Son ana kadar elimizde hiç bir şey olmadan bekleriz. Eski zamanlar gelir aklıma, amaçsızca geçen zaman ve sadece düşünceler. Artık büyüdüm ve düşüncelerimi destekleyeek kitaplara da ulaşabiliyorum. Hepsine her zaman değil belki ama zamanı geldiğinde ulaşabilmek bile büyük bir lütuf. Bunu göremeyenlerin yapacak çok şeyleri vardır daha. Kafamızdaki düşünceler adam gibi şekillenmeden, varoluşumuza dair dipnotları başkasına anlatmak ya da bunu başkasının gözünden görmek cidden manasız olacaktır. Elimizde post-it'ler kalmış ama bu post-it'ler o kadar fazla kullanılmış ki, artık yapışmıyorlar. Bu yapışkansız olanlara da bir isim vermek saçma olacağından çöp tenekesine gidiyor. Bir sürü sağlıklı düşüncenin gideceği yerin çöp tenekesi olması gibi. Aklımızın derininde yatan şeyler uzun solukludur. Yüzlerce yıl yaşayabilirler ve bu idealler içinde farklı bir forma bürünebilirler. Bunu elde etmek çok da zor değildir. Sadece zaman meselesinde olan detayları görebilmek gibidir. Bu detaylara sahip olduktan sonra yaklaşımlarımızın da nasıl şekilleneceğine düzgün bir şekilde karar verebiliriz. Söylenecek şeyleri öteleyip, daha sakin bir yerden devam etmek. İşte can sıkıntısını azaltmak demek böyle bir şey. İçeride sıkıntı olması demek, bu sıkıntının yaşanması demek böyle detayları da içinde barındırıyor. Hoş mu? Bence değil ama daha güzel bir tanım yok bunun için. Sözlükte olandan daha iyi bir tanım olmadan yolumuza devam ediyoruz. Bu tanımda ortaya çıkan canlılığın bir ifadesi olmalı, sadece olması gerekeni daha net görmeli ve daha net idrak edebilmeli. Bunları yaparak konumuzu daraltsakta, azmimiz bizi sıkıntılardan uzaklaştıracaktır.
Zaman içinde bir sürü şey deneme fırsatmız olur. Bu denenen şeylerin çoğu çöpe gitmek zorundadır. Tutarlı bir taraf kalmamıştır geride. Bu kalmayışlar ve arta kalanlardan ziyade, bakışlarımızdaki düzen de önemlidir. Bir konuyu neye göre? Nasıl? Hangi kurgu ile? Değerlendiriyorsak, sonuçları da bir şekilde gözümüzün önünde bitecektir. Düşünsel yorgunluğu attıktan sonra mücadele edebilmek çok çok daha kolay. Anlamsız gibi dursa da olayın bakış açısı içindeki konumu bunu net gösteriyor. Bunu daha net anlatan gerçeklik de bizi bir yere sürüklüyor. Manasız olan da burada kendine yer buluyor. Anlamlı olanın ifadesinde bunlar var. Bu varoluşlar tanımlıyor gerçekliği ama aslında somut olan gerçeklik nerede? Bunun cevabı çok açık aslında. Tamamen can sıkıntısının içinde gizli. Bu can sıkıntısı olmadan, üretime geçme isteği de olmayacaktır. Herker birbirlerine bakacak ve çözümü aramayacaktır. Çözümsüzlüğün olduğu yerdeki anlamlar bunlardır. Bu anlamların olduğu yerde nitelikli işler olabilirde, olmayabilirde. Netlik kazandırmadan önce yakından gözlemlemeliyiz ve sonuçölarına bakmalıyız. Eskiden yani baya küçükken çok fazla sıkılırdım. Artık büyüdüm ve o kadar sıkılmıyor. Sebebi çok açık aslında. Okuyacak yüzlerce şeye sahibim. Bu okumaları istediğim zaman, istediğim ölçekte yapabilir ve kendimi ona hazırlayabilirim. Eskisi kadar sıkılmamamın temel sebebi bu aslında. Daha farklı olsa gene sıkılmaya devam ederdim. Başka bir alternatifim kalmazdı ama artık var. Birden fazla okuyabileceğim materyal ve karşımda kocaman bir dünya. Yazma eyleminin güzelliği de burada aslında. Yazmayı o kadar güzel kılan şey bu aslında. Onun dışında olması gereken şeyler çok azlar ve o bakış açısının altında yaşamaya mahkumlar. Bunu net olarak görmeli ve hayatımızı ona gör şekillendirebilmeliyiz. Bu detaylar olduğu sürece soğuk bir yansıma varmış gibi gelecek ama umut bizi bir şekilde bulacak. Umudun olduğu dünyalarda, ışık hiç bir zaman eksik olmaz. Bu ışıkların yüzümüzdeki yansımalarını göreceğiz. Belki biraz zaman isteyecek ama bunu göreceğiz.
Hayat bir çok an içinde tuhaftır. Deja vu'lar yaşarız, döngüler yaşarız. Bir sürü alt metin üst üste gelir ve karşımıza yeni bir şey çıkarır. Burada bazen sessiz kalırız. Bazen kendimizi net ifade ederiz. En sıkıcı tarafı sanırım bu işin yalnız kaldığımızda olanlar. Bunu nasıl değerlendirdiğimiz gündemi ile başlarız. Bir çoğumuz okuyarak ve yazarak zamanlarını geçirir. Bazıları oyun oynar, bazıları alışveriş yapar, bazıları sadece izler, bu ve bunun gibi bir sürü detay hayatımızın büyük bölümünü oluşturmaktadır aslında. Bu nihai olmayan süreç ise karşımıza bir sürü detay çıkarmaktadır. Bekleyişler içinde bunun sonuçlanması bizi daha mutlu ve huzurlu kılsa da, karşımızda olanı anlamamız için net hesaplaşmalardan başkası değildir. Bulunduğumuz durumu daha net görüp, yola devam edebilmek için gerekli araçlara bir şekilde sahip oluruz. Bu sahip olma eylemi bittikten sonra yeni maceraları da kendi içimizde yaşarız ama bunun yansımaları pek beklenen gibi olmaz. Aslında devasa bir avrupa seyahati ve sonuçlarından çekilen fotograflar, gezilen müzeler, tanışılan insanlar gibi bir sonuca ulaşsa muazzam olurdu. Böyle bir sonuç yok, onun yerine okuyarak geçen zamanlar var. Bu zamanlarda dikkat edilen gerçeklikler var. Bazı şeyler yakalanmaya ve uygulanmaya çalışılmış. Bunun karşılığında bir şeyler yapılmış, en azından okumalar yapılarak yola devam edilmiş. Evlilik gibi bir süreç çıkıyor karşımıza ama ben bu süreçten gerçmedim. İstesem de daha yanına bile yaklaştığım söylenemez. Kafamdaki düşünceleri netleştirip, çalışmalarıma ve yoluma böylece devam edebilsem, işte o zaman gayet makul bir yere ilerler. Herkesin içinde olan yansımalardan bahsediyoruz aslında. Sanki devasa bir yol hikayesi gibi başladım ama aslında çok çok daha küçük ve bireysel bir hikayeyi anlatıyor. Sebepler ve sonuçlar var karşımızda. Bunu bilebilmek ise cidden muazzam. Karşımızda olanı anlamak ve anlamlandırmak adına bu detaylar inanılmazlar. Her detayın başladığı ve sonlandığı yerleri görmek insanı mutlu ediyor cidden. Bakış açılarımızın karşılığını görmek bile keyif bir yerde.
Eninde sonunda sona yaklaşmak böyle bir şey aslında. Yapılacakların dillendirilmesi ve sona doğru ilerlemek. Yalnız kalındığından dolayı geride çok fazla yapılacak şey yok. Üzülerek geçen zamandan ziyade, çalışarak geçen zaman var ve bu zamanın yansımaları var. Elimizde olan bulgur ise onu o zaman diliminde yemek bile yeterlidir. Bu yeterli oluş için bile uzun uzun çok şey anlatılabilir ama sebepler ve sonuçlar. Can sıkıntımızın bizi birleştirdiği yerde farklı sonuçları gösteriyor. İnto The Wild'daki bazı sahneler geliyor aklıma.O kadar umursamaz şekilde açlıkla baş ediyor ki, beklentileri yok, para kazanmasının bir anlamı yok, hepsi sessizlik içine gömülmüş gibi. Hayatta bir yerde öyle. Karşılaştıklarımız, sebepler sonuçlar ile bize sunduğu gerçeklikler. Bu gerçeklikler bizi bir yere taşıyor. Öyle ya da böyle hayatımız için anlamlı olan şeyleri görebilecek ve bize huzur verecek olan şeyler kendi içimizde yer alıyor. Çalışmak en başında olan şey. Çalışma kavramını yerine getirdikten sonra, kardan bir zamanda bile, fotograf çekip, üstüne çalışmak hiçte or değil. Önemli olan nasıl yaptığımız aslında. Bunu da görmek için uzman olmaya gerek yok. Sadece nasıl bakmamız gerektiğini bilecek ip uçları varsa tamamdır. Bunu görmek için bu kadarı yeterlidir. Bu yeterli oluşlardan sonra geride çok fazla şey kalmıyor zaten. Manalı olanı net olarak görebiliyorsun. Önemli olan da bu , daha fazlasına karşı ihtiyaç hissetmiyorsun.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder