21 Temmuz 2012 Cumartesi

Karmaşa ve Sessizlik

Bugün biraz daha umut dolu bir gün. Kitaplarım sonunda geldi. Kargonun gelmesi beni baya mutlu etti. Sonunda aradığım zenginliğe ulaşabildim. Yolda'yı okuyabileceğim. Bu da beni gerçekten mutlu ediyor. Kafamda akan o kadar düşünce var ki, nereden başlasam bilemiyorum açıkcası. Varlık sahnesinde kendimi bulmam ile düşündüklerimi anlatmam arasında geçen zaman dilimi o kadar fazla ki. Nasıl yapmam gerektiği konusundaki düşüncelerden sıyrılamıyorum. Bu da beni bir anlamda mutsuz ediyor. Düşündüklerim çok fazla, yansıyan ya da hayata geçen gerçeklik o kadar az ki. Bu kimi zaman umutlarımı kırsa da, aslında umutsuz olmadığımı görüyorum. Her umudun ya da her yaşamın, bir şeyleri desteklediğini bildiğimden beri, kafamdaki sorular daha az. Kafam belki de her zaman karışık olacak ama bu karışıklı aslında düşüncelerdeki karmaşadan ziyade, fizyolojik dengesizlikler ile daha tanımlanabilir bir hal alıyor. O kadar fazla düşünce ve o kadar fazla ağırlık ki, kafam allak bullak. Bunları düşünmeden edemiyor insan. Klavyeye bakarken rakamların ve harflerin üst üste binmesi o kadar bulandırıyor ki zihnimi. Uzak olan bir dünyadaki karmaşayı daha yakından görmek gibi. Sürekli karmaşa ama bir yerden sonra anlamsızlaşan bütünlük. Elimde o kadar fazla materyal yok açıkcası. Düşündüklerimin yansımaları her zaman istediğim gibi olmayabiliyor. İstediklerim de her zaman olmayabiliyor. Bazen sanırım sadece zamanlama meselesi. Bunun dışında olanların yansımalarını görmek çok da iç açıcı değil aslında. Düşünceler ve içindeki karmaşa her zaman devam edecek sanırım. Karmaşanın olmadığı bir yerde hayatta yoktur aslında. Bunu daha nasıl net ifade edebilir ki bir insan.

Sakin kalmak ya da sakin kalmaya çalışmak herkesin düşündüğü şey ama bunu başarmak herkesin yapabileceği bir şey değil sanırım. Bu düşüncenin şekillendiği yerlerde olmak ve devam edebilmek gerçekten zor. Evde gerçekten özgürleşemedikten sonra yapılacak şeyler de gerçekten sınırlı. Bunu anlayabilmek lazım. Anlayabilmek için de kavrayabilmek lazım. Düşüncelerden ve pişmanlıklardan kaçış yolu yok. Her zaman olduğu gibi ötelemekten başka çare de yok. İnsanı bu kadar sıkıntıya sokan bu düşünceler neden var? Bu sorunun bir cevabı yok artık. Orada sadece ve olması gerektiği gibi yansımalar buluyor kendine. Ne başlangıçlar ne de sonlar içinde barınıyor. Sadece olanlar ve olması gerekenler orada. Neden böyle düşündüğümüzü bilmiyorum ama çıkmazları kendi içinde barındırdığı kesin. Bunların bir anlamı olmayabiliyor. Şu anda midemin bulanmasının ve çok fazla sigara içtiğimin gerçekliği dışında. Olan şeylere tepkisiz kalmakta imkansız olunca. Sadece geriye kalanlar var ve bunlar bir şekilde hayatın içindeler. Nasıl olduklarından ziyade, nasıl olmasaı gerektiği konusu insanın kafasını karıştırıyor. Bunlar önemli mi? Bu düşünceler yer bulmalı mı? Bunlar hep muğlak kalan şeyler arasında olacak. Düşüncelerde kustuğumuz gerçeklik yerine bir şekilde doldurmuyor. Sadece bazı anlarda bakış açımız değişiyor o kadar.

Güncellik içinde değişen düşüncelerin de bir anlamı olması gerekir mi? Bu sorunun gene bir cevabı yok. Sorular var ama cevaplar hala eksik. Neden böyle kısır döngüler içinde yaşar insan bir anlam bulmak güç belki ama olan şeyler çok da ileri de değil. Hayat dediğimiz karmaşanın tam ortasında duruyor. Manalı ya da manasız ama bir çok düşünce bu döngüsellikte savrulup duruyor. Düşündüklerimiz ve var olan gerçeklikler her seferinde birbirinden ayrışıyor. Önemli olan da bu sanırım ya da önemsiz olan. Bu karmaşaya bir anlam vermek güç olsa da yapılan salaklıklar öğretiyor bir şekilde. Öğrenmek isteyenlere öğretilen gerçeklikler, çok az da olsa hala oradalar. Görmek isteyenler için her seferinde kendilerinden bir parça sunmaya devam edecekler. Karmaşanın boyutlarına aldırmadan bu varoluş devam edecek. Belki hiç bir zaman çıkar yol olmayacak ya da çıkar yollar her zaman azalacak ama orada olacak. Olması gerektiği gibi kendine yansımalar bulacak. Bu yansımalardan da anlamlar çıkacak ya da anlamsızlıklar oluşacak. Bu döngüler her zaman, dünya varoldukça devam edecekler. Önemli olan da bu sanırım. Yada önemi olan da bu sanırım. Başkasına bir şey açıklamadan devam eden gerçeklik bu doğrultuda yaşanmaya devam edecek ve anlamlı ya da anlamsız kendine bir çıkış yolu bulacak. Düşünceler bu demek değil mi zaten? Anlamlı olanın yansımaları burada kendine yer bulmuyor mu? Her şey kafa karıştırıcı gibi ama bir yerde rahatlıkta kendini bulacak.Bu döngülerin başlangıcı olduğu gibi bir de sonu olacak. Aynı hissiyatın farklı yansımaları gibi. Orada olan ve o yansımanın devamı gibi.

Düşsel ya da gerçekliğin içindeki bir sürü detay kendini alenen gösterecek. Bu gösteriş kendine bir anlam bulurken, kimi zaman da yansımalarından daha farklı sonuçlar çıkacak. Bu yansımalarda anlam olacak ya da anlamsızlığı içinde barınacak. Bu döngüler her zaman varoldu ve varolmaya da devam edecekler. Ayn mesaj ve farklı yansımalar ötesinde olan pek de fazla bir şey yok açıkcası. Beklentiler üzerinden tanımladığımı bir gerçeklik ve sonuçlarını görmek kadar anlamsız olmayan düşünsel bütünlükler gibi saçmalıklar olmadan da hayat yaşanılabilir bir yer aslında. Ya da ben yaşanılır olmasını umuyorum. Düşünceler uzaklaştıkça manasızlık kendine bir yer ediniyor. Bu yerin ne kadar anlamlı ya da anlamsız oluşunu kavramak çok da zor değil aslında. Biraz çaba ve mücadele ile olan şeyleri de görebilecek gücümüz kendi içinde dengeyi yakalayacak.

O kadar uzak gibi duran şeylerde de farklı yansımalar var aslında. Görebildiklerimiz kadar göremediğimiz gerçkelikler de kendi içinde varolmakta. Bunu anlamlı hale getirebilecek o kadar çok şey var ki. Bu anlamlı kılan nesneler ya da düşünceler içinde kendimize seçtiğimiz çok az şey var. Bu seçimler aslında bir kazanım ya da kaybediş gibi karşımıza çıksa da , elimizde olan şeyler sınırlı. Bu sınırlandırılmışlık içinde kendimize yollar arayıp duruyoruz. Bu yollarında kendi içinde anlamları ve kendi içinde geliştiridikleri yaklaşımlar mevcut. Bu hem o kadar uzak, hem de o kadar yakın ki. Eldeki seçenekler her zaman üst boyutunda devam edemiyor. Etmesine de gerek yok aslında. Sadece düşündüklerimizden oluşan büyük bir boşluğu yaşamak yerine anlamsız olana göz kırpmakta mesele aslında. Bir o kadar uzak, bir o kadar yakın.




Düşüncelerin uzaklaştığı her hangi bir yerden de seslenebilir size kavramlar. Bunları anlayabilmek için çok yakında durmaya da gerek yoktur. Bunu görebilenler için bir umut ışığı aramak yeterlidir belki de. Arayışlarımızın sonuçlarını görmek ise çoğu zaman huzur verici olmaz. Sadece akan bir nehri izlemek gibidir. Bu akan nehirde olanlar ise karşılaşması zor bir kavramı da içinde barındırır. Zorluk ve mücadele. Mücadelenin gerçek anlamı nedir peki? Mücaelenein gerçek anlamı direnmektir aslında. Direnişin olmadığı bir yerde sonuçtan da söz edilemez. Bunla birbirinden ayr şeyler değildir. Çoğu zaman katmanlı bir şekilde iç içe geçmiş detayları da içinde barındırır. Olması gereken şeylerin gerçek anlamı da belki burada yatar. Bu düşünceler geliştikçe ve özel bir yere oturdukça, mücadele etmekte anlamlı hale gelecektir. Bu düşüncelerin olmadığı bir yerde ise hayattan söz edilemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder