13 Temmuz 2012 Cuma

Sabah Yanılsaması

Düşünceler içinde boğulmaktan nefes alamadığınız zamanları hayal edin. O zaman başlayan düşlenen gerçekleri düşünün. Bazen çok yakına geliyor, bazen ise eskisi kadar uzak. Elinizde olanlara bakın ve ona göre bir yol çizmeye çalışın. Olması muhtemel gerçekliklerden sadece biri ya da bir kaçı sizin yanınızda olacaktır. Kafa karışıklığımız uzun zamandır bizimle. Elde geriye bırakılan düşlerden fazlası yok. Kendi kendime sorarım "bunu gerçekten hak ettim mi?" diye. Bunun cevabını alamam, sadece yalpalarım. Yalpalayarak bir süre daha yoluma devam ederim. Beklentilerimi beklentisizlikle çözmeye çalışmaktan başka yapacak şeyler azaldı. Uzunca bir yol ve en başında olmak. Gerçekten tuhaf ve sadece tuhaf. Bazı imkanların ona göre şekillenmesi de enteresan. Aslında olağan hayatın dışından hiç bir şey yok, sadece bakış açılarımız ve bizi biz yapan şeyler değerli. Kıymetli demiyorum sadece değerli. Bunun getirdiği şeyler çok fazla değil açıkcası. Beklentileri de ona göre karşılamaktan başka çaresi kalmıyor insanın. Üzülmek ise bu yolun yareni olmuş. Bambaşka bir hayat olabilirdi ya da olacak ama ümitsizlik burada devreye giriyor.

Döngülerden sıyrılıp tamam diyip yola devma etmek lazım. Eldeki imkanları ona göre şekillendirerek ve ona göre çalışarak devam etmek lazım. Bakış açımızda olan şeyleri görebilmekte, aynı ölçeklerde zor açıkcası. Zorluk kolaylığa çevrilebilir, zor olan kolay olana dönüşebilir. Biraz daha güçlü durmak lazım sadece. Bu gücü içerde yakaladıktan sonra gerisini getirmekse çok kolay. Sürekli bir mücadele ama anlamlı olan belki de bunlardır. Geride ne bıraktığına bakmadan devam edebilmek lazım. Mümkün olanı uzatmak ve çalışmak lazım. Çalışmanın arkasında yatan büyük bir huzur var. Bu huzuru yakalayabilenler içinse hayat yaşamaya değer. Bunu anladıktan sonra her şey farklı bir bakış açısı ile yeniden varolacak. Yeni bir dünyanın kapıları açılacak ve yeni bir dünyada nefes alınacak. Önemli olan nasıl baktığımız değil mi? Nasıl algıladığımızın içindeki sırlarda gizli bazı detaylar. Buradan itibaren yola devam edebilmek lazım, en güçlü halimizle. Max güce ulaşalım demiyorum ama güçlü olalım ya da güçlenelim. Bunu sağladıktan sonra hayat daha yaşanılabilir bir yer olacaktır. Daha yaşanılabilir bir yer içinse fedakarlık yapılabilir. Tüm fedakarlıkların arkasında yatan da bu değil mi? Aslında durmadan yola devam etmenin verdiği bir huzur ile daha kapsamlı düşünebiliriz. Bu düşüncelerimiz bize bambaşka bir dünyanın kapılarını da rahatlıkla açabilir. Önemli olan bu detaylardır aslında. Bu detayları yaşadıktan sonra geride çok fazla kuşku dolu şey de kalmayacaktır. Bunu anlamak lazım ve nefes alabilmek lazım. Yapıldıktan sonra geride olanlarla bir çok şey başarılabilir.

Geçmişten güç alabilmek lazım. Yapılan hatalardan dersler çıkarıp, bir daha aynı hataları tekrar etmeden yolda olabilmek lazım. Bunu görebildiğimiz zaman her şey değişecektir. Her şey yeniden başlayacaktır. Yeniden nefes aldıracaktır. Bunu görebilenler için huzur var bir anlamda. Yapılan şeylerin anlamının olduğunu görebilmek cidden huzur verici. Müzik gibi içinde bir çok elementi barındıran bir kavram bile geçmişten gelen şeylerle ayakta durmaktadır. Bunu net olarak görebilenler içinse ders almak demek daha başarılı olmak demek. Geçmişle aramızda bir köprü olmalı. Bu köprü her zaman anlaşılabilir ölçekte olsun demiyorum. Sadece olması bile kafamızın rahatlaması açısından mantıklı bir yere getirecektir olayları. Bakış açımızın şekillenmesi demek bunu net olarak görebilmemiz demektir. Bunu anlayanlar içinse sorun yoktur zaten. Sorun olacakta bir şey yoktur. Geçmiş bir köprüdür. Bu köprüyü geçmek isteyenler için belirli kurallar vardır. Bu kurallara uydukça sizi bir yere götürürler. Bu gidilen yerde ise karşılaştıklarınız size yeniden nefes alma gücü verirler. Geçmişte güzel şeyler de yaşanmıştır. Bunlara da şükrederek yola devam edebiliriz. Önemli olan bu bakış açısını hayatın neresine koyduğumuzdur.


Gelecekten korkmaya gerek yoktur. Korkulacak olan içimizdeki hastalıklardır. Bunu gelecekten ayrı düşünebiliriz. Gelecek demek korkulan şeyler demek değildir. Aksine adımlarımızı düzgün atabilirsek bugünden geleceğe uzanan bir köprüdür de denilebilir. Bu nasıl baktığımızla doğru orantılı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımı net olarak belirlemek ise her zaman gerçekleşecek kavramlar içinde yer almayabilir. Tutarlı olduktan sonra gelecek, geçmişle ve şimdiyle bağlar kurarak bize ulaşmaktadır. Bu ulaşım esnasında elbette pürüzler olacaktır. Bu pürüzleri gidermek ise can sıkıntısından öte bir yerde durmaktadır. Bu detaylar birleşince bizim karşımıza nasıl bir dünya çıktığına dikkat etmemiz lazım. Uzun soluklu arayışların tanımladığı bir dünya da olabilir, saçma sapan hevesler uğruna harcanmaya müsait bir dünyada. Bu dünyalar arasındaki ağı kendimiz nasıl şekillendirmemiz gerektiğini bilerek hareket edebilmeliyiz. Bu hareket tarzında mutlak yanılma payı olsa da, gerçekliği gelecek ile kurulan bağlar içindedir. Bu bağlardan soyutlanmadıkça kendimizi net olarak ifade edemeyeiz. Ortaya bir ürün koymak demek, ortada mücadele etmek demektir. Bu mücadelenin anlamı ise beklentilerimizden daha büyüktür. Olması gerekeni görebilmek için yaptığımız yolculukta karşımıza çıkanlar bize bir şekilde ifade ettiği kimliği göstermektedir. Bu kimlik ile bağları kontrol ettiğimizde ayrı sonuçlar çıkmadığını da göreceğiz. Bakış açımızdaki kırılmazlık bize her zaman destek olmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder