Günün bu saatlerinde nedense içimi bir sinir kaplıyor. Manasızlık içinde bedenime dalga dalga yayılıyor. Bunu gerçekten hissedebilmek can sıkıcı. Eski zamanlardan çok da farklı değil aslında. Elimde daha az seçenek var şimdi ya da göreceli olarak çok kim bilir :/ Beklentisiz yaşamak lazım bu hayatı. İşte o zaman bir şeyler olur ya da hareket eder. Yoksa aynı yerde binlerce yıl kalabilirsiniz gibi gelir. Ne daha fazla, ne daha eksik. Bunun gibi bir sürü detay içinde varolmak cidden can sıkıcı. Yazı dili diye de bir şey kalmadı zaten. O kadar saçmaladım ki, artık saçmalamadan yazdığım ve eskaza atladığım çok az bir bölüm var elimde. Bu da kişisel tarihçem açısından başarı demek değil de nedir? Haykırdım resmen dağlara taşlara. Gene manasızlık , gene aynı döngüler ama bir ilerleme yok. Beklentisizlik içinde olsam kesinlikle böyle hissetmezdim. Kendimle bir şekilde bağ kurabilirdim o zaman. Hayatımın bazı anlarda ne anlatmak istediğini görebilirdim. Bekleyiş belki de bunun gibi şeyler içindir, kim bilir...
Yorgunluk ve sinir üst üste eklenince fantastik bir komboya dönüşüyor. Fazlasıyla yorucu ve hareketi kısıtlayan bir bütünlük içinde varoluyor. Ne dediğimi ben biliyor muyum? Ha bunu önce bir sormalısın. Uydurma olmayan yani non-fiction mevzular da aynı şeyden mi bahseder? Bunlar hakkında zerre kadar bilgimin olmadığını anımsayarak, yeni bir güne uyandım. Duvarımda asılı şeyler yoktu. Formalar ya da kupalarla da süslenmemişti. En basit haliyle orada duruyordu. Beklentilerden geriye kalan boşluğu doldurur gibiydi. Bazen oradaydı ama sadece bazen desek.
Manasızlığı tanımlayacak kelimeler sınırlıdır sanırım. İmla klavuzundan da kelime kontrol etmişliğim yok açıkcası. Demek ki çok da fazla şey beklemiyormuşum bu hayattan. Standart bir profil en başından beri bana yapışmış ve bu çizgide devam eden bir yol. İlerleme yok, yolda bakım aşağı yukarı her seferde, beklentisizlik... Sorular sormak mı lazım? Aforizmalar mı çözecek bazı kavramları? Boş gerçekten içi boşaltılmış. Sadece gönül rahatlığı ile saçmalamaktan başka bir beklenti içine girmeden, daha nasıl kusulabilir ki? Bunu öğrenme şansım belki de hiç olmayacak. Sadece bu zamanları, bu boş faaliyeti yaparak değerlendirmek gibi saplantılı durumlarım olmasa, zaman daha hızlı geçmezdi. Geçmesi için de bir sebebe gerek var mı?
Sakin kalmaya ihtiyacım var. Sakin kalmalı ve hayatıma devam edebilmeliyim. Geldiğim nokta can sıkıcı gibi olsa da, yapılacak çok fazla şey yok açıkcası. Bekleyeceğim ve bu beklentilerimin karşılığını bir yerde bulmaya çalışacağım. En azından plana uyabilirsem ya da yeterli çalışmaya gösterirsem, işte o zaman ilerleme kaydedebilirim. Hepsi boş çabalar gibi dursa da, yapılacak daha başka bir şey yok açıkcası. Hiç bir şey yok gibi aslında. Sadece sinir bozucu. Beklentisiz kalabilmek lazım ama onu da yapabilmek cidden zor. Neresinden bakarsak bakalım, manasızlık içinde değerlendirilecek şeyler var. Bu kavramların içi her zaman boştu ve öyle de kalmaya devam edecek. Daha iyisi ya da daha kötüsü hiç bir zaman olmadı ki, belki de oldu ama ben öğrenemeyeceğim bunu. Manasızlık, sadece manasızlık...
Boşluğa bir şeyler söylemek o kadar kolay ki, geride doluluk adına bir şey kaldıysa bunu isimlendirmek cidden zor oluyor. O boşluğa bakmak ve anlamlıymış gibi yapabilmek daha sağlıklı ve daha gelişmiş bir yapıyı tanımlıyor. Ne olmalı? Ne olacak ? Gibi soruları sormanın da zamanı geçiyor bir şekilde. Soru sormanın zamanı geçiyor aslında. Anlamsızlığın somut kalıplarını yeniden gözden geçirmek ve yine orada kaybolmak. Yeniden kaybolmak ve bir şekilde çabalamak. Bu çabaların boşa çıkmasını izlemek ve bir yere gelişi tanımnlamak. Bunların hepsi anlamsız ve hepsi anlamlı. Bunlar aynı cümlede nasıl kendilerine yer buluyorlar anlamak mümkün olmasa da, yeter sikerim cidden. Baydım, bir şeyler yazmaya çalışmaktan baydım. Çabamın anlamsız olduğunu biliyorsan, o zaman neden uğraşıyorsun? Buna da mı bir anlam katmak içinden geliyor? Ya da daha değerli mi kılacaksın? Manasız olduğunu gör artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder