar için her şekilde mücadele gerekiyor. Bir şeyleri yaparken ikili ilişkilerde yeri geldiğinde bağırıp çağıracaksınız. Bu şekilde ancak insan kendini ifade edebiliyor. Bunu net olarak ortaya koymak lazım. Bağrış çağrış, her zaman kötü şeyler arasında yer almaz. Bazen insanın kendini bulabilmesi için attığı adımlardan bir tanesidir. Hatalarını görmek için de yaptığı mücadelenin tanımıdır aslında. Burada bu bakış açısına göre, iyiliği ön plana çıkarmak gibi bir durum söz konusu. Bunu yapabilmek için de mücadelenin ruhunu anlamak lazım. Mücadele demek tam anlamıyla mücadele demektir ve ayakta kalmak demektir. Sonuçları ne olursa olsun direnmek demektir ve bununla yüzleşebilmek demektir. Başka bir açıklaması da yoktur. İyiliğin içinde olanları anlamak için başkaldırmak gerekiyor. Bu başkaldırış olumlu anlamda yer bulacaktır hayatlarda. Olumsuz olabilmesi için ikiyüzlülüğün içinde olması gerekir. Bu yoksa eğer mücadele gerçekten anlamlıdır ve anlamlı olmaya da devam edecektir. Sadece zamanlama ile ilgili sıkıntılar vardır. Bu sıkıntılar da zamanla ortadan kalkacaktır. Tek bir gerçeklik var çalışabilmek.

Çalışma konusu çok enteresan. Bir işin olması için ya da bir yaklaşımın gelişebilmesi için yapılması gereken şeyler bellidir. Bu belli olan taslaklar içinde kendimize bir yol çizeriz. Bu yolun da bir anlamı vardır. Bu yol mücadelenin tam ortasından geçer. Mücadele ise çalışmakla beraber yürüyen bir yerdedir. Kendi adıma uzun zamandır çalışmalardan yani şöyle diyelim; verimli çalışmalardan geri kaldım. Bir şekilde çabamı sürdürsem de, verimli çalışabilecek veriyi elimde tutamadım çoğu zaman. Bunları aşıp yolumu tam olarak bulmayı planlıyorum. Burada kitaplar devreye giriyor. Benim yolumu bulabilmem için yapmam gereken şeylerden bazıları bu sayfalarda yazılmış durumda. Yazılmış olanları görebilmek için üzerinde zaman harcamak gerekmektedir. Bu zaman dilimleri çok az değildir açıkcası. Çok daha fazlasını içinde barındırabilecek potansiyeli de kendi içinde barındırır. Bunu net olarak anlayabilmek içinse uzun zaman geçirmek gerekmektedir. Çalışmanın özünde aslında okumak yatar. Adam gibi bir okuyucu elinde olanı ve karşısında olanı net olarak anlayabilmektedir. Bu anlayışın olduğu yerde ise başka anlamlar gizlidir. Bunu görenler içinse mücadele ayaklanmış demektir. Burada başlayan soluksuz macera ölünceye kadar devam eder ve kendine farklı yollar bulur. Bu yollar içinde karmaşık gibi gözüken çok fazla şey vardır. Bu karmaşanın içinde olanları görebilmek içinse ciddi zamanlar geçmesi gerekmektedir.

Nefes alabilmek demek kitap demek. Bu ortaya çıktığı zaman mücadele de anlamlı hale gelecektir. Taht oyunlarının 3. kitabını sonunda elime alabildim. Kesintisiz macera burada da devam edecek. Bunun sonunu cidden merak ediyorum. Nereye doğru gidiyor ve erdem denilen şey kendine gerçekten bir yer bulabilecek mi? Bunlar ortaya çıktıktan sonra okunan belgenin de güzelliği kendi içinde ortaya çıkıyor. Bir çok şey anlamsız gibi dursa da, anlamlar aslında derinlere gömülü de kalabiliyor. Bu gömülü kalan şeylerde gerçek anlamlar bulmak çok da uzakta sayılmaz aslında. Mücadele ve yanında gelenler, kendilerine kitaplar içinde yer buldukları sürece, anlamlar da içeriden dışarıya doğru yansıyacak. Bu olması gereken şey aslında. Bunu görebilenler içinse orada zaman harcanacak şeyler var. Kavramların içini boşaltmadan ne dediğine bakarsak aslında, orada olması gerekeni de daha net görebiliyoruz. Mücadelenin de gerçek anlamı burada ortaya çıkıyor. Anlamlı kılan şeylerin yanında, bunların da yer alması ve kitap gibi bir kavramın hayatımızda yer alması mutlak sevinci de beraberinde getiriyor.




Hepimizin hayatında katettiği yollar var. Bu yollar bazıları için anlamlı bazıları içinse anlamsız. Anlamlı hale getirebilmek içinse yapılması gereken şeyler belli. Bunun için cidden çalışmak gerekiyor. Olması gerekenden daha fazla ve mücadelenin de kendi anlamını orada bulması gerekiyor. Bu değerler bir araya geldiğinde daha anlamlı olacaklardır. O zaman yaptığımız işin de kendine göre bir ayrıcalığı ve farklılığı da olacaktır. Bu farklılık burada bir anlam bulurken, içlerimizde de bir anlam bulacaktır. Anlamların bazılarını kitaplarda bulmak cidden inanılmaz. Bunu görmek ve detaylarını fark etmek ise şahane. Paha biçilemez olguların yanında bunlar da kendilerine yer buluyorlar. Bu yer buluşlar o kadar anlamlı ki, anlamsız olan bir sürü şeyi üst üste yıkıyor ve onların yerine yeni şeyler koyuyor. Bir paradoksu tanımlayan bazı şeyler ise bizim için tamamen gerçeklik halini alıyor. Bu gerçekliklerde öz olarak yatan anlamlar var. Bu anlamlar bizi biz yapan detayları da kendi içinde barındırıyor. Sona gelene kadar yapılması gereken şeyler belli. Bu yapılan şeylerin anlam kazanması içinse biraz daha mücadele etmek gerekiyor.

İkiyüzlülük

İnsanların ikiyüzlülüğünü gördükçe insanlardan adım adım soğuyorum. Bunu engelleyebilmem elbette imkansız ama bu kadar da kötü olmazsınız. Hepinizin kendine göre sebepleri var ama birini umursamak bu kadar zor değil. Bunu anlatmak istedim ama anlatışlarımın çoğu umursamazlıkla sonuçlandı. Bundan farklı olacağını beklemiyordum ama en azından içimde bir ümit vardı. Bunun yanlış olduğunu anlarlar diye ama anlamadılar. Bu yüzden iyice soğumaya başladım. Yakın bir arkadaşım "hala insanlara karşı umut beslemekten bıkmadın mı? " diye sordu. Hayır dedim kısaca. Bu durumlar ama umutlarımı o kadar kırıyor ki, müzikle bile ifade etmekten aciz kalıyorum bu durumları. Sadece oradalar ve orada olmaları bile can sıkıcı. Bir şekilde bağlantıyı kesmekten başka çare kalmıyor. Çabaların bittiği yerde ne kalabilir ki? Büyüdükçe daha da öne çıkan gerçekler aslında. Çok da üzerinde durmamak lazım gibi amabir gerçeği söyleyemiyorlar. Lafa geldiği zaman en fazla umursadıkları insan siz olurken, gerçeğe baktığınızda ise bunun sadece bir yalandan ibaret olduğunu görüyorsunuz. Elden gelen bir şey yok, hazmetmekten başka. Bu durumlar arka arkaya bu sene içinde çok fazla yaşandı. Sahtekarların arasında olduğumu görmem çok uzun sürmedi. Hala bir umut diye beklerken, hep hayal kırıklığı oldu. Hep yitik olma ve yitik kalma gibi gerçeklikten uzak kavramları hayatımın tam ortasına soktular. Bunlardan hep uzak kaldım ama bir şekilde orada olmaları bile canımı sıkmaya yeterdi. Radikal gibi gözüken ama radikal olmayan kararlar aldım ve bu insanları hayatımdan uzaklaştırdım. Bir kaç tanesi kalmıştı. Onlardan da kurtulmaktan başka çare kalmadı. Kendimi net olarak ifade ettiğimde, sadece sessizlik ya da öyle değil ama'lar ile karşılaşıyorum.

Ama'lar o kadar fazla hayatlarına işlemiş ki, gerçek bir ama bile duymayalı çok uzun zaman oldu. Sadece hayal kırıklığı ve dibe doğru sürükleniş. İronik olan şu ki, ben elimden geldiğince bu insanların hayatlarında olmaya çalıştım. Elimden geldiğince mücadele ettim. Bunu onlar da bildikleri için söylenecek pek bir şey kalmıyor geriye. Sadece ama şöyle gibi saçma sıçramalar kalıyor ve her zaman anlamsız oldular. Varoluşun gerçek anlamının "paylaşmak" olduğunu düşünmüşümdür. Bir şekilde ekmeği, hayatı, sıkıntıları paylaşmak ama bunun böyle olmadığını zor yollardan öğreniyorum. Paylaşım var evet ama sadece sizin için var. Siz destek olduğunu sürece var ve oradaki varoluşta bunu gerçek kılıyor. Bunun dışında olan şeyler menfi ölçülerde insanların hayatlarında olan şeyler. Bunların dışında söylenebilecek çok fazla şey yok. Sadece hayal kırıklıkları ile bezenmiş, ağır bulutlar ile kaplı dumanları yükselen boyalı evler var. Bu boyalı evlerin hepsinde oturdum ama sıvaları o kadar yıpranmıştı ki, kimse içini ya da dışını değiştirmek için uğraşmadı. Bir uğraşları yoktu ve o evlerin otantik olduklarını düşünüyorlardı. O evler otantik değil, sadece birer yıkıntıdan ibaretti. Bu yıkıntılarda ise artık yaşamak istemiyorum. Dışardan tuğla getirip bu evleri de onarmak istemiyorum. Bırakıyorum ve yıkılmalarını bekliyorum. Tek gerçeklik bu gibi geliyor bana. Mücadelenin anlamlı olanınında yoruldum artık.

Herkesin öyle ya da böyle bahaneleri var. Bu bahaneler içinde kendilerine açtıkları yollar var. Bu yolların yalan olduğunu biliyorum. Çünkü gerçekten saf bir iyilikten böyle şeyler çıkmaz. Hatalar çıkar, kusurlar her zaman olur ama bu kadar yıpratıcı meziyetler sadece kötülüğe aittir. Bunun dışında bir şey söyleyen ise kısaca yalan söyler. O kadar fazla adam gördüm ki; sözlerini tutmayan ve dansöz olanlar, ölene kadar yanında olacağım diyenler ve olmayanlar, sahte sözler verenler ve tutmayanlar, karıya kıza kapılıp işini umursamayanlar ve en büyüğü de sanırım sahtekar olduğu halde, iyi insan numarası yapanlar. Bunlar çok başarılı. Bunu anlayabilenler için , gerçi anlayabilenler diyorum da komediye bakar mısın? Adam zaten anlayabilse bunlar olmayacak. Anlasa ve hatasından dönse bunlar olmayacak. Saçma sapan geliştirdikleri yalanlar ve üzerine söylenen şeyler kalıyor geriye. Ne kadar manasız ve ne kadar aylakça. İnsanın kafasında olan şeyler ile gerçek dünyada olan şeyler her zaman birbirini tutmaz. Bunların ama bu kadar uzak olması gerçekten can sıkıcı. Bunların olmaması lazım diye düşünürüz değil mi? Bunlar hep aklımızdan geçer ama oradadırlar. Onlardan kaçamıyoruz. Hayatın gerçekliği bunun üzerine kurulmuş gibi.

Komplo olan şeylerdeki ironiyi anlayabiliriz ama gerçek olan şeylerdeki ironiyi anlayamayız. Anlayamamamızın sebebi ironi midir? Hayır değildir. İroni olduğunu iddaa ederler ama ortada aslında öyle bir şey yoktur. Sadece yalan vardır. Yalanlar da artık başka gerçeklikler için kılıf olmuş durumda. Başka gerçeklikler derken, gerçeklik değil aslında kastım, yeni yalanlar için gebe olan cümlelerden başkası asla orada olmayacaktır. Düşünsel kirlilik burada başlıyor. Düşüncedeki sıkıntı burada başlıyor. Manasız olan da burada, anlamlı gibi gözüken de. Aslında hiç biri gerçekten orada olmadı ve varolmadı. Sadece gölgeleri oradaydı ve gölgelerden geriye de pek bir şey kalmadı. Bunlar sadece olası şeyler gibi düşünüldü ama olası şeylerden çok gerçekliğin göbeğinde olan şeylerdi. Bunu görebilmek için Einstein olmaya gerek yok ama bunu apaçık görebilmek sadece acı dolu bir tarafı gösteriyor. Bunu görmek ise cidden üzücü.

Söylenen o kadar fazla şey var ki, artık geri duruşu da ya da dönüşü de anlamsız. İkili ilişkilerde, özellikle aşk meşk durumlarında fazlasıyla görülen şeyler bunlar. Hastalıklı ama hastalıklı olan tarafı gözükmüyor artık. Sadece dengesiz tarafları ile yaşamımızın bir parçası. Katatonia'nın sözlerine anlam vermemek elde değil bu durumlarda. Adamlar bu ve benzer durumları o kadar net anlatmışlar ki, geriye sadece boşluk kalıyor. Müzik ikiyüzlülüğü her zaman en güzel ifade eden gerçekliklerden birisi olmuştur. Ortada olan şey kısaca böyledir ama ötesinde olan şeylerin de bir anlamı yoktur. Bunu sadece görebilenler için ortada bir anlam vardır. Anlamsız olan ise her zaman orada olmaya ve beynimizin bir parçası olmaya devam edecek. Mana aramaya da gerek yok aslında. Anlamsızlık ve bütünlük bunun içinde yer alıyor. O kadar ikiyüzlü varki aramızda, kendini başka türlü nasıl ifade ederlerdi? Bu soru gerçekten düşündürücü. Oradalarmış gibi yapmaları ve sizin sıkıntınıza ortak oluyormuş gibi yapmaları, sadece olayın kılıflarından birkaçı. Gerçekte ne orada o insanlar var, ne de varoluşları bunu net olarak tanımlamaya müsait. Sadece olan bazı şeyler var ve ona göre şekillenenler var. Bunun anlamının ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama sadece şunu biliyorum. Üzücü. İç burkan bir tarafı var.




İnsanlara karşı ümidim var mı? Hala var ama zamanla azalarak yok olmaya doğru ilerliyor. Bunun olmasını hiç istemesem de, bu benim seçimim olmaktan çok uzakta. Sadece orada olan bir şey için daha fazla kafa patlatmaya da gerek yoktur. Orada olan ve tanımladığım gerçeklik bunu net olarak ifade edebilir aslında. Keşke ikiyüzlü olmasaydınız. Keşke daha iyi insanlar olsaydınız. Keşke hatalar yaptığınız halde, bunlardan pişmanlık duyabilseydiniz. Bunlar olsaydı emin olan sizin için sonuna kadar mücadele edilirdi. Bunların hiçbirini yapmadınız ve üstüne haklı çıkmaya bile çalıştınız. O zaman geride ne kalır? Saçmalıktan başka ne kalır? Bazıları kötü ve sıkıntılı yanlar ile yaftalar karşıdakini. Ben bunu yapmıyorum. Sadece ikiyüzlü oluşlarını yüzlerine vuruyorum o kadar. İkiyüzlüler ve öyle de kalmaya devam edecekler. Bunu bir zaman anlarlarsa, işte o zaman karşılığını bulmuş olacaklar. Çabaların ve sarfedilen emeklerin nereye geldiği ortada ama bu anlamsız, boş yaklaşımlar içinde olanlar için ikiyüzlülükten daha güzel bir kelime onları tanımlamak için üretilmedi. Bunun olması bile bu insanların ne kadar değersiz olduklarını gösteriyor. Sadece sizin yaşam enerjinizi çalmak ve bunu kendilerine dağıtmak için garip bir mücadeleleri var. Bunu anlayabilseydim. Bunun tersini de hayata geçirmek için çalışırdım. Bu durum söz konusu bile değil ama. Geriye kalan ikiyüzlülerin suratları ve yüzlerindeki manasız, iyilik adına kullandıkları gülümseme. Oradalar, dışarıdalar ve hayatın her alanındalar. Sadece dikkatli gözlerle bakabilirsek, onların varoluşlarına tanıklık edebiliriz.

22 Temmuz 2012 Pazar

Çalışmak ve Sessizlik

Kafamın karışıklığı bir nebze azaldı. Düşünceler biraz daha ferahladı. Bunun yanında Kvelertak dinlemek cidden iyi geldi. Adamlar motivasyonumu yükseltiyorlar. O kadar gaz bir işe imza atmışlar ki, rüzgarına kapılmamak neredeyse imkansız. Düşünceler içinde boğulmaktan daha önemli işler olduğunu bir anda hatırladım. Kütüphaneden aldığım Jean Baudrillard kitapları hala duruyordu. Onları bir şekilde okumam lazım. Bloknota yazarak çalışacağım için o baya bir atmosfer olacak. O açıdan gayet mantıklı. Düşüncelerimin sessiz tarafını ortaya çıkarıyor. Bu şekilde motive olup, bu şekilde kalmam lazım. Başka türlüsü düşünülemezdi. İnsanın canının sıkılmadan durabilmesi lazım. Bu da bir şekilde hobiler edinmesi ile mümkün. Fotograf çekme işlerine önem vericem. Daha fazla fotograf olmalı ki, onları düzenleyip blogumda yayınlayabileyim. Şehrin atmosferini birebir verebileyim. Buradan fazlasıyla sıkıldım ama şu an için yapacak çok daha iyi bir şey yok. Daha fazla çalışıp yoluma devam edebilmem lazım. Bunu becerebilirsem işler daha da kolaylaşacak. Bu anlamda bir düzen yakalamaya başlıyorum. Sürekli bozulan belki ama yine de yerine yenisi konmaya çalışılan bir düzlemde olması da rahatlatıcı. Başka düşünceler içinde olmaktan iyidir bir nebze.

Daha fazla çalışmam lazım ve daha fazla odaklanmış olmam lazım. O zaman işleri rayına sokabilirim. Sanat tarihi ile ilgili çalışmalara devam etmem lazım.Onları devam ettirirsem, o zaman işler daha farklı bir konseptte yürüyebilir. Bunu gözardı etmemem lazım. Bunlar olduğu sürece işler rayında ilerleyebilir. Mühendislikteki işleri de bırakmamam lazım. Bunları düzenleyebilirsem işler daha da kolaylaşacak benim açımdan. Daha düzgün ve düzlemsel olarak güzel bir yere girecek. Bunları düşünerek huzur buluyorum açıkcası. Sistematik bir düzen yakalamam lazım. bunu yakalayabilirsem o zaman işler bir parça daha düzgün ilerleyecek. Adam gibi okumalar yapmam lazım. Adam gibi bir düzende devam edebilirsem, işler daha farklı bir boyuta evrilecektir. Evrildiği yerde de devam edebilmek cidden huzur verecektir. Düzenli çalışmalar ile daha mantıklı bir yere doğru evrilecektir. Bu mantıklı yeri daha net görebilmem lazım. Bunu görebildiğim yerde de benim için başlangıçlar olacaktır. Kafamdaki yersiz düşüncelere izin vermemem lazım. Bu düşünceler beni sarmalasa da , onlardan bir şekilde uzak durabilmeliyim. Kafamı karıştıran binlerce detay varken, saçmalıklara takılıp kalmak cidden aptalca. Bunu görememek de öyle açıkcası. Sadece farketmek lazım belki ama onu farkedemeyenler için, kavramları değerlendirmek pek de mantıklı olmuyor. Düşünceler çok sıkıntılı ve çok yorucu. Olması gerekenden uzak bir yerde ilerliyor.

Düzenli bir çalışma profili lazım. Saat saat belli olmasa da, zaman içindeki ayrımları göz önüne alabilmeli ve ona göre şekillenebilmeli. Bunların olması cidden önemli. Bu detaylar ile öğrenme içindeki yolculuğum artarak ilerleyecek ve bir yere ulaşacak. Bu ulaşılan yerde olanlar ise bana bir şekilde huzur vermeli. Bu huzuru ya da huzursuzluğu yaşamak ise şu an için gerçekten anlamsız. Anlamsız olan şeylerin içinde yer almak istemesem de, elden gelir pek fazla şey yok. Bu düşünceler içinde olmaktan başka çare kalmıyor. Başka yapılacak şey de yok açıkcası. Bunlar sihirli düzlemler değil belki ama içinden çıkılabilecek düzlemler. Bunları farkedebilirsek, işlerin rengi de değişecektir. Bunların olması ise çok da zaman meselesi değil. Adam gibi sistematik bir programla, altından kalkılmayacak mevzu yok. Kitap okuma olsun, müzik olsun ve çalışma olsun, belirli bir düzende ilerlerse, o zaman varacağı yere daha net ve keskin varır. Bunun olması için yapılması gereken şeyler de bellidir. Biraz daha çaba göstermek ve onun için mücadele etmek. Bunların olmasını sağlayacak şeylerdir. Olmaya başladığını gördükten sonra, daha düzgün bir programda ilerlenilebilir.


Hayatı sistematik bir şekilde algılamak lazım ve ona göre yaşamak lazım. Bunu becerebilenler için sonunda mutlaka ödüller var. Bu ödüllere nasıl baktığımızdan ziyade, nasıl algıladığımız önemli. Yaptığımız işlerin karşılığı olmalı ve bu karşılığa göre de sonuçlar şekillenmeli. Bu sonuçları görebilenler için huzur vardır. Bu kadar net aslında. Olması gereken şeyler o kadar belli ki. Uzaklarda aramaya da gerek yok aslında. Bunu görebilmek lazım. Görebilmek ve çalışmak lazım. Çalışmaları adam gibi bir ivme ile devam ettirirsek, o zaman sonuçlar da daha yakın olacaktır. Bunların olması çok da uzak ihtimaller içinde değil aslında.

Sebepler ve Boşluk

Kararsızlık ile başlayan bir gün. Gecenin sıcaklığını daha üzerimden atamadım. O kadar sıcak bir gece oldu ki, inanılmazdı. Kitaplara daha başlama fırsatım olmadı. Bugün grup işlerini görüşmek için gitaristle buluşacağız. Yakın zamanda besteleri bitirebilirsek, kayda başlayacağız. Zamanı geliyor artık. Biraz daha çalışmak lazım üzerinde. Zamanla düzelecektir her şey. Zamanla rayına giriyor bir şekilde. Daha fazla çalışmanın gerçekliğini daha net görüyorum. Müzik gerçekten nefes alabilmek için önemli. Bunu anlayıp ona göre hareket etmek lazım. Müziğin olmadığı bir dünyada yaşam da olmazdı sanırım. Eski dünyada gerçekten müziğin olmadığı zamanları düşününce insan bir garip oluyor. Bu zamanlarda insanlar nasıl yaşamış diye düşünmeden edemiyor insan. İllaki canlı müzik dinlemeniz lazım. Başka türlü müziğe ulaşma şansınız yok. Lüks içinde yaşamanız lazım ki, imkanlardan faydalanabileseniz. Başka türlü bunu yaşamak gerçekten zor. Bunu net olarak görebilmek lazım.

Bu zamanda olan şeyler gerçekten inanılmaz. İpod bile inanılmaz bir teknoloji. Bunu hissedebilmek inanılmaz. İçinde olan tonlarca detayla birlikte, müziğin geldiği nokta da gerçekten çok şaşırtıcı. Kayıt imkanlarının artması ile gelindiği nokta cidden şahane. İmkanların olumlu şekilde değerlendirilmesi de denebilir buna. Başka türlüsünü düşünmek saçma olurdu zaten. Kaçak sigara olayına yeniden dönmek zorundayım. Para biriktirmem ve borçları kapatmam lazım. Kitapların gelmesi ile kitap anlamında düşüneceğim pek fazla şey kalmadı. Bunu şimdi görmek gerçekten keyifli. Programlara başlamam lazım. Bir an önce sıkı sıkıya çalışmam lazım. Olayları net olarak kapatabileyim ve ona göre hazırlanabileyim. Daha net düşünebilmem lazım. Sigara olayını da biraz azaltmam lazım. Bu şekilde işlerin altından kalkabilirim. Düzeni yeniden sağlayabilirim. Bu da olması gereken şey aslında. Düşüncelerimin bir düzeninin olması lazım. Bu düşünceler içinde daha net olabilmem lazım. Bu netliği de zaman içinde sağlamak lazım. Zaman içinde olan şeyleri kavramak daha da mantıklı olacaktır. Bu mantık çizgisine bakmak için de cidden zaman lazım. Bu zamanı net olarak görebilmeli ve ona göre hareket edebilmeliyim. Bunu net olarak ortaya koyarsam, sonuçları da daha iç açıcı olacaktır. Bu açıdan her şey mantıklı ve gerekli düzlemler içinde.

Hayatın içinde olanlar cidden inanılmaz. İçerideki sebepler ve sonuçlar ne olursa olsun, mantıklı bir yere evriliyor. Mantığı kendi içinde barındırıyor ve ona göre bir mücadelenin şekillenmesini sağlıyor. Bu mücadelelerde olan şeyler gerçekten mantıklı kalıplar içinde seyrediyor. Müziğin ve mücadelenin olduğu yerde gerçek anlamlardan söz edilebilir. Bunu net olarak görebilmek lazım. Net olarak görüldüğü zaman karşımızdakilerin de daha fazla anlamı olacaktır. Bu anlamlar kendi içinde çelişmediği sürece bir yere varıyor demektir. Daha fazla çalışma ve daha fazla mücadelenin de içinde bunlar var aslında. Bu mücadelelerin gerçek anlamlarını içeride görebilmek inanılmaz. Çok fazla detay var ve çok fazla çalışılacak şey var. Bunların hepsinin detaylar içinde varolması inanılmaz gerçekten. Bunları tek tek algılayabilmek ise gerçekten mücadeleye değer.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Müzik ve Sessizlik

Dinginlik başladığında, huzur da beraberinde gelir. Beklentiler ona göre şekillenir ve artan azalan eğrileri daha rahat görürüz. Kitapların gelmesi cidden iyi oldu. Kafam biraz daha rahatladı. 9 günlük bir bekleme süreciydi ama kitapyurdu sayesinde bu kolayca atlatıldı. Geriye kalan ise hoş bir seda oldu. Yazılan şeyleri cidden merak ediyorum. Nereden başlayacak ve nereye doğru gidecek. Kafamda bir sürü soru var ama bunların zemininde bana huzur veren şeylerin olması güzel cidden. Kafamın sıkıntılar ile boğuşmadığı zamanlarda bir nebze huzur veriyor. Bu da olması gereken bir şey. Sürekli düşünceli halde dolaşmayı kimse istemez bir arayı herkes hak eder. Bu aralar uzamasın istiyorum. Beklentilerim de ona göre şekillensin ve beni huzurlu kılsın. Daha başka ne isteyebilirim ki. Elimde olan şeylerle yetinmek konusunda çok ciddi olarak rahatsızlıklar yaşayabiliyorum. Bunu tam olarak öğrenmeli ve yoluma o şekilde devam edebilmeliyim. Detaylar konusunda ne yaptığınızdan ziyade, nereye vardığınız da önemli. Bu önemli detaylar ile hayatın akışı daha da olumlu olabiliyor aslında. Düzlemlerden sıyrılmak adına ve mücadele etmek adına yapılması gereken bazı şeyler var. Bu yapılması gerekenlerin arasında da düzgün gitmesi gerekenler var. Bu düzgünlüğü rahat bir şekilde ifade edebilirsek, varmak istediğimiz noktalardan çok da uzağa düşmüş sayılmayız aslında. Hepsinin içinde ayrı bir hesap var ama müzik gibi detaylı işlerde bunu daha rahat görebiliyoruz.

Müzik gerçekten bana nefes aldıran bir bölgede yer alıyor. Hayatımın akışını her zaman olumlu yönde etkiledi. Bugünlerde Katatonia'nın son albümünün çıkışını bekliyorum. Bakalım ustalar neler yapmış? İnanılmaz işler ortaya koydukları kesin gibi. Jonas'ın vocalleri ile karşımıza çıkan düzlemler inanılmaz ölçeklerde seyrediyor. Bunu ifade edebilmek zor ama bir nevi kaçış gibi aslında. Müzik benim bu hayattan kesinlikle kaçışım olmuştur. Düşündüklerimi daha net ifade edebilmek adına yaptıklarım ve karşılıkları ile karşımda durması beni daha da keyiflendirmiştir. Bunun bir karşılığı yok. Ben dinleyici olarak kafamı bu işe vermekten keyif alıyorum. Bu biraz zaman istiyor ama bu zamanı müziğe vermek bana ciddi anlamda huzur veriyor. Kavramlar birbirine karışmadan müziğin doğasını ifade edebilmek cidden zor. O kadar naif bir yaklaşımı var ki. Hayatın içindeki anlamları müzik sayesinde daha net görebiliyorum. Fiziksel olarak bir eksiğimin olmaması bana bu anlamda huzur veriyor. Bu düzlemler ile yaşadıklarımız aslında, bizim için her zaman sorun olmuş şeyler. Sorunların kaynağında yer alan kavramları daha net görebilmek adına bir şeyler yapabilmeliyiz. Müzik kendi doğası gereği özgür ve sınırlar içinde tutulamaz bir yerde. Kendini en net haliyle ifade ediyor ve karşısında hiç bir şey olmadan yoluna devam ediyor. Yoluna devam etmeli de. Bu bütünlüğü ancak bu şekilde kurabilirler. Bu anlamda müziğin hayatımıza kattığı çok fazla şey var. Bir arkadaşım bir aksilik olmazsa bana bir ipod gönderecek. Bu haberi almam bile beni inanılmaz sevindirdi. Bir ipod'umun olmasını uzun zamandır istiyordum. Beklentilerimi daha rahat olarak karşılayabilir şimdi. Müziği doyasıya dinleyebilirim. Bu da karşıma çıkan inanılmaz güzelliklerden sadece bir tanesi.

Güzellikler bazen karşımızda ama onları göremeyebiliyoruz. Bunu anlamlandırmak cidden güç ama karşımızda olanı bir anda kavrayabilmek bize güç vermeli. Bu gücü daha net ifade edebilmeli ve ona göre şekillendirebilmeliyiz. Müizkte de bu ruh var. Bu ruhun yıllardır devam ettiğini en net haliyle görebiliyoruz. Bunlar en büyük detaylardan belki ama bize huzur veren şeyler bu detaylar aslında. Karmaşık gibi gözüken şeylerin içinde o kadar net ve naif anlamlar gizli ki, bunu nasıl anlayabileceğimize bir kılıf bulmaktan ziyade, gözlerimizi kapatıp içinde kaybolmak en makul seçeneklerden. Hayat her haliyle güzel. Sıkıntılar olsa bile güzel. Bunu doya doya yaşamadıktan sonra bir şeylerin de manası yok gibi aslında. Olması gereken şeyler bu kalıpların dışında aslında. Bir kalıba dahil etmenin de bir mantığı olmamakla beraber boş çabalar içinde olmadan da yolumuza devam edebiliriz. Hayatın renkli taraflarını görmek insanlara huzur verecektir. Bir şeylerin anlamsız olmadan yola devam edilmesi gibi kavramlar huzurlu olmalı ve huzur vermeli. İçimizde kendimizi sıkmadan da yola devam edebilmeliyiz. Bu yola devam edişlerin de bir anlamı olmalı. Bu anlamlar bütünü halinde olaylara bakarsak, karşımıza çıkan şeylerin de mantığı aslında çok uzakta olmamalı. Bunu net olarak görebilmeliyiz. Huzur verici taraflarını anlayıp yolumuzu aydınlatarak devam edebilmeliyiz.




Kavramların içi boşaltılmış, kavramların anlamı kalmamış belki ama müzik bunların tamamen dışında. Olan güzel şeyler hep müziğin içinde olmuş ve olmaya da devam ediyor. Bu açıdan güzel ve güzelliğini korumakta. Karşımızdaki kavramların anlamını net olarak göremeden yola çıkmanın da bir mnatığı olmadan, neyin ne olduğunu görebilmek zor aslında. Beklentiler insanı bir yere çekse de, aslında olması gereken şeylerin daha net olduğunu bilmek bile bazen huzur veriyor. Hayattaki küçük şeyler insanı cidden içerden etkiliyor. Buna huzur denilsin ya da başka bir şey denilsin. Ne olduğu önemli olmadan yoluna devam edilebilecek bir sürü detay var. Bu detayların bir arada olduğu yerde ise huzur var sadece. Bu huzuru yakalamakta kolay değil aslında. Beklentilerin bu kadar huzur verici olması da bir yerde insana neşe katıyor. Her beklenti ya da karşılıksız beklenti için bunu demiyorum. Bunu sadece görebilenler için olması gerekenden bahsediyorum. Bunlar önemli ayrıntılar ama müzik gibi kavraması biraz zaman alabiliyor. Bunu net olarak gördükten sonra, karşımızda olan şeyleri kavramak artık daha keyifli olacaktır.

Karmaşa ve Sessizlik

Bugün biraz daha umut dolu bir gün. Kitaplarım sonunda geldi. Kargonun gelmesi beni baya mutlu etti. Sonunda aradığım zenginliğe ulaşabildim. Yolda'yı okuyabileceğim. Bu da beni gerçekten mutlu ediyor. Kafamda akan o kadar düşünce var ki, nereden başlasam bilemiyorum açıkcası. Varlık sahnesinde kendimi bulmam ile düşündüklerimi anlatmam arasında geçen zaman dilimi o kadar fazla ki. Nasıl yapmam gerektiği konusundaki düşüncelerden sıyrılamıyorum. Bu da beni bir anlamda mutsuz ediyor. Düşündüklerim çok fazla, yansıyan ya da hayata geçen gerçeklik o kadar az ki. Bu kimi zaman umutlarımı kırsa da, aslında umutsuz olmadığımı görüyorum. Her umudun ya da her yaşamın, bir şeyleri desteklediğini bildiğimden beri, kafamdaki sorular daha az. Kafam belki de her zaman karışık olacak ama bu karışıklı aslında düşüncelerdeki karmaşadan ziyade, fizyolojik dengesizlikler ile daha tanımlanabilir bir hal alıyor. O kadar fazla düşünce ve o kadar fazla ağırlık ki, kafam allak bullak. Bunları düşünmeden edemiyor insan. Klavyeye bakarken rakamların ve harflerin üst üste binmesi o kadar bulandırıyor ki zihnimi. Uzak olan bir dünyadaki karmaşayı daha yakından görmek gibi. Sürekli karmaşa ama bir yerden sonra anlamsızlaşan bütünlük. Elimde o kadar fazla materyal yok açıkcası. Düşündüklerimin yansımaları her zaman istediğim gibi olmayabiliyor. İstediklerim de her zaman olmayabiliyor. Bazen sanırım sadece zamanlama meselesi. Bunun dışında olanların yansımalarını görmek çok da iç açıcı değil aslında. Düşünceler ve içindeki karmaşa her zaman devam edecek sanırım. Karmaşanın olmadığı bir yerde hayatta yoktur aslında. Bunu daha nasıl net ifade edebilir ki bir insan.

Sakin kalmak ya da sakin kalmaya çalışmak herkesin düşündüğü şey ama bunu başarmak herkesin yapabileceği bir şey değil sanırım. Bu düşüncenin şekillendiği yerlerde olmak ve devam edebilmek gerçekten zor. Evde gerçekten özgürleşemedikten sonra yapılacak şeyler de gerçekten sınırlı. Bunu anlayabilmek lazım. Anlayabilmek için de kavrayabilmek lazım. Düşüncelerden ve pişmanlıklardan kaçış yolu yok. Her zaman olduğu gibi ötelemekten başka çare de yok. İnsanı bu kadar sıkıntıya sokan bu düşünceler neden var? Bu sorunun bir cevabı yok artık. Orada sadece ve olması gerektiği gibi yansımalar buluyor kendine. Ne başlangıçlar ne de sonlar içinde barınıyor. Sadece olanlar ve olması gerekenler orada. Neden böyle düşündüğümüzü bilmiyorum ama çıkmazları kendi içinde barındırdığı kesin. Bunların bir anlamı olmayabiliyor. Şu anda midemin bulanmasının ve çok fazla sigara içtiğimin gerçekliği dışında. Olan şeylere tepkisiz kalmakta imkansız olunca. Sadece geriye kalanlar var ve bunlar bir şekilde hayatın içindeler. Nasıl olduklarından ziyade, nasıl olmasaı gerektiği konusu insanın kafasını karıştırıyor. Bunlar önemli mi? Bu düşünceler yer bulmalı mı? Bunlar hep muğlak kalan şeyler arasında olacak. Düşüncelerde kustuğumuz gerçeklik yerine bir şekilde doldurmuyor. Sadece bazı anlarda bakış açımız değişiyor o kadar.

Güncellik içinde değişen düşüncelerin de bir anlamı olması gerekir mi? Bu sorunun gene bir cevabı yok. Sorular var ama cevaplar hala eksik. Neden böyle kısır döngüler içinde yaşar insan bir anlam bulmak güç belki ama olan şeyler çok da ileri de değil. Hayat dediğimiz karmaşanın tam ortasında duruyor. Manalı ya da manasız ama bir çok düşünce bu döngüsellikte savrulup duruyor. Düşündüklerimiz ve var olan gerçeklikler her seferinde birbirinden ayrışıyor. Önemli olan da bu sanırım ya da önemsiz olan. Bu karmaşaya bir anlam vermek güç olsa da yapılan salaklıklar öğretiyor bir şekilde. Öğrenmek isteyenlere öğretilen gerçeklikler, çok az da olsa hala oradalar. Görmek isteyenler için her seferinde kendilerinden bir parça sunmaya devam edecekler. Karmaşanın boyutlarına aldırmadan bu varoluş devam edecek. Belki hiç bir zaman çıkar yol olmayacak ya da çıkar yollar her zaman azalacak ama orada olacak. Olması gerektiği gibi kendine yansımalar bulacak. Bu yansımalardan da anlamlar çıkacak ya da anlamsızlıklar oluşacak. Bu döngüler her zaman, dünya varoldukça devam edecekler. Önemli olan da bu sanırım. Yada önemi olan da bu sanırım. Başkasına bir şey açıklamadan devam eden gerçeklik bu doğrultuda yaşanmaya devam edecek ve anlamlı ya da anlamsız kendine bir çıkış yolu bulacak. Düşünceler bu demek değil mi zaten? Anlamlı olanın yansımaları burada kendine yer bulmuyor mu? Her şey kafa karıştırıcı gibi ama bir yerde rahatlıkta kendini bulacak.Bu döngülerin başlangıcı olduğu gibi bir de sonu olacak. Aynı hissiyatın farklı yansımaları gibi. Orada olan ve o yansımanın devamı gibi.

Düşsel ya da gerçekliğin içindeki bir sürü detay kendini alenen gösterecek. Bu gösteriş kendine bir anlam bulurken, kimi zaman da yansımalarından daha farklı sonuçlar çıkacak. Bu yansımalarda anlam olacak ya da anlamsızlığı içinde barınacak. Bu döngüler her zaman varoldu ve varolmaya da devam edecekler. Ayn mesaj ve farklı yansımalar ötesinde olan pek de fazla bir şey yok açıkcası. Beklentiler üzerinden tanımladığımı bir gerçeklik ve sonuçlarını görmek kadar anlamsız olmayan düşünsel bütünlükler gibi saçmalıklar olmadan da hayat yaşanılabilir bir yer aslında. Ya da ben yaşanılır olmasını umuyorum. Düşünceler uzaklaştıkça manasızlık kendine bir yer ediniyor. Bu yerin ne kadar anlamlı ya da anlamsız oluşunu kavramak çok da zor değil aslında. Biraz çaba ve mücadele ile olan şeyleri de görebilecek gücümüz kendi içinde dengeyi yakalayacak.

O kadar uzak gibi duran şeylerde de farklı yansımalar var aslında. Görebildiklerimiz kadar göremediğimiz gerçkelikler de kendi içinde varolmakta. Bunu anlamlı hale getirebilecek o kadar çok şey var ki. Bu anlamlı kılan nesneler ya da düşünceler içinde kendimize seçtiğimiz çok az şey var. Bu seçimler aslında bir kazanım ya da kaybediş gibi karşımıza çıksa da , elimizde olan şeyler sınırlı. Bu sınırlandırılmışlık içinde kendimize yollar arayıp duruyoruz. Bu yollarında kendi içinde anlamları ve kendi içinde geliştiridikleri yaklaşımlar mevcut. Bu hem o kadar uzak, hem de o kadar yakın ki. Eldeki seçenekler her zaman üst boyutunda devam edemiyor. Etmesine de gerek yok aslında. Sadece düşündüklerimizden oluşan büyük bir boşluğu yaşamak yerine anlamsız olana göz kırpmakta mesele aslında. Bir o kadar uzak, bir o kadar yakın.




Düşüncelerin uzaklaştığı her hangi bir yerden de seslenebilir size kavramlar. Bunları anlayabilmek için çok yakında durmaya da gerek yoktur. Bunu görebilenler için bir umut ışığı aramak yeterlidir belki de. Arayışlarımızın sonuçlarını görmek ise çoğu zaman huzur verici olmaz. Sadece akan bir nehri izlemek gibidir. Bu akan nehirde olanlar ise karşılaşması zor bir kavramı da içinde barındırır. Zorluk ve mücadele. Mücadelenin gerçek anlamı nedir peki? Mücaelenein gerçek anlamı direnmektir aslında. Direnişin olmadığı bir yerde sonuçtan da söz edilemez. Bunla birbirinden ayr şeyler değildir. Çoğu zaman katmanlı bir şekilde iç içe geçmiş detayları da içinde barındırır. Olması gereken şeylerin gerçek anlamı da belki burada yatar. Bu düşünceler geliştikçe ve özel bir yere oturdukça, mücadele etmekte anlamlı hale gelecektir. Bu düşüncelerin olmadığı bir yerde ise hayattan söz edilemez.

20 Temmuz 2012 Cuma

Seçeneksizlik

Odaklanmak lazım ve kararlı olmak lazım. Bir gün daha geçti. Kararlı olmaya çalışmaktan başka bir çare yok elimde. Bugün olumlu gelişmeler var. Yarına sanırım kitap kargosu gelecek. O geldiği zaman kafam baya rahat olacak. Bugün yeni harddisc aldım kendime. O baya işlerimi rahatlatacak. Programlara kasma zamanı geldi. Katı modellemede ilerlemek istiyorum. Yeterli çabayı gösterebilirsem elimden gelen daha güzel şeyler olacak. Başka yapacak da şey yok açıkcası. Oyunun kuralı bu bir anlamda. Yolda geldikten sonra hayata dair düşlerim değişebilir. Bu düşler her zaman yoktu ama olmaması içinde bir neden yok açıkcası. Kafamda kurduğum dünyayı daha rasyonel hale getirmeli ve ona göre mücadele edebilmeliyim. Şimdiki zamanda yeni kararlar aldım ve yoluma devam edicem. Bunun olmasını istemek de sanırım hak değil belki ama sadece istekler listesinde yer alabilir.

İnsanın hayatında iyi ya da kötü bir sürü şey oluyor. Maceranın genel adı bu olsa gerek. Bunun dışında olan şeylerin çok da büyük bir mantığı yok. Olması gerekenler oluyor hayatın içinde. Binlerce varyasyon ile birbiri içine girmiş detaylar, oradan buraya savrularak devam ediyor. Bunun amacının ne olduğunu kavrayamasakta bazıları hayatı öğrenmekte diyebilir. Denilen bir çok şey var ama anlamlı kalıplara oturan o kadar az şey var ki, elden pek de bir şey gelmiyor. Sadece beklemek belki bir çok zaman için, ne demek istediğimi sen anlıyorsun. Bunun nasıl yansıdığını da hepimiz biliyoruz. O zaman söylenecek ya da yapılacak o kadar çok şey var ki, mücadele devam etmeli bir yerde. Doğruyu yanlışı ararken bir sürü yollara giriyoruz. Bu yolların hepsinin bir çıkışı yok. Varmış gibi duruyor ama ne yazık ki yok. Olmasını da beklemek saçma zaten. Ne ekersek onu biçiyoruz bir yerde. Karma denen bir şey varsa psikolojik olarak bu dünyada varlığını gösteriyor. Öyle ya da böyle varoluşu tanımlıyor bize. Doğrular ya da yanlışlar bir araya gelmiş halde vakit öldürmekte böyle bir şey aslında. Olması gerekeni tanımlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu varoluşun kilit yerlerinden bir tanesi. Elindekini yaparsan, daha sonra yapılacaklar için bir başlangıç oluşturabilirsin ve bu başlangıçlar sana yeni yollar tanımlayabilir. Bunun olması en fazla rahatlık veren şeyler arasındadır sanırım.

Çok fazla düşüncenin şimdiye kadar kimseye bir faydası olmadı. Olması da beklenemezdi zaten. Az düşünce ve yapılacak şeyler bize bir çıkış kapısı sunabilir. Aralık oluşturmak içinse bir alanda mücadele vermek gerekiyor. Onu tanımlayana kadar macera devam etmeli. Başka alternatifler bulana kadar olanak sağlanan şeylerin de mantığı olmalı ve ona göre bir çözüm yolunu içinde barındırmalı. Bu çözüm yolları bize uzak gelse bile ilk başta, daha sonrasında aşina olduğumuz şeyler arasında yer alacak. Daha fazla detay demek en başında daha fazla karmaşa demek. Daha az detay ile işe başlayıp sonrasında karmaşık hale getirebiliriz. Bunu sağlamak ise verimliliği artıracak şeyler bulmamızı sağlayacak ve detaylandırdığımız bölgelerin içindeki anlamları kuvvetlendirecek. Kafamızda oluşan anlık algılardan bir anlığına uzaklaşmalı ve düzlemleri kafamıza göre belirlemeliyiz. Sonrasında düşeceğimiz sıkıntının azalması için yapmamız gerekenler de bu ölçekte kendini gösteriyor. Anlamlı olanlar bunlar ve anlamlı olmaya devam edecekler.

Sıkıntı her düzlemde kendini gösterir ve buna somut olarak bir çare yoktur. Somut olarak çare bulamadığımız şeyler içinse düşünmenin de bir anlamı yoktur. Zamanla sönecek ve zamanla kendi içinde huzur bulacaklar. Bu da olması gerekeni daha net tanımlayacaktır. Düzen dediğimiz şey ise zamanla kendini gösteren bir kavram. Bu kavramın içinde yer almak içinse anlamlı düşünceler geliştirmek gerekiyor. Mücadeleyi adam gibi tanımlamak ve anlamlı kılmak gerekiyor. Taçlandırmak ise okumakla mümkün. Daha çok okudukça hayal gücümüz zenginleşecek ve bize göstermesi gereken detayların hepsini gösterecektir. Bu detayların ne olduğu önemli değil ama bakış açımıza göre şekillenecek şeyler olmalı ve zaman kavramını bize en güzel şekilde tanıtmalı. Bunlar önemli ve detaylandırılması gereken şeylerin başında yer alıyor. Kavramların içini doldurmak adına bir şeyler yapılacaksa. Bunlar ilk başta gözümüzün önündeki şeylerden seçilmeli.




Zaman bazen seçeneksizliktir. Seçeneksiz olmak ise üretkenlik demektir. Üretmenin en temel unsuru seçeneklerin kalmamasıdır. Çok fazla seçeneğin olduğu bir ortamda bir şeyler üretmek cidden güçtür. Anımsamazsınız, sadece başka şeylerin tadını çıkarırsınız. Sıkıntılar ve seçeneksizlik üretkenliği tetikler. Üretkenlik içinde olabilecek her şeyin ortaya çıkmasını sağlar. Bu aslında olumsuz bir süreçtir ama tutunacak dal olduğu için verimliliği ve ifadeyi artırır. Bu süreçlerden geçmeden çok güzel işlerin çıkması neredeyse imkansızdır. Bunları anlayabilenler içinse sıkıntı çok da üzerinde durulmayacak detaylar arasına girer. Bunu herkesin kaldırabileceğini söylemiyorum ki kaldıramaz zaten. Kaldırabilenler içinse, umut her zamankinden farklı parlamaktadır. Bunlar güzel süreçlerdir ve anlamlı detayları içinde barındırırlar. Bunları anlayabilmek ve olası şeyleri düşünebilmek ise erdemlerden biridir. Erdem olan şeyin arkasında yatan gerçeklik, bundan çok uzaklarda yansıyanlarda bile kendine bir yol bulur. Hayatın daha da anlamlı olabilmesi için farklı seçenekler sunar.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Araf

Sigarasızlık ile iyiden iyiye zıvanadan çıkan kafamdan , aptal düşünceler geçmeye başlamıştı. Sigara artık daha anlamlı olmuştu oysa içesim bile yoktu. Bu manasızlıkları yaşarken, kargomun verildiğini öğrendim. Kitaplar 7 gün sonra yola çıkmıştı. Artık ilk zamanki kadar sevinemiyordum. Aslında sevinemiyordum. Bakıyordum öyle. Manasızlık hayataıma bir şekilde hakim olmuştu. Daha yeni uyanabildim. Gece 2 de yatmama rağmen ancak şimdi uyanabildim. 14 saatlik bir azabı ve döngüyü yaşamıştım kendi içimde. Her zaman ki gibi kopuk ve dengesiz rüyalar gördüm. Bir amacı yoktu rüyaların. Beni döngüler içinde tutmak dışında. Beklentilerimi karşılamaya yetmedi elbette ama beklentilerim azalmıştı. Kafamdaki sorular arttıkça beklentilerim azalmıştı. Hayat hep öyle dğeil midir? Bir yere odaklanırsınız, ondan sonra o odaklanılan yerde bir şeyler filizlenmeye başlar. Ne fazladır, ne de eksik. Sadece oradadır. Bunun da eksiği ya da fazlası olamaz. Düşten bir çocuk ama kaybolmuş. Kaybolduğu yerde gökkuşağından izler bulmuşlar. Sonra ölüsünü bulmuşlar. Bu çocuğu kim öldürmüş? Güneş mi? Bulut mu? Gökkuşağı mı? Bu döngü hep böyle değil midir? Hep aynı düzlemde ifade edilmez mi? Hep aynı şeyler üzerinden kurgulanmaz mı? Aynı olan ve aynı düzlemin parçaları olan kavramları, o bütünlük içinde parçalamak zordur.

Zamanla parçalara ayrılıyorum. Zihnimin derinliklerinde kuvvetli olanla olmayan arasında bir savaş var. Kendimi açığa çıkaramadığım sürece bunun olması çok olası. Elimden bazı şeyler gelmiyor. Odaklanamıyorum. Odaklanmakta zorluk çekiyorum. Bunun zorluğu ise hareketlerime yansıyor. Düzlemler içinde savruluyorum. Gerçekliği yakalamam ise zor. Bunu anlamlı ya da anlamsız olarak nitelendiremem. Olması gereken şeylerden uzaklaştığım sürece acı çkemeye devam edeceğim. Kafam hiç olmadığı kadar karışık. Bu sıcak hava bedenimi yakarken, ruhumda izler bırakıyor. İçimde izler bırakıyor. Beni dağlıyor. Ama anlamsız olan kendi içinde aynı süreklilikte devam etmeye ve sürüklenmeye devam ediyor. İçerideki suçluluk ya da kaybolmuşlukta bunun benzeri bir durum aslında. Herkesin kendine ait düzlemleri var. Bu düzlemlerde rahatça hareket edebiliyorlar. Benimkiler ise dağılmış, benimkiler ise bozulmuş. Manasızlık içinde sürüklenmekten başka çare bırakmıyorlar. Bu çareler aslında uzak olanı tanımlamak için kullanılan gerçeklikleri tanımlıyor sadece. Uzak olan ve o uzaklığı tanımlayanlar sadece. İçeride olan şeyleri kavramak acı veriyor sadece. Boşluk ve artan sıkıntı zaman içinde o kadar farklı yerlere dağılıyor ki, içeride olanları tanımlamam da gerçekten imkansızlaşıyor. Sadece boşluk ve bu boşluk üzerinde oluşan baloncuklardan kendime yollar yapmaya çalışıyorum. Bu yollarında bir anlamı yok açıkcası. Kağıttan yapılan kuleler gibi her zaman yıkılmaya mahkum. Tam olarak motive olmuş bir ruha hiçbir zaman sahip olamadım. Her zaman eksik yanları vardı. Bu eksiklikler ise benim içimdeki küçük canavarlar daha da yukarıya çekti. İçimdeki cehennem kapıları açıldı ve bu canavarlar arafa doğru salındı. Salındıkları zaman kurtulduğu zannettim ama şunu farkedemedim. Bunlar artık bulamayacağım yerlere saklanmışlardı ve ne zaman ortaya çıkacakları belli değildi.

Oradan oraya sürüklenmeye başladılar ve ben kendimi zaman zaman iyi hissettim. İyi hissettiğim zamanlarda, onlardan geriye bir şeyler kalmaz diye düşündüm. Her zaman ki gibi yine yanıldım. Artık bir canavar avı başlatamazdım. Canavarlar sadece dağılmışlardı. Bu dağılmışlık ile onları bulmam ya da onları ifade edebilmem zordu. Sadece oralarda bir yerlerde pusuya bekler ve harekete geçmeye hazır halde, sinmişlerdi. İrili ufaklı olmalarından dolayı onlara bir isim veremedim. Sadece canavarlardı artık beynimin zarını delmeye daha da yakınlardı. Amaçsızlığı kendime dost edindim. Bu amaçsızlık bana bir şey vermedi, bir şey almadı da sadece olan bir şeydi ve küçükte olsa hayatımın akışında bir söz sahibiydi. Bunaldım ve mücadele ettim. Mücadelelerim anlamsızlaştı ve zorlaştı her şey. Daha yalın olmaktan daha da uzaklara doğru sürüklendi ve içimdekileri kemirmeye başladılar. Dur diyemezdim artık. Onlar bedenimden parçalar koparırken, bende kollarımı kemirmeye başladım. Amacım onlara yardım etmek değildi. Yardım gelmiyordu sadece hızlandırmak istedim. Onlar bu düşünceye katılmadılar. Onlar kemirmediler. Onlar beni özgür bıraktılar ve benim arafım benim gerçekliğim oldu. Karanlık geceler artık gündüzün yerini almıştı ve sessizlik bu hareketler ile bozulmuştu. Huzur arayışımda sona doğru yaklaşmıştım belki bir mucize işleri düzeltebilirdi. Fareli köyün kavalcısı gibi bir karakter hayatıma girer ve canavarları araftan toplar, onları yine kendi cehennemime koyardı. Bu da olmadı ve günler geçti.Günler geçtikçe kahrolmadım. Günler geçtkçe acıya boğulmadım. Günler geçktikçe hissizleştim. Hislerim azaldı ve yokolmaya doğru ilerlediler. Bu yokoluşu tanımlayacak çok fazla şey yoktu ve olmadı da. Beklentilerimden hep uzak kaldım ve bu uzaklık benim gerçekliğim oldu. Bunu tanımlamak artık çok zor. Kendimde olan şeyleri anlamaktan çok uzağım. Artık rüyalar görüyorum. Bana ait olmayan rüyalar. Bu rüyalarda birileri mutlu oluyor ve ben onların mutlu oluşları üzerinden mutlu olmaya çalışıyorum.




Ne kadar çaresizce değil mi? Hayır. Aslında o kadar çaresizce değil. O kadar yoz değil belki ama o kadar uzak. Tanımlamaktan yorulduklarım, kendi arafımda yol almaya devam ediyor. Bu araftan çıkan şeylere benim demesem bile onlar artık benim birer parçam ve günahlarına ben de ortağım. Onlar ne yaparsa, ben de onu yapmış oluyorum. Bu döngüyü tanımlamak en başından beri zor ama bu zorluğu ifade edebilecek gücüm yok artık. Güç çok uzaklarda, güç başkalarının elinde. Buna köle olmak bile diyemeyiz. Köle olursan ufakta olsa kendine ait bir yaşamın olacaktır. Beynindeki cehennemden canavarlar salınınca o mutluluk ya da beklenti senden çok çok uzaklarda. Artık bir şey hissedemez ve artık bir şey yapamaz duruma gelirsin. Boşluk içini doldurur ve anlam aramazsın artık. Anlamsızlık içine yerleşmiştir ve bu beklentisizlik içinde yol almaya devam edersin. Küçük bir hayat ve alınan küçük nefesler. Sen ve senden geriye kalan parçalar ile arafında olanları tanımlar, kendine yeni kılıflar bulursun. Bu kılıfların hiç bir zaman anlamı olmadı, hiç bir zaman da olmayacak...

17 Temmuz 2012 Salı

Anlamsız Bütünlük

Günün bu saatlerinde nedense içimi bir sinir kaplıyor. Manasızlık içinde bedenime dalga dalga yayılıyor. Bunu gerçekten hissedebilmek can sıkıcı. Eski zamanlardan çok da farklı değil aslında. Elimde daha az seçenek var şimdi ya da göreceli olarak çok kim bilir :/ Beklentisiz yaşamak lazım bu hayatı. İşte o zaman bir şeyler olur ya da hareket eder. Yoksa aynı yerde binlerce yıl kalabilirsiniz gibi gelir. Ne daha fazla, ne daha eksik. Bunun gibi bir sürü detay içinde varolmak cidden can sıkıcı. Yazı dili diye de bir şey kalmadı zaten. O kadar saçmaladım ki, artık saçmalamadan yazdığım ve eskaza atladığım çok az bir bölüm var elimde. Bu da kişisel tarihçem açısından başarı demek değil de nedir? Haykırdım resmen dağlara taşlara. Gene manasızlık , gene aynı döngüler ama bir ilerleme yok. Beklentisizlik içinde olsam kesinlikle böyle hissetmezdim. Kendimle bir şekilde bağ kurabilirdim o zaman. Hayatımın bazı anlarda ne anlatmak istediğini görebilirdim. Bekleyiş belki de bunun gibi şeyler içindir, kim bilir...

Yorgunluk ve sinir üst üste eklenince fantastik bir komboya dönüşüyor. Fazlasıyla yorucu ve hareketi kısıtlayan bir bütünlük içinde varoluyor. Ne dediğimi ben biliyor muyum? Ha bunu önce bir sormalısın. Uydurma olmayan yani non-fiction mevzular da aynı şeyden mi bahseder? Bunlar hakkında zerre kadar bilgimin olmadığını anımsayarak, yeni bir güne uyandım. Duvarımda asılı şeyler yoktu. Formalar ya da kupalarla da süslenmemişti. En basit haliyle orada duruyordu. Beklentilerden geriye kalan boşluğu doldurur gibiydi. Bazen oradaydı ama sadece bazen desek.

Manasızlığı tanımlayacak kelimeler sınırlıdır sanırım. İmla klavuzundan da kelime kontrol etmişliğim yok açıkcası. Demek ki çok da fazla şey beklemiyormuşum bu hayattan. Standart bir profil en başından beri bana yapışmış ve bu çizgide devam eden bir yol. İlerleme yok, yolda bakım aşağı yukarı her seferde, beklentisizlik... Sorular sormak mı lazım? Aforizmalar mı çözecek bazı kavramları? Boş gerçekten içi boşaltılmış. Sadece gönül rahatlığı ile saçmalamaktan başka bir beklenti içine girmeden, daha nasıl kusulabilir ki? Bunu öğrenme şansım belki de hiç olmayacak. Sadece bu zamanları, bu boş faaliyeti yaparak değerlendirmek gibi saplantılı durumlarım olmasa, zaman daha hızlı geçmezdi. Geçmesi için de bir sebebe gerek var mı?

Sakin kalmaya ihtiyacım var. Sakin kalmalı ve hayatıma devam edebilmeliyim. Geldiğim nokta can sıkıcı gibi olsa da, yapılacak çok fazla şey yok açıkcası. Bekleyeceğim ve bu beklentilerimin karşılığını bir yerde bulmaya çalışacağım. En azından plana uyabilirsem ya da yeterli çalışmaya gösterirsem, işte o zaman ilerleme kaydedebilirim. Hepsi boş çabalar gibi dursa da, yapılacak daha başka bir şey yok açıkcası. Hiç bir şey yok gibi aslında. Sadece sinir bozucu. Beklentisiz kalabilmek lazım ama onu da yapabilmek cidden zor. Neresinden bakarsak bakalım, manasızlık içinde değerlendirilecek şeyler var. Bu kavramların içi her zaman boştu ve öyle de kalmaya devam edecek. Daha iyisi ya da daha kötüsü hiç bir zaman olmadı ki, belki de oldu ama ben öğrenemeyeceğim bunu. Manasızlık, sadece manasızlık...

Boşluğa bir şeyler söylemek o kadar kolay ki, geride doluluk adına bir şey kaldıysa bunu isimlendirmek cidden zor oluyor. O boşluğa bakmak ve anlamlıymış gibi yapabilmek daha sağlıklı ve daha gelişmiş bir yapıyı tanımlıyor. Ne olmalı? Ne olacak ? Gibi soruları sormanın da zamanı geçiyor bir şekilde. Soru sormanın zamanı geçiyor aslında. Anlamsızlığın somut kalıplarını yeniden gözden geçirmek ve yine orada kaybolmak. Yeniden kaybolmak ve bir şekilde çabalamak. Bu çabaların boşa çıkmasını izlemek ve bir yere gelişi tanımnlamak. Bunların hepsi anlamsız ve hepsi anlamlı. Bunlar aynı cümlede nasıl kendilerine yer buluyorlar anlamak mümkün olmasa da, yeter sikerim cidden. Baydım, bir şeyler yazmaya çalışmaktan baydım. Çabamın anlamsız olduğunu biliyorsan, o zaman neden uğraşıyorsun? Buna da mı bir anlam katmak içinden geliyor? Ya da daha değerli mi kılacaksın? Manasız olduğunu gör artık.