19 Temmuz 2012 Perşembe

Araf

Sigarasızlık ile iyiden iyiye zıvanadan çıkan kafamdan , aptal düşünceler geçmeye başlamıştı. Sigara artık daha anlamlı olmuştu oysa içesim bile yoktu. Bu manasızlıkları yaşarken, kargomun verildiğini öğrendim. Kitaplar 7 gün sonra yola çıkmıştı. Artık ilk zamanki kadar sevinemiyordum. Aslında sevinemiyordum. Bakıyordum öyle. Manasızlık hayataıma bir şekilde hakim olmuştu. Daha yeni uyanabildim. Gece 2 de yatmama rağmen ancak şimdi uyanabildim. 14 saatlik bir azabı ve döngüyü yaşamıştım kendi içimde. Her zaman ki gibi kopuk ve dengesiz rüyalar gördüm. Bir amacı yoktu rüyaların. Beni döngüler içinde tutmak dışında. Beklentilerimi karşılamaya yetmedi elbette ama beklentilerim azalmıştı. Kafamdaki sorular arttıkça beklentilerim azalmıştı. Hayat hep öyle dğeil midir? Bir yere odaklanırsınız, ondan sonra o odaklanılan yerde bir şeyler filizlenmeye başlar. Ne fazladır, ne de eksik. Sadece oradadır. Bunun da eksiği ya da fazlası olamaz. Düşten bir çocuk ama kaybolmuş. Kaybolduğu yerde gökkuşağından izler bulmuşlar. Sonra ölüsünü bulmuşlar. Bu çocuğu kim öldürmüş? Güneş mi? Bulut mu? Gökkuşağı mı? Bu döngü hep böyle değil midir? Hep aynı düzlemde ifade edilmez mi? Hep aynı şeyler üzerinden kurgulanmaz mı? Aynı olan ve aynı düzlemin parçaları olan kavramları, o bütünlük içinde parçalamak zordur.

Zamanla parçalara ayrılıyorum. Zihnimin derinliklerinde kuvvetli olanla olmayan arasında bir savaş var. Kendimi açığa çıkaramadığım sürece bunun olması çok olası. Elimden bazı şeyler gelmiyor. Odaklanamıyorum. Odaklanmakta zorluk çekiyorum. Bunun zorluğu ise hareketlerime yansıyor. Düzlemler içinde savruluyorum. Gerçekliği yakalamam ise zor. Bunu anlamlı ya da anlamsız olarak nitelendiremem. Olması gereken şeylerden uzaklaştığım sürece acı çkemeye devam edeceğim. Kafam hiç olmadığı kadar karışık. Bu sıcak hava bedenimi yakarken, ruhumda izler bırakıyor. İçimde izler bırakıyor. Beni dağlıyor. Ama anlamsız olan kendi içinde aynı süreklilikte devam etmeye ve sürüklenmeye devam ediyor. İçerideki suçluluk ya da kaybolmuşlukta bunun benzeri bir durum aslında. Herkesin kendine ait düzlemleri var. Bu düzlemlerde rahatça hareket edebiliyorlar. Benimkiler ise dağılmış, benimkiler ise bozulmuş. Manasızlık içinde sürüklenmekten başka çare bırakmıyorlar. Bu çareler aslında uzak olanı tanımlamak için kullanılan gerçeklikleri tanımlıyor sadece. Uzak olan ve o uzaklığı tanımlayanlar sadece. İçeride olan şeyleri kavramak acı veriyor sadece. Boşluk ve artan sıkıntı zaman içinde o kadar farklı yerlere dağılıyor ki, içeride olanları tanımlamam da gerçekten imkansızlaşıyor. Sadece boşluk ve bu boşluk üzerinde oluşan baloncuklardan kendime yollar yapmaya çalışıyorum. Bu yollarında bir anlamı yok açıkcası. Kağıttan yapılan kuleler gibi her zaman yıkılmaya mahkum. Tam olarak motive olmuş bir ruha hiçbir zaman sahip olamadım. Her zaman eksik yanları vardı. Bu eksiklikler ise benim içimdeki küçük canavarlar daha da yukarıya çekti. İçimdeki cehennem kapıları açıldı ve bu canavarlar arafa doğru salındı. Salındıkları zaman kurtulduğu zannettim ama şunu farkedemedim. Bunlar artık bulamayacağım yerlere saklanmışlardı ve ne zaman ortaya çıkacakları belli değildi.

Oradan oraya sürüklenmeye başladılar ve ben kendimi zaman zaman iyi hissettim. İyi hissettiğim zamanlarda, onlardan geriye bir şeyler kalmaz diye düşündüm. Her zaman ki gibi yine yanıldım. Artık bir canavar avı başlatamazdım. Canavarlar sadece dağılmışlardı. Bu dağılmışlık ile onları bulmam ya da onları ifade edebilmem zordu. Sadece oralarda bir yerlerde pusuya bekler ve harekete geçmeye hazır halde, sinmişlerdi. İrili ufaklı olmalarından dolayı onlara bir isim veremedim. Sadece canavarlardı artık beynimin zarını delmeye daha da yakınlardı. Amaçsızlığı kendime dost edindim. Bu amaçsızlık bana bir şey vermedi, bir şey almadı da sadece olan bir şeydi ve küçükte olsa hayatımın akışında bir söz sahibiydi. Bunaldım ve mücadele ettim. Mücadelelerim anlamsızlaştı ve zorlaştı her şey. Daha yalın olmaktan daha da uzaklara doğru sürüklendi ve içimdekileri kemirmeye başladılar. Dur diyemezdim artık. Onlar bedenimden parçalar koparırken, bende kollarımı kemirmeye başladım. Amacım onlara yardım etmek değildi. Yardım gelmiyordu sadece hızlandırmak istedim. Onlar bu düşünceye katılmadılar. Onlar kemirmediler. Onlar beni özgür bıraktılar ve benim arafım benim gerçekliğim oldu. Karanlık geceler artık gündüzün yerini almıştı ve sessizlik bu hareketler ile bozulmuştu. Huzur arayışımda sona doğru yaklaşmıştım belki bir mucize işleri düzeltebilirdi. Fareli köyün kavalcısı gibi bir karakter hayatıma girer ve canavarları araftan toplar, onları yine kendi cehennemime koyardı. Bu da olmadı ve günler geçti.Günler geçtikçe kahrolmadım. Günler geçtkçe acıya boğulmadım. Günler geçktikçe hissizleştim. Hislerim azaldı ve yokolmaya doğru ilerlediler. Bu yokoluşu tanımlayacak çok fazla şey yoktu ve olmadı da. Beklentilerimden hep uzak kaldım ve bu uzaklık benim gerçekliğim oldu. Bunu tanımlamak artık çok zor. Kendimde olan şeyleri anlamaktan çok uzağım. Artık rüyalar görüyorum. Bana ait olmayan rüyalar. Bu rüyalarda birileri mutlu oluyor ve ben onların mutlu oluşları üzerinden mutlu olmaya çalışıyorum.




Ne kadar çaresizce değil mi? Hayır. Aslında o kadar çaresizce değil. O kadar yoz değil belki ama o kadar uzak. Tanımlamaktan yorulduklarım, kendi arafımda yol almaya devam ediyor. Bu araftan çıkan şeylere benim demesem bile onlar artık benim birer parçam ve günahlarına ben de ortağım. Onlar ne yaparsa, ben de onu yapmış oluyorum. Bu döngüyü tanımlamak en başından beri zor ama bu zorluğu ifade edebilecek gücüm yok artık. Güç çok uzaklarda, güç başkalarının elinde. Buna köle olmak bile diyemeyiz. Köle olursan ufakta olsa kendine ait bir yaşamın olacaktır. Beynindeki cehennemden canavarlar salınınca o mutluluk ya da beklenti senden çok çok uzaklarda. Artık bir şey hissedemez ve artık bir şey yapamaz duruma gelirsin. Boşluk içini doldurur ve anlam aramazsın artık. Anlamsızlık içine yerleşmiştir ve bu beklentisizlik içinde yol almaya devam edersin. Küçük bir hayat ve alınan küçük nefesler. Sen ve senden geriye kalan parçalar ile arafında olanları tanımlar, kendine yeni kılıflar bulursun. Bu kılıfların hiç bir zaman anlamı olmadı, hiç bir zaman da olmayacak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder